|
|
Yanlışta Israr Nereye Kadar?Kategori: Türkiye | 4 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 01 Kasım 2008 07:25:29 Önce baştan şunu söyleyeyim ki diğer diyeceklerim yanlış yorumlanmasın; Bir, PKK bir terör örgütüdür ve Abdullah Öcalan bu terör örgütünün başıdır. İki, Türkiye'nin bir parçasının Kürdistan adı altında ayrılmasına, Türkiye'nin bugünkü topraklarının bölünmesine karşıyım.
İnsan bir soruna çözüm getirmek çabasıyla bir yolu dener ve bu yolun çıkmaza saplandığını görürse, aynı yolda ısrar etmesi ya aptallıktır, ya da ardında başka hesaplarının olmasıdır. T.C. devletinin 25 yıldır çözüm olarak öne sürüp devam ettirdiği politikanın, yâni Kürt sorununu askerî yollardan, silâhla, öldürerek, köy yakarak, köy boşaltarak, vatandaşlarını yerlerinden yurtlarından ederek, sindirerek, kimliklerini inkâr ederek çözmeye çalışmasının çıkar yol olmadığını görmemek için tümden kör olmak gerekir. Öte yandan Kürt halkının çıkarlarını temsil ettiğini iddia eden PKK’nin terör eylemleriyle Kürt halkının haklı istemlerinin yerine getirilmesini sağlamak yerine baltaladığı da ortadadır. Ölenlerin hepsi Türkiye’nin evlâtlarıdır. PKK’nin öldürdüğü her insanın Kürtlerin davasına inen bir darbe olduğundan hiçbir Kürdün kuşkusu olmamalıdır. Bu, ancak Türkiye’deki ırkçıların elini güçlendirir, iki halkın bir arada yaşama iradesini hızla yok eder. Son sıralar Aktütün karakoluna baskın yapılıp askerlerin öldürülmesi konuyu alevlendirdi. Bir yandan –sanki bugüne dek asıp keserek bir çözüm sağlanmış gibi- ırkçıların “asalım, keselim” hezeyanları, tüm Kürtleri aşağılayıcı söylemleri sürerken aklı başında sesler de duyulmaya başladı. ÖDP genel başkanı Ufuk Uras somut öneriler getiriyor: “- Türkiye Cumhuriyeti toprağına bağlı bir anayasal vatandaşlık tanımının oluşturulması; - Kürt kültürel kimliğinin ifade edilmesinin önündeki tüm yasal engellerin kaldırılması; - Resmi dil olan Türkçe'nin dışında, isteyenlere Kürtçe dahil ana dillerinde öğrenim görme imkânlarinin tanınması; - Toplumsal yaşama dahil olmayı öngören bir af çıkarılması; - Değiştirilen eski isimlerin iade edilmesi; - Bölgesel ekonomik ve sosyal dengesizliğin, yoksulluk ve işsizligin özel programlar ve yatırımlarla giderilmesi; - Merkezden devredilecek bazı yetkilerle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi.” DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Kürt sorununun çözümü için DTP’nin önerilerini anlatan bir kitapçık yayınladı. Türkçe, Kürtçe ve (her ne hikmetse) İngilizce kitapçıktaki öneriler şunlar: “- Kürt kimliğinin anayasada kabul edilmesi; - Kürtçe ana dilde eğitimin serbest bırakılması; - Demokratik temelde halkın iradesini kullanabilmesi için ademi merkeziyetçi sistem içinde yerel meclislerin kurulması ve kendi kendini yönetmesi; - Valilerin halk tarafından seçilmesi; - Trabzon, Diyarbakır, Van, Erzurum gibi illerin bölgesel metropol ilan edilmesi; - Yerel kaynakların yerel yönetimlere aktarılması; - Türkiye'nin 20-25 bölgeye ayrılması; - Resmi dil ve bayrağın Türkiye için geçerli olması ama her bölgenin kendine ait sembol ve renklere izin verilmesi”. Bu önerilerin hepsine katıldığımı söyleyemem. Ancak, bugüne kadar denenmiş ve başarısız olduğu kanıtlanmış, ülke gençlerinin hergün ölümüyle sonuçlanan askerî yaklaşımlar yerine her yaklaşım, her öneri tartışılmaya değer. Değişik görüşlerden Kürt siyasetçileri ‘Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm’ imza kampanyası başlattı. DTP, HAK-PAR, KADEP ve Kürt siyasetçilerin dışında Refah Partisi, Demokrat Parti, ANAP, SHP gibi siyasi partilerde yöneticilik, milletvekilliği yapmış çok sayıda Kürt siyasetçi de kampanyaya destek verdi. İmzacılar ilânda Türkiye’den Kürt kimliğini anayasal olarak tanımasını, Kürt inkârına bir son verilmesini, her seviyede Kürtçe eğitime olanak sağlanmasını talep ediyor. Genel bir af ilân etme çağrısının yanı sıra PKK’nin de silahları bırakması gerektiğini ifade ediyor. Zorla boşaltılan yaklaşık 3400 Kürt köyü ve yerleşim biriminin yeniden inşasına olanak sağlanması, yerlerinden edilen üç milyon civarındaki Kürt göçmenin yurtlarına ve yuvalarına dönüşünü sağlamak için kapsamlı bir kalkınma planı hazırlaması isteniyor. Kürt sorununun çözümü için Bernard Kouchner, Tony Blair, Martti Ahtisaari ve Felipe Gonzales gibi isimlerin de arabulucu olması öneriliyor. Avrupalıların, hele hele Tony Blair gibi Bush’un yardakçılığını yapmış birisinin bu işe bulaşması bana ters geliyor. Ama baskı yerine, DTP’nin kitapçığına MHP gibi “ihanet belgesi”, “sen sus, hain!” demek yerine, CHP gibi kitapçığın sarı, kırmızı, yeşil renklerine takılmak yerine, Türk, Kürt, her yurttaşın ne istediğini özgürce ifade edebileceği bir ortamda serinkanlılıkla bu kanayan yaraya bir deva bulmaya çalışmak gerekmiyor mu? İstenenler arasında “eyâlet sistemi” de olabilir, Türkiye’den kopup bağımsız bir Kürdistan kurulması da olabilir, akla gelebilecek başka ne varsa hepsi olabilir. Bunlar oturulup tartışılır, ama bunu yapabilmek için “DTP önce PKK’ye terrörist desin, ondan sonra konuşuruz” gibisinden dayatmacılığın, Kürtleri ikinci sınıf vatandaş olarak görme hastalığının terk edilmesi gerekir. Her grup içinde olduğu gibi Kürtlerin içinde de –Türk ırkçılara taş çıkaran- ırkçılar olduğu, çözümün terörden geçtiğine inananlar olduğu da bir gerçek. Kürtlerin, her tanıma göre terörist olduğu kanıtlanmış Abdullah Öcalan’ı bayraklaştırmaktan vazgeçmeleri, -sevsek te sevemesek te- seçimle başa gelmiş bir T.C. Başbakanı, ülkesinin bazı vilâyetlerini ziyaret etmek istediğinde bir DTP Milletvekilinin "Diyarbakır ve Tunceli'de olduğu gibi, Van halkı da Erdoğan'ı bölgede görmek istemiyor. Başbakan'ın bile bile Van'a gelmesini provokatif bir eylem olarak görüyorum. Eğer Başbakan Van'a gelirse, gelişebilecek tüm olumsuzluklardan Erdoğan sorumludur" sözleri gibisinden densizlik ve küstahlıklara prim verilmemesi gerekir.
YorumlarUmit Dagitan
{ 24 Kasım 2008 05:56:15 }
Yazinizi hic begenmedim. Begenmeme nedenlerimin anafikrini yazdigim satirlarindan kolayca anlayabilirdiniz. O yuzden soylediklerimi detaylandirma isteginize oldukca sasirdim. Ayrica o yazdiklarimi minimumda tutmak icin kisa kesmek istemistim. Benden once yazinizi okuyup begendigini belirten benim eskilerden cok degerli arkadasim Deniz'in kalbini fazla kirmamak icindi bu.
Yazinizda 'bilerek veya bilmeyerek' yapilmis oylesi hatalar var ki bunlari dile getirmek sayfalar surer. Daha sonra siz cevap hakkinizi kullanmak istersiniz, sonra ben de kullanirim, arada baskalari cikar birseyler soyler ve bu gunlerce boyle gider. Sonunda yaziniz birden bu sitedeki en fazla/uzun yorumlu yaziverir. Bunun icin sizi bilmem ama benim ne vaktim var ne de niyetim. Eger gercekten onu neden hic begenmedigimi bilmekte israrli iseniz Nihat Genc'in asagidaki soylesisini izleyin. O benim duygu ve dusuncelerimi size benden daha iyi anlatir: http://www.guncelmeydan.com/forum/nihat-genc-ile-veryansin-15112008-vt17125.html Burada dikkatinizi ozellikle cekmek isterim. Bu program gecen hafta yayinlandi. Yani benim yazdigim yorumdan birkac gun SONRA. Bu demektir ki sayin Genc'in ve benim dusuncelerim genel olarak ayni. Avrasya televizyonundaki "Nihat Genc'le Veryansin" isimli bu programin daha onceki iki bolumunu de asagidaki URL'lerden izleyebilirsiniz: http://www.guncelmeydan.com/forum/nihat-genc-ile-veryansin-01112008-vt16883.html http://www.guncelmeydan.com/forum/nihat-genc-ile-veryansin-18102008-vt16664.html Umarim yararli olur, Umit Dagitan Gündoğdu
{ 22 Kasım 2008 22:46:57 }
Ümit,
Yorumunuzdan yazıyı beğenmediğiniz apaçık ortaya çıkıyorsa da neden beğenmediğinize ilişkin hiçbir ipucu bulamadım. Aydınlatabilirseniz, (ard niyetim olmadığına göre) sizin tasnifinize göre bu "dantel" kişiye katkınız olacaktır. Umit Dagitan
{ 18 Kasım 2008 01:28:14 }
Etnik kokenine bakmaksizin cilekes, gariban ve de anlasilan daha cekecek derdi bitmemis Anadolu insanina yapilabilecek en buyuk kotuluk bu tur yazilardir. Boyle yazilar ya art niyetlidir ya da "dantel" cehaleti urunudur (cok umid ederim ki bu yazi ikincisinin bir urunudur).
Icine birkac dostluk, kardeslik sozcukleri serpistirip guzelim Anadolu mozayiginin ustune en kuvvetli asitleri sinsice dokmek o sifata gerek olmayan medyada cok kullanilan bir teknik olageldi. (Cok deger verdigim Ayorum'da dahi boyle ornekler gormek beni ayrica uzuyor). Fakat bunlar yetmez... O mozayigi bozmaya bati moronlarinin ne amansiz kimyasal silahlari, ne ahlaksiz biyolojik silahlari, ne atom-hidrojen bombalari, ne de batasica basinlari yeter. Ve, ne de gunes balcikla sivanir - bir sure gunes tutulmasina neden olabilseler de o balcik oyle bir patlar ki gelir Anadolu mozayigine yapisir ve onu daha da guzel, daha da bir kuvvetli yapar. Tipki 85 yil once oldugu gibi. Gun gelir bu suursuz cabalar icinse "It 'was' nice try, ... but wasn't good enough!" deme zamani gelir elbette - biz sabirla bekleriz. Anadolu "Doga"dir - ve, dogaya karsi savasilamaz. Dogaya zarar verdigin bir savasi kazanabilmen mumkun degildir - cunku eninde sonunda kendine buyuk zarar vermis olursun. Ya aklinizi basiniza alin, ya da basinizi kuma sokun ve boyle yazilarla insanligin kanina girmeyin. Dost aci soylermis, (ozellikle de uzulup, kahrolup, sinirlendiyse), Umit Dagitan deniz
{ 01 Kasım 2008 07:38:07 }
sevgili gundogdu, yazinizin altina ben de imza atabilir miyim?
Diğer Sayfalar: 1. sevgilerle, deniz
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|