|
|
ABD'yi kapatacak mahkeme var mı?Kategori: Dünya | 1 Yorum | Yazan: Haberci | 23 Temmuz 2008 07:30:24 AKP dincileşmede Amerikan modelini uyguluyor. Laikliğin kalesi olduğu iddia edilen bir ülkede, ibadet vakti olduğu gerekçesiyle sınavlar iptal ediliyor, fabrikalara din görevlileri alınıyor, başkanlık seçimlerinin sonucunu tarikatlar belirliyor ve Başkan, kendisine Tanrı'nın verdiği güçle dünyaya savaş açıyor. Bu ülkenin adı ABD. Meşhur "özgürlükler ülkesi". Bu ülkede din özgürlüğü, sınır tanımıyor.
ABD'nin toplumsal yapısında büyük etkiye sahip olan tarikatlar, devletin kilit noktalarında da belirleyici bir güç. Geçen başkanlık seçimlerinde önemli bir rol üstlenen Evangelistler, Amerikan basınına yön veren Moon tarikatı ya da teknolojiyi reddedip bir köşeye çekilen Amishler gibi örgütlenmelerin ortak yanı, neredeyse tamamen tasfiye edilen sosyal devletin görevlerini kısmen üstlenmeleri. Sağlık ve eğitim hizmetlerinden devlet elini çekmeye çalışan ABD, bu alanlarda görevi tarikatlara bırakıp bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem sırtından yük atıyor, hem de toplum dinle ehlileştirilip, uyuşturuluyor. Bush daha "şer ekseni"ne karşı "haçlı seferleri"ni başlatmadan önce, din ülkede etkisini göstermeye başlamıştı. Bush'un 2000 yılındaki seçimden sonraki ilk resmi uygulamalarından biri, din ve sosyal yardım işlerini temsil eden özel bir vekil tayin etmek olmuştu. Amaç, devletin sosyal sorumluklarını azaltmak ve bunları kiliselere devretmekti. Bu açıdan, AKP'nin "dinsel" örgütlenmeler konusunda da, halkın yüzde 51'inin "çok dindarım" dediği ABD'yi örnek aldığı görülüyor. ABD'de hemen herkes, toplumsal hayatta dinin belirleyiciliğini kabullenmiş durumda. Sosyal hizmetlerin tarikatlara devredildiği bir ülkede, özellikle yoksullar için, sağlık ve eğitim olanağına ulaşmanın tek yolu bir tarikata girmek. Kaliforniya Üniversitesi'nden Sosyolog ve Din Bilimleri Uzmanı Prof. Roger Friedland, dinin Amerikan siyasetindeki önemini şu sözlerle açıklıyor: "Bir ateistin bu ülkede herhangi bir makama gelmesi mümkün değil. Halkın büyük bir bölümü yalnızca Tanrı'ya inanmakla kalmıyor, Hıristiyanlık geleneği ve İsa Peygamber ile kişisel bir bağ da kuruyor. Bu insanlar cennet ve cehenneme inanıyor ve inanmayanın ahlaki açıdan iyi insan olamayacağını düşünüyor." Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, "özgürlükler ve fırsatlar ülkesi"nde bireylerin beynine kazanan düstur şu: "Tarikatın yoksa bir hiçsin!" Tüm başkan adaylarının, konuşmalarını "Tanrı Amerika'yı korusun" sözleriyle tamamladığı ABD'de laikliğin var olduğu ve çok iyi bir şekilde uygulandığı iddiasını yalnızca tarikatlar savunabilir. Nitekim, ABD'nin birçok yöneticisinin açıklamaları da bu yöndeydi. Senatör Katherine Harris, 2006'da ABD'de din ve devlet işlerinin aslında birbirinden ayrı olmadığını, Tanrı'nın ve ülkeyi kuranların laik bir ülke tasarlamadıklarını söylemişti. ABD'nin eski başkanlarından Nixon, "Tanrı Amerika ile birliktedir. Tanrı Amerika'nın dünyayı yönetmesini istiyor" demişti. Amerikalı senatör Albert Beveridge, 27 Nisan 1898'de "Amerikan Cumhuriyeti, tarihin en üstün ırkının kurduğu bir cumhuriyettir. Tanrı tarafından yönlendirilen bir devlettir. Bu cumhuriyetin liderleri yalnızca devlet adamı değil, aynı zamanda Tanrı'nın peygamberleridir" sözleriyle durumu bir yüz yıl önce açıklamıştı. ABD'de laikliğin durumuna güncel bir örnek de, Bush'un sözleriyle verilebilir: "Ben sadece alçakgönüllü bir günahkârım, eğer bugün Teksas'ta bir barda oturup içki içmek yerine, Oval Ofis'te bulunuyorsam, bunun nedeni Tanrı'yı bulmuş olabilmemdir. Ben hükümetin kiliseye, kilisenin de hükümete dönüşmesini istemiyorum; ancak hükümet, inanç ve inanca dayalı programlardan korkmamalı. Dünyada süren zulmü kaldırmak için beni Tanrı görevlendirdi... Terörle savaşta Tanrı tarafsız değildir..." Dünya'nın birçok ülkesinde sanayileşme ve toplumsal refahla ters orantılı seyreden dincileşme, ABD'de tam tersi yönde gelişiyor. Ünlü "Medeniyetler Çatışması" tezinin sahibi Huntington, gelişmişlik ile dindarlık arasındaki bağ konusunda, "aynı seviyede gelişmiş ülkelerde halkın sadece yüzde 5'i çok dindarım derken, ABD'de bu oran yüzde 51" gözlemini aktarıyor. Sosyal yaşamda dinin belirleyiciliği gün geçtikçe artarken, Hıristiyanlığın ön plana çıktığı konusunda da, Huntington'un öngörüsü şöyle: "ABD toplumu sadece dindar değil, aynı zamanda Hıristiyandır. Amerikan toplumu 21. yüzyılda daha da Hıristiyan hale gelecek." Amerikan haber ajansı Associated Press, 2005 yılında, uluslararası kamuoyu yoklaması şirketi Ipsos ile 10 ülkede (ABD, Avustralya, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Güney Kore, İspanya ve Meksika'da) kamuoyunun siyaset ve din ayrımına bakışıyla, dini inançlar konusundaki tavrıyla ilgili bir kamuoyu araştırması yaptı. Bu anketin sonuçları da ABD'de toplumsal hayatta dinin temel belirleyici olduğunu gösteriyor.
YorumlarGündoğdu
{ 24 Temmuz 2008 06:36:13 }
Abdullah Gül'ün kendisiyle yapılan bir söyleşide Türkiye halkının Amerikan halkına çok benzediğini söylemesini anımsadım. Binlerce yıllık bir kültür geleneği olan Türkiye halkını Amerikan halkına benzetmek bence ağır bir hakarettir.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|