|
|
Rastlantilar veya KomploKategori: Türkiye | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 05 Temmuz 2008 20:15:47 10 yıl kadar önce çevrilen "Sürme Kapılar" (Sliding Doors) adlı bir film vardı. Filmde, metroda trene yetişmeye çalışan Helen'in sürme kapıların kapanmasıyla treni kaçırmasının ardından olanlar anlatılıyor, sonra da treni kaçırmasaydı ne olurdu diyerek Helen'in yaşamının nasıl çok farklı olacağı gösteriliyordu.
Böylesi küçük bir rastlantının insanın yaşamını toptan değiştirebildiği sergileniyordu. Türkiye gündemini izleyenler son günlerde nasıl birçok olayın bir film senaryosundaki gibi bir araya geldiğini görüyorlar. Bunları rastlantı olarak açıklayanlar da var, bir komplonun dama taşları olarak ta. Komplonun İngilizcesi “conspiracy” sözcüğü, karşılıklı fışıldaşma anlamı taşıyor. Türkiye’de fısıltılar gırla gidiyor. Son günlerdeki gelişmeleri bir sıralayalım: AKP’nin kapatılması ve AKP’li birçok politikacının yasaklanması başvurusunun değerlendirilmesi. CHP’nin hesaplarında yolsuzluk olduğu iddiasıyla soruşturma açılması. Örgütünün 25 milyar dolarlık varlığı olduğu ABD yetkililerince açıklanan Fethullah Gülen’e ABD’nin sürekli oturma vizesi vermemesi ve aynı günlerde Gülen’in Türkiye’de beraat etmesi. Ergenekon soruşturması adıyla darbe plânladıkları ya da destek oldukları iddialarıyla Doğu Perinçek ve İlhan Selçuk’la başlayarak birçok kişinin, bu arada bazı emekli generallerin gözaltına alınması. Uluslararası paranın, IMF ve Dünya Bankası mutemet adamı ve AKP hükûmetince uygulanan özelleştirme (halkın mallarının haraç mezat satılması) girişimlerinin mimarı Kemal Derviş’in yeniden Türkiye’ye gelmesi. ABD’de İran’a müdahale konusunun yeniden gündeme gelmesi ve Pentagon gerçekçi bir yaklaşımla buna karşı çıkarken ABD dışişlerinin ve İsrail’in bu konuda ısrarı ve buna tepki olarak ta İran’ın Hürmüz boğazını kapatarak petrol akışını durdurma tehdidi sonucu zaten çok artan petrol fiyatının tavana vurma olasılığı. Daha Recep Tayyip Erdoğan başbakan değilken, o zamanki başbakan Abdullah Gül 25 Şubat 2003'de TBMM'ye bir tezkere sundu. Tezkere ile “TBMM'den, gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı Anayasanın 117'inci maddesine göre milli güvenliğin sağlanmasından ve Silâhlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından Yüce Meclise karşı sorumlu bulunan hükûmet tarafından belirlenecek şekilde Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'a gönderilmesine; etkili bir caydırıcılığın sürdürülmesi amacıyla Kuzey Irak'ta bulunacak bu kuvvetlerin gerektiğinde belirlenecek esaslar dairesinde kullanılmasına ve muhtemel bir askerî harekât çerçevesinde yabancı silâhlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının Türk hava sahasını Türk makamları tarafından belirlenecek esaslara ve kurallara göre kullanmaları için gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılmasına, Anayasanın 92'inci maddesi uyarınca 6 ay süreyle izin verilmesi” istendi. Tezkerede, en fazla 62 bin yabancı askeri personelin 6 ay süreyle Türkiye'de bulunması öngörülüyordu. Yabancı kuvvetlerin hava unsurları 255 uçak ve 65 helikopteri aşamayacaktı. 1 Mart’ta yapılan oylamaya 533 milletvekili katıldı, AKP'li 361 milletvekilinin oy kullanmasına karşın 250 red, 264 kabul, 19 çekimser oyu çıktı, Anayasa'nın 96. maddesinin öngördüğü salt çoğunluğa ulaşılamadı ve tezkere kabul edilmemiş oldu. Nasıl Şili’de seçimle başa geçmiş olan Allende ülkenin bakır madenlerini kamulaştırdığında, ya da Avustralya’da Whitlam hükûmeti doğal kaynakları kamulaştıracağını açıkladığında gidici oldukları belli olmuş, 1973’te Allende kanlı bir darbeyle, Whitlam kansız bir darbeyle 1975’te devrilmişse, 1 Mart tezkeresinin meclisten geçmemesi de AKP hükûmetinin sonunun başlangıcı olmuştu. Bizim Küçük Coni’nin yaptığı gibi ABD’nin köpekliğini yapmayı reddeden TBMM onurlu bir karar vermişti. Şimdilerde ABD’nin İran’a saldırısı gündemde olunca, AKP hükûmetine “ne ölçüde güvenilebileceği” konusu Amerika’yı büyük ölçüde endişelendiriyor. Bu arada ABD’de başkanlık seçimleri kampanyası hız kazanıyor. Her iki aday da İsrail’e verilen desteğin sürdürüleceğini belirtiyor. Öte yandan dünyada güçlenen radikal İslâm akımlarına karşı Türkiye’yi bir ılımlı İslâm modeli olarak destekleme eğilimi var. (Ben bu ılımlı İslâm söylemine çok takılıyorum. Bu biraz “uzun boylu cüce”, “yoksul kapitalist” ya da “sessiz davul” gibisinden bir “oxymoron”, yâni kendi içinde çelişik bir söylem. Nasıl “birazcık hâmile” olunmazsa, azıcık Müslüman da olunmaz. Radikal İslâm denilenler aslında –beğenin, beğenmeyin- Müslümanlığı harfiyen uygulayanlardır. Ilımlı İslâmdan söz edenler İslâmı bilmeyenler, Kuran’ı okumamış olanlardır. Her neyse, bu bir başka yazının konusu.) Orduya yönelik girişimleri AKP’nin gerek ekonomik, gerekse uluslararası politikada kapıya dayanan çıkmazları çözemeyeceğini anlayıp orduyu tahrik ederek darbe yapmaya ittiği biçiminde yorumlayanlar da var. Bugüne dek birçok darbe yaşayan Türkiye halkının artık darbe istemediğini bilerek, bir yerde ordu ile halkı karşı karşıya getirip bundan politik çıkar sağlama girişimi olabilir yorumlarını yapanlar da var. Öte yandan yüzde 47’lik başarının AKP’yi küstahlaştırdığı ve öteye beriye bu yüzden saldırdığını ileri sürenler var. Bütün bunları bir araya koyduğumuzda şöyle bir senaryoya ne buyurulur? Fethullah Gülen’in “ruhânî liderliği” altında ABD’nin güvendiği bir cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve AKP’nin kapatılmasının ardından kurulacak yeni partinin başına geçip (ya da bir darbe ertesi oraya oturtulacak) yeni Başbakan olacak kişi de Kemal Derviş. Bu, hem “ılımlı İslâm” modelini gerçekleştirecek, hem Amerikan kuklalığını garantiye alacak, hem de uluslararası finansmanın, IMF’nin, Dünya Bankası’nın ve çokuluslu şirketlerin sorunlarını çözümleyecek bir formül. Bu arada Türkiye halkı yoksullaşırmış, ya da İran’a saldırıldığında Irak’ta olduğu gibi yüzbinler ölecekmiş, kimin umurunda? Böyle birşey olmaz mı diyorsunuz? Umarım haklı çıkarsınız. Humeyni’nin İran’ı bu ölçüde değiştirebileceğini, ABD’nin kendi kuklası Şah Pehlevî’yi dımdızlak bırakacağını, sonra da Saddam’ı İran’a saldırtarak milyonlarla insanın ölümüne yol açacağını da kimse pek tahmin etmiyordu.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|