|
Yaşamak Aslında Hiç Kolay DeğilKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 19 Haziran 2008 13:51:27 Vergiler dedim de, Almanya'nın en yüksek vergileri Berlin'de. Hükümet yeni vergiler getirmeye çalışıyor. Halkın kazancı, her yerde daha cebine girmeden vergilerle yok olup gidiyor. Devlet, halktan aldığı vergilerle ayakta kalabiliyor. Onca harcamanın faturası çalışanlara kesiliyor.
Berlin Günceleri 26 – 1 Haziran 26 Mayıs, Pazartesi Eurovisyon’un yankısı sürüyor hâlâ. Rusya, kazandı, Türkiye yedinci oldu. Nasıl büyük bir Pazar bu organizasyon! İnsanları ulusalcı duygularla dolduruyorlar ve SMS’leriyle de ceplerini şişiriyorlar. Ortada müzik adına bir şey yok bana göre. Yalnızca kıran kırana ülkelerin yarışması var. Komşular kollanarak yapılan oylamada iyi de güme gidiyor çoğu zaman. Yarışmalarla aram hiç barışık olmadı hiçbir zaman. Sonuç. Türkiye açısından, başarı mı? 27 Mayıs, Salı Mehmet Rauf’un Bir Zambak Hikâyesi anlatısının en zaman yayımlandığını öğrenemedim. Günümüzün dinci kesimini çok kızdıracak bir kitap bu: Çünkü erotik, yani tensel aşkı öne çıkarıyor. Eylül romanının yazarı bakın neler söylüyor: “Büyükannelerimizin tabirince ‘Yarın ahrette’, Cenabıhak tarafından bize ‘Dünyada ne yaptınız?’ diye bir sual gelsene cevap verebilirler? Tabii bircoklarımız ‘Çalıştım, yedim, içtim ve uyudum!’ sözlerinden başka bir şey söyleyemez. O zaman halkın bu adamlara ‘Vah vah! Yazık etmişsin; Beyhude yaşamışsın!’ diyeceğine şüphe olmasın. Kim ki ‘Sevdim ve sevildim!’ diyebilirse işte o tebrik edilmeye şayandır. Çünkü ancak o adam hayatı hakkıyla anlamış, niçin dünyaya geldiğini takdir ederek yalnız o yaşamıştır!” Anlatının erkek kahramanı kadın düşkünü biri, bu kesin. Güzel kadınları düşünde soyar, kendince düşler geliştirir. Bir gün bir kadını beğenir ve ona ilgisini mektuplarla ifade eder. Kadın erkek düşmanı çıkar. Üzüntüyle bir arkadaşına sığınır. Arkadaşının hizmetçisini ayartır. Ertesi gün hizmetçiyi evine çağırır. 16 yaşındaki hizmetçiyle yatar. Sonra, yattığı genç kızdan akrabasına askıntı olan lezbiyen bir kadının varlığını öğrenir. O kadın bu genç kıza da uzak durmamış, ilgi göstermiş. Genç kız bu kadına mektup yazar ve eve çağırır. Sonra lezbiyen kadınla genç kız sevişirlerken anlatının erkek kahramanı bir dolaba gizlenir, sonra o da sevişmeye katılır. Bu lezbiyen kadın erkeğe yüz vermeyen kadın çıkar. Erkek, böylece istediği kadını yine elde etmiştir. Bu kitabın döneminde yazarının başına iş açıp açmadığını merak ettim. 28 Mayıs, Çarşamba Vergi danışmanı geçen yılın vergi denkleştirmesini bitirdi sonunda. Bu da, her yılın Mayıs ayında yaşadığımız bir sıkıntı, unutulmaması gereken bir zorunluluk. Bütün bir yıl vergilendireceğimiz belgeleri titizlikle, unutmadan toplamaya çalışıyorum. Bu güne kadar hiç aksamadı bu tutumum. Onun için de vergiyle bir sorun yaşamadık. Vergiler dedim de, Almanya’nın en yüksek vergileri Berlin’de. Hükümet yeni vergiler getirmeye çalışıyor. Halkın kazancı, her yerde daha cebine girmeden vergilerle yok olup gidiyor. Devlet, halktan aldığı vergilerle ayakta kalabiliyor. Onca harcamanın faturası çalışanlara kesiliyor. Yaşamak aslında hiç de kolay değil! Vergiyi falan bir yana bırakıyorum ve Habib Bektaş’ın Bir Şiir, Kimseye Adanmamış (2007) kitabındaki şu şiire dalıp gidiyorum: “Bir söğüt dalı / (dün yoktu) / öyle, apansız, gelmiş / yaslanmış pencereme, / neredeyse arsız. // Bir söğüt dalı, penceremde, / doygun yeşili, / gülüşün senin, sabahları, / çıplaklığın, tenimde.” (Senin Gülüşün) 29 Mayıs, Perşembe “Çağdaş Yazında Cinsellik”. Konuşma konumuz bu: Ben, Gülden Artun ve Nur Özalp. Ben Cemal Süreya’dan, Nedim Gürsel’den örnekler vereceğim, Nur, Leyla Erbil’den. hem iyi bir konu, hem de biraz sıkıntılı. Radyo Mulkikulti bu yılın sonunda kapanacakmış. Benim de epeyce program yaptığım ve Berlinli Türklerin kulağı olan bu radyonun kapanması bir tarihin de kapanması gibi olacak. Böylece otun yıla yaklaşan bir kültür kurumunun varlığı da son bulacak. Her gün 17.00-18.00 arası müzikten spora, haberden çeşitli araştırma dosyalarına, kadından sağlığa, kültürden Karagöz’e kadar pek çok alanı bir saate dolu dolu sığdıran bu radyoyla birlikte on yedi dilde yayının da sonu olacak. 30 Mayıs, Cuma Saba Kırer. Beni sarsmaya devam ediyor Jako’da (Everest Yay. Nisan 2008). Bu ikinci okuyuşum ve dilinin, anlatımının, betimlemelerinin, upuzun ve yan cümlelerle beslenen cümlelerinin, kurgusunun, dünyasının, içtenliğinin... etkisi altındayım. Bir filmi çeşitli açılardan izliyorum sanki. Yani hayatı, hayatımızı.Cinselliği de. Şu uzun cümledeki kadınla erkek arasındaki doğallığa tutuldum: “Adam terasta, geniş bungalovda. Bahçenin karaltısına dalmış çimlerin ıslaklığını solumaktaydı. Kadın yarı çıplaklığıyla gelip kucağına oturdu, adam ölü. Kadın kendini bırakınca, adam kucağına çekti. Kadın oturdu, adam ölüydü. Kadın yere inmişti, adam yenden kucağına çekti. Kadın oturdu, üzerindeydi, adam ölüydü. Kadın yeniden bir arzuyla toparlandı, ıslanmış, adamın kucağında, adam kollarıyla, kadının belini sımsıkı sarmış. Adam ölü, kadın yeniden denedi. Bu sefer adam daha sıkı tutarak kadını bel boşluğundan kavrayıp, ileri geri çekiştirmekte, sarsmakta, hırpalamakta. Kadın kucağındaydı. Soluğunun buharı kadının boynunda. İlk ışığın solgunluğuyla beraber kadının umutsuz omzundan çiy damlaları sızmakta.” (s. 45-46) Gerçekleşmeyen bir sevişme ancak bu kadar yalın anlatılabilir. Onun cümleleri görsel sanki. O ne anlatıyorsa, gördüm hepsini. 31 Mayıs, Cumartesi Ne mi buldum? Paul Klee’nin şiirlerini. 1991’de basılmış bu güzel kitapta Klee’nin pek çok deseni de yer alıyor. “Yıldızım kayıyor / derine ayaklarımın altında” Ressamların şiir yazması hep ilgimi çekti benim. Bunun tersi de. Şairlerin resim yapması da: Tevfik Fikret, Nâzım Hikmet, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Metin Eloğlu, Oktay Rifat, İlhan Berk, Hulki Aktunç... Hatta “Şair Ressamlar, Ressam Şairler” üzerine de çalışmaya başlamıştım. Şimdilik askıya alındı. Bu kitaba da sevgili arkadaşım Turgut Çevker çok sevinecek: 1946 basımı Gauguin’in Mektupları. Özdün desen ve çizimlerle birlikte, inci gibi el yazısı mektuplarından oluşan kitap, Fransızca. Bugün benim doğum günüm. Akşama doğru bahçede mangal yaktım. Köfte ve tavuk pirzolası, kısır ve salata... Dirim’in getirdiği nefis şarap. Kuşları dinledim gece boyu. Sonra iki fotoğraf çekildi. Birinde Rahime, ben, Emre ve Dirim. Ötekinde çocukların kız arkadaşları Stefie ve Belinda. Gece, güzeldi! 1 Haziran, Pazar Bugün de bir kitap buldum: Walter Benjamin’le Gershom Scholem’in mektuplaşması. Bu kitaba da Turgut çok sevinecek. Walter Benjam’in’in İsrail’e gitme çabalarını ve isteğini de içeriyor bu mektuplar. Hemen okunması gereken kitaplardan. Mektupları elime alır almaz Dani Karavan’ın Walter Benjamin’in Pasajları’nın anısına İspanya’nın Portbaou (düşünürün intihar ettiği yer) kasabasında yaptığı o enfes anıtı anımsadım birden. İki yuvarlağın arasından görünen ve çim bir yolun sonundaki zeytin ağacı ne kadar da etkileyici!
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|