|
|
TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜNKategori: Dünya | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 07 Kasım 2024 03:44:32 Bir kez daha gördük: Kadınların çoğunluğu, ezici çoğunluğu, cumhurbaşkanlığına veya devlet başkanlığına aday kadına oy vermedikçe bir kadının bu göreve seçilmesi mümkün değil. ABD'de bugün bunun yeni bir örneğini idrak ettik. Birkaç gün önce Moldavya'da yapılan seçimde bir bayanın bu göreve seçilmesi bir istisna gibi kalıyor. ABD'den Hillary Clinton örneğini de anımsayabiliriz. Fransa'da daha önce bir örneğini görmüştük. Başka örnekleri de var. Ama kural değişmiyor: Kadının bu üst göreve seçiminde, önce seçmen kadınların aday kadını yüzde yüze yakın bir oranda desteklemesi gerekiyor.
Oysa ABD'de, ilk başkanlık döneminde, kadın haklarını sınırlayan ve daha beter sınırlamaktan yana olan bir aday, ırkçı, maço, aşırı sağcı, kimi kez hiç saklamadan, hatta çok doğalmış gibi faşist ve/veya nazi bir aday seçilsin diye seçim sandıklarına giden kadınlar bile vardı. Hem de beklenenden daha çok sayıda. ABD seçimlerinde göze çarpan ve sersemleten sonuçlardan biri bu. ABD'de tutucu kadınlar da gericilik kervanına katıldılar. Hele bayan adayın "Siyah" olması, hele bayan adayın "Hindistan kökenli" oluşu da gündeme sokulunca ırkçılar kendilerini tutamaz oldular. Önce başkanlık seçimiyle birlikte düzenlenen senatör ve milletvekili/temsilci kısmi seçimleri sonucunda seçilen başkanın ABD'nin en önemli iktidar odaklarını, en belirleyicilerinin tümünü ele geçirdiğini bilhassa vurgulamalıyız: Evet her yerde Trump var: Başkanlıkta, hükümette, senato ve temsilciler meclisinde, yüksek yargı mekanizmalarında... (Temsilciler Meclisi için kesin sonuçlar henüz belli değil ama orada da çoğunluğu alacak gibi.) Bu durumda her istediğini yapmaya kalkabilir. Başkanlığa resmen oturunca Ukrayna'ya dolar ve silah göndermek yerine büyük olasılıkla dirsek çevirecek. Ukrayna cumhurbaşkanı hemen "adil barış"tan söz etti. Trump'un Ukrayna konusunda Putin yanlısı olduğu biliniyor. "Savaşı 24 saate durdurum" dediği de. Göreceğiz. Barışı sağlarsa bu barışın Rusya Federasyonu'ndan yana olacağı kesin. Rus ordusu Ukrayna doğusunda aldığı köylere yenilerini ekliyor. Kuzey Kore askerlerinin Rusya'ya destek için davet edildiğini de unutmayalım. Rusya Federasyonu "barış masasına" oturulana dek alabileceği her karış toprağı almak niyetinde. Aldıklarını bir daha geri vermemek üzere. İşin daha başındayız. Trump'un, yandaşlarınca, danışmanlarınca "Avrupa'nın en güçlü siyasetçisi" diye anılan Putin ile pek yakında bir araya gelmesi de bekleniyor. "Dünya meselelerini konuşmak" üzere. Ukraynalıların işi zorlaşıyor. Trump Çin Halk Cumhuriyeti ile ticari savaş başlatacak, veya başka bir deyimle öteden beri, enazından son on yıldan bu yana artarak büyüyen Çin ithalat ürünlerine yüzde 10, 20 ve hatta 60 (elektrikli otomobilde) oranında artış ekleyeceğini barbar bağırdı. Yüzde yüz diye tehdit bile etti. "America first". Her yerde Trump yetmiyor. "ABD malı tüket(meliyiz)!" sloganı da kapıyı çalıyor. Ekonomide ABD kapılarını kapatmak niyetinde. Avrupalı ve AB üyesi devletler ve diğerleri de benzer bir yarışla, "ekonomik çatışma" (dostlar arasında "savaş", "ekonomik savaş" olmazmış?!!) içine girecekler. Fransa konyağı, şarabı, peyniri el yakacak. "Mide yakmaktan iyidir!" deme Naci. Çin Halk Cumhuriyeti ile Tayvan vesilesiyle askeri savaşa bile girebilir Trump. Çin ile ilişkilerde tansiyon yükseliyor. Çin Dışişleri Bakanlığı seçilen başkanla "coexistence pasifique"/"barışçıl birlikte (ve birarada) yaşamak"tan söz etti. "Soğuk Savaş" rüzgarları mı esiyor? Çin'n Okyanusya'da ve kendi bölgesinde Hindistan Birliği, Filipinler, kimi takım adalar ve küçük ada devletleri ile de ilişkilerinde tansiyon yükseliyor. Pasifik Okyanusu'nda ve Güney Amerika'da da devletlerarasında işler zorda. Ticarette. Uluslarası ilişkilerde... Trump ile ABD ve AB veya daha açık deyişiyle ABD ile Fransa ve Almanya ilişkilerinde de ticari rekabet yeni ivmeler kazanabilir: Uçak yapımında, otomobil işkolunda, ve daha bir dizi ekonomik ve endüstriyel alanda: Trump ABD ürünlerine ithalat vergisini artıran devlet hangisi olursa olsun aynen ve hemen aynı zam ile yanıt vereceğini defalarca yineledi. Kendisine, nutuklarında “Amerika” adını verdiği kendisine, kazandırmayan her türlü ürüne giriş yasaklanacak. Trumpist ABD ithalat-ihracatta içine kapanmaya hazır. Buna "yurtseverlik" adı takıldı. Göreceğiz. Bir önceki başkan da "zama zam" yanlısıydı, anımsamakta yarar var, ama seçilen başkan "ders olsun” umudu ve niyetiyle daha sert yanıtlar vermek, daha yüksek oranda zam yapmakla tehdit ediyor. Trump'un kazanması Avrupa ırkçılarını, aşırı sağ partileri, faşişt ve nazileri pek çok sevindirdi: Trump'un nutuklarında Avrupa'da kullanılan ırkçı, faşist ve nazi kavramlar, sözçükler sık sık yer aldı. Ama 1900'lerin ve bilhassa 1930'ların ABD tutuculuğunun, gericiliğinin, ırkçılığının, faşizminin ve nazizminun kalıntıları da Trump tarafından seçkin bir biçimde kullanıldı. Bir ayağı Trump'un yakın akıl vericileri, danışmanları arasında, diğer ayağı Avrupa'da ırkçı, aşırı sağcı, faşist ve nazi siyasi partilerinde bulunan bıyıklı veya bıyıksız, tanınan, ırkçı, faşist danışmanlar, örneğin John Bolton, iki kıta arasında köprü görevini yerine getiriyorlar. ABD ve AB arasında seçimler yaklaşınca bu tür siyasetci veya “bilim adamlarının” git-gellerinin de çoğalması boşuna değil. AB bünyesindeki devletlerden Macaristan başbakanı Orban Trump ile en iyi biçimde anlaşan siyasetçi. Orban ve Bolton aracılığıyla veya doğrudan doğruya Trump ve takımıyla ilişki kuran başka siyasetçiler de var: Fransa'da ırkçı partinin lideri bayan. İtalya'da başbakan bayan Meloni... Kıtalararası aşırı sağçı, ırkçı, faşizan yapılanma yürüyor. Şimdilik. Bu takım Trump'un seçim zaferini birazda kendilerine mal ediyorlar. Trump nutuklarında birkaç kez Orban'ı göklere çıkardı. Övgüler yağdırdı. On milyon nüfusuyla Macaristan ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti ile iyi ilişkiler içinde yuvarlanıyor. Bakalım nereye kadar sürecek bu yuvarlanma. Trump takımında, hükümetinde ABD'nin değişik kurumlarında aşırı sağçı, ırkçı, faşist ve nazi yeller esiyor, pek yakında daha yoğun biçimde esebilir. Putin ile bir kesişme noktası daha: Aşırı sağ ve ırkçılık, diktatörlük, nazizm ve faşizm. Trump bu konuda kendini saklamaya bile gerek duymuyor. Avrupa Birliği üyesi devletlerde ırkıçlığın, aşırı sağın nasıl yükseldiğini biliyoruz. Bu takımlar ABD ve Rusya Fedrasyonu ile dünya çapında örgütlü, birbiriyle ilişkili "kara gömleklileri” sahneye koymak arzusunda gibi. Bizzat kendileri de kara gömlek giyinmeye hazırlanıyor gibi. Tansiyon yükseliyor. Son günlerde ABD'li “danışmanlarla” sıkı fıkı ilişkileri olan İtalya Başbakanı bayanın Trump'un bir numarlı dayanağı, destekçisi, para kaynağı, “tutkusu” Elen Musk ile çekilmiş fotoğrafları ciddi gazetelere, örneğin Le Monde'a , yansıdı. Bayan başbakan, yazılana bakılırsa, basit tanmlamasıyla Musk'ü “kafaya almaya, tavlamaya” çalışıyormuş. Milyarlarla oynayan Musk İtalya'ya yatırım yapar mı? Yakında göreceğiz. Trump'un seçilmesiyle, seçim kampanyası boyunca Trump için yarım milyardan çok dolar harçayan Musk'un şirketlerinin hisse senetleri borsada yüzde 15 aldı. (Son bir-iki saatte daha da artmış olabilir.) Başarılı işveren, harika patron, büyük yatırımcı Must ve Trump, ikisi de milyarder ve bizzat söylediklerine göre birbirine “tutkun”, ABD'li iki kahraman, iki “kurtarıcı” kazançın nerede olduğunu bilerek yatırımı o alana, o ülkeye yapıyorlar. Kazanç getirmeyecek, kazanç gelmeyen/gelmeyecek alanlara yatrım yapmıyorar. Trump belki Ukrayna'nın dünya haritasındaki yerini bilmiyor olabilir ama bu ülkenin kazanç getirmeyeceğinden emin: O nedenle Ukrayna'ya “yatırım yapmaktan” yana değil. Türkçeye çevireyim mi Naci? Keko sen bildiğin gibi oku. Trump Filistin'de ne yapacak? Yatırım yapmaya değer mi sorusunu bile sormayacak: İşte her şey ortada. İlk kutlayanlar arasında İsrail başbakanı var. Hem de ne deyişler ne övgülerle. 2020'de Baden'i seçimi kazandığı için acilen kutlayan İsrail başbakanına küsen Trump onu artık afedebilir. Dahası ilk başkanlık döneminde ABD Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıtma emrini veren Trump'tü. Bekaa'nın İsrail toprağı olduğunu kabul eden de. İsrail başbakanının her istediğine evet diyen adamdır Trump. İsrail yatırım yapılacak bir ülke. Bu kesin: Ortadoğu'da ABD'nin başkaca “dostu” da kalmadı hani. Ben göremiyorum. Naci sen görüyor musun? Ama hele kalk gel ABD'ye git: ABD, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Kuzey Kore ve İran'la ugraşmak istiyor. Ayrıca yazılması gereken konu bu. Yeni yatırım alanları ararken çukurlara dikkat etmeli. Bir de yere düşmüş veya kasıtlı olarak yere atılmış muz kabuklarına.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|