A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Irkçılığın eli barut ve benzin kokuyor, yüzü ölüm

Kategori Kategori: Tarihin Gölgesinde | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 24 Kasım 2023 22:34:19

Onbeş yıl kadar önceydi. Almanya Federal Cumhuriyeti’nde, Fransa Cumhuriyeti’nde, Danimarka Krallığı’nda, Hollanda Krallığı’nda, Avrupa Birliği (AB) üyesi devletlerin diğerlerinde de neredeyse her gün ırkçı bir saldırı, bir cinayet, bir kundaklama (yani bilerek ve can alıcı olmasını arzulayarak veya enazından mala mülke zarar ziyan vermesi isteğiyle yakmak, yani kasıtlı yangın çıkarmak) meydana geliyordu. Getiriliyordu. Saymakla bitmez.

Nisan 2008 başında Danimarka’nın başkentinde Deniz Özgür Uzun isimli bir çocuğumuz öldürüldü. Deniz onaltı yaşındaydı : Daha istediği kadar futbol oynayamadan, arzuladığı kadar maç seyredemeden, gençliğini yaşayamadan, hayata doyamadan gitti Deniz. Deniz öldürüldü.



Dizi saldırılar saldırılar saldırılar sürüyor.

Bu bağlamda teşhisimizi doğru ve yerinde koymak gerekiyor : Bu saldırıların ve kundaklamaların altında yatan belaların isimleri ırkçılıktır ve yabancı düşmanlığıdır. Her ikisi de AB devletlerinin yasalarına ve hatta kiminin

Anayasa’sına göre BİRER SUÇTUR.

Irkçılık veya yabancı düşmanlığı, burada özel olarak dikkatinizi rica ediyorum, « düşünce » değildir, birer suçtur. Bu suçu işleyenler yarğılanır ve AB üyesi devletlerin özel yasalarında öngörülen cezalara çarptırılırlar.

Çarptırılıyorlar da.

Fransa’daki ırkçı siyasetcilerin zaman zaman siyasi haklarına belli bir süre için son verildiğini, para ve kimi kez hapis cezaları aldıklarını artık herkes biliyor : Irkçılıktan ve/veya yabancı düşmanlığından veya bazen ikisinden birden yargılandıktan sonra.

Irkçı siyasetciler herşeye karşın, yasaların olanaklarından yararlanarak ve gerçek ırkçı yüzlerini saklayarak VEYA SAKLAMAYA ÇALIŞARAK ırkçılık ve yabancı düşmanlığı « zehirini » siyasete ve topluma « mal etmenin » yollarını arıyorlar. Seçimlere katılıyorlar. Seçim kampanyalarında radyo ve televizyon gibi araç gereçlerden yararlanıyorlar. Propagandalarını yapıyorlar. Belediye meclislerinde, il özel idarelerinde, bölge meclislerinde, millet meclislerinde, varsa senatolarda ve nihayet Avrupa Parlamentosu’nda temsilcilere sahip olabiliyorlar.
Bunlara koşut bir biçimde, bazen bu tür ırkçı siyasi partilerle elele, kolkola ve bazen açık siyaset yapanlarla yarışarak, gizli olduklarını iddia eden küçük ve son derece tehlikeli kümeler ise zaman zaman « daha radikal » olduklarını ispat etmek için kanlı, vahşi, barbar saldırılar düzenliyorlar : « Yabancı »ların evlerine, işyerlerine, tapınaklarına, mezarlıklarına saldırarak, bireyleri yaralayarak ve kimi zaman öldürerek kendi kendilerine « puan kazandırmak » istiyorlar. (« Yabancı » sözcüğünü tırnak içine koyuyorum : Çünkü ırkçılar için esmer olan herkes veya en basit bir şekilde « kendisine » benzemeyen herkes « yabancı »dır. Yani yasaların veya genel konuşma dilimizin alışkın olduğu « yabancı » tanımları ırkçılar için geçerli değildir.) Çünkü bu tür küçük kümelerin de kendi aralarında bir tür « ligi » bulunuyor. Yaptıkları saldırılara göre belli bir « güç kazandıklarını » iddia edebilecek kadar geri zekalı ve henüz insanlaşmamış « hayvanlardır » söz konusu olanlar.
Bu yaratıklar bir yerde « Parlamentolar sizinse sokaklar bizimdir ! » demek istiyorlar. Polis, elbette bir devletten diğerine değişen bir etkinlikle ve polislerin bizzat kendi siyasi tercih ve eğilimlerine göre, kendi araştırmasını yaparak suçluları bulmaya çalışıyor. Bu saldırıların hangi saiklerle yapıldığını ortaya çıkarmaya çabalıyor.

Ancak ırkçıların « kendi liginde » saldırıyı ve/veya cinayeti kimin veya kimlerin yaptığı biliniyordur. Çünkü her saldırgan saldırısından sonra kişisel, kümesel, siyasi reklamını yapmak umuduyla şu veya bu biçimde mutlaka kendi işaretini de bırakıyor. Böylece saldırıyı « üstleniyor » ve saldırıyı kimin yaptığı « duyuruluyor ».
Irkçılık ve yabancı düşmanlığı belaları sadece sokakta kalmıyorlar. Bu belalar, yukarıda değindiğim gibi, 1970’lerin başından beri, siyaset sahnesinde kendilerini ırkçı ve zaman zaman da aşırı sağcı partilerle göstermeye çalışıyorlar.

Anımsatmak isterim : Daha birkaç yıl önceye kadar Almanya’daki « Cumhuriyetçiler » isimli « siyasi parti » seçimlerde yüzde on kadar oy toplayabiliyordu. Daha sonra oy oranı yüzde ikiye kadar düştü. Bugün başka isimlerle bu tür siyasi partiler Almanya’daki kimi « land »/bölge Meclis’inde temsilciye sahip.

Fransa’da 2007 ve 2008 seçimlerinde FN’in (Milliyetçi Cephe) oy oranı azaldı. Ancak bu partinin seçmenleri buharlaşıp uçmadılar. Hem birçoğu yine FN’e ve adaylarına oy verdi. FN oyların % 5-6’sını yine toplayabiliyor. Bugün, 2008’de, bu partinin hala 2 milyon kadar seçmeni var. (Bu satırları yazdığım Kasım 2023’te daha fazla. Çok fazla ! ») Kimi « Bölge Meclis »lerinde temsilcileri bulunuyor. Kimi belediye meclislerinde de. Bu Fransa gibi

« İnsan Haklarının Beşiği » olmakla övünen bir ülke için yüzkarasıdır.
FN seçmenlerinin kimiyse FN « programını » kısmen benimseyen fakat bunu fena halde saklamaya çalışan Sarkozy’inin peşine takıldı. Sarkozy’nin Mayıs 2007’de Cumhurbaşkanı seçilmesi ancak bu sayede mümkün olabildi. Hemen şunu da anımsatmalıyım : Sarkozy cumhurbaşkanı seçildikten sonra FN lideri Le Pen’i Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti. Böylece Fransa’da 5. Cumhuriyet tarihinde (1958’de Charles de Gaulle’ün şaibeli bir biçimde önce başbakanlığa getirilmesi sonra hazırlanan kendine özgü anayasa ile cumhurbaşkanı seçilmesi ve yeni bir Anayasa ile oluşturulan cumhuriyet) ırkçı bir siyasetciyi kabul eden İLK VE ŞİMDİYE KADAR TEK CUMHURBAŞKANI ünvanını da kazandı.

Bugün Fransa’da oyların % 45-50’sini klasik sağ alıyor. Bazen aşırı sağla birlikte. Kırk kadarını sol ve yeşiller. Kalan %10 kadarı ise ırkçılara gidiyor : FN ve benzeri birkaç küçük partiye. Mart 2008’de yapılan belediye seçimleri ile il özel idareleri seçimlerinde denge sol lehine değişse bile milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ırkçılar klasik sağın kazanması veya yitirmesinde etkili olabiliyor. İşte bu nedenle Sarkozy öteden beri ırkçıların oylarına gözlerini dikti. Hem bu oyları kendisine çekebildiği, « sifonlayabildiği » için, hem de bizzat kendisi de onların kimi saçmalıklarına yeşil ışık yaktığı için ırkçıların da bugünkü iktidara ortak olduklarını söylemek mümkün.

Bugün Almanya ve Fransa’da köy, kasaba, kent, vilayet, bölge ve Avrupa Parlemantosu düzeylerinde ırkçıların siyasi yelpazede yerleşik olarak varlıklarını sürdürdüklerini görüyoruz. (23 Kasım 2023’teki ekim : Son bir-iki yılda ise iktidara ortak. Örneğin İtalya’da hükümet kurucusu ve başbakanı. Kasım 2023 seçimleri sonucunda Hollanda’da iktidara yakın. )

Irkçı partiler batı tipi demokrasilerin yüzseksen derecelik geniş siyasi yelpazesinde sıfır derecede yer alıyorlar. Aşırı sağ beşinci derecede. Klasik sağ on derece ve sonrasında. Fark çok değil ama yine de fark var. Ancak kimi konularda klasik sağ ve aşırı sağ sıfır noktasına kadar iniyorlar. Ve işte orada ırkçılarla buluşuyorlar. Örneğin yabancılara yönelik saldırılarda.

Bu konuda iki örnek vermek istiyorum :

Birincisi Fransa’dan : FN’in yıllardır barbar bağırdığı « Ulusal Kimlik Bakanlığı », Sarkozy tarafından hemen Mayıs 2007’de kuruldu. İsmi kısaca şudur : « Ulusal Kimlik ve Göç Bakanlığı ». Ve hükümetteki ilk gününden bu yana Sarkozy’nin çocukluk arkadaşı ve en yakın dostu Bakan (Adını yazmıyorum) « kağıtsız yabancılara » karşı akıl almaz bir tutuklama ve sınırdışı etme faaliyetine girişti. « Kağıtsız yabancılar » veya sadece « Kağıtsızlar » ( « les sans papiers ») ile Fransa’da oturma ve çalışma kartı olmayanlar tanımlanmak isteniyor.  
Cumhurbaşkanı Sarkozy ve burada adı geçmeyen Bakan « Yılda enaz 25.000 kağıtsız yabancı sınır dışı edilecek » gibi bir kotayı hedefleyerek yola çıktı. Böylesi bir rakama ille ulaşmak isteyince neler mi oluyor ?  
« Kağıtsız yabancı»ların devam ettikleri lokantalara, kahvelere, « otellere » (tırnak içinde : Çünkü bunlara otel diyebilmek için bin şahit lazım), evlere polis baskınları düzenleniyor.

Hem de nasıl baskınlar : Sanırsınız tepeden tırnağa silahlı haydutların yakalanması için baskın düzenleniyor. Oysa topu topu diyelim iki, diyelim beş veya on « kağıtsız » yakalanacak ( !! ) Ve bu akıl almaz polis baskınının gürültüsü ve şiddeti sonucunda « polise yakalanıp sınır dışı edilmektense ölmek daha iyidir » diyerek kaçmaya çalışanlar, kaçarken düşüp ölenler, üçüncü veya beşinci kattan atlayarak ölenler veya intihar edenler pek çok : Lütfen anımsatmama izin veriniz :

Birkaç ay önce Marsilya’da sınırdışı edilmek üzere « depot »da (gözaltında)  bekletilen genç bir Türk intihar etti. Birkaç ay önce Çinli bir anne kendisini pencereden atarak intihar etti. 4 Nisan 2008’de yani daha birkaç gün önce 29 yaşında genç bir Malili polis baskını üzerine Seine Nehri’nin bir kolu olan Marne Nehri’ne atlayarak intihar etti. Evet akıl alacak gibi değil ama bugün Fransa gibi « demokrasinin kalesi » olmakla övünen bir devlette kimi insan « yabancı » diye, « kağıtsız » diye « kovalanıyor » ve polis korkusu sonucu canını kurtarmak isterken ölüyor.

Peki bu amaçıyla inanılmaz derecede ölçüsüz polis baskınlarının ve apaçık polis şiddetinin anlamı ne oluyor ? Sokaklardaki çok afedersiniz hayvanların veya haydi ağzımızı bozmayalım insanlıktan nasibini almamışların ırkçı saldırılarına, yabancı düşmanlıklarına Devletten gelen bizzat Devletin yabancı düşmanlığı da eklemleniyor.
Bu ikisinin ortak noktası nedir ? CAN ALMAK. Şiddetle, polis baskınlarıyla, polis korkusu salınarak ve adam öldürmekle bu sorunlar hiç bir zaman çözülemedi. Çözülmesi de mümkün değil.

Hem neden Fransızların ve Almanların ellerini kollarını sallayarak gidip gelebildikleri eski Fransa veya Almanya sömürgelerinden (Fransa dışında yaşayan ve çalışan yani oralarda yerleşik Fransa Cumhuriyeti vatandaşı sayısı 3 milyon kadardır. Turistleri saymıyorum.) çocuklar buralara serbestce gelemesinler ? Geldikten sonra oturma ve çalışma kağıtları yok diye neden SUÇLU KONUMUNA KONULSUNLAR?

İkinci örneğim Almanya’dan :  Die Zeit ve Der Spiegel Almanya’daki peşpeşe « yangınların » ille kundaklama olmadığını ileri sürüyorlar. Ve bu vesileyle Avrupa’da yayınlanan Türkçe yayın organlarıyla polemige girişiyorlar. Pes ! Hele bu iddialarını ispat etmek için « Son zamanlardaki yangın sayılarının Almanya’daki yangın ortalalamalarıyla » uyuştuğunu ileri sürmeleri. İnsan birazcık utanır. Belki bir veya iki yangının nedeni başka bir şey olabilir. Bunu polis araştırması sonucunda öğreneceğiz. Ama artık çok açık ki kundaklamaların altında yatan saik ırkçılıktır. Yabancı düşmanlığıdır.

Dahası adı geçen pek ünlü ve sağcı ve zaman zaman aşırı sağcı ve burada görüldüğü gibi apaçık ırkçı olduklarını maalesef hiç bir zaman saklayamayan yayın organları bu yangınların neden SADECE Türkler ve Yunanistanlılar en başta yabancılara ve esmerlere ait evlere, işyerlerine ve Müslümanların camilerine, mescidlerine, Yahudilerin sinagoğlarına yönelik olduklarını açıklayamıyorlar. Oysa tam ZAMAN’ıdır AYNA’yı kendilerine ve kendi toplumlarına çevirmelerinin.

(15 Nisan 2008’de ve sonrasında birkaç gazetede ve sitede yayınlandı.)

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git