|
|
SABİTE, GÖRECE’NİN AKIŞINDA GİZLİ (*)Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | Yazan: Metin Bobaroğlu | 26 Temmuz 2023 08:30:13 Ligare ne ki, o religare? Göbek bağı. Bedende ki ligare, gözden göze ruhların bağlanması religare. İşte religare religion dır. Spritin kavuşması. Onu davet edeceksin oradan gelip bakacak ki, şimdi kadın sevgili eşine bakıyor o kadından bakan eşini davet eden bir bakış, yani o anne bakışı değil. Dolayısıyla o religare değil. O bedenlerin üremesi için bir davet, o da vahiy. Arkadaşına bakıyor, arkadaşlıkla bakıyor. Çocuk konuşuyor ve anlıyor ise ona otur evladım bak taşkınlık yapma dikkat et, elini tutma yanarsın. Konuşuyor çünkü o. Konuştuğu için o da konuşmaları duyduğu için, kendi istenci iradesi ile hareket ediyor. Tüm bu ilişkileri çoğaltabilirsin iş arkadaşı olabilir patron olabilir tüm bu ilişkiler, religion değil. Sadece bebekle anne arasında ki bakış religion.
Logos olan kelam, bilinçsizliği bilince çeviriyor, ışıktır. Bilinç te ışık. Bir de sevgisiz bir insan, sevdiği anda onunda kalbi ışıldar. Bir de ilahi aşk dedikleri var o anne ile bebekte olan. Tek örneği o, başka örneği yok. O cereyan ettiği zaman, ortaya çıktığı zaman, nesnesiz, cisimsiz, suretsiz bir aşk ortaya çıkar. Buna Grekler agape diyorlar. Grekler diyor ki, cinsel arzularımız eros, akrabalarımız storhi yani akraba sevgisi, dostluk sevgisi philia, philosophos, ama bir de agape var. O sprit love, nesnesi yok. Sonra diyor ki, benim etimi yemeden, kanımı içmeden siz Tanrıya kavuşamazsınız. Sonrada biz alıyoruz ekmeği kutsuyoruz, şarabı da dolduruyoruz, ekmeği yiyoruz ve biz İsa ile buluşmuş oluyoruz. Arifler bilir ki bu şifrenin manası artık açıldı deklare edildiği için söylüyoruz izinliyiz. Etimi yiyin dediği kelam. Ama onun kelamı, onun sesiyle. Bizim İncil’i okuyup bizim sesimizle değil, onun sesiyle. Çünkü o ses ve o söz dölleyicidir. Kelam, manevi duyguyu uyandırır, nazar; onu ışıkla döller. Bu ikisi birlikte İsa’nın eti ve kanıdır. Her sohbet, son akşam yemeğidir. Başka zaman aynısı olmaz. Her defası sondur. Musa ile yasa bildirildi değil mi? Yasa ile toplum bir arada barış içinde yaşasın yani dert buydu. Bir de köle idiler, özgür yaşamanın yasalarını öğrensinler. Yasalar çok sert olmalıydı çünkü bilmiyorlardı, yasalar kuvvetliydi eziyordu. Birkaç nesil geçmesi lazım ki, yasayı biz sindirebilelim. Mevlana diyor ki ben gönüller sultanıyım. Aynısı. Heaven diye bir yer yok ki, gönül. Peki Sezar’dan farkı ne? Ya da Musa’dan farkı ne İsa’nın? Yasa ile kurulan düzen zorla yapılır, zor kullanılarak. Nitekim Musa’da Musa’nın yanında sopalı adamlar vardı, kim itiraz ediyorsa kafasını vurup dağıtıyorlardı. Sonra Roma’da aynısı oldu Lüksonlar. Zorla. Sezar’ın muhafızları vardı, onlara lüksor denir onlarda aynı Musa gibi sopa ile. Yani adalet ile bir toplum oluşturulur. Adaletin de tesis edilmesi için, zor kullanılır. İşte bir kaç nesil geçecek filan, o sindirilsin ve insanlar bir arada yaşayabilsinler barış içinde. Roma bunu yaptı bin yıl. Ama olmadı. Yani sopayı kaldırdığın zaman, barbarlık devam eder. * Ya Vedud. Babadan doğmak sohbetten doğmakmış, kelamdan doğmak. Ben Bektaşi neşesinden de geliyorum. Bektaşi sofrası kurulur yenilir içilir İsa’nın son akşam yemeğidir, şarap içilir çünkü. Sohbet yapılır, aynı Yunanlıların agorası da öyledir. Philosophia yapılırken şarap içilir. Çok fazla içenlere, sarhoş olanlara Pythagoras kızmış. Nedir demiş? Bir kupa yapmış ölçüsü var. Pitagoras kupası. Bilen var mı? Bu kap öyle bir kap ki belli bir yeri işaretli şarabı oraya kadar koyuyorsun sorun yok ama bundan fazla koyduğun zaman alttan tamamı akıp gidiyor. Cehennem, insanların özlerinin ortaya çıkıp, kirlerinin arındırıldığı vicdan. Religion aslında religare ruhun yeniden yaratıcı olması aşktır, bunu bilinç yapamaz. O nedenle bir üçlü problemimiz var. İçgüdü, bilinç, duygu. Üçünün birliğiyiz biz. Birbirinin yerine geçemez bunlar; Dolayısıyla yaratıcı olan bu üçlülüktür. * Allahın isimleri diğer kitaplarda yoktur, İncil’de yoktur, Tevrat’ta yoktur. Kuran’ın en büyük özelliği o, marifet oradan çıkıyor. Çünkü Çatışkılıdır, o işte diyalektik, marifet. O yaratıcılık demek. Kuran yaratıcıdır, öğretmez, çatışır. Sen kuşkuya düşersin. Tanrı böyle mi şöyle mi karar veremezsin, zihnin çalışmaz. Kuran, zihni bypass eder, ruhunu harekete geçirir, çünkü çelişik öyle saçma şeyler vardır ki içinde, dersin Tanrı bununla uğraşır mı? Bir çok modernin eleştirilerinden bir tanesidir, Tanrı Muhammed’in karılarının dedikodusu ile uğraşır mı? * Varlığın parçaları ilah. La ilahe dedim mi, no part. But Allah holl. Bunun anlamı şu; part nasıl olmaz var. Ağaç var. Ama o bütünün içinde var, ilişkili olarak doğanın içinde var. Ağaç soyut tek başına var değil demiş oluyoruz. İlişkide var. La ilahe illaallah dediğim zaman ilahı yadsıyorum ama Allah’ta varlığını kabul ediyorum. Allahu Ekber’e geldin mi ölüm doğum çarkından çıkıyoruz. Samsara. Allahu Ekber Nirvana. Şimdi önce niye Süphan Allah? Değildir, değildir, değildir. Süphanallah negasyondur- değildir- değildir, değildir. Elhamdüllillah “bu”, dur evet, budur. İlk neydi? Tenzih, ikinci teşbih afirmasyon, üçüncü Allahu ekber hepsini aşar yani ikisinin birliği, ne öyle ne böyle, hem öyle hem böyle. Tevhid olabilmesi için, gecede gündüzü, gündüzde geceyi düşünmemiz lazım. Kuranı Kerim’de geceden gündüzü çıkarttık görmüyor musunuz der. Bunun anlamı, tenzih yani soyutlara baktığımız zaman, yani soyut düşünceler, ona yani duyusal olmayana soyut diyoruz. Duyusal değil, imgesi yok, duyusu yok sadece kavram yani, felsefe. Soyut dediğimiz şey, tanımlar, kavramlar. Ama ihtiyaç duyuyoruz, o tanımın görseli var mı, duyusalı var mı? Demek ki tenzîhte teşbihi arıyoruz. Soyutta somutu arıyoruz. Ya da tersi duyusal birçok şey var. Bunları nasıl kavrayacağım? Duyusal deneyler yapıyorum, fizik deneyler yapıyorum, matematik gibi soyut bir bilim olmasa bu deneyleri nasıl anlayacağız? Matematik soyut, Einstein diyor ki, E = mc kare. E enerji m; mass c; ışık karesi soyut. Bunun tevhid olabilmesi için, gerçek olabilmesi için enerji diyorsak ne kadar enerji? Bak duyusal, yani teşbih. Enerji soyut, ikisi bir araya geldi mi real gerçek. Mass madde, kaç kilo? Yoksa mass soyut. Ama şu kadar mass ama ışık hızı sabit, aynı. Çünkü 300 bin km saniye olmazsa o var olamaz. Foton. Çok dikkat edin buna! Tüm din, felsefe, ışık ışık niye diyor? Foton var olabilmesi için 300 bin km saniye gitmesi lazım. Yoksa var olamıyor. Sınır. Maddenin sınırı. Aklın sınırı. Sitretül münteha, sınır. Allah, İbnü’l Arabi der ki; Allah cami-ül ezdattır. Varlıkta bunu nasıl görebiliriz? Işık. Işık Allah değil ama ışık Allah’ı anlamak için en iyi sembol. Işık parçadır dersek doğru, quanta doğru çünkü deney yapıyoruz. Değildir dalgadır o da doğru. Yapıyoruz deneyi doğru. İkisi birdendir yapıyoruz doğru ama şimdi anlamaya başlayacağız. İkisi birbiri olursa yani dalga olursa parça olamaz, parça olursa dalga olamaz bu da doğru. İşte la ilah (*) Metin Bobaroğlu'nun zoom konuşmalarından derlenmiştir.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|