|
|
KEYFİLİK – ÖZGÜRLÜK - SOMUTLUK BAĞLAMI | 1 (*)Kategori: PLATON incelemeleri | 0 Yorum | Yazan: Metin Bobaroğlu | 09 Haziran 2023 16:19:42 Her birimiz arzularla doğar ve ilk iradesi, ilk seçimi bu arzular arasından birisini seçmektir. Aslında halen doğadadır, doğanın verili fonksiyonlarının içinden herhangi birisini seçmektedir. Arzular doğuştan; beden üzerinden, soma üzerinden dış dünyaya yöneliyor olması bunun zorunluluk olduğu anlamına gelir. Yani kendimizin icat ettiği veya yarattığı bir şey değil. Diyalektik nerede? Diyalektik bu zorunlu çokluğun içinde herhangi birisini seçme özgürlüğüdür. Bu nedenle burada diyalektik yani çelişik birlik vardır; nerede? doğal olanla tinsel olan arasında
Hegel’in çelişik birlik diye anlattığı, doğal zorunlulukla, tinsel istencin birlikteliği. Bu dini metinlerde de anlatılmıştır. Çünkü Hegel zaten sezgide ve sezginin en yetkin biçimini de dinde buluyor. Ve kavramlar sanat ve dinin ve bilimsel bulguların kavranmasından başka bir şey değildir diyor. Yani felsefe zaten içerik olarak kendisini bilim, sanat ve dinde buluyor. Platon’un geçici dediği, duyusal her şey geçicidir diyor. Platon burada kalıcılığı dış dünyada, duyusal dünyada hiçbir şeye yüklemez, her şey geçicidir. Bakın dinde karşılığını söyleyeyim, “küllü men aleyha fan” her şey geçicidir, bakın dinde de var. Peki kalıcılık ne o zaman, dış dünyada kalıcı hiçbir şey yok mu? yok. Ee, kalıcılık ne ousia ne, töz ne? Aristoteles’in tözü dış dünyada, nesnelerde arandığı için ve onu da dış dünyadaki nesneleri aslında kavramında bulduğu için, bir bakıma dış dünyadaki arayışı da sonuçta logosa gelir oturur. Logos kalıcıdır, kavram kalıcıdır, bilinç kalıcıdır. Ousia bilinçtir ve dış dünyadaki tüm geçicilikler bilincin içeriği oldukları bakımından orada kavramda kalıcı duyusallıkta geçicidirler, bu diyalektiktir. Olumsallık yani olumsallık keyfiliktir. Olumsal olan olgusal değil, olgusalın karşıtı olumsal keyfi, olgusal olan zorunlu. Biz hoşumuza giden şeyi yapmayı özgürce seçeriz”, işte olumsallık bu, yani herhangi bir şeyi yapmayı özgürce seçeriz, güzel. Ama bunun yasası ne? Neden seçiyoruz? Bu seçmenin gereksiniminin zorunluluğu var mı? Bunu bilmediğimiz zaman, bu keyfidir, yani olumsaldır, Evet, hoşumuza giden şeyi özgürce seçmemiz, burada özgürlük olumsuz anlamda özgürlük, yani olumsal. Olumsal bir özgürlükte bunu yaparız, ancak onu özgürce belirlemeyiz, özgürce seçeriz, ama özgürce belirlemeyiz. İşte felsefenin gücü tam da burada karşımıza çıkıyor. Doğal bilinç konumunda olan her insan doğa ile olan ilişkisinde zorunluluklar arasında, zorunlu olan var oluşlar arasında özgürce seçim yapabilir, ama bu olumsaldır, şunu seçmeliydin, bunu seçmezsen olmazdı gibi bir bilinç orada yoktur. O halde belirlenim nereden geliyor? Hegel diyor ki, doğal bilinç konumunda bizim özgür istencimizi belirleyen, doğanın kendisidir, orada belirleyici olan doğadır. Dolayısıyla özgür öz bilinç ve yetkin öz bilinç, oluşmadan önceki doğal bilinç içindeki insan, doğa ile sınırlıdır. Doğa onu engeller. Doğa onun karşısında gizil bir güç gibi durur. Doğanın kendi yasalarını, kuvvetlerini bilmediği için doğal bilinç doğanın sunduğu olanaklar arasında seçimde bulunur. İşte toplayıcılık dönemi dediğimiz, avcılık dönemi dediğimiz budur. Ziraatta etkin öz bilinç olacağız. Doğaya karşı doğanın güçlerini kullanmayı bileceğiz. O zaman diyalektik aşama daha yüksek bir konuma gelecek. Bu kez doğanın belirlenimine karşın doğanın güçlerini doğayı sınırlamak için kullanma aşamasına gelerek özgür öz bilinçte gelişme, daha yüksek bir konuma gelme yolunda sürecin ilerlediğini görürüz. Doğal bilinçten kavrama evrilme aşamalarında ister istemez örneklere başvuruyoruz. Şimdi doğa ve insan karşıtlığı nerede? Karşıtlık nereden kaynaklanıyor? İnsanın gereksiniminden. Bedensel olanakların zayıf olması, içgüdülerin hayvanlarda yetkin bir bedensel forma dönüşüp kendini koruyor olmasından yararlanamayan insanda bu kez zekâ gelişimi oluyor. İçgüdüye karşı zekanın evrimi. Bu bir evrim tabii. Evrimi ortaya çıkıyor. İşte bu da diyalektik. Zekayla içgüdü, çelişik birlik insanda. Zekâ dediğimiz nedir? Zekâ dediğimiz içgüdünün beden formları olarak beslenme, korunma, üreme süreçlerinde güçlü olmayan insan bunların yerine zekasıyla araç ve gereç yapma olanağını buluyor. İnsan emeğiyle üretilen bir kültürden bahsediyor ve bu kültüre tin diyor, geist diyor. Geist olan ne? Ürünler. Ürünleri ortaya çıkartan araçlar. Araçları kullanan zekâ. Hepsi birlikte geist. Hakiki özgür istenç olmadıkça özgür istenç de evet tohum olarak özgürlük içermektedir ama yeterli ve yetkin değildir. İnsan, verili olarak doğada bulduğu olanaklara karşı arzularını yerine getirebilmek için seçimde bulunur. Bunu özgürce seçeriz. Ama sınırlarımız ne? Doğanın o günkü olanakları. Çölde yaşıyorsan çöl olanakları, ne bileyim kırda yaşıyorsan kır olanakları, Ege'de yaşıyorsan Yunanlılar gibi şansın biraz yüksek yani orada çevrende olanaklılık olarak, doğal olarak sana sunulmuş daha çok şey var. O zaman senin oradaki tanrıçan Demeter tabii ki. Bol bol çevrende toplayacak olanağın var. (*) Metin Bobaroğlu'nun zoom konuşmalarından derlenmiştir.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|