|
Almanya YoksullaşıyorKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 14 Mayıs 2008 14:24:14 Otobüs grevi yeniden başlayacak. Hükümet direniyor çalışanlarını kollamamak için. Almanya yoksullaşıyor. Askeri harcamalara çok para ayrılıyor. Hayat pahalanıyor, ücretler yerinde sayıyor.
Berlin Günceleri 21 – 27 Nisan 2008 21 Nisan, Pazartesi Rahime’nin getirdiği baklayı ayıklamıştık dün. Bugün pişmiş olarak sofraya geldi sarımsaklı yoğurtlu. Bir duble rakıyla dünyalar benim oldu. Taze bezelyeden öğlen yediğim için akşam baklayla midem bayram etti. Öğleden sonraki yürüyüşte kanal boyundaki ağaçların, çiçeklerin rengârenkliliğe vuruldum. Doğa, an be an değişiyor. Oktay Rifat’taki şu cümlenin de altını çiziyorum: “Bedene oturmayan bir giysi gibiydi meyhane bu gece.” (s. 140) İlginç bir betimleme. Oktay Rifat, yazlık ev konusundaki çarpıklığı ve furyayı da yedirmiş romanına. Belki de onun da canı yandı. Yazlıkçıların akın ettiği sitelerin nasıl ortaya çıktığının ayrıntılı, çarpıcı bir dökümünü de yazmadan edememiş. 22 Nisan, Salı Otobüs grevi yeniden başlayacak. Hükümet direniyor çalışanlarını kollamamak için. Almanya yoksullaşıyor. Askeri harcamalara çok para ayrılıyor. Hayat pahalanıyor, ücretler yerinde sayıyor. Postacılar da huzursuz. Yakında mektuplar dağ gibi birikecek ve günlerce postacı kapımızı çalmayacak. Dergileri, kitapları iyice gecikmeli okuyacağım. Öğretmenlerin de hakları verilmiyor ve sendikaların tüm girişimlerine hükümet kulak tıkıyor. Grev dalgası Almanya’yı sallayacak gibi görünüyor. Her yerimden tedirginlik ve huzursuzluk akıyor, dökülüyor. Almanya refaha koşuyor diyor iktidar. Bunun neresi refah? 23 Nisan, Çarşamba Peki dünyada 23 Nisan’ı olan bir başka ülke yok da, başımız göğe mi eriyor? Ülkemizdeki çocuk sömürüsü son mu buldu? Çalışan çocukların sorunu mu çözüldü? Sokak çocuklarıyla mı ilgileniliyor? Cinsel tacize uğrayan çocukların dünyasına mı eğiliyorlar? Okullarımızda dini eğitim dayatmasının toplumumuzu cahilliğe ittiğini görmüyor mu yetkililer? Üniversitelerde huzurlu eğitim yapılabiliyor mu? Üniversiteyi bitirenler iş bulabiliyor mu? Daha pek çok yanıtsız soru geliyor aklıma 23 Nisan’ı düşündüğümde. Berlin’de de coşkuyla (!) kutlanıyor 23 Nisan bir avuç çocukla birlikte. Nasıl kutlamaysa? Sorunlarını çözmüş, ülkesinde iç barışı sağlamış, dini toplumun önüne koymamış, çalışanına, vatandaşına saygılı, kadını erkekle eşit gören bir anlayışın yönetiminde 23 Nisan’ın anlamı olabilir. Kupkuru, sahte, iki yüzlü yöneticilerin nutuklarıyla kutlanan 23 Nisan, 19 Mayıs bir anlam ifade etmiyor artık. Yasak savmak! 24 Nisan, Perşembe Evde kalmak iyi geldi. Epeyce sıkı çalıştım. Akatalpa’ya iki yazı yetiştirdim. Oya Uysal’ın Kimselerin Akşamı’nı, Gonca Özmen’in Belki Sessiz’ini yazdım. Bir de şiir, kafamda dolaşıp duran şiiri geçirdim bilgisayara: “Demlenen Fotoğraf.” Hava 20 dereceydi. Sırtımın ısındığını duyumsamak ayrı bir mutluluk. Adana’da ise 42 dereceyi bulmuş bugün sıcaklık. Mevsim normallerinin çok üstünde bir sıcaklık bu. Adana’da ve Gaziantep’te 2. Uluslararası Çukurova Sanat Günleri’ne katılacağım için bu sıcaklık korkuttu beni. 25 Nisan, Cuma Sel Yayınlarının yolladığı yeni kitapları getiren postacı bugün beni sevince boğdu. Ahmet Mithat Efendi’den, Felsefe-i Zenan, Mehmet Güreli, Alope’nin Odası, Karl Marx, Gazete Yazıları, küçük İskender, Medusa’nın Odası, Miguel de Unamuno, Günlükler. 26 Nisan, Cumartesi Ahmet Mithat Efendi’nin Felsefi-i Zenan’ını okuyorum. Kadın erke eşitliği konusunda ilklerden sayılan bu yapıtta yazar “Kız çocuklarının mutlaka eğitim görmesi gerektiğini” savunuyor. Yoksa “kızcağızın hunhar bir kocanın elinde veya gündelik yaşamın çirkef girdapları içinde mahvolup gitmesi işten bile değildir.” Bu benzersiz kitap yazınımızda mektuplaşma biçiminde ilk yapıt olma özelliğini de taşıyor. Hiç evlenmeyen ve evliliğe karşı olan Fazıla Hanımla evlat edindiği Zekiye ve Akile de onun yolunu izlerler. Kendilerini kitaplara adarlar ve geliştirirler. Akile, Halep valisi olan Muhsin Paşa’nın çocuklarına ders vermek üzere onlarla birlikte gider. Orada paşanın emrindeki Divan Efendi’ye yazdıklarını gösterirken aralarında bir aşk doğar ve sonunda evlenirler. Halep’den Zekiye’ye mektuplar yazar İstanbul’a. İstanbul’dan de kendisine mektuplar gelir. Evliliğe karşı olan Akile’nin bir çocuğu olur. Bu arada kocası odalığına âşık olur ve karısı Akile üzüntüden ölür. Zekiye Halep’e gider ve Akile’nin çocuğunu üstüne geçirir ve İstanbul’a getirir. Evlilik üzerine ve iki kadının yazışmalarına dayanan kitaptaki pek çok görüşe karşı çıkılabilir ama kitabın yazıldığı dönemde kadınlar üzerine böyle şeyler yazmak her babayiğidin harcı olmasa gerek! Tempelhof Havaalanı kalsın mı, kapatılsın mı? 2. Dünya Savaşı yıllarının askeri havaalanı olarak da ünlenen burası çoktan gözden düştü. Kentin başına bela olmaya başladı. Halkoylamasıyla yazgısı belirlenecek bugün. Halkoylaması için sandığa gittik. Kapatılırsa Schönefeld Havaalanına daha fazla yük binecek. Kapatılmazsa kentin ortasına küçük uçaklar sürekli kalkıp inecek. Kapatılırsa bu tarihi binaların yerine alışveriş merkezi mi kurulacak? Bakalım ne olacak? Hava Antalya’yı aratmayacak kadar güzel. Nur Özalp’ın “Bir Geziden İzlenimler” fotoğraf sergisinde ben Nur ve Gülden Artun sergide yer alan fotoğraflar üzerine bir de söyleşi gerçekleştirdik. Fotoğraflar Doğu Anadolu’dan kesitler sunuyordu. Bir ressamın gözüyle doğa, tarih, günlük yaşam ustaca fotoğraflara yansımıştı. Fotoğrafların ve çekenin dünyasına eğilmeye çalıştık ama ne kadar eğilebildik o ayrı konu elbette. Yılbaşı için alınan ördeğin yenmesi çeşitli nedenlerden gerçekleşmeyince bugüne kalmış. Bir arkadaşım da beni alıp götürdü sürpriz olarak bu yemeğe ve ağzı tadıyla ördekten yedim ve kırmızı şaraptan içtim. Gün her zaman böyle eli açık davranmıyor bize!
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|