A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Sezgiden Logoos’a (*)

Kategori Kategori: PLATON incelemeleri | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Metin Bobaroğlu | 09 Şubat 2023 14:06:10

Platon ve metodu da oradaki tartışmanın içinden, o tartışma esnasında, tartışmanın içindeki sezgiyi bulup çıkartıp, sonra akla dökmek, logosa dökmek gibi, yani önce noesis faaliyeti seyretmek, temaşa, sonra da logos, yani ayırım ve birlik, kavram biçiminde dile dökmeyi anlatan bir metot izliyor. İnsanlar kendi hayallerine daha yakın oldukları için, uyaran, herhangi bir şey okuduklarında veya gördüklerinde, o uyaranlar üzerinden kendi hayallerini kurduklarında, kendi rüyalarına, kendi hayallerine daha yakın hissettikleri için, duygusal olarak, o duygusal durumu beğeniyorlar

Psykhe diye bir şey doğuştan var demiyor, bu psykhe poesis’tir, poetik’tir inşa edilir diyor. Yani düşünce faaliyetinizde, iç güdüleriniz üzerinden, duygulanımlar ve coşkulanımlarınızı  deneyimlediğinizde tüm bunlar sizin psykhe’yi inşa ediyor olduğunuz süreci anlatıyor.



Logosa döneceğiz yüzümüzü, aletheiayı logosta ortaya çıkartıp, sonra tekrar dönüp, o logosun mythosunu yazacağız. Bakın sanat çıktı ortaya, kavramı bu kez görünür kılacağız diyor. Hegel bunları son derece güzel okumuştur, birbirinin dışında değildir, yani imgesiz kavram, kavramsız imge, Kant’ın da söylediği gibi, işte biliyorsunuz, kavramsız imge nedir? Kördür, çünkü gören kavramdır. İmgesiz kavram nedir? Boştur, çünkü neyi göreceği belli değil.

Psykhe diye bir şey doğuştan var demiyor, bu psykhe poesis’tir, poetik’tir inşa edilir diyor. Yani düşünce faaliyetinizde, iç güdüleriniz üzerinden, duygulanımlar ve coşkulanımlarınızı  deneyimlediğinizde tüm bunlar sizin psykhe’yi inşa ediyor olduğunuz süreci anlatıyor

Zihin dese olmaz mıydı? Şundan olmuyor; zihin bir muhakeme  faaliyetidir, yetisi de zekadır. Bir muhakeme faaliyeti yürüttüğü zaman zeka, ilişkilendirme, hikmet, muhakeme etmek, sonuca varmak, çıkarımlar, gidimli düşünmeler filan, bunlar nedir? Bunlar akıldır. Zeka, kavramları ilişkilendirerek bir açıklamaya gittiği zaman adına akıl diyoruz, yoksa akıl diye bir doğuştan taşıdığı bir şey yok insanın. Zeka diye doğuştan bir faaliyeti va duyuların algılarını birliğe götürdüğü zaman bir common sense olarak, bir ortak duyu olarak zihindir adını alıyor. Zihin diye bir şey yok yani doğuştan. Bir iş olarak, bir tekhne faaliyeti olarak zihni elde ediyoruz,

Horeton görünüşler demek, yani görünen dünya ya horeton diyor. Duyularla, görünen dünya yani horeton’a yöneldiğimizde horeton’daki duyularımıza bu çarpan farklı görüntüler bilgiye dönüşebilmesi için bir kuvvet ile ilişkilendirilmesi lazım. İşte bu kuvvet, düşünme faaliyetinin kudreti, kuvveti olan zeka ile ilişkilendirdiğinde bu, psykhe’nin bir kudreti, bir kuvveti olması bakımından gerçeklikle bağını kurmuş oluyor, fakat hep öyle olmuş olsaydı, duygu olmazdı, hayal olmazdı. Sadece kavramlar, matematiksel düşünmeler gibi bir takım faaliyetler olurdu.

Sadece seyrettiğimiz bu duyusal dünya bir şeyi seçip de “bu nedir” sorusunu ona sorduğumuzda, logos faaliyeti başlamıştır. Ne ile yakaladık biz onu? “Bu”yu, görüngülerin imgelerinin içinden bir imgeyi seçmekle başladık ama o imgeyi seçen ne? Düşünme faaliyeti yani irade. Ne ile onu oltaladı? Ne ile onu seçti? İşte asıl logosa geçen yeri burada başlatıyor. Noema ile yaptık, isim vererek yaptık. Ona isim verdiğimizde onu tekil kıldık başka her şeyden ayırdık, soyut ‘’bu’’ haline getirdik sadece bir ismi var o kadar. İsim ile imgeyi buluşturduk ama dikkat edin. Bu isim ile imge hiçbir zaman kopmuyor  Platon’da.

Imgeyi, bir  noetik faaliyet için bir noema ile seçtiğimizi, bir isimle seçtiğimiz zaman, imge ile isim daha sonra kavram ve içerik olarak karşımızda logos’un tam kavramlaştırılmasında bütünleşmiş olarak, açıklanmış olarak karşımıza çıkacak olan bu,

O halde ‘’bu’’nun dış dünyada, duyusal dünyada nedeni nedir? Nedeni ve sonucu, ilişkisi? Bu algıda imgeleri yan yana getirmekle, yan yana koymakla, art arda koymakla bir episteme elde edemeyiz diyor. Çünkü onları zaten öyle algılıyoruz. Duyusal dünyaya baktığınız zaman her şey iç içe, birbirine keyfi olarak oluşmuş, yarın bakıyorsunuz, doğaya baktığınızı düşünün, yarın fırtına çıktı oradaki algınız değişti, ertesi gün güneş çıktı algınız değişti, peki hangi hangisinin nedenidir? Bunu nasıl bileceğim? İşte Platon kendisinden önceki bütün düşünürlerde bunun açıklanmadığını gördüğü için, logos, kavram, kavrama faaliyeti, epistemenin ortaya çıkartılmasını esas olarak ele alıyor ve diyor ki; ‘’bu’’ olmadan her ne düşünüyorsak düşünelim, her ne yapıyorsak yapalım bu bir el yordamıdır diyor

Platon doksayı temellendirmek istiyor. Bu grift algı dünyasında bir gerçeklik başlangıcı yapacak bir şey var mı? Bunun aletheia’sı, bunun hakikat ile bağı, o temellendirme. İşte Platon’un bize açıkladığı sır, bugün hepimizin bol bol kullandığımız ondan sonra hiç, vefasızca hatta kullandığımız ama ilk ortaya koyan kişi Platon olduğunu unuttuğumuz bilimsel gerçekliğin taa başlangıcı olarak bu dynamis’tir diyor

Dynamis daima kinesis  yaratır diyor. Şimdi bakın bilim başladı Platon’da kavram yani epistemeye doğru gidiş başladı. Dış dünyada her şey grift olarak gördüğümüz ve algıda seçicilik olarak, bilgiye, epistemeye gidemediğimiz ortamda, dynamis’in kinesis ile olan ilişkisini görebiliriz diyor. Bu noetik faaliyette var diyor. Nasıl var? Çünkü diyor, kinesis bir harekettir, harekete baktığınız zaman bir hareket ettirici yani biz dynamis’ten hareketle kinesis demiyoruz Platon’a göre, kinesis’ten hareketle dynamis’i buluyoruz.

Bir kinesis olduğunu görüyoruz. Bu kinesis’in nedeni de bir kuvvet ama bizim icat ettiğimiz değil. Physis’in, doğanın içerdiği, doğaya apriori olarak, gömülü olan, bir kuvvet, dynamis’in olduğunu gösterir. Demek ki tersten okuyor, sahne değiştiriyor, sahne ne? Sahne, duyuların doksa sahnesi, orada değişim görüyor, genesis görüyor bu genesisi sahne değiştirerek onun nedenselliğine, görünmeyen alanına, görüde olmayan, duyulara çarpmayan, duyularda kinesis var, değişim var ama dynamis duyularda yok. Bir dynamis’in bunu yaptığının çıkarımı, noetik faaliyetle olur. Dynamis noeton’dur, kinesis noeton’a bağlı bir aletheia olarak doksada bir aletheia doksadır. Yani salt yanılsama değildir, bir mimesistir. Yani dynamis’in görünüşüdür. Bize gerçeklik budur diye başlayın diyor Platon ve siz gerçekliği düşünecekseniz işte bununla düşünebilirsiniz. Bu olağanüstü bir şey, bütün bilimin, sanatın, felsefenin hepsinin doğduğu yer. Taaa seneler sonra geliyorsunuz 18.yy da, Hegel philosophia faaliyetinde hemen kendisi, … dünyanın o doksa’sının içinde bir gerçeklik olarak başlangıcı bulduk ve dış dünyanın bilimini yapabiliriz dedi.

Peki sahneyi değiştirelim, aynı yöntemle dönüp psykhe’ye bakalım, etki – tepki ile psykhe’yi bilebilir miyiz? Burası çok ilginç, psykhe’yi duyusal bir cismin yerine koyabilir miyiz? Ve böylece bilebilir miyiz?

Diyor ki; felsefe faaliyetinin ilk gerçek kavramı kuvvettir, Bir dynamis keşfettik, bir değişimden dolayı. Değişim, bakın şimdi burası ilginç, birçok değişim var, birçok kinesis ve değişim var o halde birçok dynamis var. O halde bu dynamis’lerin yani her tek ‘’bu’’ diye seçtiğim nesnenin bir nedenselliği olarak onda bir bilkuvvet, bir dynamis bulup onu açıklıyorum ama diğer nesne için de baktığım zaman, diğer nesne için de var. Peki bunlar grift değil miydi? Hepsi iç içe değil miydi algıda? Evet, o zaman sadece etki yani dynamis ve kinesis vektörün tek yönlü olduğu bir etkiden söz edemeyiz diyor Platon. ‘’Bu ifadeler bana ait tabii’’ o etkiye karşı yine bir dynamis, bir dynamis’in kinesis’ine karşı yine bir dynamis’in kinesis’i karşılık gelir diyor. Yani bildiğiniz etki – tepsi yasasını açıklamamış oluyor. O halde doğayı doksa’daki bilgiyi, etki – tepki yasasıyla kavramlaştırırız ve logos budur. İyi de bu aisthesis duyusal dünyanın o doksa’sının içinde bir gerçeklik olarak başlangıcı bulduk ve dış dünyanın bilimini yapabiliriz dedi.

Peki sahneyi değiştirelim, aynı yöntemle dönüp psykhe’ye bakalım, etki – tepki ile psykhe’yi bilebilir miyiz? Burası çok ilginç, psykhe’yi duyusal bir cismin yerine koyabilir miyiz? Ve böylece bilebilir miyiz?

Ama kinesis dynamis’ini kendi dışında taşıyor. Tüm doğayı böyle açıklıyor bakın, doğada ne varsa diyor onu etkileyip değiştirmeye neden olan kuvvetler, onların dışındadır yani nedenleri kendi dışında olan kaotik bir ortam var. Nedenleri kendi dışında.

Psykhe’ye dönüp baktığımda bilinebilir mi? Platon işte diyor ki; bununla bilemeyiz. Neden? Çünkü psykhe otokinesis’tir diyor. Yani hareketi kendinden menkuldur. Psykhe kendi dışında bir takım kuvvetlerin bileşkesi değildir. Bir takım kuvvetlerin yaratısı değildir. Şimdi, halbuki daha önce ben size psykhe’nin bu üç yetinin inşa edildiği bir poesis olarak anlattım. Ama Platon diyor ki, bu olmaz, böyle yanlış yapıyorsun Metincim, çünkü o zaman içgüdü bir kuvvet, bir dynamis, düşünce bir dynamis, duygu bir dynamis ve bunlar psykhe yaratıyor demiş oluyorsun. Şimdi logos’a taşıdığımız zaman, ayırımlı birliğe taşıdığımız zaman bu ayırımı yapıp kavramak için söylediğimiz bu kelam, başlangıca döndüğümüzde psykhe’nin açılmamış Ontos On olduğunu söylüyor. Psykhe, Ontos On’un Holon-Meros biçimi. Psykhe aslında kendi başına ayrıca var değil, kavradığımız için inşa edildi dedim ben. Ontos On’un kendisi psykhe’dir diyor zaten. Bütündür, ama veçheleri vardır, yüzleri vardır ve bu veçhelerle kendini açar ve seyredilir

Aslında aynı varlığı Ontos On’u farklı veçheleriyle algılamanız ve bilmeniz onu farklı varlıklar haline getirmiyor, varlığı açmış oluyoruz.

Düşünme faaliyeti kendisi sorgulamak demektir, sorgulanmadan yapılan işe, öğrenmeye ve öğretmeye düşünme eşlik etmez diyor. Düşünmenin kendisi, sorgulananın kendisidir

Şimdi peki geldik yine psykhe’ye baştan ordan başladım, dışa çıktık, dıştaki hikayeler geldik şimdi. Eee psykhe’nin dynamis’i yok mu, bilinemez çünkü öbür türlü? Var diyor. Ama otokinesis olarak var. Haydaa, yani otokinesis olarak dynamis burada, dıştaki bir kuvvetin bir nesneyi etkilediği biçimde değil, kendisinin dıştaki bir nesneyi etkilediği biçiminde düşünülmesi gerekiyor. Yani otokinesis olanın kendi etkisinden bilineceğini söylüyor. Ona etki eden bir arkhe’den bilinecek değil, kendisinin etkisi kendisini arkhe kılan otokinesis, bir bakış açısından yakalanabilir

Psykhe otokinesis’tir. Yani kendinden hareketlidir. Ama psykhe diye ayrı bir varlık var mı? Hayır, Ontos On’un ta kendisidir. Kozmos ile psykhe aynıdır diyor. Kozmos’un da psykhe’si var diyerek. Aslında şu küreyi unutmayın lütfen. Kürenin kendisinin işaret ettiği psykhe dir, psykhe temsildir, neyin temsiliydi? Ontos On un, varlığın açılmış biçimi, kavrama dönüştürülmüş biçimi. O zaman psykhe’nin kendisi de, hani gittik yazıdan – söze, sözden – sese, sesten – düşünme faaliyetine, düşünme faaliyetinden – iradenin gayesine gittik ve psykhe’yi başlangıç aldık, psykhe’nin istemesini başlangıç aldık. Ama psykhe’nin kendisi hakikattir dedik ya, halbuki onun da dile dökülmüş bir temsil olduğu çıktı ortaya. O zaman psykhede mimetik’tir. Psykhe’nin kendisi de bir mimeton’dur. Neyin mimetonudur? Ontos On’un, Ontos On bütün bu ayrımları aşmıyor mu? Hayır, açıyor. Açmadığımız taktirde, açtıktan sonra da, Ontos On, tüm bu ayrımları aşan bir kavramdır, mutlak biçimde. İşte Platon buna Agathon diyor. Agathon, Ağathon çok beğenirim yani bu sözü Ağa’dır yani hakikaten Ağa’dır, Lord’tur yani Ağa’dır ve Efendi odur yani. Ne Agathon olan? Ontos On. Tüm açılımları onun, logos için dile dökülümleri tümü mimetik tir, o mimetik olanların şahı merdanı hiç birine indirgenemez olan Ontos On olarak onlara aşkındır. Agathon mutlak iyi budur Platon’da
Platon’un kendisinin yöntemi Phronesis, yani adamın anlattığı şey, pratik olmadan, bilgi olmaz. Pratik bir iştir, işi yapan bir kuvvettir, kuvvet de bir etki ve bir değişimdir. Ve onu sonradan algılanarak kavrama dökülmesi ve nedenlerinin bilinmesi ile bilimsel bilgi, epistemedir güzel. bir defa yapmakla olmaz

Günümüzdeki kendi deneyimlerimizden de biliyoruz ki, bir kere yapmakla hiç bir şeyi bilme imkanımız yok. Onu pekiştirmek için tekrar, tekrar yapmak lazım. Yani bu anlamda praksis’in phronesis’i deney işte, deney, deney tekrarı, deney tekrarlana, tekrarlana, tekrarlana düşünme faaliyeti kendisi sorgulamak demektir, sorgulanmadan yapılan işe, öğrenmeye ve öğretmeye düşünme eşlik etmez diyor. Düşünmenin kendisi, sorgulananın kendisidir, ortaya çıkacak önce, ele geçireceğiz sonra kullanacağız. Ortaya çıkması demek, biz yapmıyoruz demek, birey, kişi bunu yapmıyor. Episteme yani hakikatin bilgisini kişi yapamaz diyor. Ancak hakikat kendini açığa vurur. Aletheia tam bu demek. Hakikatin kendini açığa vurması için kişiye düşen ne? Praksis, eylem, faaliyet. Peki ben faaliyet yaptım hakikat hemen gelseydi, gelmiyor kardeşim bu ruh çağırma gibi, defalarca yapacaksın, defalarca yapacaksın. Peki ne zaman çıkacak açığa? Garantisi yok diyor. Peki çıkar mı? Çıkar. Çıkar- garanti, ne zaman çıkar – garanti değil. Ne yapacağız?

Sen Phronesis kardeşim tekrarına devam edeceksin.

Her bireyin kendi yetenekleri, açığa çıkartabileceği çalışma biçimi hepsi farklı olduğu için, aletheia orada her birinde farklı olarak, farklı zamanda açığa çıkar ama açığa çıktığında piyanoyu çalar olurlar. Hepsi eşitlenir. Kimi üç ayda, kimi beş ayda, kimi on iki sene de, kimi yirmi senede, kimi benim gibi hiçbir zaman, ama olur. Aletheia vaki olduğu zaman olur. Bakın phronesis böyle bir şey. Pratiğin aletheia’yayı açığa çıkartabilmesi için, ama unutmayalım dynamis’e bağlı bir faaliyet olması lazım. Dynamis’i dışlayan bir faaliyetin milyon kere tekrarı ortaya hiçbir şey çıkartmaz.

Aldanmayı çoğaltır Plato’ya göre Platon’da ilahiyatı görürsün çok açık. Teoloji var içinde.Psykhenin işleri diye anlatıyor psikoloji var içinde. Politeia yani toplumun oluşması areteler yoluyla,toplum oluşmasını anlatıyor sosyoloji var içinde. Epistemenin doksaya karşı bir kuvvetle onun belirişleri olarak anlaşılmasını ileri sürüyor, epistemoloji var içinde. Bu epistemolojinin aslında ontos on’u açarak,bize bildirdiğini yani ontoloji için epistemoloji yaptığını anlatıyor,ontoloji var içinde. Bunlar Platon’da hepsi iç içe girmiş.

Politeia’nın yani toplum tasarımının zemini nedir? Philosophia’nın zemini nasıl psyhke ise, politea toplumun bir zemini lazım. Zemin yani üzortaya çıkacak önce, ele geçireceğiz sonra kullanacağız. Ortaya çıkması demek, biz yapmıyoruz demek, birey, kişi bunu yapmıyor. Episteme yani hakikatin bilgisini kişi yapamaz diyor. Ancak hakikat kendini açığa vurur. Aletheia tam bu demek. Hakikatin kendini açığa vurması için kişiye düşen ne? Praksis, eylem, faaliyet. Peki ben faaliyet yaptım hakikat hemen gelseydi, gelmiyor kardeşim bu ruh çağırma gibi, defalarca yapacaksın, defalarca yapacaksın. Peki ne zaman çıkacak açığa? Garantisi yok diyor. Peki çıkar mı? Çıkar. Çıkar- garanti, ne zaman çıkar – garanti değil. Ne yapacağız? Sen Phronesis kardeşim tekrarına devam edeceksin.

Her bireyin kendi yetenekleri, açığa çıkartabileceği çalışma biçimi hepsi farklı olduğu için, aletheia orada her birinde farklı olarak, farklı zamanda açığa çıkar ama açığa çıktığında piyanoyu çalar olurlar. Hepsi eşitlenir. Kimi üç ayda, kimi beş ayda, kimi on iki sene de, kimi yirmi senede, kimi benim gibi hiçbir zaman, ama olur. Aletheia vaki olduğu zaman olur. Bakın phronesis böyle bir şey. Pratiğin aletheia’yayı açığa çıkartabilmesi için, ama unutmayalım dynamis’e bağlı bir faaliyet olması lazım. Dynamis’i dışlayan bir faaliyetin milyon kere tekrarı ortaya hiçbir şey çıkartmaz. Aldanmayı çoğaltır Plato’ya göre.

Platon’da ilahiyatı görürsün çok açık. Teoloji var içinde.Psykhenin işleri diye anlatıyor psikoloji var içinde. Politeia yani toplumun oluşması areteler yoluyla,toplum oluşmasını anlatıyor sosyoloji var içinde. Epistemenin doksaya karşı bir kuvvetle onun belirişleri olarak anlaşılmasını ileri sürüyor, epistemoloji var içinde. Bu epistemolojinin aslında ontos on’u açarak,bize bildirdiğini yani ontoloji için epistemoloji yaptığını anlatıyor,ontoloji var içinde. Bunlar Platon’da hepsi iç içe girmiş.

Politeia’nın yani toplum tasarımının zemini nedir? Philosophia’nın zemini nasıl psyhke ise, politea toplumun bir zemini lazım. Zemin yani üzerine inşa edeceğimiz, temel demek, Temel reis, üzerine bina edeceğiz. Nereye koyarsak, hangi sağlam kaya üzerine inşa edersek toplum olur. Bakın çok ilginç bir şey söylüyor arkadaşlar. Bir toplumun, toplum olabilmesi için erine inşa edeceğimiz, temel demek, Temel reis, üzerine bina edeceğiz. Nereye koyarsak, hangi sağlam kaya üzerine inşa edersek toplum olur da, hangisinin üzerine inşa edersek psykhe, psykhe olur ve philosophia, philosophia olur. İşte Platon’da politeia yani toplumun zemini, toposu, dikaiosyne yani adalet, dike, adalet, kısaltılmışı dikePlaton’da ilahiyatı görürsün çok açık. Teoloji var içinde.Psykhenin işleri diye anlatıyor psikoloji var içinde. Politeia yani toplumun oluşması areteler yoluyla,toplum oluşmasını anlatıyor sosyoloji var içinde. Epistemenin doksaya karşı bir kuvvetle onun belirişleri olarak anlaşılmasını ileri sürüyor, epistemoloji var içinde. Bu epistemolojinin aslında ontos on’u açarak,bize bildirdiğini yani ontoloji için epistemoloji yaptığını anlatıyor,ontoloji var içinde. Bunlar Platon’da hepsi iç içe girmiş

Politeia’nın yani toplum tasarımının zemini nedir? Philosophia’nın zemini nasıl psyhke ise, politea toplumun bir zemini lazım. Zemin yani üzortaya çıkacak önce, ele geçireceğiz sonra kullanacağız. Ortaya çıkması demek, biz yapmıyoruz demek, birey, kişi bunu yapmıyor. Episteme yani hakikatin bilgisini kişi yapamaz diyor. Ancak hakikat kendini açığa vurur. Aletheia tam bu demek. Hakikatin kendini açığa vurması için kişiye düşen ne? Praksis, eylem, faaliyet. Peki ben faaliyet yaptım hakikat hemen gelseydi, gelmiyor kardeşim bu ruh çağırma gibi, defalarca yapacaksın, defalarca yapacaksın. Peki ne zaman çıkacak açığa? Garantisi yok  diyor. Peki çıkar mı? Çıkar. Çıkar- garanti, ne zaman çıkar – garanti değil. Ne yapacağız? Sen Phronesis kardeşim tekrarına devam edeceksin.

Her bireyin kendi yetenekleri, açığa çıkartabileceği çalışma biçimi hepsi farklı olduğu için, aletheia orada her birinde farklı olarak, farklı zamanda açığa çıkar ama açığa çıktığında piyanoyu çalar olurlar. Hepsi eşitlenir. Kimi üç ayda, kimi beş ayda, kimi on iki sene de, kimi yirmi senede, kimi benim gibi hiçbir zaman, ama olur. Aletheia vaki olduğu zaman olur. Bakın phronesis böyle bir şey. Pratiğin aletheia’yayı açığa çıkartabilmesi için, ama unutmayalım dynamis’e bağlı bir faaliyet olması lazım. Dynamis’i dışlayan bir faaliyetin milyon kere tekrarı ortaya hiçbir şey çıkartmaz. Aldanmayı çoğaltır Plato’ya göre.

Platon’da ilahiyatı görürsün çok açık. Teoloji var içinde.Psykhenin işleri diye anlatıyor psikoloji var içinde. Politeia yani toplumun oluşması areteler yoluyla,toplum oluşmasını anlatıyor sosyoloji var içinde. Epistemenin doksaya karşı bir kuvvetle onun belirişleri olarak anlaşılmasını ileri sürüyor, epistemoloji var içinde. Bu epistemolojinin aslında ontos on’u açarak,bize bildirdiğini yani ontoloji için epistemoloji yaptığını anlatıyor,ontoloji var içinde. Bunlar Platon’da hepsi iç içe girmiş.

Politeia’nın yani toplum tasarımının zemini nedir? Philosophia’nın zemini nasıl psyhke ise, politea toplumun bir zemini lazım. Zemin yani üzerine inşa edeceğimiz, temel demek, Temel reis, üzerine bina edeceğiz. Nereye koyarsak, hangi sağlam kaya üzerine inşa edersek toplum olur . Bakın çok ilginç bir şey söylüyor arkadaşlar. Bir toplumun, toplum olabilmesi için  erine inşa edeceğimiz, temel demek, Temel reis, üzerine bina edeceğizdiyor. Peki çıkar mı? Çıkar. Çıkar- garanti, ne zaman çıkar – garanti değil. Ne yapacağız? Sen Phronesis kardeşim tekrarına devam edeceksin.

Her bireyin kendi yetenekleri, açığa çıkartabileceği çalışma biçimi hepsi farklı olduğu için, aletheia orada her birinde farklı olarak, farklı zamanda açığa çıkar ama açığa çıktığında piyanoyu çalar olurlar. Hepsi eşitlenir. Kimi üç ayda, kimi beş ayda, kimi on iki sene de, kimi yirmi senede, kimi benim gibi hiçbir zaman, ama olur. Aletheia vaki olduğu zaman olur. Bakın phronesis böyle bir şey. Pratiğin aletheia’yayı açığa çıkartabilmesi için, ama unutmayalım dynamis’e bağlı bir faaliyet olması lazım. Dynamis’i dışlayan bir faaliyetin milyon kere tekrarı ortaya hiçbir şey çıkartmaz. Aldanmayı çoğaltır Plato’ya göre.

Platon’da ilahiyatı görürsün çok açık. Teoloji var içinde.Psykhenin işleri diye anlatıyor psikoloji var içinde. Politeia yani toplumun oluşması areteler yoluyla,toplum oluşmasını anlatıyor sosyoloji var içinde. Epistemenin doksaya karşı bir kuvvetle onun belirişleri olarak anlaşılmasını ileri sürüyor, epistemoloji var içinde. Bu epistemolojinin aslında ontos on’u açarak,bize bildirdiğini yani ontoloji için epistemoloji yaptığını anlatıyor,ontoloji var içinde. Bunlar Platon’da hepsi iç içe girmiş.

Politeia’nın yani toplum tasarımının zemini nedir? Philosophia’nın zemini nasıl psyhke ise, politea toplumun bir zemini lazım. Zemin yani üzerine inşa edeceğimiz, temel demek, Temel reis, üzerine bina edeceğiz. Nereye koyarsak, hangi sağlam kaya üzerine inşa edersek toplum olur, sağlam kaya üzerine inşa edersek toplum olur da, hangisinin üzerine inşa edersek psykhe, psykhe olur ve philosophia, philosophia olur. İşte Platon’da politeia yani toplumun zemini, toposu, dikaiosyne

Toplumun temeli adalettir

Nedir bu dike, nedir bu adalet? Herkesin hak ettiğini, hak edişleri üzerinden,onlara vermek demek, tanımak demek, onları razı etmek demek. Ürettikleri emeklerinin karşılıklarını alıyor olduklarının bilincinde olmak demek

Ne onun ismi? Dike/ adalet. Adalet soyut, toplum soyut. İki soyut arasında, organize olmuş ve somutluk dediğimiz şeyi ortaya çıkartan, bir organik Nedir bu dike, nedir bu adalet? Herkesin hak ettiğini, hak edişleri üzerinden,onlara vermek demek, tanımak demek, onları razı etmek demek. Ürettikleri emeklerinin karşılıklarını alıyor olduklarının bilincinde olmak demek

Ne onun ismi? Dike/ adalet. Adalet soyut, toplum soyut. İki soyut arasında, organize olmuş ve somutluk bütünlükten söz ediyor politeia Soyut, toplumun kendisi de soyut ama o soyut ilişkilerin ortaya çıkarttığı organizma, somut diyoruz, soyutsuz somut yok, …Dike nedir? Eidos’tur. Eidos hakikattir ama horeton’da değildir, algılanamaz görülemez. Noeton’dadır, düşünülür

Platon, saçmalamayın diyor. Aletheia bir soyutlamadır.

Kuvvet ve beliriş, dynamis ve kinesis. O birbirinden ayrılamıyor yani. Bir yerde kinesis varsa orada dynamis vardır, bunu demek istiyorum. Psyhke ile ilgili şimdi bir şey anımsadım söyleyeyim. Hani psykhe üçün birliği ya; yani içgüdüler, hayal ve duygular ve düşünme faaliyeti. Bu üçünün birliğine bu ayırımlı birliğe yani psykhe diyor sevgili Platon. Direkt, tek bir şey demiyor. Üçlü kuvvetlerin, üçlü dynamisin iç içeliğini söylüyor

Örnek. F m a . Force, mass ve ivme. Yani basit bir şey. Kuvveti tanımlıyoruz, bu dynamis denen şey force. Şimdi bunu tanımlıyoruz yani logos yapacağız, dynamisi yani force ‘u, kuvvet nedir sorusunu, Parmenides ne diyor? Kuvvet kuvvettir yahu. Onlar hep öyle olurlar yahu diyor Trakya’lı arkadaşlar gibi. Ama bizim Platon,“yahu nedir dedik sana bunun cevabını versene?” Cevabı m.a dır, logos m.a dadır. Kuvvet bir bağıntıdır demiş oluyor. Bakın bağıntı. Bağıntıyı unuttuk mu, herşey gitti güme. Kuvvet bir bağıntıdır, kütle-mass ve ivme-hızın değişimi yani genesis, değişim. Bu ikisinin birliği kuvvet demektir diyor, logos bu.

Psykhenin kendisi

İşte Platon bize bunu öğretiyor, diyor ki, Logos olmaksızın var olamayız. Logos ne? Psykhenin dışa vurumu. Psykhe ne? Üçün ayırımlı birliği. Logos Eidos, aletheia olarak tezahür ettiğinde herşey donar. Hakikat her şeyi öldürür. O nedenle doksada, aletheia doksa olarak yani aletheia hiç bir zaman tüketilemez, hakikat hiç bir zaman tüketilemez, her zaman denenir, her zaman yaklaşılır, her zaman ona doğru gidilir, ondan uzaklaşılır ama mutlak hiç bir zaman tezahür etmez. İşte politeia‘nın bu durumu izafi bir toplum olduğunu söylüyor bize, mutlak bir toplum oluşamaz. İzafi toplum olur ki, mutlaka doğru devinir, kemali ister ve biçimden biçime, işte burada özgürlük var, doksa olmazsa özgürlük yok. Aletheia ‘da özgürlük filan yok. Hakikat hakikat diye böyle hakikatperestlere söylüyorum. Hakikatperest isen oldun Parmenides. Ontos On. Hakikat ki bunun dincesini anlatayım da şaşırın. Hakikat Tanrı’dır, Tanrı’dan başka varlık yoktur. Ne yapıyorsa o yapıyordur, o halde biz, zaten yokuz ki, Allah var ben yokum. Var ya, çok büyük vahdet bilinci filan, Allah ya, sufiler böyle coşarak anlatırlar, sufilerin yollarını izleyenler, Allah var, la ilahe illallah, Allah var başka kimse yok, biz de yokuz hiç kimse yok. Ertesi gün öbürüne kötülük yapıyorsun, hani yoktu? Yalancı. Aletheia doksa var. Tanrı bizatihi tecelli etmez, onun emri tecelli eder. Eidos ‘un tecellileri, kuvvetin belirlenimleridir. Bunu idrak edemediği için, ya Tanrı yoktur herşey görelidir, herşey birbirinden kopuk, ya ne olacaksa olur, yaşadığın gün kârdır. Ya da Tanrı vardır, başka bir şey yoktur, bizim sorumluluğumuz yok, çocuğuz biz,ne kötülük yaparsa Tanrı yapıyor, biz yapmıyoruz. İşte ortaya çıkıyor

 (*) Metin Bobaroğlu'nun zoom konuşmalarından derlenmiştir.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git