|
Müzeden Müzeye GezmekKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 09 Mayıs 2008 11:15:22 Gelirken uçakta aldığım germnwings'in dergisinden öğrendim Basel'deki Karikatür Müzesini. 40 ülkeden 700'den fazla çizerin ürünü yer alıyormuş bu müzede. Müze, merak edilmeyecek gibi değil.
Berlin Günceleri 14 – 20 Nisan 2008 14 Nisan, Pazartesi AB’nin ikiyüzlü olduğunu Türk hükümeti de biliyordur belki. Biliyordur da bilmemezlikten geliyordur. Türkiye’yi yolunmuş kaza çevirmek istiyor Avrupalılar. Parçalamaya, iyice ufaltmaya çalışıyorlar karşısına yığınla sorun çıkararak. Kürt, Ermeni ve Kıbrıs sorunu AB’ye adım atmaya başladığımız anda güncelleşti, yaygınlaştı ve çözümsüz hale geldi. Çözümü var aslında. Nasıl? Avrupalıların düşündüğü çözümler var ama bu da bizim zararımıza. İktidar güçsüz ve şaşkın.Türbanı Anadolu’nun başına geçirince iş bitecek sandılar. Türban onlara ayak bağı oldu. Tarikatlara, yobazlara gün doğdu devlet kapılarında. Avrupa Birliği başkanı da Anayasa Mahkemesi’ne gözdağı verdi sanki. AKP kapatılmasın istiyorlar, çünkü bulmuşlar yolunacak bir kaz, yol babam yol! Ben böyle şeyleri pek yazıp söylemezdim ama dayanamadım işte. Çünkü, “Solmaya yüz tutmuş bir gül gibi boynu eğildi günün.” (Oya Uysal, Kimselerin Akşamı) 15 Nisan, Salı Anne de Olabilir İnsan Hayatta Âşık da, Nur Saka’ın yeni şiir kitabı. Yumuşak bir kadının sesi soluğu. Dünyayı da ihmal etmeyen, sevdiklerine kol kanat geren bir şairin her şeyi var bu kitapta: “seni sevdim / seni bir dile / yeni sözcükler ekercesine sevdim” “korkma! / korkma seni bir kadının / bir erkeği sevdiği gibi sevdim” “bir yanda ince ince doğranmış o soğanlar / o yeşil biberler / o domatesler kibar mı kibar / bir yanda aşktır beni dalından koparan” Nur Saka’nın değişik bir sesi var, onun için şiirleri farklı. 16 Nisan, Çarşamba Gelirken uçakta aldığım germnwings’in dergisinden öğrendim Basel’deki Karikatür Müzesini. 40 ülkeden 700’den fazla çizerin ürünü yer alıyormuş bu müzede. Müze, merak edilmeyecek gibi değil. Dresden’de Alman “Hygiene” müzesi varmış. 1912’de açılmış. Kültür, politika ve toplum alanlarındaki buluşlara ve bilimsel çalışmalara yer veriliyormuş müzede. 1991’de müzenin adı “İnsan Müzesi” olarak değiştirilmiş. Londra’da Sherlok Holmes müzesi varmış. İngiliz yazar Arthur Conan Doyle’nin ünlü kahramanıdır dedektif Holmes. Dedektifin çalışma odasını görmek olasıymış bu müzede. İlgimi çeken bir başka müze de Almanya’nın sucuklarıyla ünlü kent Thüringen’deki “Bratwurst” Müzesi. Bu bir köy müzesiymiş.Tahtadan yapılan müze 2006’da kapılarını ziyaretçilere açmış. Tarih, gelenek ve sucuğun yapımı bu ziyaretçilere sunuluyormuş. Stockholm’da da Çocuk Müzesi varmış. İsveçli ünlü çocuk kitapları yazarı Astrid Lindgren aktif olarak işin içindeymiş. Kitaplarının kahramanı Pippi Langstrumpf da. Dergiyi çöpe atmamışım iyi ki. Öğleden sonra epeyce oyalandım müzeden müzeye yolculuk yaparak. 17 Nisan, Perşembe Rahime’nin doğum günü bugün. İzmir’de kutlayacak. Ben de, pek doğum gününe yakışan bir yemek değil ama, kuru fasulyeyle bulgur pilavı pişirdim bugün. Rahime gelince kutlayacağız doğum gününü. Adana’ya uçma tarihim belli oldu: 30 Nisan gecesi İstanbul’a uçacağım. Sabiha Gökçen’den 7. 30’da Adana’ya uçacağım. 4 Mayıs’ta da Adana’dan Sabiha Gökçen’e, oradan da Berlin’e. 5 Mayıs sabahı 05.30’da Berlin’de olacağım. Adana ve Gaziantep`de etkinliklere katılacağım. Künefe yiyebilecek miyim bakalım. Yağmur hiç bıkmadan, temposunu da bozmadan yağıyor. Akşam da çabuk oluyor: “Akşamın giderek bıraktığı bir dizeden doğuyor ay / acıtarak annesini.” (Oya Uysal) 18 Nisan, Cuma Zakkumun halk dilindeki adı “eşakağusu”ymuş, ya da “ağudalı”. “Kanalarla papatyalar arasında, bir kökte en az elli çiçek açan, türlü renkleriyle pettunyalar. Bir avaz kokuyor hepsi.” Oktay Rifat’ın Danaburnu romanının yeni basımını okuyorum. (YKY) “avaz” sözcüğüne takıldım farklı bir anlamda kullanıldığı için. Aslı Farsça olan “avaz, avaze”, “yüksek ses, insan sesi, bağırtı” anlamlarına geliyor. “Bir avaz kokuyor hepsi” cümlesi ortak bir ses oluşturmayı imliyor. Koku, burada sese dönüşüyor sanki. Berbere çok az gitmiş olsam da, bu meslekle ilgim hep sürmüştür. Turgut Çeviker’le berberler üzerine malzeme topluyoruz ha bire. Günün birinde kapsamlı bir sergi mi açarız, yoksa bir kitap mı hazırlarız bilemiyorum. Şu iki cümlenin altını çizdim görsel olarak çok şey çağrıştırdığı için: “İki türlü berber vardır. Biri, günün sekiz saati aynalara baka baka canından bezer, sünepeleşir, öbürüyse bıyıklarına, saçlarına, el kol hareketlerine çekidüzen vereyim derken büsbütün zıvanadan çıkar.” (s. 66) Recep Usta, usta bir berberdir ama fena bir âşıktır. Bakalım sonu nasıl olacak? Orospuyla yaşadığı bu aşk, kırgınlık ve yapmaya hazırlandığı çılgınlık onu nereye taşıyacak? İki makine çamaşır yıkadım. 19 Nisan, Cumartesi Bugün evde tam bahar temizliği yaptım. Ev, zaten temizdi ama daha da temiz oldu. Rahime gelecek diye bu hamaratlığım. Çamaşırların kuruyanlarını katladım. Daha doğrusu katlamaya çalıştım. İki saat gecikmeli olarak gece yarısı 03.30’da geldi Rahime. Yollar boştu ve kent nasıl da sessizdi. 20 Nisan, Pazar Rahime’nin getirdiği semizotunu salata yaptım. O da ıspanakları ayıkladı ve saplarından bulgurlu bir yemek pişirdi. Getirdiği zeytinleri ayarladık. Baklayı yarın pişireceğiz. Çipuraları da çocuklarla bir araya geldiğimizde kızartacağız. Hava bir açtı, bir kapadı. Yürüyüş yapmasaydım başımın ağrısı daha da artacaktı. Danaburnu’nu okumaya devam. Yazlıkçıların nasıl kazıklandıklarının öyküsünü de ele almış Oktay Rifat.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|