A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Kazanılamayan savaşların bela(lı)sı, abonesi

Kategori Kategori: Dünya | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 01 Eylül 2021 11:07:37

ABD, uzun on yıllardır, açık bir biçimde 1940’ların başından itibaren, FRANSA CUMHURİYETİ’nin Kuzey Afrika’da (Magrip’te, “müslüman dünyası”na göre Batı’da) ve Ortadoğu’daki (Maşrik’te, Doğu’da) yerini doldurmak için ugraştı. Bu politika Magrip’te yürümedi. Veya istediği ölçüde yürümedi. Ortadoğu da ise inişli çıkışlı değişik biçimler aldı...

Birkaç on yıl önce Ortadoğu için önerdiği “Büyük Orta Doğu Projesi” (tam ve açık ismi bu muydu?) ise tarihin trajikomik tiyatro oyunlarından biri olarak maziye karıştı.



ABD bölge halklarını, bilhassa “Arapları” ve “Müslümanları” bir türlü anlayamıyor. Nedenleri pek çok. Bu konuda şimdiye kadar dünya kadar kitap yazıldı. Mesele sadece dini değil. Hatta hiç dini değil bile diyebiliriz. “Diktatörlükle yönetilen coğrafyalara demokrasi getirileecek” nutukları, duyuruları ise sadece bir aldatmacadır, emperyalizme ve yeni  tür sömürgeciliğe bir kılıf. Bir maske. Siyasi, askeri, jeostratejik (yeni ve çok gelişmiş silahlarla bunun önemi bir parça azalsa bile), ekonomik (petrol ve benzerleri) ve ciddi boyutları var. Meselenin toplumsal, halkların farklı yapılarına ve yaşam tarzlarına ilişkin, geleceğe bakış açısına kadar giden birçok unsuru bulunuyor. ABD diplomasisi bütün halkların birbirinin aynı veya benzer olduğu inancından kurtarılmalı örneğin...

ABD bizzat nedeni olduğu veya güya “barış getirmek” için giriştiği hemen hemen hiçbir şavaşta karada kazanamadı. Kimi kez ise son derece dramatik boyutlarda resmen kaçmayı tercih etti:

1975’te Vietnam örneği en bilineni ama başkaları da var:  

23 Ekim 1983’te Lüban’ın başkenti Beyrut’ta, iç savaşı durdurmak umuduyla ülkeye gelmiş ABD, Fransa, İtalya ve İngiltere askerlerinin kaldığı iki binanın akıl almaz ölçüdeki bombayla havaya uçurulması ve 241’i ABD, 58’i Fransa askeri öldürülünce, tümü Lübnan’ı hemen terketti... “Terkedişin” dramatik boyutlarını görmek için o günlerin gazetelerine bir göz atmak yeter.

ABD’nin Afrika’daki “düşüş-chute-down-ları” da akla geliyor: Örneğin 3 ve 4 Ekim 1993’te Mogadiscio’daki ciddi, vahşi ve çok kanlı çatışmalardan sonra Somali’den pılını pırtını bile toplamadan kaçması... Bu konuda Ridley Scott’un 2001’de gösterime giren fransızca başlığı La Chute du Faucon Noir (Black Hawk Down) filmini fırsat bulunca izlemenizi tavsiye ederim. Veya kaynak olarak aldığı Mark Browden’in Black Hawk Down: A Story of Modern War isimli kitabını okumanızı.

1950’lerdeki Kore’yi, sonrakileri ve kalanı söylemiyorum bile. Tarih olmuş yenilgilere inanmayanları son günlerdeki Afganistan fiyaskosunu birlikte seyretmeye davet edebiliriz. ARTE isimli fransız ve alman ortak televizyon kanalının sunduğu dört bölümlük Afganistan, altı bölümlük Vietnam  belgesellerini de tavsiye ederim. arte.tv deyin ve tıklayın, göreceksiniz.

Böyle bir devlete artık kim güvenebilir? ABD’ye, Amerikalı dostlarımız, arkadaşlarımız, meslektaşlarımız kusura bakmasınlar ama artık kazanılamayan savaşların bela(lı)sı denebilir sanıyorum. Kader mi? Siyasi hatalar zincirinde ısrar mı? Yanıtı Amerikalılar vermeli. Bizimki açık.

Dün, 31 Ağustos 2021’de, ABD Başkanı’nın “kara kuvvetlerinin savaş alanlarında bulunmaması” ilkesini (“stratejisi” dedi sanırım) benimsediğini söylemesi de önemli. Sonunda savaşın karada kazanılamadığını nihayet ABD de kabul etti. “Hedefler” zone war dışındaki ülkelerden atılacak silahlarla vurulacak-mış artık. Son yıllarda birkaç örneğini Irak’ta ve Afganistan’da gördük. Artık öncelik hava savaşında. Belki denizde de...

İkinci Dünya Savaşı’nı sadece ABD’nin ve neredeyse tek başına kazandığı  tezini savunanlar, buna inananlar var. Ama bu doğru değil: Savaşın kazanılmasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) ve Birleşik Krallığın ve elbette bu sonuncunun ayrılmaz parçaları Kanada Konfederasonu ile Avusturalya’nın ve diğer müttefiklerin rolü inkar edilemez. Ocak 1942’de nazilerin Moskova kapılarında nasıl durdurulduğunu ve nazi ordusunun da yenilebilirliğinin böylece ispat edildiğini yazmalı mı? (Adını andığım televizyon kanalında sunulan “Moscou 1941” belgeselini kaçırmayın.) Uzun çok uzun günler, haftalar, aylar ve hatta yıllar süren Leningrad ve Stalingrad direnişlerini mi anımsatmalı? Berlin’in Kızıl Ordu tarafından kurtarıldığını ve özgürlük simgesi olarak SSCB bayrağının dikildiğini de eklemeli mi?

ABD’nin Irak ve Suriye’deki göreceli başarısında kara savaşında bölgeyi iyi tanımalarıyla kendilerini gösteren Kürtlerin ve bölgenin diğer mazlum halklarının çocuklarının payları olduğunu da anımsatmalı. Afganistan’da ise tam tersi oldu: Yirmi yılda milyarlar harcanarak, binlerce askerin ölümüne sebeb olarak yaratılmak istenen, üniformaları içinde çok şık “Afgan Odusu” başkente ilk talibanın girmesiyle sivileri giyinip “tüydü”. (Tacikler hariç.) Afganistan cumhurbaşkanının, bakanların, subayların, polis ve istihbarat yöneticilerinin peşinden... O sabah kimi radyo “56 helikopter ve uçağın Özbekistan’a sığındığını duyurdu. Haber hızla geçti ama durum anlaşıldı: İthalat yoluyla yaratılmak istenen devlet bir anda ve toptan battı, savaşmadan, bir tek kurşun bile sıkmadan. İthalat yoluyla devlet yaratılamıyor. Devlet ve demokrasi ithalatla değil yerli malla, yerli yöntemlerle yaratılıyor. Veya yaratılamıyor. Bilmem anlaşıldı mı? Dün ABD Başkanı kameralar karşısında,  “devlet yaratmaktan” veya “yeni devlet yumurtlamaktan vazgeçmeliyiz” anlamına gelen şeyler söyledi. O da kendisinden önceki gibi “America first” yanlısı.

ABD hemen hemen her coğrafyada yitiriyor. Bugünlere yenile yenile geldi, var olduğu iddia edilen karizması fena halde çizildi :

Afganistan’daki fiyaskodan sonra ABD yeniden “izolasyon” politikası mı uygulayacak? Kendi kıtasına mı çekilecek ? Bu nedenle belki Ukranya yöneticileri afgan örneği sonrasında panikteler. ABD Başkanı 30 Ağusosta kabul ettiği Ukranya cumhurbaşkanına ve bütün müttefiklerine “yardımım, desteğim sonsuza kadar süremez. Önce kendiniz mücadele etmeyi, savaşmayı öğrenmelisiniz” mesajı veriyor. Anlayana.

Yoksa Afganistan’dan çektiği askerlerini Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu üzerinde bir tür baskı unsuru olarak Pasifik Okyanusu’na mı aktaracak ?

Nutkunda üç düşman gösterdi gibime geldi : “Terorizm”, Çin HC, Rusya Federasyonu. ÇHC böyle dolaylı tehditleri pek sevmez, not eder, bekler, “tehdit eden biraz daha yaklaşsın da görelim, boyunun ölçüsünü alalım” yöntemini uygular. Tayvan meselesi veya benzeri başka bir mesele üzerine bir kıvılcım çakarsa hakiki savaş patlayabilir. Böyle bir şey olursa Pasifik Okyanusu maalesef uzun zaman pasifik kalamayacak diye tedirginim. ABD’ye, ABD sanayine mutlaka bir savaş mı lazım ? Bu kez ağır, çok ağır savaş sanayi mi devreye sokulacak ? Kovid belası yetmiyor mu ? Onunla mücadele edilse elbirliğiyle daha yerinde olmaz mı ?

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Türkiye’de Engelli İşçiler ve Sınıf Mücadelesi: 3 Aralık’ta Görünmez Kılınan Emek Gerçeğine Devrimci Bir Bakış
MESEM Gerçeği: Çocuk İşçiliği, İş Cinayetleri ve Gözaltılar Karşısında Devrimci İnsan Hakları Mücadelesi
Zehirlenen yalnizca tabaklar değil: Türkiye’de gida güvenliği krizi ve sistemin çürümüşlüğü…
İngiltere’den Türkiye’ye £35 Milyonluk Ray Sözleşmesi: Fırsat mı, Çıkmaz mı?
Avustralya ve AB teknoloji devleri çocukların sosyal medya erişimini nasıl sınırlandırıyor?

Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!
Çocuklar için bir öğün: bütçenin %1,5’inden başlayan dünya ölçeğinde bir adalet mücadelesi
Çin'in 'Salam Dilimleme' Stratejisi: Pekin, Güney Çin Denizi'nin Haritasını Nasıl Yeniden Çiziyor?

ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga
Gri listeden çıktık ama... AB'nin 2024 Türkiye raporu'ndan çıkan şaşırtıcı gerçekler!
Çin'in beş yıllık planları dünyayı nasıl değiştirdi?

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.
Telefonlar depremi 30 saniye önce bildirdi…

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

Vatan kirim’a sahip çıkmak: Teslimiyete karşı onurlu direniş
İŞGALİN KARANLIĞINDA BİR IŞIK: Veciye Kaşka’yı Unutmayalım
2025 Hazar Türk-Musevi Hakanlığı: Tarih Yeniden Yazılsaydı Dünya Nasıl Görünürdü?
Sürgün Devrim girdabında Isaac Deutscher ve Avraham İşcen
Eriyen Şövalyenin Gölgesinde Devrimci Moses Hess

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git