Merhabalar, bir ay içinde yaptıklarının, yapmak zorunda kaldıklarının, yapmak zorunda bırakıldıklarının listesini okuyunca başım dönüyor. Sana Zor Zamanların Eşsiz Kahramanı adını vermek ve birkaç Olimpiyat Şampiyonu Altın Madalyası eklemek şart. Tam da sırasıdır. Ama maalesef kimseye memleketinde, mesleğinde, ailesinde, okulda veya evde, kıymet verilmiyor, madalya takılmıyor, omuzlara alınmıyor. Ne kadar yardım edersen et yine de ağzı açık bekleyenler oluyor.
Bu memleket çocuklarının enazından bir bölümü böyle.
Elbette korona belası da bindiriyor. Yeni bir dalgadan söz ediyorlar : Burada, Fransa'da, dördüncü dalganın geldiği veya gelmek üzere olduğu söyleniyor. Hastalananların sayısı artıyor ve yöneticilerin yurttaşlarla dalga geçtikleri, ticarete ve turizme öncelik verdikleri kanısı yayılıyor. Kandırıldıklarına inananların sayısı artıyor, o nedenle aşıya karşı olanlarla sağlık pasaportunu (pass sanitaire) red edenlerin sayısı artıyor. Her hafta sonu yapılan, artık neredeyse gelenekselleşen, ve Liberté ana başlığı altında düzenlenen gösterilerde yürüyenlerin, toplananların sayısı da artıyor.
Aşırı sağcı ve ırkçı partiler ve küçücük yeni tür nazi grupcuklar bu protesto hareketlerinin içine girip meseleye siyasi bir hava kazandırmaya, isimlerini duyurmaya, kendilerine yeni üye bulmaya çabalıyorlar. Geçen hafta sonu yirmi kadar mekanda yapılan gösterilere İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre 110 bin kişi katılmıştı. Dün, 24 Temmuz 2021’de, Paris, Marsilya, Nice, Montpellier gibi kentler başta yirmiden çok mekanda düzenlenen gösterilere İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre 161 bin kişi katıldı. Paris’teki üç ayrı ve farklı gösterilere resmi rakamlara göre 11 bin kişi katıldı. En çok göstericiyi Sarı Yelekliler’inki topladı. Aşırı sağcı ve ırkçı takım Paris’in en şık ilçelerinden birinde ayrı bir meydanda toplandı. Bin kadar ihtilalcide ayrı. Birkaç yerde gazetecilere saldırıldı. Birkaç yerde güvenlik güçleriyle çatışmalar oldu. Göz altına alınanlar da. Gösterilerden önce ve sonra, kimi miletvekiline fiziki saldırı, küfür, tehdit, kimininse bürosuna/siyasi mekanına saldırılar da var. Kimi ırkçı ve aşırı sağcı “Millet Meclisi’ne yürüyüş” önerisiyle 1920’lere, Mussolini ve taraftarlarına gönderme yapıyor. Aynı zamanda Şubat 1934’te Fransa’da ve bilhassa Millet Meclisi önündeki alanda aşırı sağcı takımlarla polisin çatışmalarına gönderme yapıyor; aşırı sağ ve ırkçılar tehlikeli oyunlar, tehlikeli hesaplar içinde gibi. İzlemeyi sürdürüyoruz.
Fransa Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ise yanında Milli Eğtim Bakanı ile Japonya’da Olimpiyat Oyunları’nda Fransalı sporcuları desteklemekte. Şimdi diyeceksiniz Reis neden Spor Bakanı ile değil? Haklısınız. Belki Spor Bakanı’n bayan olmasıyla ilgili. Brigite Hanım, First Lady, kıskanır diye belki. Bu önemli değil. Önemli olan Spor Bakanı Bayanın Romanya kökenli, Fransa’ya ilk madalyayı (bronz ama ilk madalya olması acısından önemli) kazandıran genç judocunun Gürcistan kökenli ve zamanında bu ülkeye siyasi sığınmacı olarak gelmişlikleri ve bugün bu devleti temsil etmeleri. Bu iki örnek sığınmacılara dirsek vurunların kulağına küpe olur mu? Meçhul!
Evet neresinden bakarsak bakalım bugün Fransa Cumhuriyeti yurttaşlarının bir bölümü ile yöneticileri arasındaki güven zinciri kırık. Fransalı yurttaşlar yöneticilerimiz uyuyor mu sousunu son günlerde daha sık soruyorlar.
Cumhurbaşkanının tokat yemesinden bu yana cilası silindi, karizması çizildi. Bakalım Nisan 2022’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacak mı? Aday olursa ikinci tura kalabilecek mi? İkinci tura kalırsa ipi gögüsleyebilecek mi? 2017’den beri yapılan seçimlerin hiçbirinde varlık gösteremeyen, yerel düzeyde hiçbir etkinliği olmayan, belediye başkanı, bölge meclisi başkanı gibi seçilmişi bulunmayan Cumhurbaşkanı ve partisi siyasi hayattan silinecek mi? Belki bir yıl sonra.
Bu yazıya ne oldu böyle: Bakar mısınız lütfen: Hem uzadı hem de makaleye döndü. Kesiyorum. Kestim. Yok şunları da eklememe izin veriniz lütfen:
Dün hava çok sıcaktı, bu sabah bizi dün geceden kalan serin ve ıslatan türünden yağmur karşıladı. Saat 09:18’e kadar, dün yarısını kestiğim, bugün bitirmeyi düşündüğüm çimleri bigüzel suladı. Çim kesimi pazartesine kalacak. (Pazar öğleden sonra bu tür işler gürültü kaynağı olduğu için zaten yasak! Belediye emridir.) Elbette yeniden yağmur yağmazsa. İklim miklim zatan kalmadı. Artık günü birlik mevsimlerdeyiz. Kimi kez ise bir günde beş mevsim yaşıyoruz. Beşinci mevsim henüz adı konulmayandır. Almanya, Belçika, Fransa ... derken birkaç gündür Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan Birliği’nin değişik federe devletlerinde yer kaymaları, su baskınları can alıyor ...
Bu durumda bizim günlük, ufak tefek dertlerimiz solda sıfır kalıyor. Yine de Abla’ya ve Şerafettin’e geçmiş olsun. Annenin hastalığını da konuşamamıştık. Bu vesileyle Büyük Ev’in ve aile ocağımızın fotolarını ve videosunu özlemle bekliyorum. Hele Büyük Ev’in varsa giriş kapısının fotusunu. Oralara dönersek o kapı açılır mı? Açılacak mı? Bu Pazar kendi kendime sorduğum soru bu. Belki bu akşam üzerine kadar bir yanıtını bulurum.
Herşeye rağmen günlük minik mutluluklarla, şenliklerle yarının daha iyi ve daha güneşli olacağı umudunu taşıyorum. Bu umut ta bana yetiyor.
Hepinize en içten sevgi ve selamlar. Kolay gelsin.