|
|
Milli Ekonomi ModeliKategori: Türkiye | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 30 Nisan 2008 14:05:27 1947 doğumlu Haydar Baş, son seçimlerde yüzde 1 kadar oy alan Bağımsız Türkiye Partisi genel başkanı ve bir Kadirî şeyhi. İddialara göre; Kadirî Şeyhi Hayri Baba 1979'da ölünce, kendisine bağlı gençleri cenaze evine göndererek şeyhin cenazesini gasp ettirmiş ve evine, Trabzon Akçaabat'a getirtmiş.
Şeyhinin cesedini evinin yakınlarında bir yere gömdürmüş ve bunu da eski şeyhin, şeyhliği kendisine bırakmış olduğunun delili olarak gösterip şeyh olmuş. İlk ve resmî karısı Ayşe Baş’tan sonra imam nikâhıyla Emine Aktaş, Sinem Karadaş, Yeliz Yücel ve Yıldız Yurtseven ile evlenmiş, bu kadınlardan Abdülkadir Geylani gibi toplam 19 çocuğu olmuş. Senteks, Başçelik ve Melpa şirketleri, Özel Meltem Hastaneleri, Özel Meltem Okulları Meltem TV ve Yeni Mesaj Gazetesi’ni kontrol ettiği söyleniyor. Haydar Baş, yakınlarda, kapitalizm ve sosyalizme bir alternatif oluşturduğu iddiasıyla bir Milli Ekonomi Modeli ortaya attı. Ekonomik bağımsızlığı, ulusal sanayii ve sosyal devlet modelini savunan, küreselleşmeye ve özelleştirmelere karşı çıkan bir model bu. Erbakan 1965 seçimleri öncesi kongresinde Türkiye’nin ekonomik çıkmazının, dışa bağımlılığının çok iyi bir analizini yapıyor, milli sanayii, ekonomik bağımsızlığı savunuyor, ancak çözümü şeriat düzeninde buluyordu. ABD karşıtı bir şeriatçı Erbakan yerine “ılımlı İslâmcı” AKP’nin bir alternatif olarak ortaya çıkmasının kökleri buna dayanır. Haydar Baş ta bugünkü durumun çok net ve iyi bir analizini yapıyor. Ve şöyle diyor: “Atatürk, 1 Mart 1922’de yaptığı Meclis açılış konuşmasında şöyle diyordu: ‘Her şeyden önce milli amacımız olan bağımsızlığımızı sağlamaya ulaşmaktan başka bir şey düşünemeyiz. Bu nedenle de bizce önemli olan mali gücümüzün, bu sonucu sağlamaya yeterli olup olmayacağıdır. Memleketimizin gelir kaynakları, milli davamızın güvenle sonuçlandırılmasına yeterlidir. Yoksunluklar içinde olsa da milli gücümüz, bugüne kadar olduğu gibi, dış devletlerden borç almadan memleketi yönetecek ve amacına ulaştırabilecektir.’ Mustafa Kemal, yeni kurulan devletin “tam bağımsız” olabilmesi için “ekonomik bağımsızlığın” şart olduğunu özellikle vurgulamış, kapitülasyonları kaldırmıştır. 1923'te İzmir'de İktisat Kongresi düzenleyerek Milli ekonomiyi canlandırmaya çalışmıştır. Kongrede, “ulusal bağımsızlık ilkesi”nden kesinlikle vazgeçilmeyeceği ve bu ilke içinde kalkınmanın gerçekleştirileceği kararlaştırılmıştır. Yâni bağımsızlık ile kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi arasında direkt bir bağ vardır. Devletimizin kurucusu Atatürk'ün döneminde, yani 1938'e kadar çeşitli sahalarda kalkınma plan ve projeleri uygulanmış ve çok büyük başarılar elde edilmiştir. Fakat Atatürk'ten sonra ülke tekrar siyasi, kültürel, ekonomik vs. topyekün bir kuşatma altına alınmış; batılı devletler, Mustafa Kemal döneminde hayata geçiremedikleri SEVR projesini AB ve IMF yoluyla gerçekleştirmeye başlamışlardır”. Bir Kadirî şeyhinin Mustafa Kemal’den alıntılar yaparak bugün Türkiye’de solun söylemesini beklediğimiz şeyleri söylemesi nasıl açıklanabilir? Teşhis doğru. Peki, tarîkatını, 4-5 karısını, 19 çocuğunu bir yana bırakıp dediklerine bakalım. Haydar Baş’ın doğru teşhis ettiği bu sorunlara getirdiği çözümler neler? Şöyle diyor: “Devlet, vatandaşlarının gıda, barınma, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu haklar, doğumla kazanılır. Devlet, piyasaları düzenleyen bir hakem gibi hareket etmeli, piyasaların küresel güçlerin eline geçmesini önlemelidir. Bize göre bir insanın, üretim kabiliyeti olsun veya olmasın her yaşta tüketim hakkı mevcuttur. Milli Ekonomi Modeli’ndeki sosyal devlet projesi, ev hanımlarından emeklilere, yaşlısından yeni doğmuş bebeğe ve gençlerine, köylüsünden çiftçisine, işçisinden memuruna kadar bütün dar gelirli hane halkının gelir düzeyini yükseltecek; fakirliğe, açlığa, sefalete son verecektir. İnsanca yaşama imkanına kavuşturacaktır… Milletinden vergi olarak toplanandan daha fazlasını millete veren devlete ‘Sosyal Devlet’ denir. Sosyal devlet alan el değil, veren eldir. Sosyal devlette, vatandaşa verilecek sosyal yardımların başında ‘Vatandaşlık Maaşı’ gelir. Sosyal devlet demek, işsizlik konusunu halleden devlet demektir. Bu devlet kalıcı ve sürekli bir büyümeyi sağlar. Böyle bir piyasada herkes imkanlardan istifade edebilir. Gerçek sosyal devlet hayata geçtiğinde tüketiciden vergi almayan bir devlet anlayışı ortaya çıkar. Her gelir grubundan aynı oranda vergi almanın yanlış olduğunu ifade ediyoruz. 100 milyarın (100,000 YTL) altında geliri olandan vergi alınmaz. İsteyen herkese proje mukabili verilecek faizsiz krediler, paranın tekelleşmesini önleyeceği gibi, millet fertlerinin ekonomi kabiliyetlerinin ortaya çıkmasına imkân tanıyacak, milli gelirin de adil bir şekilde dağılımını temin edecektir.” Çoğu kişiden vergi alınmayacak, herkese vatandaşlık maaşı bağlanacak, herkesin gıda, barınma, sağlık, güvenlik gibi temel ihtiyaçları karşılanacak. Faizsiz bir sisteme geçilecek. İyi de bu değirmenin suyu nereden gelecek? Devlet bol bol para basacak ama enflasyon olmayacak. Buna İngilizcede “pie in the sky”, yâni “gökteki börek” derler. Modelin çok büyük açıkları var. Bir kere, devletin hâkim sınıfların yürütme organıdır ve sosyal devleti uygulamaya geçirecek olan sınıf kendisi gibi bilmemkaç şirket sahibi kişilerin sınıfı olamaz. İkincisi, faiz üzerine kurulu bir küresel ekonomi içinde faizsiz bir sistem nasıl yürütülebilir sorusu yanıtsız kalıyor. Karşılıksız para basmanın 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Almanya’da, son çeyreğinde Türkiye dahil birçok ülkede yarattığı enflasyon ve yıkım gözardı ediliyor. Haydar Baş bu pembe vaatlerle oy alacağını umuyorsa bunun “ben yanağınıza şişi batırayım, görün acımayacak” hokkabazlığından bir farkı olamaz. Eğer bugünkü dünya konjonktürü içinde bir alternatif arıyorsak belki de 50 yıl önce topraklarına kanımızı döktüğümüz Kore’ye ya da Japonya’ya bakabiliriz. Bu ülkeler “sosyal devlet” olmasalar da, olma hedefleri bulunmasa da son 50 yılda dışa bağımlılık zincirlerini koparıp millî ekonomilerini kurabilmiş, sanayileşmeyi başarabilmiş olan ülkeler. Sosyal devletin vatandaşlarına Haydar Baş’ın düşlediği hizmetleri sağlayabilmesi için önce bunu yapacak kaynakların bulunması, yâni ülkenin zenginleşmesi gerekiyor. Serbest piyasa ekonomisi aldatmacasına kanmayıp müdahaleci bir devlet yaklaşımıyla serpilip zenginleşmişler. Veda Hutbesinde İnsan Hakları, İslam’da Kadın Hakları, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav) Makalât, Mektûbât, İslam ve Mevlana, İslam’da Zikir, İslam’da Tevhid, İman ve İnsan, İnsan–ı Kâmil ve Nefs Mertebeleri, Hacc’ın Hikmetleri, Hikmetin Sırları, Dua ve Evrad, Hıristiyanlık ve Yahudilik, Din Tahripçilerine Kur’an–ı Kerim’in Cevabı, Birliğe Doğru, Veda Hutbesi ve Evrensel Beyanname, Nefs Terbiyesi, Varoluşun Gayesi: Zikrullah, Hikmetin Sırları, Yaşayan Kur’an: Sünnet adlı kitapları yazan Haydar Baş bunlardan ve özel yaşamından vakit bulup temel iktisat ilkelerini ve bu ülkeleri incelerse belki o güzel vaatleri biraz daha inandırıcı ve gerçekçi olabilir.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|