MIT'de yapılan yeni bir araştırmaya göre, pandemi döneminde virüs riskini azaltmak için ortaya çıkarılan sosyal mesafe kuralının kapalı alanlarda bu riski çok az azalttığı ortaya çıktı. Pandemi devam ederken bilim insanlarının corona virüsü ile ilgili her gün yeni bir bilgiye ulaşıyor. Son olarak da virüsün ortaya çıkmasıyla beraber hayatımıza giren sosyal mesafe kuralını incelemeye aldılar. Araştırmacılar, COVID-19 riskini azaltmak için uygulanan kısıtlamaların geçerliliğini ve etkisini araştırıyor.
MIT araştırmacılarına göre sosyal mesafe kuralı, corona virüsünün kapalı alanlarda nasıl hareket ettiği ile ilgili benimsenen eski moda bir anlayışa dayanıyor. Araştırmacılar; diğer değişkenlerin – bir alandaki insan sayısı, maske takıp takmadıkları, ne yaptıkları ve havalandırma seviyesi gibi – çok daha önemli olduğunu söylüyor.
MESAFE ÖNEMLİ DEĞİL
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, iç ve dış mekanlarda 2 metrelik mesafe tavsiye ederken, Avrupa’nın çoğunda bu rakam 1 metre ve bu da Dünya Sağlık Örgütü tarafından minimum mesafe olarak tavsiye ediliyor.
Ancak bu tip bir mesafe kuralının hatırlanması kolay ve her duruma uygun olduğu iddia edilse de, yeni çalışma bu kuralların o kadar da yararlı olmayabileceğini söylüyor. Araştırma ekibi; bazı durumlarda, virüse maruz kalma seviyesinin 20 metrede de 2 metrede de aynı olabileceğini söylüyor.
MIT profesörlerinden Martin Bazant ve John Bush, bir kişinin odada bulunan enfekte başka bir kişiden virüs kapmasının ne kadar süreceğini tahmin etmek için de bir formül geliştirdi.
MASKENİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKİLDİ
Hesaplama, daha önce yine MIT tarafından önerilen trafik ışığı sisteminin daha karmaşık bir versiyonu. Önerdikleri hesaplamada; odadaki insan sayısını, alanın büyüklüğünü, ne yaptıklarını, maskelerin takılıp takılmadığını ve ne tür bir havalandırma olduğunu hesaba katıyor.
Bu hesaplamayı kullanarak, insanlar 2 metrede daha uzakta olsalar bile bazı alanlarda virüse maruz kalma seviyelerinin ne kadar yüksek olduğunu ya da beklenenden daha düşük risk altında olduklarını görebilirler.
HAVADA ASILI KALIYOR VE UZAĞA GİDEBİLİYOR
Bazant CNBC'ye durumu şu şekilde özetliyor: “Uzaklık size pek yardımcı olmuyor ve aynı zamanda size yanlış bir güvenlik hissi veriyor; çünkü iç mekandaysanız 20 metrede olduğunuz kadar 2 metrede de güvendesiniz. O alandaki herkes kabaca aslında aynı risk seviyesi ile karşı karşıya.”
Salgının başlangıcında, virüsün nefes verme, hapşırma veya konuşma sırasında fırlatılan daha ağır damlacıklar yoluyla yayıldığına inanılıyordu. Ancak kanıtlar, uzun zamandır virüsün havada asılı kalabilen ve ilk düşünülenden çok daha uzağa gidebilen daha hafif aerosol damlacıkları üzerinde yüzdüğünü ileri sürdü.
Araştırmacılar, sakin bir ortamda, bu parçacıkların yavaşça yere sürükleneceğini söyledi. Ancak havanın odanın içinde hareket ettiği ve insanların konuştuğu, yemek yediği, şarkı söylediği ve hapşırdığı bir ortamda damlalar havada asılı kalabilir.
VİRÜS İÇİN ENGEL DEĞİL
Virüs partiküllerini odadaki dolaşımdan çıkarmak için bu etki, havalandırma veya filtreleme ile dengelenebilir.
Örneğin, virüs bulaşmış bir kişi 25 kişinin olduğu bir sınıfa girerse, hiçbiri maske takmaz ve hepsi konuşursa, herkes 36 dakika içinde corona virüsünü kapma olasılığına sahip. Ve bu noktada sosyal mesafe hiçbir önem taşımıyor.
Buna karşılık, odadaki 25 kişinin tamamı maske takıyor olsaydı, havanın 20 saat boyunca solunması bile güvenli olacaktı. Hepsi maskesiz şarkı söylüyorlarsa, üç dakika içinde virüsü kapma riski taşıyor olacaklardı.
Halk sağlığı merkezleri, 2 metrelik sosyal mesafe kuralının bir virüs karşısında bir engel olmadığını kabul etmeye başladı.