|
Metamorfoz istemeden bileKategori: Korona Günlüğü | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 27 Mart 2021 06:04:00 TIR şöförlerini izleme olanağınız olmuştur mutlaka. Kocaman kamyonlarının direksiyonundayken değil sadece. Kamyonlarından indikten sonra, örneğin yürürken, otururken, yemek yerken, dans ederken. Kemerden yukarıya doğru iyice bakınız : Büst dediğimiz vücud parçası son derece gelişmiş. Hatta çok gelişmiş. İri mi iri. Omuzlar geniş. Pazular yerinde. Hele eller: O koskocaman parmaklı kepçe eller.
Vücudun üst tarafı alt tarafıyla ters orantılı. İşte bakın kemerden aşağısı cılız. Bacaklar ipince. Çarpık ve çelimsiz. Bacaklar kısa. Hatta çok kısa. TIR şöförlerinin sanki hepsi birbirine benziyor : Vücud bakımından. Hemen eklemeliyim : Direksiyon başında herbiri bir “çatlak” gibi görülen bu adamlar insancıl, barışcıl ve sevimli yaratıklar. Tamam, babadan, veya az bile olsa kimi için anadan gelme, bu mesleği seçmişler, kültür sınırlı, ama “kulakları delik” olduğu için (kimininki küpeli de) herşeyi aşağı yukarı biliyorlar. Kulaktan dolma ama yine de dolma. Bomboş olmasından iyidir. Bu işkolunda sömürü oranı çok yüksek, çalışma koşulları dertli ve bu nedenlerle TIR şöförlerinin “saati gelince” barikatlara tırmanacaklarından hiç kuşkum yok. Bidakka konu kaydı. Toparlıyorum : Bugün bunu değil başka bişeyi konuşalım diyorum : Eller, ayaklar, parmaklar ve gözlerdeki değişimi. Dönüşümü. Başkalaşımı. Metaformozu yani. Özel olarak arzulamadan bile. Evet günlerini ve bilhassa gecelerini direksiyon sallayarak ve hep oturarak geçiren bu emekçiler tam anlamıyla “mütasyon” (fransızca “mutation” kelimesinden) içindeler : İşte bacaklar ve ayaklar neredeyse önemli işlevlerini yitiriyor. Her şey ellerden ve gözlerden geçiyor. Ellerle birlikte pazular gelişiyor, vücudun üst kısmı da. Ama alt taraf inceliyor, bir deri bir kemik olma yolunda hızla ilerliyor. Bu tür mütasyonu sadece TIR şöförleri yaşamıyor : Hayatlarının önemli bir bölümünü bilgisaraylarının, evet evet bilgisaraylarının, televizyonlarının başında ve otomobillerinde geçirenler de benzer bir dönüşümde. Onlar da sürekli oturdukca bacakları ve ayakları bir işe yaramaz hale geliyor. Her şey elden geçiyor burada da. Tuşlara, “düğmelere” parmaklarla dokunuluyor. Veya doğrudan doğruya ekrana. Bilgisaray uzmanlarının, sürekli televizyon izleyenlerin bir derdi de gözler elbette. Gözlüklülerin sayısı artıyor. Gözler gittikçe bozuluyor. Gözlükleri daha sık değiştirmek gerekiyor. Ayakkabıcı dükkanlarının ve ayakkabı onarıcılarının kapanması buna karşın göz doktorlarının, gözlükcülerin, gözlük satanların sayısının artması başka neden kaynaklanabilir ? Artık insanlar yürümüyorlar, “çıkmıyorlar”, koronabelası sonucu “evde kal”ıyorlar. Oturduğu(muz) yerden “olayları izliyor”, “ilişkileri kuruyor”, “ilişkileri sürdürüyor(uz)». Oturduğumz yerde çalışıyoruz : Fansızca télétravail deniyor : Uzaktan-iş/çalışma. Hepsi tümü tamamı önce de vardı, korona belasıyla hepsi ve bilhassa “oturganlığmız” bir-iki derece daha tırmandı. Değişiyoruz. Sadece ruh halimiz değil, fiziğimiz de etki altında. Bacaklar ve ayaklar çılızlaşıyor. Eller irileşiyor. Gözler “bozuluyor”. Oturganlık oranımız artıyor, yineliyorum. “Kanapeleşiyoruz”. Birdenbire bahçemden iri bir tarla faresi “piano piano” geçiyor. Çılız bacak ve ayakları ipiri vücudunun altında yitik. Beni görmüyor. Beni duymuyor, biraz daha yaklaşıyoum ve “ilerleyişini” izliyorum : On dakikada ancak deliğini bulabiliyor, giriyor, yeraltında kayboluyor : “Chi va piano va sano”. Köstebeklerin durumu daha beter. Ne oluyoruz ? Gelecek kuşaklar mutlaka kısa, çok kısa boylu ve cılız bacakları üstünde durmaya çalışan garip (b)üstlü yaratıklar olacaklar. Belki. Fiziki başkalaşımı/değişimi/dönüşümü, bugün henüz tamamiyle göremediğimiz düşünsel, ailesel, toplumsal başkalaşımlar izleyecek. Belki. Mutlaka. Kesinlikle. Bilemiyorum. Acaba ? Ne dersiniz ? Hayatımız, yaşam biçimimiz değişiyor. Başkalaşıyoruz. Elimizde olmadan. Arzulamadan. Farkına bile varmadan. Dikkat. Bu kadar da değil : Biliyorsunuz, insanlar uzayda, uzay araçlarında uzun süre, yıllarca, kalmak zorundalar. Mars’a gitmeye hazırlananların bu günlerde yaşadıkları deneyi anımsamalı. Uzay araçlarında her şey ellerle yapılmakta. Uzayla ilgilenenlere, işin uzmanlarına bakılırsa, uzayda bacakların ve ayakların hiçbir yararı olmayacak, hiçbir önemi kalmayacak ve uzayda yaşanmaya başlanırsa bacaklar ve ayaklar gittikçe küçülecek, küçülecek, küçülecek ve bir an gelecek bilinen işlevlerini yitirecekler, kollarımız ve ellerimiz gittikçe uzun, büyük, iri ve parmaklarımız koskocaman olacaklar. Birçoğumuz için bu mütasyon belki o kadar uzağa gitmeden de başlayacak. Belki de başladı çoktan. Aniden yıldızsız geceyi bir meteor hızıyla yarıp gelen “devase bir hamam böceği” ekranıma çarptı ve tuşların üstüne düştü, yığılıp kaldı. Yığılıp kaldı. Hikayemiz henüz bitmedi.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|