|
Halktan korkuyorKategori: Korona Günlüğü | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 27 Ocak 2021 12:31:48 Macron halktan korkuyor. Halkından korkuyor. Erdoğan çekememezliğinden daha beter: Çünkü bu korku, halk korkusu, felç ediyor. İşte ispatı: Günlerdir Fransa Cumhurbaşkanı karar veremez halde. Korona belasıyla mücadelede yeniden “evde kal” kararı alması için her yönden, bilim kadınları ve adamları, uzmanlar, doktorlar ve gözlemcilerden ve hatta bakanlarından ve başbakanından yapılan uyarılara, tavsiyelere rağmen.
25 Ocak 2021 Pazartesi günü “bu hafta sonunda mutlaka evde kal” borusu çalınacak, Cumhurbaşkanı bir-iki güne kadar ulusa seslenecek denirken, Salı günü “Cumhurbaşkanı’nın ulusa hitap etmesi söz konusu değil” duyurusu güya fısıltı radyosuyla, manto altından duyuruldu. İktidarın, Yürütme’nin, böylesine çark etmesinin, bu denli açiz kalmasının altındaki nedenler merak konusu. Hafta sonunda ve pazartesi Hollanda’da isyan başladı: Amsterdam’da, Rotterdam’da ve ülkenin toplam oniki büyük kentinde, İkinci Dünya savaşından beri ilk kez önümüzdeki Cumartesi günü bütün ülkede uygulamaya konulacağı duyurulan 21’den 4:30’a kadar gidecek sokağa çıkma yasağını protesto için. Hem ne isyan: Atlı polisler göstericiler karşısında atlarını geri çevirip önce tırısta sonra dört nala geldikleri gibi döndüler. Güvenlik güçlerinin otomobilleri, araç-gereçleri taşlandı. Otomobiller, minibüsler ve diğer taşıt araçları da geri vitese taktılar. Hollanda Başbakanı “İç savaşın eşiğindeyiz” dedi. Büyük kentler polisle dolduruldu. Hollanda Krallığı sarsılıyor mu? Meçhul. Ama diğer “sarayları” da korku sardı. İsyan, başkaldırı, yakıp-yıkma sadece Hollanda’da değil. Tunust’ta, Kudüs’te, Almanya’ın değişik kentlerinde birkaç ay ve birkaç hafta önce, Fransa’da birçok kentte de. Sadece gösteri ve yürüyüşlerle yetinilmiyor, güvenlikgüçleriyle apaçık savaşılıyor... Pazartesi ve salı Fransa’da öğretmenler greve gittiler. Gösteriler düzenlediler: “Sağlık önlemlerinin artırılması” için. Fransa’da günlerdir küçük tüccarlar, zanatkarlar eylem çağrısı yapıyor. Bar, lokanta, büfe ve cafe sahipleri 1 Şubat 2021’de yasak masak dinlemeyip bar, lokanta, büfe ve cafelerini açacaklarını toplumsal iletişim ağları aracılığıyla, videolarla ve basılı medya yollarından ilan ettiler. Bar bar bağırıyorlar? “Geçinemiyoruz, işyerlerimiz batıyor, çocuklarımız tükeniyor, geleceklerine güvenemiyorlar...” Eyleme çağırış biçimi ve eylemcilerin toplumsal yapısı (çoğu kendi işini dişiyle tırnağıyla yaratmış, varını yokunu bir lokanta, bir cafe, bir büfe için tüketmiş ve başka hiçbir geliri olmayan küçük patron veya karı-koca emekçi), yeniden SARI YELEKLİLERİN mücadele biçimlerine dönüşülmek üzere olduğumuzu haber veriyor. Eyleme çağırılarda kararlılık, bıçak kemiğe dayandı havası ve kavga eğilimi dikkat çekiyor. Büyük ihtimalle fransız sivil ve askeri her türlü istihbarat büroları yetkililere ve elbette en başta Macrron’a “haberi” verdiler: “Bu millet isyana hazır” denmiş olabilir. İsyana hazır olanlar sadece küçük patronlar, emekçiler değil. Öğrenciler, işçiler ve işsizler de geliyor: Üniversiteler ve üniversite lokantaları kapatılınca toplumsal yaşamları sıfırlanan, açlıkla bile karşı karşıya bırakılan öğrenciler Lyon’da, Aix-en-Provence’da ve öğrencisi çok başka birkaç taşra kentinde gösteri ve yürüyüş düzenlediler: “Nos vies en danger”/”Yaşamlarımız tehlikede”, “Politique incompétente, jeunesse agonisante”/”acemi siyaset, can çekişen gençlik” ve benzeri bandrollarla. Son günlerde bunalımlar içinde perişan öğrencilerden birkaçı intihar etti. Birkaçı ne iyi ki zamanında müdaheleyle ölümün elinden alındı. Öğrencilerin, hele 15 veya 16 metrekarelik yurt odalarında sıkıntıdan patlayan öğrencilerin, başka ülkelerden gelmiş ve okuyup ülkesine dönmek halkına yardımcı olmak isteyen çocukların durumu içler açısı. Kimsesizlik öldürüyor. İşsiz sayısı artıyor. İşsizliğin denetimden çıkmasını önlemek ve olası başkaldırıların önünü almak üzere “evde kal” veya benzeri tedbirler sonucu işinden olanlara “kısmi işsizlik ödentisi” adı altında ücretlerinin yüzde seksenbeşini veya biraz daha azını devlet, kalanını işveren üstlendi. Ama bu yöntemin sonsuza kadar, hatta ilkbahara kadar sürmesinin olanaksızlığı konuşuluyor. “Kısmi işsizler” bu ödentiyi yitirirlerse durum hakikaten vahimleşebilir... Toplumsal ağlarda “désobéissance civile”/”sivil itaatsizlik” çağrıları aldı başını gitti. 1 Şubat 2021 bütün hoşşnutsuzlukların, küçük büyük isyanların bir araya geleceği tarihi bir kırılma noktası mı olacak? Hükümet üyelerinin birbirleriyle, bakanların başbakanla, bakanların ve başbakanın cumhurbaşkanı ile tartıştıkları, kimi konuda anlaşamadıkları artık bir devlet sırrı değil. Örneğin daha dün kimi günlük gazete hükümetin “evde kal”dan yana, cumhurbaşkanının karşı olduğunu yazdı. Bu kadar da değil: Aynı bakan kendi kendisiyle çelişkiye düşüyor: Bu hele Sağlık Bakanı olunca işin rengi koyulaşıyor: Bakan sabah söylediğinin tam tersini akşam söylüyor. Cumhurbaşkanı bizzat bir gün söylediğinin tersini ertesi gün söyleyebiliyor. Devlette PANİK havası olduğu izlenimi ortaya çıkıyor. Maske fiyaskosundan (Korona Günlüğü 2020 isimli ortak ekitabımızda vurguladığımız gibi) sonra, aşılama fiyaskosu ve benzeri acemiliklerle ve bunların küçümsenmesi, önemsizleştirilmeleri için ileri sürülenler iktidara ve yöneticilere güveni sarsıyor. Kimi toplumsal kesimlerde, sınıflarda güveni sıfırlıyor: “Bu adamlar bu işin altından kalkamayacaklar!” sonucuna ulaşılıyor... Başkaldırıya böyle varılıyor: Fransa’da bugünlerde halk isyanın eşiğinde. Hele bir bakanın, başbakanın veya cumhurbaşkanının ikide bir “Bu salgın ancak ilkbahar sonunda biter belki”, “Belki ağustos sonunda biter” türü şeyler söylemesi tahammül sınırını zorluyor. Fransa halkı isyan etmesin de Hollanda halkı mı etsin? İşte Macron’un korkusu.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|