A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

HALK ALARMDA

Kategori Kategori: Korona Günlüğü | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 16 Ekim 2020 12:16:33

14 Ekim 2020 Çarşamba gecesi Fransa Cumhurbaşkanı’nın birçok televizyon kanalınca yayınlanan soru-yanıtlı danışıklı dövüşü dibe vuruşun frenkçesi olarak tarihte yerini aldı. Görmeliydiniz, soruları sormak rolünü oynayanlardan TF1’in gazetecisi utancından yüzünü saklayacak yer bulamıyordu.

Martta koronaya karşı “nous sommes en guerre” diyerek savaş ilan eden “başkomutan” Çarşamba gecesi maalesef sıradan bir doktor tavsiyeleriyle yetindi : “Ellerinizi SABUNLA YIKAYIN” vb daha önce de söylediği, yinelediği ve artık herkesin ezberlediği şeyleri tekrarladı... Korona belasından ölenlerin sayısı 33.037 iken ölü sayısını “32 bin” olarak ilan etti. Kimi sorulara yanıt vermek yerine topu taça atmaya kalkınca soru soran soruyu anımsattı. Ve benzeri şeyler.



Bu “soru-yanıtlı buluşmayı” neden yaptığı sorusunu da biz seyirciler birbirimize sorduk. Evet gidişin çok berbat olması nedeniyle yeniden yeni tedbirleri, daha sıkı, daha zorlu tedbirleri açıklayacaktı. Onun içindi. Ama bir kez daha yarım ve yetersiz tedbirler ilan etti. 

KORONA ile mücadele için bulduğu yeni tedbir yine geç alındı ve yetersiz kalmaya mahkum: Couvre-feu yani SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI, Paris’in de içinde yeraldığı “İle-de-France” Bölgesi ile sekiz “metropol”de. “Metropol” tırnak içinde çünkü sadece adı geçen kenti değil çevresindeki irili ufaklı banliyö vesaireyi de kapsıyor.

Evet Cumartesinden itibaren SAAT 21 İLE 06 arasında sokağa çıkmak yasak. İstisnalar hariç. Lokanta, bar, cafe vesaire gece saat dokuzda kapanmış olmalı...

Yaklaşık 20 milyon insan gece 21-06 arasında sokağa çıkamayacak.  Belirli meslek sahipleri ve ilgili hukuki düzenlemelerde açıklanan koşullar içindekiler hariç.

İş hayatı sürecek. Gece çalışanlar çalışmaya devam edecek. Metrolar işleyeek, fabrikalar da...

Perşembe günü Başbakan, Ekonomi ve Maliye Bakanı, Sağlık Bakanı, Çalışma Bakanı, İçişleri Bakanı saat 14’te başlayan ve iki saat kadar süren basın toplantısında, Cumhurbaşkanının ilan ettiği tedbirlerin ayrıntılarını, nasıl yönlendirileceğini, kimlere ne kadar mali yardım yapılacağını açıkladılar. Gece kapatmak zorunda kalan işyerlerinin kaybının nasıl karşılanacağını belirttiler. Yasaklara uyulması için 12 bin polis ve jandarmanın denetim amacıyla gece nöbeti tutacağını da. Yasağa uymayanlara 135 öro para cezası...

BAŞBAKAN : “VURAN DEVLET DEĞİL, VİRÜS !”

Başbakan, sokağa çıkmak yasağının isimleri açıklanan bölge ve metropollerle sınırlı olduğunu ama BÜTÜN ÜLKE BOYUTUNDA GEÇERLİ OLACAK “ETAT D’URGENCE SANİTAİRE”İN de (“Sağlıksal olağanüstü hal”/SOH) ilan edildiğini açıkladı. SOH’un kurallarından birkaçını da hatırlattı : “Özel, ailesel, kişisel şenlikler yasaktır.” Eve davet edilenlein saysı ev sahipleriyle birlikte altıyı geçmemeli. Yaş yıldönümü kutlamaları, düğün dernek, “öğrenci şenlileri” bir dahaki sefere...

Başbakan, ders vermeye meraklı ve zaman zaman vurucu lakırdılar etmekten de kendini alamıyor : “Vuran devlet değil virüstür !” gibi... 

Maliya Bakanı, enaz gelir sahiplerine yapılan yardımın arttırılacağını açıkladı. Ama iş bulamayan gençlerin düşünülmemiş olması üzdü. Onlara da mutlaka yardım elinin uzatılması gerekiyor. Bugünkü düzene, sisteme en çok kızan, sisteme karşı isyana bile hazır gençler ciddi eylemler yapabilir. Cumhurbaşkanı’nın soru-yanıt seansında durup dururken bir veya iki kez “Bana gençleri eleştirici bir şey söyletemezsiniz” demesi boşuna değil. Onun ağzındaki “gençler”le burada sözünü ettiğim gençler aynı sınıftan, aynı mahalleden değil. Birkaç gün önce kırk kadar gençin, varoş çocuklarının, Paris’in hemen yanı başındaki Champigny’de bir komiserliğe saldırı düzenlemesi sadece uyuşturucu satıcılarının gangesterleştiği iddiasıyla geçiştirilmemeli... Son günlerde polislere silahlı saldıralar da artıyor, bu tür olayların coğrafyası genişliyor... banliyölerin ötelerine yayılıyor...

ADALET YÜRÜTMEYE MEYDAN OKUYOR, YÜRÜTME ADALETE
DİŞLERİNİ GÖSTERİYOR

“Kuvvetler ayrımı” Fransa’da bir gerçektir. Adalet ile Yürütme geçinemiyor. Bu da bir gerçek. Cumhurbaşkanı’nın emri altına alamadığı GÜÇ ADALET’TİR. Bu konudaki her girişimi yenilğiyle sonuçlandı. FRANSA’DA YARĞIÇLAR VAR : Adalet/Yargı güçü pazularını göstermekten de çekinmiyor. İşte son örneklerinden biri : 

“La Cour de Justice de La Republique” başbakanları ve bakanları yargılama hakkına sahiptir. Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı görevi bitene kadar onu yargılanmaktan kurtarıyor. Ama sözleşmesi bitince gözünün yaşına bakılmıyor ve yargılanabiliyor : Jacques Chirac bir örnektir. Nicolas Sarkozy ise daha büyük bir örnek, birkaç davası sürüyor, Sarkozy yargılanıyor.

Macron işbaşı yapınca bu üst mahkemeyi kaldırmak istedi ve isteği sürüyor ama güçü yetmiyor. Kavga devam ediyor.

“Korona Günlüğü” üst başlığıyla daha önce yayınladığım makalelerde birkaç kez, koronaya karşı akıllı, yetkin ve yeteri derecede etkili mücadele etmedikleri ve gelişi bilinen bir belaya karşı gerekli tedbirleri zamanında almadıkları için iki başbakan, iki sağlık bakanı, bir hükümet sözcüsü ve birkaç genel müdür hakkında açılan yüz kadar davadan söz ettim. Bu davalardan birinin araştırma aşamasında çok önceden belirlenmiş bir tarihde, 15 Ekim 2020 perşembe sabahı eski başbakan Eduard Philippe, eski sağlık bakanı Anges Buzyn’in evleri onlarca polis ve jandarma tarafından didik didik arandı... Bugünkü Sağlık Bakanı ile Sağlık Genel Müdürünün evleri ve bakanlıktaki büroları da aynı biçimde arandı. Tarihi bir rastlantı sonucu Macron’un televizyondaki şovunun ertesi gününe gelmesi yargının yürütmeye göz dağı vermesi gibi “yorumlandı”. Televizyonların cahil yorumcuları tarafından. Sanki böylesi bir arama-tarama oniki saate hazırlanabilirmiş gibi. La Cour de Justice de La Republique tarafından yürütülen araştırmanın ne sonuç vereceğini göreceğiz.

Haklarında yüz kadar dava açılan ilgililer koroa ile mücadelede iyi yöntem kullanmadıkları için yargılanacaklar. Cezasi iki yıl hapis ve otuz bin öro...

“Dünyanın eniyi sağlık politikasına sahipiz” (Cumhurbaşkanı ve birkaç bakanı daha), “Avrupa’ın prestiji en yüksek sağlık sistemimiz” (iki başbakan ve bakanlar) diyen yöneticilerin uygulamaları ve korona belası karşısında madara olmaları sonucu söylediklerinin doğru olmadığı anlaşıldı. Sağlık personelinin 21 bin yoğun bakım yatağı isteğini yıllardır tekrar etmelerine rağmen bugün bu sayının ancak “5.800” olduğunu Sağlık Bakanı söyledi. Biraz övünerek. Şaşırmamak elde değil :

Hastanelerde yatak eksik. Personel eksik, araç-gereç eksik.

Medyanın atışmacı takımları, meselenin özüne inmeden, sokağa çıkma yasağının neden 21, neden 20 değil gibi son derece mühim konuları tartışa dursunlar. Kimse yahu aynı mekanlar gündüz açık olunca virüs kapıdan girmiyor mu ? Soruunu sormadı. Doğal, çünkü bu ülkede sorular önceden hazırlanıyor. Böyle beklenmedik sorular sormak ayıptır. Belki bizim bilmediğimiz şeyler vardı : Öneğin virüs güneş ışığından korkuyor, gece kelebekleri ve belki doğurucusu olduğu sanılan yarasalar gibi sadece   gece dolaşıyormuş gibi. Araştımak lazım. Malum araştıran bulur.

Oysa bu işin saklanacak bir yönü kalmadı : Avrupa devletleri içinde Fransa’nın korona karnesi çok kötü. Alınan tedbirler yüz kızartıcı bir biçimde yine ticaretin sağlığı yenmesiyle üzüyor. Bu kadar merkantil olunmadı bu ülkede. Ultraliberaller her yolu deniyor. İnsaf artık lokanta, bar, cafe, eğlence mekanları gece belli bir saattte kapanınca belli bir miktarda gelir kasaya girmiyor ama açık olan saatlerde girecek zaten girmiş oluyor. Ama lokanta, bar, cafe sahipleri tatmin olmuyor ve hep bana hep bana daha fazla daha fazla deyip sızlanıyorlar. Ayıp ediyorlar. Çünkü, bu zor günlerde, herkes gibi onların da vatan ve millet için fedakarlık etmeleri bekleniyor. Kesintisiz bir biçimde kasalarını, hep sağ taraftaki cüzdanlarını değil.

Bu arada dikkatimizden aman kaçmasın : Fransa’nın en çok turist, ama çok paralı çok zengin turist çeken mekalarından Nice, Bordeau ve çevreleri couvre-feu dışında tutuldu. Oysa herkesin, bilhasa yetkililerin bildiği gibi, iki bölgede de virüs hızla ve yoğuun bir biçimde dolaşıyor.

Bu ve benzer çelişkiler Cumhurbaşkanının ve diğer yetkililerin söylediklerine güveni azaltıyor.

Kendisini sorgulayan iki gazeteceyi ikna edemeyen Macron nasıl bütün bir “ulusu” ikna edecek. “Biz yurttaşlardan (citoyens) oluşan bir ulusuz” dedi. İyi hoş ta. Bütün yurttaşlar arasında olması arzulanan Cumhuriyet’in üç simge kuralından EŞİTLİK ayaklar alına alınıyor. Yeniden ve yeniden. Ve her gün. Cumhuraşkanı bizzat, ölenler arasında yoksulların sayısının çoğunlukta olduğunu söylüyor, üzülüdüğünü belirtiyor, ama eşitsizliği ortadan kaldırıcı önlemleri almıyor. Yoksulluk beterin beteri arttı, artıyor. Zenginler ise korona belası zamanı içinde, altı ayda, zenginliklerini yüzde dört yüz küsur oranında artırdılar.

Fransa’da yurttaşların/halkın durumu, Mayıs 2020’de evde kal programından çıkılmasından sonra daha kötüleşti. İşte yansımaları :

İşsizik arttı. Fransa’da devlet işsizliğin denetimden çıkmasını engellemek umuduyla kimi tedbir alıyor. Ama yeterli değil. İşsizlik olgusuyla birlikte kaçak çalıştırılan işçiler meselesi de birden gün yüzüne çıktı. Yoksul ve geçinmek için kaçak çalışarak birkaç öro kazanmak için ugraşanların günlük çalışmak şansı da kalmadı.

Evet yoksulluk arttı. Son haftalarda bir vesileyle gittiğim Chartres, Roubaix, Angers gibi taşra kenterinde ve küçük kasabalarda süpermarketlerin neredeyse bomboş olduklarını gördüm. Dünyanın sonu sanki. İn-cin top oynuor. Kasadaki genç bayanlara her seferinde sordum hep böyle mi ? “Yok hep böyle değil akşama oğru biraz harektleniyor.” diyen de oldu, boynu bükük “Bilemiyoruz” diyen de.

Süpermarketerde geçmişin dev kuyrukları artık yok. En büyük süpermarket  şirketi (adı A ile başıyor sonrasını yazmıyorum reklam olmasın) birçok mağazasını kapatmak ve 1500’den fazla emekçisini işten çıkarmak için yasal işlemlere başladı. Birkaçı ise mağaza sayısını azaltıyor.

Alınan tedbirlere rağmen işsizik ciddi boyutlar alabilir.

Kimi büyük şirketin koronayı bahane ederek işçi sayısını azaltmaya çalıştığı da söyleniyor.

Gıda, giyim kuşam, içecek işleri sarpasarıyor. Hazır giyim şirketlerinden birkaçı da kapanmak aşamasında.

Şehir mekezleri kimsesiz. 

Bu yoksulluk, geçinmek için, çoluk çocuğunu doyurmak, giydirmek, okutmak için ana-babaları, yardımsever derneklere muhtaç hale getirdi:

Kuyruklar Secours Populaire, Secours Catholique, La Banque Alimentaire, Restos du Couer gibi gıda ve giysi yardımı yapan derneklerin dağıtım noktaları önünde ? Kadınlı, erkekli uzun, çok uzun kuyruklar...

Yoksullar yeterince beslenemiyor. Yedikleri içtikleri kötü, kalitesiz.

Bütün bunlar yeni hastalıklara yol açıyor. Yoksulluktan doktora gidemeyenler var Fransa’da...

Fransa’da ilaç sıkıntısı da yaşanıyor. En çok kullanılan ilaçlar en çok arananlar oldu.

Neredeyse bütün Avupalı şirketlerin ilaçlarını, maliyeti daha düşük olduğu için Çin’de ve Hindistan’da ürettiği ilaçlarda kıtlık başlayabileceğinden söz ediliyor. Avrupa devletlerinin “ilaçlarımızı kendi ülkemizde üreteceğiz” vaatleri şimdilik sözde kaldı. Bu konuda devletlerüstü şirketler “bekle gör” havasında.

Zaman geçiyor söylenenler somutlaştırılmıyor. Tedirginlik artıyor.

Sonbaharın son haftaları ve kış ve ilkbahar sıcak geçmeye aday. Cumurbaşkanı bu belanın “2021 yazına kadar süreceğini” söyledi. Daha önce başka bir konuşmasında “2021 nisan veya mayıs ayından önce aşı buldum diyen mutlaka yalan atıyordur” demişti.

Durum ortada : Virüsle yaşamaya alışmalıyız : Yöneticilerimize güvenimiz sarsıldığı için kendi başımızın çaresine kendimiz bakmalıyız :

Maskemizi taşımalıız.

Elimizi sabunla yıkamalıyız.

Aramızda bir, bir buçuk kimi ülkede iki metre mesafe bırakmalıyız.

Kapalı mekanlarda uzun boylu kalmamalıyız. Aile içi yemek, ziyaret, toplantılarda, aile üyeleriyle birlikte, beş veya altı kişiyi aşmamalıyız.

“Havalandırmaya” çıkmayı asla ihmal etmemeliyiz. Açık havada dolaşmalıyız. Birkaç saat güneşte, güneş yoksa açık havada dolaşmalı veya oturup bir kitap veya ekitap okumalıyız. Gazete ve dergileri uutmuyorum ama kitap ve ekitapları da es geçmemeliyiz.

Evlerimizi günde bir, iki belki üç kez onar dakika havalandırmalıyız.

İyi beslenmeliyiz.

Yoksulları unutmamalıyız : Dayanışma, yardımlarla : İki dilim peynir ekmek. Para yerine, ekmek, peynir, bir sandiç veya bir kebab.

Yalnız yaşayan komşularımızın kapılarını tıklatmalıyız. Alışverişlerini yapmalıyız...

Geleçek günlerin daha iyi olacağına inancımızı kesintisiz tebessümle sürdürmeliyiz.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

Esnafa konum vergisi: Bu da, 'haritayı kullandın' parası
Hollanda'da kadın düşmanlığına dikkat çekmek için öldürülen ‘cadılar’ anısına anıt dikilecek.
'Dezenformasyon Yasası' bilançosu
Merkel anılarını kaleme aldı…
Avustralya'da 16 yaşından küçüklere sosyal medya yasağı

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

KOLLEKTİF OYNAMALI KAZANMAK İÇİN
Oxford Sözlüğü yılın kelimesini seçti: Beyin çürümesi
"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

ARABIN ZEKERİ
SADAKAT
RENK CÜMBÜŞÜ
BECERİ
Tanrının Buyruğu

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git