|
“ALARME MAXİMALE”Kategori: Korona Günlüğü | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 06 Ekim 2020 01:09:39 5 Ekim 2020 Pazartesi, inceden bir yağmur. Hava serin. Kuşlar suskun. Saat 11.30’da Paris Anakent Belediye Başkanı, Paris Emniyet Müdürü, Paris ve çevresindeki illerden oluşan “Ile-de-France” Bölgesi valisi, Bölge Akademisi Rektörü, Bölge Sağlık Genel Müdürü ve diğer yetkililer son derece resmi ve son derece ciddi bir basın toplantısı yaptı. Sağlık Bakanı katılmadı. Böylece iktidar, cumhurbaşkanlığı ve hükümet, korona belası ateşten topunu bir kez daha yerel yetkililere bıraktı. Top hakikaten ateşten ve tutanı yakıyor.
Haftalardır Paris’e yumulan gözler açıldı, turizm ve getirdiği ekonomik girdi hatırı için es geçilen kusurları görüldü. Haftalar önce alınması gereken önlemler nihayet açıklandı. Paris, çevresindeki, yapışık komşusu üç vilayetle birlikte “alarme maximale”, “en üst derecede alarm” bölgesi ilan edildi. Paris ve yakın çevresinde günlerdir tüm risklerde eşiklerin aşıldığı biliniyordu. Rakamlar gözler önüne seriliyordu. Nihayet karar verildi. Tedbirler açıklandı. Onbeş gün için. Onbeş gün sonra, 19 Ekimde, duruma göre ya devam edilecek, ya bir üst düzeye, “sağlıksal olağanüstü hal”e, geçilecek ya da bir alt düzeye. Ama günlerdir bütün yetkililerin “bu bela sürecek, virüsle yaşamaya alışmalıyız” diyerek yurttaşları alıştırmaya, uzun soluklu fedekarlıklara hazırlamak istedikleri için iyimser olmak bir parça zor. Dahası defalarca yanılmasına rağmen öngörülerini yurttaşlarıyla paylaşmaktan asla vazgeçmeyen cumhurbaşkanı, “önümüzdeki nisan veya mayıs ayından önce aşı bulduk diyenler yalan atıyor” dediğine göre bu hamur daha çok su kaldıracak. Yetkililerin Paris ve çevresi için getirdiği uyulması zorunlu tedbirler epey ayrıntılı ve pek çok. Burada kısaca şunları aktarayım: 6 Ekim Salı gününden itibaren cafeler, barlar, spor salonları, havuzlar... kapanıyor. Lokantalar açık kalacaklar ama günlerdir lokanta sahipleri ve örgütleriyle hükümet yetkililerinin birlikte oluşturduğu “protocole sanitaire stricte”e, “sıkı sağlıksal protokol”a uymak zorundalar. Epey ayrıntılı ve zorlu bir iş. O kadar ki lokantada yemek için onca derde katlanılır mı sorusunu sormak ve lokantaya gitmekten vazgeçmek mümkün... Üniversitelerde derslikler ve anfiler ancak ve sadece yüzde elli oranında doldurulabilecek. Alışveriş Merkezleri açık kalacak ama bir kişi için dört metrekare hesabıyla müşteri kabul edilecek. Kapılara herhalde sayaç konulacak. Konuyla ilgili hukuki belgelerde bütün ayrıntılar açıklanıyor. Türlü ve çeşitli tedbirlerin ayrıntılarında kaybolmadan resmi belgelere bakılmalı. Bütün işletmelerde “télé travail”a (“uzaktan iş”e, “evde çalışma”ya, “evde iş”e) öncelik verilmesi ısrarla tavsiye edildi... Banliyölerinden Paris merkezine RER’le (hızlı metroyla), otobüsle, tramvayla ve metroyla gelenlerin işe geliş ve eve dönüş saatlerinde tıklım tıklım doldurduğu toplu taşıtların yükü azaltılmak, herbirinin birer korona yuvası olması önlenmek isteniyor: Toplumal, fiziksel mesafeye uyulması için toplu taşıt sayısının artırılması ısrarla isteniyor. Bugünkü basın toplantısında en ciddi konulardan biri olmasına karşın toplu taşıma yüküne ilişkin tek kelime edilmedi. Metrodan ve hızlı iletişimden sorumlu RATP ile SNCF yetkili veya temsilcilerinden hiç kimse yoktu. Fransa’ya 2018’de 90 milyon turist geldi. Fransa dünyanın en çok turist çeken ülkesi. 2018’de turizm 136 milyar öro getirdi. Bunun büyük çoğunluğu Paris’e. Koronaya rağmen turizm belki biraz azaldı ama yine de lokanta, otel vesairenin en birincil gelir kaynağı. Vazgeçilemez bir kaynak. İşte bu nedenle ne hükümet, ne belediye bütün eşikleri aşmış alarmın en kırmızısı yanan Paris otel ve lokatalarına dokunabildi. Cafeler, barlar, havuzlar, spor salonları kapatılarak, uygulaması epey karmaşık ve denetimi epey zorlu bir yolla güya çözüm bulduk havası çalınıyor. Bu yöntem tatsız sonuçlar verebilir. Paris’teki durumu pek yakında göreceğiz. Ama hükümetin kararsızlığı, açık önlemler almaması, çelişkili davanışları şüpheye ve korkuya yol açmaya aday. Paris’le Marsilya arasındaki futboldan tiyatroya tiyatrodan sinemaya kadar giden ve süren rekabet derecesini düşürmek arzusuyla Marsilya’da günlerce önce ilan edilen lokanta yasağına da son verildi. “Eşitlik” olsun diye. Ama yine de garip. Çünkü Marsilya Paris değil, nasıl Paris Marsilya değilse. Bu iktidar sayesinde ortak bir noktaları oldu yine de: İkisi de maalesef “alarme maximale”de. Marsilya’nın Akdenizi’i de var. L’OM’i de. Mavi-Beyaz: Bu da bu şehre yakışıyor. Dahası Marsilyalı lokantacılar tehditi de savuruvermişlerdi zaten: Yasak kaldırılmazsa bile lokantalarımızı açacağız. Açtılar da. Akeniz çocukları başka oluyor. Yine de. Herşeye karşın. Ancak yine yetkililerin bir o yana bir bu yana tedbirlerine tanık olundu. Güven sarsıcı bir yöntem. Cumhurbaşkanına ve Başbakanına güvenenlerin sayısının azalması bundan. Öte yandan Paris Emniyet Müdürü’nün “Yasaklıyorum” dediği kimi şeyi yasaklamaya hakkı yok. Örneğin “ailesel eğlenceleri”, dedenin seksenine girmesini veya çocuğun yaş yıldönümünü kutlamak için yapılan şenliği nasıl yasaklayabilir ? Eve girerek mi ? Bunu yapmaya yetkisi de yok, hakkı da yok, vb. Yasaklara uyulmaması halinde ne yapılacağı belli değil. Yaptırım mı? Uyulması için denetim nasıl yapılacak ? Belli değil. Daha önemlisi onca ekmek kapısı kapatılınca işsiz kalacaklar ne olacak ? Bu yıl sonunda 12 milyonluk Paris ve çevresinde işsiz sayısının bir milyona ulaşacağı bekleniyor. Evet hükümet/Devlet/yurttaşların vergisinden işsiz kalacaklara “chômage partiel-activitée partielle” adı altında bir ödenti yapıyor, ama bu ne zamana kadar sürebilir ? Devlet borçlanmasında bugün, ikinci savaş sonrasındaki görülmemiş rekor bile kırıldıktan sonra AB Fransa’yı kurtarabilir mi ? Süre deyince aklıma geldi : Tebirlerin etkili olup olmadığı ONBEŞ GÜN sonra saptanacak. Neden onbeş gün ? Bilinmiyor. Oysa doktorlar açıkladı : Onbeş gün yeterli olamayacak. Bir kişinin belayı kapması ve hastalık derecesinin ortaya çıkması için enaz onbeş gün gerek. Büyük ihtimalle iş sahiplerine umut vermek için onbeş gün denildi : Onbeş gün dayanın sonrası yeniden eski hamam eski tas olacak denmek isteniyor. Oysa bütün aklı başındakiler, akılsızlar da, bu belanın daha çok sürebileceğini söylüyor. İnanmayan bu sabah basın toplantısında söz alan yetkilileri dinlesin. Hayret etmemek elde değil. Onbeş gün sonra yeniden sıkıntı, yeniden heyecan. Bir iktidarın yurttaşlarına kalıcı istikrar ve süren güvenlik verrmesi beklenirken, ümit edilirken, Fransa’da sürekli stres / kaygı / kuşku, sürekli sıkıntı sahneye konuyor. Bir parça ayıp oluyor.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|