|
|
Fransa, 28 Haziran 2020 : Belediye seçimleri: Yeşilim Yeşil YemyeşilKategori: Dünya | 0 Yorum | Yazan: M. Şehmus Güzel | 01 Temmuz 2020 07:13:00 Belediye seçimleri ikinci turu cumhurbaşkanının partisinin görülmemiş boyuttaki fiyaskosu ile sonuçlandı: Hiçbir büyük kentte belediye başanlığını alamadığı gibi orta boyuttaki kentlerde de hezimete ugradı. Sadece bir örnek: Paris’te 163 meclis üyesinin sadece atısı bu partiden! Böylesi Fransa yakın siyasi tarihinde görülmemişti. O kadar ki sanki böyle bir parti daha üç yıl önce cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmamış. Böyle bir parti sanki yok.
Yine tarihi bir hadise: İlk kez YEŞİLLER (Europe Ecologie-Les Verts : EELV) dokuz büyük kentte ve birçok orta boy kentte seçimi kazandı: Ülkenin üçüncü büyük kenti Lyon başta, Bordeaux, Strasbourg, Tours, Poitiers, Besançon. Grenoble ... artık Yeşiller tarafından yönetilecek. Birinci tur sonrasında 16 Mart 2020’de yayınladığım makalede vurguladığım gibi Yeşiller’in yükselişi tesadüfi, rastlantısal olmaktan çıktı, hakiki bir iktidar olasılığı olarak siyaset gündemine girdi. Onlara oy verenlerin de Yeşiller’e siyaseten katıldıkları kuşku götürmüyor: Bilhassa yeşili eksik böyük kentlerin seçmenleri: “Çocuklarımızı yeşili daha çok, yeşili daha yeşil, yeşili yemyeşil olan, otomobil trafiğinin daha az olduğu kentlerde büyütmeyi arzuluyoruz. Biz de Yeşiliz.” diyorlar. Hele korona belasıyla yaşanılanlardan sonra çevre korunmasının önemi daha arttı, daha özlemle savunuluyor. Yeşiler 2022’de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde tek başlarına iyi bir lider çıkarabilirse şansları var. Veya Çoğul Sol ile birlikte ortak bir lider etrafında toplanabilirlerse Fransa’nın geleceği yeşilimsi sola çalabilir. Bugünkü zaferleriyle siyaset sahnesine yeni isimler ve yeni yüzlerle yeni bir ivme kazandıracakları kesin. EELV artık büyük bir siyasi parti gibi davranabilecek. Bu kadar da değil. Yeşiller, Sosyalist Parti başta Sol ile ortaklaşa girdiği her yerde de kazandı ve kazandırdı : Yeşiller kazandı Sol kazandı: En başta Fransa’nın ikinci büyük kenti Marsilya’da birinci sırada ve belediyeyi Çoğul Sol ile birlikte yönetecekler. Cuma günü yapılacak belediye başkanlığı seçiminde çoğunluğu sağlayabilirlerse; seçimde birinciler ama belediye başkanı seçiminde kazanamayabilirler: Paris, Marsilya, Lyon belediye başkanları seçiminin özelliği sonucu. Nihayet ülkenin birinci kenti, başkenti Paris’te de Anne Hidalgo yeniden belediye başkanı seçilirken Yeşiller’le ortaklığı sayesinde ikinci sıradaki rakibine 18 puan fark atabildi. Paris’te çevre korumasına yönelik politikanın genişleyerek, derinleşerek ve gelişerek süreceği, yeni boyutlar kazanacağı kesin. Paris’te Sosyalist Parti yanında Fransız Komünist Partisi’nin ve birkaç küçük partinin daha oluşturduğu Çoğul Sol ile Yeşiller itifakı bütün taraflara 2022 seçimleri için yol gösterici nitelikte. Paris seçimlerinin bir boyutu da ikinci tura kalan üç adayın da bayan olmasıydı. Ve üçünün de göçmen çocuğu olması: Biri İspanyol, biri Magrip (ana Cezayirli, baba Faslı), biri Polonya kökenli. Bu olgu göçmenlerin zaman içinde Fransa siyasetine kakılarını göstermesi açısından önemli. Paris’i Paris, Fransa’yı Fransa yapanlar arasında göçmenler ve çocukları da var. İşte bir örneği daha. Sosyalist Parti de kazançlı : Yüzde elliye yakın son derece iyi bir oranla Paris’i elinde tutuyor. Lille’i az farkla (227 oy farkıyla) kazandı ama ikinci sırada Yeşiller vardı. Yeşiller yeniden seçilen Martine Aubry ile aynı oranda oy topladı. Bu da daha önce koalisyon içinde çalışan bu iki takımın Lille gibi 19. Yüzyıldan beri Sol’un kalesinde Yeşiler’in önemini gösteriyor. Marsilya yıllar sonra yeniden Sol dedi. Sosyalist Parti Rennes, Rouen, Montpellier, Avignon gibi geleneksel kalelerini de korudu. Sol ve hele Sosyalist Parti küllerinden doğdu, 2022 seçimleri için umut yeşerdi. Hele Yeşiller’le gerçekleştirilecek bir ortaklıkla. Tarihi bir olay daha: Katılım akıl almaz derecede düşük: % 41’den biraz fazla. Katılmayanların oranı % 58,4. Bu oran birinci turdakinden 4 puan, 2014’teki seçimlerin ikinci turundaki katılımdan ise tam 20 puan fazla. Ve gerçekten son derece çarpıcı. Genel olarak Fransızların ve hele gençlerin « seçim meçim umurumuzda değil » havası fena korkutuyor. Kimi siyasetbilimci « demokrasi yara alıyor » diyor. Bu aynı zamanda bugünkü yöneticilere, kimi seçmen açısından bütün siyasetçi takımına güvensizliğin de işaretidir. Anlaşılacak mı ? Meçhul. İktidar koalisyonunu oluşturan partiler, Cumhurbaşkanı’nın partisi LREM, destekcileri MODEM, Liberal Radikal Hareket vesaire seçmenlerden hakiki bir “Osmanlı Tokadı” yedi. Altından kalkabilirler mi? Göreceğiz. Seçmenler, Cumhurbaşkanı’na, partisine ve yandaş partilerine, Başbakanı’na ve hükümetine “Sarı Yeleklileri, Demiryolu işçilerini, Hastabakıcıları, Emekçileri, Emeklileri dinlemediniz, korona belasıyla mücadelede yalan attınız, mücadeleyi kötü yönettiniz, otuz bin kadar ölünün yirmi bini sizin hatalarınız yüzünden, şimdi faturayı ödemenizin sırasıdır, seçim sandıklarının haykırışlarını duyuyor musunuz?” mesajını gönderdiler. Paris anakent belediye başkanlığını ele geçirip Başkent’i parti vitrini gibi kullanmak isteyen Macron’un hevesi kursağında kaldı: Adayı yüzde onbeş oyla Paris’te üçüncü sırada seçimi bitirdi. Daha beter de oldu : Aday olduğu ilçe belediye meclisine bile seçilemedi. Böylesi de hiç görülmemişti. Agnes Buzny korona belasının ilk zamanlarında Sağlık Bakanı’ydı ve beceriksizliği ve yalanlarıyla epey nefret uyandırmıştı. Ona da fatura böyle kesildi. Sonuç: Bugüne kadar kendisine cumhurbaşkanlığı seçiminde oy veren ve bu güveni milletvekili seçimlerinde sürdüren seçmen çoğunluğu Cumhurbaşkanı’na kırmızıya çalan sarı-kırmızı kart gösterdi. Bu çok açık. Kırmızı kartı ise gelecek cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağından kimsenin şüphesi yok. Zenginlerin değil “çok zenginlerin cumhurbaşkanı” için de görev sadece beş yıl sürmüş olacak. Sonra, ultra liberal politikasıyla yoksuldan aldığını kendisini bu makama taşıyan çok zenginler için kullanan Macron o büyük patronlardan birinin şirketinde/tekelinde iyi bir iş bulacaktır. Hiç kuşkum yok. İddiaya girmek isteyen varsa bir örosuna iddiaya hazırım (yineliyorum). Belediye seçimleri sonrasında çevreci, yeşilimsi yeni politikalar uygulamaya koyuluyormuş gibi yapıp bu gidişi önlemeye çalışabilir. Bnun için de başbakanını ve hükümetini kurban edebilir. Fransa siyasetinde belediye seçimlerini, Avrupa Parlamentosu seçimlerini yitiren başbakana genel olarak tek gidiş bileti kesilir. Adettir. Bakalım bu kez işler nasıl gelişecek. Hemen eklemek lazım: Başbakan cumhurbaşkanının partisi üyesi değil. Dolayısıyla partinin fiyaskosunda onu sorumlu tutmak mümkün değil. Dahası Başbakan ikinci turda % 58,8 ile Le Havre belediye başkanlığına yeniden seçildi. Seçimi yitirseydi biletinin kesileceğine kesin gözle bakılıyordu. Ama seçimi kazandı. Elbette bu bir zafer olarak değerlendirilemez. Çünkü altı yıl önceki belediye seçimlerinde yüzde altmışla seçilmişti. Ve hemen ilk turda. Oysa bu kez birinci turda geçemedi. İkinci tura kaldı. Dahası başbakan klasik sağ liberal partilidir. Gerçi bu partiden güya ayrıldı ama hem o partide hem bu partide taraftarı var. Ve kamuoyu yoklamalarında cumhurbaşkanından daha çok tutuluyor. Bu nedenle 2022’de cumhurbaşkanlığı seçiminde şansını deneyeceği bile iddia ediliyor. Cumhurbaşkanıyla aralarının iyi olmadığı da biliniyor ve nitekim birkaç hafta önce cumhurbaşkanının partisindeki ve klasik sağ partideki yandaşları partilerinden ayrılarak Millet Meclisi’nde yeni bir parti grubu kurduar. Böylece görevinden alınırsa Başbakan işsiz kalmayacak. Bu aynı zamanda cumhurbaşkanının partisindeki parçalanmanın, un ufak olmanın son işaretlerinden biridir. Cumhurbaşkanın partisinden istifa edip yeni bir grup kuran başka bir küme milletvekili daha var: Bu gelişmelerin sonucunda parti tek başına çoğunluğunu yitirdi. Cumhurbaşkanının kendisi de yalpalıyor. İşte bu nedenlerle şu soruyu sormanın tam zamanıdır: Ne olacak bu Fransa’nın hali? Bitirirken son bir noktaya daha değinmeliyim: Irkçı, Yahudi ve yabancı düşmanı, faşizan parti 120 binden fazla nüfuslu Perpignan kenti belediyesini kazanmakla övünüyor. Fransa’nın yoksulluğu ve işsiz sayısının çokluğuyla tanınan bu kente aşırı sağcı parti tüm gücüyle yüklendi ve altıncı kez aday olan partinin önemli isimlerinden adayı nihayet kazandı. Bu kez Katalan kartını da kullanmaktan çekinmeyerek. İspanya’ya yakın kent tarihi Katalonya içindeydi. Hem milliyetçi hem “katalancı” vurgulamalar yaparak inandırıcı olamadı muhakkak ama bu yolu da denedi. Bu adaya oy verenlerin tümünün partinin ideolojisini tamamen benimsemedikleri de yapılan röportajlarda ve seçim sonrası söyleşilerde ortaya çıktı. “Diğerlerini denedik bir de bunları deneyelim” diyen seçmenler yoksulluğa ve işsizliğe çare bulup bulamayacaklarına bakacaklar. Randevu gelecek seçimlerde. Ama bir belediye başkanlığını kazanmak ve bunu vitrni haline getirmek hüner değil: Çünkü ırkçı partinin genel olarak ülke çapındaki belediye meclisi üyelerinin sayısı ciddi biçimde azaldı: 2014’te meclis üyesi sayısı 463 belediye meclisinde 1438 iken bu defa ancak 258 mekanda 840. Önemli kayıplar da verdi: Örneğin Marsilya’daki bir belediye başkanlığını (13. ve 14. ilçelerin oluşturduğu sektörün belediye başkanlığı) ve Le Luc-en-Provence’da da yitirdi. Irkçı partinin abartılan bir seçim zaferi genel çaptaki gerilemesini saklayamıyor.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|