|
Cırcır böcekleriKategori: Korona Günlüğü | 2 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 11 Nisan 2020 15:44:03 Cırcır böceklerinin uyutmadığı bir gece, yatakta merak içinde dönüp duruyorum. Nedir dertleri böyle geceyi yırtarak çığırıyorlar? Niye çığırdıklarını az çok biliyorum. Üremek için eş arıyor erkek cırcır böcekleri. Kendilerini duyurmak, beğendirmek için avaz avaz şarkı söylüyorlar. Yaşamlarının çok uzun bir bölümünü ergen olarak toprak altında geçirdikten sonra yer üstüne çıktıkları şu sıcak yaz günlerinin sonuna geldik. Üreyebilmek için bu tek şansları.
Yaşam öykülerini okuyunca insan hak veriyor. Bazı türler 7, 13, 17 yıl toprak altında ergenlik yaşadıktan sonra ancak yüzeye çıkıyor. Bir ağaca tırmanıp, besleniyor, eski zarını atıyor, kabuklanıyor, kanatlanıyor, irileşip bir yetişkine dönüşüyor ve eş aramaya başlıyor. Çiftleşmeden sonra dişiler yumurtalarını bir ağacın kabuğu altına bırakıyor. Toprak altına dönmüyorlar artık, soğuklar başlayınca hepsi ölüyorlar. Ama yumurtalarını bıraktılar, türleri sürecek. Tüm dertleri de bu. Üremek. Çoğalmak. Merak ediyorum. Neden? Nedir bu çoğalma arzusu. Çoğalınca ne oluyor? Gece yarısı, cırcır böceklerinin çığırtısında tüm evrene dalga dalga yayılıyor sorum. Çoğalınca ne olacak? Tüm evren cırcır böceklerinden, cır cır böceği genlerinden oluşsa ne olacak? Yaşam nedir? Tam da bu çoğalma çılgınlığının üzerinde kurulmuş eylemlerden oluşan bir karmaşa değilse ne? Bir tek cırcır böcekleri mi? Varlığını hayranlık verici bir çaba ile koruyup bir de üstüne çoğaltmaya çalışmayan yok gibi gezegenimizde. Her anında her noktasında çılgınca bir yeme, dönüşme ve üreme etkinliği sürmekte. Mızrak Bu çılgınlık sonunda beklemediğimiz bir yerden gelip bağrımıza saplanıyor. Gözle görünmeyecek denli küçük, tek bir virüs, yaşam ve besin kaynağı olarak kullandığı hayvanlardan, rastlantısal bir başkalaşım geçirerek insanlara sıçrıyor. Önce tek bir kişiye elbette. Kimse bilemiyor ne zaman ve kimde olduğunu bu insanlık tarihine damga vuran başkalaşımın. O kişide çoğalıp, doğasına uygun olarak başkalarına sıçramaya başlıyor. Üstelik, insanlar gibi aklı, örgütlenmesi, iletişim ağları yok. Adını bile biz verdik. Kovid19! Çok çabuk bulaşıyor, bazı insanları hiç etkilemiyor, bazılarını ise çok hasta ederek öldürüyor. Gücü, küçüklüğü ve milyonlarca yıllık sağlam bir evrim geçmişi olmasından kaynaklanıyor. Böylelikle çılgınca çoğalabiliyor. Artık onun beslenip çoğalma kaynağı biziz. İnsanlar! Her birimiz milyarlarca hücresi olan, yağ tabakaları ile kaplı mükemmel besili insanlar! Aslında onun da bizim de arkamızda aynı evrim, ve doğanın yasalarının yan tutmazlığı var. Ama bizim arkamızda bir de kendi yarattığımız uygarlığımız var. Yan tutuyoruz. İnsandan yanayız. Kovid19’u hiç istemiyoruz. Kovid19, cırcır böcekleri gibi çığırmıyor, onun yerine tüm kaynaklarımızı kullanarak biz çığırıyoruz. Kaç kişiye bulaştı, nasıl bulaşıyor, ne kadar öldürücü, onu nasıl yok edeceğiz, nasıl korunacağız? Değişiyor mu? Öyle görünüyor, evrimin yasalarına uyuyor. Onun her durumunu yakından izliyoruz. Peki, biz nasıl değişmeliyiz ki ona karşı kendimizi, geleceğimizi, övündüğümüz uygarlığımızı, her bir bireyi ile koruyabilelim? Bunlar gerçek mi? Havalanına çok yakın olduğumuzdan, üstümüzden sürekli uçaklar geçerdi. Onları görmüyorum artık. Arabaya üç haftadır benzin almadım. Bir yere gittiğim yok ki. Trene de binmiyorum artık. Sürekli bir koşturmaca durumunda değilim. Sabahları kalkıp yüzümü yıkıyor, masanın başına geçip, bilgisayarımı açıp çalışmaya başlıyorum. Çalışma saatlarim daha da arttı. Yaptığım işe ek olarak, birlikte çalıştığım kişilere duygusal destek vermek de görevim. Satım evlerinde her türlü gıda bulunuyor. İki üç günde bir ekmek ya da süt için yürüyorum. Sabah erken gidersem tuvalet kağıdı da bulunuyor. Kaldırımlarda ender olsa da birisini gördüğümde karşı kaldırıma geçiyorum. Bazan da onlar, köşeye çekilip arkalarını dönüp bekliyorlar. Uzaktan selamlaşıyoruz elbette. Arada en az iki metre bırakmamız gerekiyor. Bazan bir anne ya da baba küçük çocuklarını gezdiyor. Okula gitmeyen çocuklarla evde kapalı kalmak tam bir işkenceye dönüşebilir. Çocuk oyun bahçeleri şeritle çevrili. Piknik masalarında, kullanıma kapalı diye yazı var. Aynı aileden olmayan kimsenin diğerleri ile karışmaması gerekiyor. Tüm bunlar Kovid19’un başka insanlara sıçramaması için. Başka hiç kimsenin hasta olup ölmemesi için. Birbirimizi birbirimizden uzak durarak koruyoruz. Böyle yaşam çok sakin. Kuşlar hala cıvıldaşıyor. O kadar çok yağmur yağıyor ki her yan yemyeşil. İtalyan pastacısı açık olduğunda gidip kahve ve badem ezmesi alıyorum. Eski şenlikli insan kalabalığı yok elbette, olmaması gerekiyor. Masalar iskemleler kaldırıldı. Kapının önünde, içerde aynı anda kaç kişinin olabileceğini belirten bir yazı ve nerede durmamız gerektiğini gösteren imler var. Pastacımız iki yıl önce eski bakkalın yerine açılmıştı. Tatlıları baba, tuzluları anne yapıyor, ilişkileri de oğul yürütüyor, genç, gülen yüzü ile. Bizim sokaklarında kimsenin dolaşmadığı, yalnızca bahçeli evlerden oluşan, hep uykudaymış gibi bir havası olan mahellemize getirdiği canlılık ve neşenin bitmemesi için hala gidiyor, kuyruğa giriyor, nefis sütlü kahvemi alıyorum. Bazan, tüm bunları gırgıra alan, bizim ülkenin insanlarına çok benzeyen yaşlı İtalyan amcalarla gülüşüyoruz. Onlardan uzak durmamız gerektiğine inanmıyorlar. Komşularımız sürekli bahçede çalışıyor. Biri sürekli çim kesiyor, ekim yapıyor, saksıların yerini değiştiriyor. Diğeri tüm bahçeyi yeniden düzenliyor. Bitmeyen bir çaba. Ne yapalım, iş yeri kapandı yapacak başka iş yok diyorlar. Hükümetin çalışamayacak durumda kalanlara verdiği yardımlar yeterli olacak mı? Böyle bir endişe ile yaşamak çok zor olmalı.Evden çalışabildiğim için şanslıyım. Gıda sıkıntısı yaşanmayacak bir ülkede yaşıyorum. Sağlığım iyi. Ailemin tüm bireyleri yaşadıkları yerlerde güven içinde. Dördüncü haftaya girerken alıştığımı görüyorum. Bu sabah uyandığımda, bugün kimseyi görmeyeceğim, hiçbir arkadaşımla sarılmayacağız, birlikte yemek yemeyeceğiz, iş arkadaşlarımla kahve yürüyüşleri yok artık; tatilde hiç gitmediğim görmediğim o başka kentlere, ülkelere gitme olasılığım yok; tüm bunlar gerçek mi; peki sırada ne var, bir de göktaşı çarpması mı diye sormadım. İnsan her türlü duruma uyum sağlayabilen bir canlı. Biraz zaman alıyor ama mutlaka değişim gerçekleşiyor. Bu kez hızlı bir değişim hepimizin sağlığını koruyabilmemiz için gerekliydi. Çok sayıda kişi bu çabaya gönüllü olarak uyduk. Diğerleri de uyduruldu. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için. Yeni Bir Çağ İnsanlık elele tüm bireylerini bu salgından korumaya çalışıyor. Bilim insanları dayanışma içinde. Çabaları gerçekten de mutluluk verici. Binlerce yıl boyunca sayısız kez olduğu gibi, salgın hastalıklar karşısında korunmasız, zavallı, umarsız değiliz. İçinde olduğumuzu düşündüğümüz Bilgi Çağı’ndan istemeden, öngörmeden, hiç bir hazırlık yapmadan, ayağı takılıp yere kapaklanır gibi yeni bir çağa geçtik. İnsanın, tüm gezegenin efendisi olduğunu düşündüğü, tüketerek varolmaya alıştığı, tüm hedeflerini tüketim üzerine kurduğu, tüm ilişkilerinin para ile döndüğü, özlemlerinin, düşlerinin bile dayatıldığı, bir tür kölelelik çağından durup düşünme, kendini bilme çağına fırlatıldık. Tüketme bağımlılığı ve paradan özgürleşerek, dinginleşme, gezegenimiz ve tüm insan kardeşlerimizle barışma çağına geçebilecek miyiz? Yoksa yeni düzen de korkunun egemenliğinde, varsılın ayakta kaldığı, güçlünün zorbalıkla hüküm sürdüğü bir başka çağa mı dönüşecek? Artık bol zamanımız var. İyice düşünmek için. Cırcır böcekleri ile kondukları yeri seçmeyen virüsler gibi, açıklanamaz bir çoğalma, tüketme çılgınlığı içinde kalmayıp, nasıl kendini bilen insanlar olabiliriz diye düşünmemiz gerekiyor artık. Yapay sınırlar, açgözlülük savaşları, insanı baskılama kurumları, vicdanı köreltme öğretileri ile sığlaşmış, gerçekliğini yitirmiş bir dünyada, çiftleşmek için hiç durmadan çığıran bir cırcır böceği olmak yerine durup, kendimize bakmamız için benzersiz bir şansımız var. Artık hep birlikte düşünebiliriz. O zaman çoğalma çılgınlığının nedenini de bulabiliriz belki. Işık hızının neden değişmez olduğunu, maddenin uzamı nasıl büktüğünü, elementlerden tek hücreli canlıya oradan da seven insana nasıl geçildiğini de… Evrene dalga dalga yayılan cırcır böceklerinin çığırtısı bir yanda, iç dinginliğimizin sunduğu olanaklar denizinden evrenin sonsuzluğuna açılabiliriz. Bir şansımız var artık!
YorumlarBurcu Akgün
{ 19 Nisan 2020 12:45:10 }
Çok güzel bir yorum.👏👏👏🥰
nihat ziyalan
{ 11 Nisan 2020 23:17:36 }
müthiş bir yazı. günüm sayende neşeli başladı. alnından öperim deniz'ciğim. seninle gurur duyuyorum.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|