A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Çocukların “Tatili”

Kategori Kategori: Korona Günlüğü | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: M. Şehmus Güzel | 08 Nisan 2020 17:32:47

Küçük büyük kentlerden uzaklardayız. Başabela başkentten ve elbette koronavirüs belasından da çok uzaklardayız. Küçük bir köydeyiz. İki katlı bir köyevindeyiz. Ev epey geniş. Pencereler kocaman: Işık, daha çok ışık için. 19. Yüzyılın sonunda inşa edilmiş, kalın taş duvarları kışın soğuğa yazın sıcağa karşı sur. Evin arka tarafında epey büyük, neredeyse bir futbol sahası kadar, bir bahçe: Birkaç meyve ağacı: Erikler çiçeklerini cömertçe sunuyor.

Erik ise heüz görünmüyor. Elma ağaçları, kiraz, armut, fındık ve şeftali ağaçları da çiçeklere bürünmüş. Kimi çiçek yerini miniklere bırakmış: Günü gelince şeftali, armut, elma, fındık, kiraz çıkacak...



İki Dede, bir Nine, bir Ana ve üç çocuğuz. Çocukların biri dört, biri altı, biri sekiz yaşında. İkisi erkek, biri kız. Aralarında kadın–erkek ayırımı diye bişey henüz kendini göstermemiş. Çocuk sadece. Temiz. Zeki. Pırıl pırıl her biri. Koşturmacaya meraklı. Konuşkan. Kahkaha atmaya dünden hazır.

Salıncak ve futbol en çok tutulan iki spor. Bazen Dede’lerin, Nine’nin ve Ana’nın katıldığı sıkı maçlar bile yapılıyor. En Küçük şandel yapmaya tutkun. Ve bilhasa “sans les mains” (topu elle tutmadan diye çevirelim). Top sürmeye de. Küçük futbola erken başladı. Kimi kaynaklara göre topla birlikte doğmuş, sanki Franck Ribéry. Belki de doğduğunda babası topu koltuğunun altına yerleştirdi. Bu veriler henüz yetkililer tarafından doğrulanmadı. Ama yine de “rivayet sanılmasın”.

Kız çocuğu kaleci olmakta ısrarlı. Her maçta kaleci ve gayretli.

Büyük şimdilik yarı hakem, yarı oyuncu. Kararsız. Belki futbolu yakında bırakır. Video oyunlarında eşsiz.

Güneşli günlerde futbolcuları yemek masasına oturtmak mümkün değil.

Yağmurlu günlerde, yağmur bitişlerinde, salyangoz aramak yarışı düzenleniyor: Yarış beş veya on dakika sürüyor, programa, günlük plana göre daha sonra neyin yapılacağına bağlı olarak. Kural basit: Bitişte “Yeminli Noter” huzurunda, bulundukları yere kadar gidilerek, “bulunan” salyangozlar tesbit ediliyor ve yapılan sayımda birinci olana bir bardak portakal suyu sunuluyor. Kimi kez salyangoz ilk görüldüğü yeri terketmiş olabiliyor, o zaman “Salyannngoz! Salyangozzz” diye seslenerek yakın çevrede aranıyor, kimi kez bulunuyor, kimi kez bulunamıyor,  çünkü salyangoz malganoz ama yine de çok çok çok uzaklara gidenler oluyor... hele bir randevusu varsa.

Geçmiş zamanlardan kilerde ve mutfakta kalanlar ve Paris’ten getirilenler bitmeye yüz tutunca, Nine ordinin (bilgisarayın) başında birkaç saat geçirip elindeki listeye göre değişik süpermarketin sitesinde “dolaşarak” siparişleri veriyordu, paketler ertesi gün veya kimi zaman birkaç gün sonra hatta bir hafta sonra eve kadar getiriliyordu. Ama o da  ne? Zaman geçtikçe (şaka maka “evde kal” programında üçüncü haftayı geride bıraktık bile) paketlerde siparişlerin bir bölümünü bulamıyoruz, “rupture de stock”: Stoklar erimiş demek. Bir, iki, üç dedi biz de yetti dedik: Korona morona dedelerden otomobil kullanmasını bilen ile Ana’nın yedi kilometre kadar ötedeki süpermarkete gidip alışverişi bizzat yapmasına karar verildi. Maskeli ve eldivenli. Bölgenin taze ürünlerini, peynir, balık ve benzeri yiyecekleri ve içecekleri Perşembe günü kasaba merkezinde yapılan haftalık “marché”den edinmeyi ise aynen sürdürüyoruz...

Dedelerin biri yemek işini üstlendi.Yemek yapmak işini. Kapalı kalınan günlerde en çok zaman ayrılan şey de bu: Yemek yapmak ve yemek yemek. Ekmeğimizi de bizzat biz yapmaya başladık. Ama 19 veya 20 Marttan itibaren süpermarket sitelerinin ve hatta sadece un pazarlayan şirketlerin sitelerinin hiçbirinde UN BULUNMAZ oldu. O zaman ekmek ve pastaları da fırından edinmek gerekti. Her gün ekmek satınalmak üzere kasabaya inmemek için birkaç günlük ekmek almak zorunlu oldu: Yedi kişiye beş günlük ekmek. Beş günlük plan gerek. 5 Nisandaki resmi rakamlara göre un tüketimi % 147 oranında artmış. İlk günlerde evlerde bir parça abartılan pasta ve ekmek üretimi belirleyici sanıyorum. Bir de elbette “Aman ne olur ne olmaz tedbiri elden bırakmayalım” diyenlerin stokçuluğu. Fırın sahipleri en başta. İlk günler bir veya iki kilo un satan fırıncılar bile yan çizince...

Dedelerden ikincisi üç çocuğa öğretmenlikle görevlendirildi. “Evde Kal” emri uyarınca ana-babalar çocuklarını “eğitmek” zorunda aynı zamanda. Babalar fiilen iş başında, Ana télétravail’da (uzaktan işte) olunca, iş Dede’ye kaldı. O da kolları sıvadı: Eve bitişik, hemen arkasındaki, platformda, yazın yemek için kullanılan büyük masa dersliğin merkezi konumuna çevirildi: Dört sandalye eklendi ve masada herkese yetecek kadar alan hazırlandı. Kalem kağıt serbest. Dersler “türlü çeşitli”: Fransızca, Okumak, Yazmak, Saymak, bol miktarda resim (üç çocuktan birine hemen “Küçük Picasso” lakabı takıldı), iki dirhem Mizah, üç çorba kaşığı “Tiyatro”, iki tatlı kaşığı “Bahçede Revaşata”, yeterli miktarda Biyoloji. Bu sonuncu uygulamalı. Uygulamalı işler pardon dersler arasında tırnak bakımı, el, ev ve bahçe temizliği, kuş dinlemek, doğayı seyreylemek, sincapların ve karacaların çıkış saatlerini ezberlemek ve çıkışlarından sonra onları uzaktan izlemek, odun toplamak, mutfakta Dede’ye patateste, havuçta yardım, yemek bitiminde çanak çömlek, çatal bıçak ve kaşığın, tabak mabağın toplanması ve daha bir dizi ve her biri diğerinden renkli seçmeli dersler var...

Çocuklarla birlikte, karşılıklı arzular, istekler dile getirildikten sonra oluşturulan birinci aylık programımızın sonuna yaklaşıyoruz. Yeni bir aylık programı yine konuşarak, bilgi alış-verişi yaparak, hep birlikte, hazırlamaya başlamak üzereyiz. Önerileriniz olursa lütfen iletin, çekinmeyin ne olur, dikkate alacağımızdan emin olabilirsiniz. Sıcaklar bastırmadan ders yılımızı bitirmek ve karneleri dağıtmak da lazım. Bizim Okul’da notları çocuklar veriyor: Öğretmen(lerin)e. İyi hoş ta bunca özerk ve gerçekten demokratik okula uzun boylu yaşamak olanağı tanınacak mı? Çocuklara sormuyoruz böylesi zor soruları. Henüz erken çünkü. Yoksa erken bile olsa sormalı mı? Ne dersiniz?

NOT: 16 Mart 2020’de Cumhurbaşkanı’nın saat 20’deki televizyon söylevinde “evde kal” emrinin 17 Mart Salı saat onikiden itibaren yürürlüğe gireceğini açıklamasından sonra bir milyon iki yüz binden fazla kişi Paris’i ve çevresindeki illeri terketti. Köyevlerine, yazlık mekanlarına, ana-baba, nene-dede evlerine sığınmak üzere. Kimi hemen o gece yola çıktı. Kimi gece yarısından sonra, kimi saat ikide veya üçte veya biraz daha sonra, “trafik daha az yoğun olur” düşüncesiyle. O gece ve ertesi sabah açılışlarından başlayarak Paris ve çevre illerin garları aniden tıklım tıklım doldu. Böylesi bir “iç göç”, böylesi bir “exode”, Paris’in yakın tarihinde bir de Haziran 1940’da nazilerin başkente yaklaşmaları üzerine görülmüştü. Kıyamet günü sanırsınız.   

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

Saba Öymen { 09 Nisan 2020 02:08:06 }
Okuması çok keyifli bir yazı. Elinize sağlık sevgili Şehmus Güzel.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git