|
Allah’ın İkinci LûtfuKategori: Korona Günlüğü | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 23 Mart 2020 08:44:07 veya kolonya, maske, dua ve sabır.... Bu günlerde hani lokantada garson “karnıyarık, imambayıldı, hünkârbeğendi, patlıcan kızartma, patlıcan salatası, patlıcan kebabı” diye yemekleri sayınca adamın “bana patlıcansız bir yemek ver” dediği gibi, Corona’sız bir yazı okumak, televizyon programı seyretmek bugünlerde neredeyse olanaksız. Komplo teorileri gırla gidiyor. ABD’nin Çin’i batırmak için bu virüsü icat ettiğinden tutun, biz morukları öldürüp bütçeden emekli maaşlarının yükünü kaldırmak istemelere, İlluminati’nin yeni dünya düzeni için bunu kullandığına kadar…
Hele hele dünyanın önemli iki ülkesinde, ABD’de Bernie Sanders, İngiltere’de Jeremy Corbyn gibi morukların kurulu soygun düzenini sarsmaya başladığı bir dönemde… Tabii paranoyak olman seni takip etmedikleri anlamına gelmez. Bu teorilerin biri ya da hepsi doğru olabilir, bilemem. Ama bu hınzır virüs, çeşitli ülke yönetimlerinin kafa yapısını ortaya açık saçık serdi. Bunlar Çin’in “emirleri dinlemeyeni vururum”undan Trump’ın “bahara bişicikler kalmaz”ına, Trump’ın mürekkep yalamış versiyonu Boris’in (Boris diye İngiliz ismi mi olur allahaşkına?), Müslüman ülkelerin “Allah kerim”ine, “öldürmeyen Allah öldürmez”ine, İtalyanların “at bir arya, virüs kaçsın”ına kadar… Bu arada herkes tuvalet kağıdının ve makarnanın yaşamımızdaki vaz geçilemez yerini uzun kuyruklar ve tepeleme alışveriş arabaları ile hatırladı. Ben Kıbrıs’tayım, hem de Kıbrıs’ın en ücra köşelerinden birindeyim ama hem buradaki haberleri hem de Türkiye televizyonlarını seyrediyorum (hayır, izlemiyorum, dizi mi bu, ben Sherlock Holmes muyum ki iz süreyim?). Türk’ün aklı ya kaçarken ya…” denir ya, durum biraz böyle. Türkiye’de virüs korkusu başlayınca velinimetimiz, halife-i ruy-i zemin, haşmetpenah Reyiz hazretleri birkaç gün tefekküre çekildi. Artık ilham mı vahiy mi bekliyordu, bilemiyoruz ama sonunda alınacak önlemleri açıkladı. Sokağa çıkmamanın tavsiye edildiği bu dönemde uçak fiyatlarını ucuzlatıp, yüzde 20 yerine yüzde 10 peşinle daire satın alınabileceği gibi hayatî tedbirler… Yaşlılara bedava kolonya ve maske, tüm halka da dua ve sabır, hem de maliyetine… Camileri kapatan bir iktidar olacak değil ya, camilerde cemaat halinde değil, ferdî olarak namaz kılınmasını önerdi. Cehaletimi hoş görün, bin kişi ferdî olarak bir camide namaz kılınca bu, cemaat olmuyor mu? Ha, bir de on binlerce kişinin umreden dönüp saatli bomba gibi toplum içine salıverilmesi var. Kâbe kapatıldı. Şeytanlık etmeyin, taşlanan şeytan oradan çıkıp müminleri hasta etmesin diye kapatıldı elbette. Umreye veya camiye giden müminde virüs mü olurmuş, bir bacımız onları “meleklerin yıkadığı”nı buyurmuş. Benim dinî bilgim kısıtlı, ondan iyi mi bileceğim? Evet, Reyiz bomba gibi tedbirler paketini açıkladıktan sonra Damat Bey Türkiye’nin önümüzdeki yıl virüs mirüs dinlemeyip yüzde 5 büyüyeceği müjdesini verdi. Umarım yüzde 14 küçülme öngören gafil Amerikalılar harika çocuğumuzdan bunun formülünü (ehven fiyata) satın alırlar. Ben Reyiz’in ve açık sözlülüğünün oldum olası hayranıyım. Başka hangi lider “Istanbul’a üçüncü köprü cinayettir”, “bir gün zengin olursam bilin ki haram yemişimdir”, seçim sonuçları kesinleşmeden “atı alan Üsküdar’ı geçti” deme cesaretini bulur kendisinde? Salya sümük hocaefendinin 15 Temmuz kalkışmasından sonra (bırakın “arkasında zaten o vardı”, “haberi vardı da önlemedi” fitnelerini) “bu Allah’ın bir lütfudur” demedi mi? Bu sayede kirasını Bank Asya’ya yatıran kiracıdan, darbecinin seyahat acentesinden tatil ayırtan, darbecinin amcasının oğluna çay veren çaycıya kadar bütün münafıklar derdest edilmedi mi? Açık sözlülük bu kadar olur işte! Bu kez onu demedi ama onun yerine ben söyleyeyim: “Bu, Allah’ın ikinci lütfudur”. Neden mi? Anlatayım ama önce 2013 yılı Haziran’ına dönelim bir. Gezi Parkı’na. Çevre duyarlılığı ile başlayıp, kişisel özgürlüklere, bireysel seçimlere, yaşam tarzına müdahalelere tepki olarak gelişen ve giderek bütün bunların bir sistem sorunu olduğu bilincine evrilen bir hareketti bu. Bir ateistin yağmurda namaz kılan bir Müslümana şemsiye açması görüntüsüyle simgelenen Gezi çok farklı kesimlerden insanları bir araya getirdi ve bunun olabileceğini gören muktedirlerin korkulu rüyası oldu. Çünkü “el pueblo unido jamas sera vencido”(1) , yâni “örgütlü halkı hiçbir kuvvet yenemez”. Gezi’nin daha sonra Haziran Hareketi adıyla örgütlü bir harekete dönüşme girişiminin pek başarılı olduğu söylenemez ama 2013 Haziranını muktedirler hâlâ bir kâbus gibi hatırlamaktadırlar. Osman Kavala zengin bir sosyalist olduğu söylenen bir iş adamı. Çeşitli suçlamalarla içeri tıkıldı. Casusluk, 15 Temmuz kalkışmasını desteklemek gibi saçma sapan suçlamaların yanı sıra bir de Gezi hareketinin finansörü olduğu, yâni parasıyla desteklediği suçlaması var. Gerçekten bunu yaptı mı bilmiyorum ama bu neden bir suç olsun ki? Amaç Osman Kavala üzerinde Gezi’yi kriminalize etmek, yâni suç olarak göstermek. Derken, Corona’nın küçük yeğeni Covid-19 imdada yetişti. Bırakın Gezi’deki gibi binlerce farklı insanın bir araya gelmesini, hepimiz can korkusuyla evlere kapandık. Toplum atomlara ayrıldı. “El pueblo unido” nasıl olacak? Biliyoruz ki ancak atomlar molekülleri oluşturursa bu moleküllerden bir şeyler inşa edilebilir. Şimdi herkesin can derdine düştüğü bir korku ortamı tam da totaliter bir rejimin arayıp ta bulamadığı, kanunlar ve kararnamelerle bunu yapmaya çalışsa da toplumu sindirmek için bunun yeterli olmadığı bir zamanda “Allah’ın lütfu” değil de nedir? Üstüne bir de sokağa çıkma yasağını koydun mu tadından yenmez. Virüs tehlikesi var oldukça bu yasağı uzattıkça uzatırsın, gel keyfim gel! Ama biraz kafası çalışan ve bütçesi yağmalanmamış çoğu kapitalist ülke lideri yasaklar nedeniyle çalışamayan ve aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak olan kitlelerin herşeyi yapabileceğini görüp kesenin ağzını açtılar. Türkiye dua ve sabırla nereye kadar gider, bilemiyorum. Biraz kolonya vereyim mi abime? Kıbrıs’ta durum biraz farklı. Bir kere gördüğüm kadarıyla Kıbrıs halkı kibire itibar etmeyen ve bireysel özgürlüklerine düşkün ve demokratik haklarına sahip çıkan bir halk. Daha geçenlerde bozuk yollar onarılmadığı için araç vergisi vermeyeceğiz diye meydanlara döküldüler. Ayrıca, Mustafa Akıncı gibi halkın içinde ve halktan yana olduğunu her haliyle sergileyen bir lideri var. Bunu benimle aynı okulun aynı bölümünden mezun olduğu için söylemiyorum. Gördüklerim bunlar. Gerçi burada da mantık dışı olaylar olmuyor değil. İki Alman turistin test sonuçları pozitif çıkınca kaldıkları otel, 750 turist ve tüm çalışanlarıyla karantinaya alındı.(2) Ama hep birlikte kalıyorlar, topluca yemek yiyorlar falan. Neyse, daha sonra yapılan testler sonucu pozitif sonuç veren 18 turist hastaneye kaldırıldı. Kuzeyle (bize göre KKTC, onlara göre işgal altındaki Kuzey Kıbrıs) güney (bize göre Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, onlara göre Kıbrıs Cumhuriyeti) arasındaki tüm geçişler kapatıldı. Artık iki tarafın Kıbrıs sorununu çözmek için bir araya gelme olanağı şimdilik te olsa felce uğradı ama aynı Gezi’deki gibi iki tarafta da farklılıklarına karşın barış ve bir arada karşılıklı saygıya dayalı bir çözüm isteyenlerin sayısı az değil. Umutluyum. Neyse, gidip makarnamı haşlayayım. Kendinize iyi bakın. Şu anda kendinizi tek bir atom gibi hissetseniz de büyük bir organizmanın bir parçası olduğunuzu unutmayın. (1) https://www.youtube.com/watch?v=XgnXAymPyGE
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|