Ölüm fermanı devletten çıkmışsa şair umursamaz, çünkü onun için “illegaldir astarı devletin”. Veya “yalnızlığımız çarpsın kamunun karayüzüne/bir çetedir çünkü devlet”. “düşer aşkımız leş sevici devletin başına”. Elbette bu satırları alıp siyasetbilminde devlet tanımı olarak okutmak ve sonra sınav sorusu yapmak ta mümkün.
Öğrencilerimiz ah ne olur biraz da şair olabilseler(di).
Ezberlemeden derslerimizi,
şiirlerimizi ezberlese(ydi)ler.
Ah bir de konuşabilse(ydi) kara tahtalar
ve çürütülen dirsekler lise sıralarında ve fakülte dersliklerinde.
Kopyalarımız zulalarından çıkıp sokaklarda bizimle birlikte gösteri ve yürüyüşlere katılabilse(ydi).
asıl bize kopya verebilse(ydi) ustalarımız İhtilal zamanlarında.
Ah öğrencilerimiz ve ustalarımız sıralarınız boş.
Sınıflar karışmış. Emekçiler parmak kaldırsın !
Kim lan burjuva bizim sınıfta !
“kafes çürürse nereye uçar kuş”
“taşımak zordur gölgeyi
yaşamak bir gövde gösterisidir”.
Tırnak içinde olanların tamamına yakını Bayram Balcı’dan. Livar’ından. (Livar, Kibele Yayınları, İstanbul, 2009, s. 14).
Ece Ayhan’a ayak uydurmaya çalışarak.
Şairlerimiz var
ne iyi ki.
Korona avucunu yalasın.
Ölüme değil gösteriye gidiyoruz.
Biz.
Sıklaştırın safları çocuklar.
Halayımız sırada,
“Şair Baba”yla :
“(...)
silkinip kalktı kabrinden,
ve elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını
yıktı Şahmeran’ın mağarasını.
Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
(...)”