|
|
Sık Rastlanan Aşı Karşıtı İddialar 1: Aşıların lüzum ve etkinliğiKategori: Araştırma | 0 Yorum | 16 Şubat 2020 06:02:26 Uzun zamandır okurlarımızdan gelen talepler doğrultusunda herkese rehber olabilecek nitelikte yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Toplam üç bölüm olacak bu yazı dizisinde, aşı karşıtlarının sıklıkla öne sürdüğü iddiaları tek tek ele alacak ve kaynakları ile inceleyeceğiz. İlk bölümde konumuz aşıların lüzum ve etkinliğine ilişkin iddialar.
Aşılar, son 300 yıl içinde yapılmış ve hepimizin yaşam kalitesini yükseltmiş, çocuk ölüm oranlarını tüm dünyada azaltarak ortalama yaşam beklentisini artırmış en önemli tıbbi buluşlardan biri. Çok değil, bundan iki nesil geriye gidip anneannelerimize anılarını sorduğumuzda o dönemlerde yaşamış hemen her annenin ya kendi çocuğu ya da ailesinden birini bugün aşı ile önleyebildiğimiz bulaşıcı hastalıklardan biri nedeniyle kaybettiğini öğreniyoruz. Sapasağlam çocukların cocuk felcine yakalanıp ömür boyu sakat kaldığı, ateşlenip ölen küçük bebeklerin erken yaşta toprağa verildiği geçmiş o kadar da uzak değil. Ancak, son yıllarda aşıların bu denli başarılı olmasının bir de beklenmedik etkisini gözlemliyoruz. Artarda güvenliği kanıtlanan ve aşılama programlarına dahil edilen çocukluk çağı aşıları sayesinde eskiden etrafımızı saran hastalıkları bugün neredeyse unuttuk, bu hastalıkların ciddi komplikasyonlarını görmedikçe de hafife alır hale geldik.1 Bu unutkanlık, sadece Türkiye’yi değil, tüm dünyayı da içine alan anti-entelektüelizm akımı ve yaygınlaşan komplo teorilerine inanma meyli ile birleşince uzun vadede sonuçları ölümcül olacak aşı karşıtlığı hareketine neden oluyor. Medyatik olmak için sansasyonel söylemlerle TV ekranı ve gazetelerde boy gösteren korku tüccarlarının sayısının artması ile daha önce aşı karşıtı olmadığı halde kafalarına asılsız soru işareti sokulan anne baba sayısı gün geçtikçe artıyor. İnternet ortamındaki kalitesiz ve yalan yanlış bilgilere maruz kalan bu kafası karışık anne babalar komplo teorisi yayan bu sitelerdeki eksik, hatalı hatta bazen düpedüz yalan bilgilerle aşılara düşman oluyorlar ve çocuklarını, hatta toplum sağlığını bilmeden riske atıyorlar. Hepimiz her gün gitgide artan sayıda anne babanın çocuklarını aşılatmaya çekindiğini görüyoruz. Aşı karşıtlığı hareketi, Türkiye’de birkaç farklı koldan ilerliyor. Bunların ilki çok eskiden beri özellikle kırsal kesimde yaygın olan batı kaynaklı tıp ve tıbbi girişimlere şüpheyle bakmaktan kaynaklanan inançlar. Aşı karşıtlığının daha yeni bir biçimi ise, Avrupa ve ABD’de yükselen aşı karşıtı hareketin ithal edilmesi sonucunda yakın zamanda ortaya çıktı.2 Bu ithal kaynaklardan gelen iddialar, doğallığa yönelme odaklı anne grupları tarafından birebir kopyalanarak hızla yayılmakta. TV ve gazetelere asılsız bilgilerle sorumsuz demeçler veren medyatik doktorlar bu iki grup arasında köprü kuruyorlar, bu şekilde komplo teorileri iyice dallanıp budaklanıyor. Temel olarak baktığımız zaman, aşı karşıtı argümanların birkaç ana grupta toplandığını görebiliriz. Bu yazı dizimizde bu gruplara giren sık karşılaştığımız iddiaları kanıtları ile birlikte irdeleyeceğiz. 1. Aşıların lüzum ve etkinliğini sorgulayan iddialar 1. Aşıların lüzum ve etkinliğini sorgulayan iddialar Aşı karşıtlarının öne sürdüğü iddiaların başında, bulaşıcı çocuk hastalıklarının aslında medya ve tıp otoritelerinin iddia ettiği kadar kötü ve tehlikeli olmadığı, çoğu çocuğun bu hastalıkları geçirdiği ve bir sorun yaşamadığı geliyor. Gene bununla ilintili olarak aşıların aslında bu hastalıklara karşı koruma sağlamadığı iddiası da sıklıkla karşımıza çıkıyor. Bunlarla kısmen bağlantılı bir diğer iddia da net aşı karşıtı gibi görünmese de mevcut aşılama takvimini sorgulayan ve çocukların çok erken zamanda çok fazla aşıya maruz kaldığı ve bunun hem gereksiz hem de çocuklara zararlı olduğu iddiası. Aşı karşıtları bulaşıcı hastalıkları normal çocukluk sürecinin bir parçası olarak görüyorlar. Onlara göre çocukların aşılanmasındansa bu hastalıkları geçirip yenmeleri daha ‘doğal’. Bu inanç çerçevesinde ‘suçiçeği’, ‘kızamık’ vs. partileri düzenliyor, hasta çocuklar izole etmek yerine bilerek ve isteyerek sağlıklı çocuklarla bir araya getiriyorlar. Bulaşıcı hastalıkların tehlikesiz olduğu sanrısı bizi yanıltan zayıf hafızamızın bir ürünü. Bu hastalıkların ciddi ve ölümcül komplikasyonlarını görmüyor olmamızı başarılı aşı kampanyalarına borçluyuz.3 Bugün, kızamık geçiren çocukların %20’sinde kızamık komplikasyonları hastaneye yatmayı gerektirecek kadar ciddi seyredebiliyor. Hastaların %6’sında zatürre, her 1500 çocuktan 1’inde ise ansefalit (akut beyin enfeksiyonu) gelişiyor. Kızamık ölüm oranı hala 1000 kişide bir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kızamık aşısın yapılmadığında yılda 2,7 Milyon çocuğun kızamık komplikasyonları nedeniyle öleceğini öngörüyor. 4 Kabakulak, aşılama programlarına dahil olmadan önce yılda yarım milyon çocuğun ölümüne neden olurken bu sayı bugün 80 bin civarında.5 Aşı karşıtlarının en sık kullandığı bu iddianın aslı sadece birkaç dakikalık bir Google araması ile çürütülebiliyor olmasına rağmen kafası karışmış ebeveynlerden en sık duyduğumuz endişelerden biri. Bunun nedenlerinin en başında aşı karşıtı yayın yapan web sitelerinin kullandığı dilin tıbbi makalelere göre daha yalın olması, daha çok okuyucu çekmesi ve Google aramalarında daha üstlere çıkması yatıyor. Bu nedenle doğru bilginin yalın bir dille, anlaşılır şekilde anlatıldığı kaynaklar yaratmak önemli. Ekteki tabloda, muhtelif hastalıklar için aşı öncesi yıllık morbidite rakamları (hastalığa tutulan kişi sayısı) ve aşılama sonrası ortama yıllık vaka sayıları karşılaştırılmalı olarak gösterilmiş durumda.6 Muhtelif hastalıklar için aşı öncesi yıllık morbidite (hastalığa tutulan kişi) sayısı ve aşılama sonrası ortama yıllık vaka sayıları Kimi aşı karşıtı sitelerde bu rakamların düşmesinde aşılardan çok iyileşen ve gelişen tıbbi bakım, antibiyotiklerin keşfi, hijyen kavramının gelişmesi ve düzelen sosyoekonomik statü gibi gerekçeler gösteriliyor. Bunların toplum sağlığı için çok önemli gelişmeler olduğu yadsınamaz ancak çoğu, hastalığın görülme sıklığını azaltmaktan ziyade hastalanan kişilerin daha çabuk iyileşmesini sağlayacak, ya da ilave komplikasyonları engelleyecek değişiklikler. Buna karşılık aşıların uygulamaya alındığı yılları takiben bu hastalıkların görülme sıklığında çok ciddi azalmalar gözlemliyoruz.7 Benzer şekilde aşılama oranları düştüğünde de neredeyse ortadan kalkmış olan bulaşıcı hastalıklar acımasız bir şekilde geri geliyorlar. Tycho projesine ait bu grafikte, 1930’dan beri ABD eyaletlerinde görülen kızamık vaka sayıları, ve bu rakamların rutin kızamık aşısını takiben nasıl değiştiği net olarak görülüyor. Örneğin, özellikle küçük bebeklerde ölümcül seyredebilen boğmaca hastalığına yönelik aşı 1940’larda geliştirildi. Bu tarihten önce ABD’de her yıl ortalama 200 bin boğmaca vakası görülüyor, bunların 9 bin kadarı ölümle sonuçlanıyordu. Aşının rutin uygulanmaya başlamasının ardından bu sayı 200 binden yılda 2 bin hasta seviyesine çekilmişti. Ne yazık ki son yıllarda artan aşı karşıtlığı sayesinde bu rakam on kat artarak yılda 20 bin vakaya ulaştı. 2010 yılında, aşı karşıtı hareketin yaygın olduğu ABD California eyaletinde son 70 yılın en büyük boğmaca salgını oldu. 9.143 kişi boğmacaya yakalandı, bu vakalardan çoğu bebek olan 10 tanesi ölümle sonuçlandı.8 ABD’de görülen boğmaca vakalarının aşının rutin uygulamaya başlamasıyla ne kadar çarpıcı bir şekilde azaldığı ortada. Benzer şekilde, aşı karşıtı hareketin popülerliği ile vaka sayılarında artış olduğunu da çok net görebiliyoruz. “Çocuk benim çocuğum değil mi, ister aşılatır ister aşılatmam.” Aşılanmak başta bireysel bir karar gibi görülse de toplum bağışıklığına olan etkileri nedeniyle hepimizi etkiliyor. Bir toplumda herhangi bir salgının önünü kesmek için toplum bağışıklık eşiğine ulaşmak gerekiyor. Ancak bu şekilde herhangi bir salgının kişiden kişiye atlayarak aşılanması mümkün olmayan kişilerin hastalanmalarını önleyebiliriz. Başlıca bulaşıcı hastalıklar için toplum bağışıklık eşiği. Tablodaki Ro değeri, her bir hastalanan kişinin, kaç kişiyi hasta edebildiğini (hastalık etkeninin bulaşıcılığını) gösteriyor. Örneğin her bir difteri hastası, 7 kişiyi daha hasta ediyorken, boğmaca için bu sayı 17 kişi. Toplum bağışıklık eşiği ise, bu hastalıkların yayılmasına mani olmak için toplumun ne kadarının aşılanması gerektiği. Toplum bağışıklığı konusu bir kenara, anne baba olmak insanın çocuğuna her istediğini yapacağı, yapabileceği anlamına gelmiyor. Her anne baba çocuğuna bakmak, korumak, gözetmek, onu bedensel ve ruhsal olarak hırpalamamak ve sağlığını gözetmekle yasal olarak da yükümlü ve bunları yerine getirmediğinde çocuk istismarı yapmış kabul ediliyor. Benzer şekilde hem çocuklarının hem de toplumun önlenebilir bulaşıcı hastalıklardan korunmasını sağlamak da ebeveynliğin temel görevlerinden biri. **Bu makale, ilk olarak Toplum ve Hekim dergisinde (Cilt 33, Sayı 3, Mayıs-Haziran 2018, sayfa 195-206) yayınlanmıştır. Kaynakça: 1. McNeil DJ. Measles Deaths Fall to a Record Low Worldwide – The New York Times. New York Times. https://www.nytimes.com/2017/12/26/health/measles-deaths-vaccination.html?_r=1. Published 2017. Accessed January 9, 2018.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|