|
|
Antik Çağlarda Kendi Memleketlerine Karşı Savaşan Paralı AskerlerKategori: Özel Dosyalar | 0 Yorum | 09 Ekim 2019 02:21:37 Antik zamanlarda paralı askerlik, sanılanın aksine çok popülerdi. Özellikle Antik Yunanlarda bu olgu çok yaygındı. Birçok Yunan, polis şehirlerinde ve sefere giden ordularda paralı asker olarak görev yapmıştır. Bu askerler kendi memleketlerinden ziyade komşu devletlerin, hatta kendilerine düşman devletlerin ordularında hizmet etmişlerdir. Arkaik dönemden itibaren Babil, Mısır ve Pers krallarının hizmetlerinde bulunmuşlardır. Askerlerin eğitimli olanları ise yükselerek, Pers ve Mısır kralların kişisel korumaları, hatta bölgenin valisi veya satrabı olmuşlardır.
Yunanların savaşçı özellikleri ve ağır piyadeler olan hopliteslerin kullandığı falanks düzeninin savaşlardaki güçlü etkisi, birçok yabancı kavmi bu paralı askerlerden yararlanmaya itmiştir. Bu askeri olguya ek olarak, polis şehirlerindeki ekonomik ve sosyolojik sıkıntılar, paralı askerliğin zamanla tüm sosyal katmanlara yayılmasına ve her kesimin başvurabileceği bir ekmek kapısı olmasına neden olmuştur. Kaynaklarda Paralı Askerler Ksenophon, Aeneas Tacticus ve Herodotos gibi sonraki dönemin filozofları, askeri taktisyenleri ve tarihçileri, eserlerinin birçok yerinde paralı askerlere değinmişlerdir. Paralı askerlerle ilgili arkeolojik kanıtlardan ilki ise M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarılarına tarihlenir. Babil’deki büyük sarayda bulunan tayın metinlerinde, Batı Anadolu’dan (Lidya, İyonya, Karya) gelen insanlardan söz edilmesi, kralın Babil’deki ordu için imparatorluk dışındaki farklı etnik gruplardan asker topladığını ve bu dönemde dahi Yunan paralı askerlerin Akdeniz dünyasında önem arz ettiğini gösterir (Kuhrt, 1995/2010: 303). Filistin, Yahuda’da yapılan kazı çalışmalarıyla gün ışığına çıkarılan ve Babil buluntularıyla aynı döneme tarihlenen Yunan askerlerine ait yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemde bölge, Babil krallığı sınırları içinde bulunduğundan, bu kalıntıların Yunan paralı askerlere ait olan bir garnizon olduğu söylenebilir. Muhtemelen temel amaçları para kazanmak ve ailelerini geçindirmek olan bu askerler, şan ve şöhret kazanan Yunan komutanların deniz ötesindeki başarılarını tüccarlardan ve maceracılardan duyup, denizleri aşarak o komutanların birliğine katılırlardı. Bu askerler hakkındaki en güzel örnek, şair Alkaios’un M.Ö. 6. yüzyıl başına tarihlenen şiiridir: “Dünyanın bir ucundan geliyorsun sevgili Antimenides. Dört karışlık kerpiç evlerde oturan Babilliler için altın kabzalı kılıçla savaştın, 7 ayak boyunda dev bir savaşçıyı öldürüp hepsini beladan kurtarmakla büyük bir iş yaptın” (Kuhrt, 1995/2010: 303). Maceracılar ve Şan, Şöhret Arayıcıları Bahsedilen örneklerden anlaşıldığı gibi paralı askerlik her zaman yoksul Yunanların ekmek kapısı olmuştu. Yunan şehirleri arasında süregelen savaşlarla ve ekonomik buhranlarla sıkıntıya düşen fakir Yunanlar, hangi devlet ihtiyaç duymuşsa, o devletin ordusuna katılmışlar, yaşamlarının çoğunu bu şekilde sürdürmüşlerdir (Diakov ve Kovalev, 1972/2010: 311). Buna en güzel örnek Mısır krallığının dar gelirli Yunanları orduya katmasıdır. Yunanistan’ın Arkaik Dönemi’ne denk gelen 26. Hanedanlığın Mısır kralları (M.Ö. 664-525) orduda reforma giderek, yeni yerli birliklerin yanında birçok yabancı birlik kurmuşlardır. Bu gelişme hakkındaki en güzel kaynak, M.Ö. 593’deki Kuşi Seferi’ne (Mısır’ın güneyi) çıkıldığı sırada Yunan bir paralı askerin, Ebu Simbel Tapınağı’ndan geçerken dev II.Ramses heykelinin bacağına duvar yazısı kazımasıdır: “Bu yazı, Kral Psammetikos Elephantine’e geldiği zaman, Psammetikhos ile birlikte deniz yolculuğu yapan Theokles’in oğlu tarafından yazılmıştır; ırmak izin verdiğince Kerkis’i aşmışlardır. Yabancı dilde konuşanlara (yani yabancı orduların askerleri) Potasimto, Mısırlılara Amasis komuta ediyordu.” (Kuhrt, 1995/2010: 344). Yabancı ordularda görev yapan bu askerlerin zaman zaman bağlılıklarının sorgulandığı da oluyordu. Temel amaçların para kazanmak ve ganimet toplayarak şan ve şöhret elde etmek olduğu bu birliklerde, düşman tarafına geçme durumlarına da rastlanıyordu. Buna en güzel örnek, Mısır kralı Apries’in (M.Ö. 589-570) döneminde komutan olan Mısırlı Nesuhor’un Asvan Stelinde anlatılır: (kendi adını belirtip duasını ettikten ve tanrılar için yaptığı iyi işlerden, vb. bahsettikten sonra söyle der: “Çünkü sen(tanrı) beni talihsiz bir kaçıştan, kalplerinde kötülük olan ve kalplerine Şas-heret’e (Güney Nübye) gitme arzusu olan paralı askerlerden, Libyalılardan, Yunanlardan, Asyalılardan ve yabancılardan kurtardın. Majesteleri onların yaptıkları kötülükten korktu. Telkinle onların kalplerini tekrar kazandım, Nübye’ye gitmelerine izin vermedim, onları saraya majestelerinin huzuruna getirdim; majesteleri cezalarını verdi.” (Kuhrt, 1995/2010: 344). Tasvir edilen bu olay, Herodotos’un “Tarih” adlı kitabında değişik bir sonuçla anlatılmıştır: “Bakınız, niçin bu iki yüz kırk bin Mısırlı savaşçı kaçmış ve gelip Ethiopialıların yanına yerleşmiş. Kral Psammetikos zamanında, Elephantine kentinde Ethiopialılara karşı, Pelusion yakınındaki Daphne’de Araplara ve Asurlulara karşı ve Marea’da Libya’ya karşı garnizonlar kurulmuş. Bugün de Persler aynı yerlerde kendi garnizonlarını tutmaktadırlar. Psammetikos zamanındaki gibi Elephantine’de ve Daphne’de garnizonları vardır. Evet, Askerler üç yıl boyunca nöbet beklemişler, kimse gelip nöbeti değiştirmemiş. Aralarında danışmışlar ve oybirliğiyle karar vererek, Psammetikos’u bırakıp Ethiopia’nın yolunu tutmuşlar. Bunu haber alan Psammetikos peşlerine düşmüş; yetişmiş ve boşuna yalvarıp yakarmış, “Kendi öz yurtlarınızın tanrılarını, karılarınızı ve çocuklarınızı bırakıp gitmeyiniz,” demiş. O zaman bu savaşçılardan bir tanesi diyorlar, erkeklik aletini çıkarıp göstermiş ve “Bu bende olduktan sonra nerede olsa karı da bulurum, çocuk da yaparım,” demiş. Bunlar Ethiopia’ya vardıkları zaman ora kralının emrine girmişler; o da onları hoş tutmuş, kendisine karşı çıkmış olan bazı Ethiopialıların yabanlıklarını yumuşatmışlar, Mısırlıların göreneklerini tanıtmışlar.” (Herodotos, 1885/2011: 131,132). Perslerin, Yunan Paralı Askerleri Özellikle M.Ö. 5. yüzyılın ortalarından itibaren, İmparatorluğun ordularında dağlık ve yoksul bölgeler olan Yunanistan’daki Akha ve Arkadia’dan gelen paralı askerlerden daha fazla istihdam edilir olmuştur (Secunda ve Chew, 1992: 23). Ancak bu durumu, Pers İmparatorluğu’nun tüm bölgelerine mâl etmek yanlış olur. Çünkü ele geçen yazılı kaynakların çoğunun Yunan ve batılı yazarların elinden çıkmasının yanında, bu yazarların, imparatorluğun genelde batı bölümünü inceleyerek yorum yaptıkları anlaşılmaktadır. Fakat İmparatorluğun batı politikasında, hâkimiyetinin sağlanmasında Yunan paralı askerlerin büyük öneminin olduğu bir gerçektir. Ancak bu durum, M.Ö. 5.inci yüzyılın sonunda imparatorluk için büyük bir sorun yaratmıştır. Anadolu satrabı olan prens Kyros’un, M.Ö. 401 yılında abisi II. Artakserkses’e karşı ayaklanarak çıktığı seferinde, çeşitli şehirlerden toplanan on üç bin civarında Yunan paralı asker bulunmaktaydı. Bu paralı askerler arasında Yunanistan’ın Atina, Sparta ve Thebai gibi güçlü polislerinden (şehir devleti) gelen ünlü komutanlar, politik sürgünler ve her sınıftan yurttaşlar bulunmaktaydı (Ksenophon, 1998/2011). Ksenophon’un eserinde bahsettiği bu seferdeki meşhur Onbinler’in yarısından fazlası ise, geri kalmış ve yoksul memleketler olan dağlık Akha ve Arkadia bölgelerinden gelen paralı askerlerdi (Ksenophon, 1998/2011: 457). Perslerin imparatorluk ordularındaki komuta kademelerindekilerin çoğunun Pers ve Medlerden oluştuğu görülmekteydi. Fakat kabiliyetli Yunan komutanların Pers komuta kademesinde paralı asker olarak görev yaptıklarına da şahit olunmuştur. Büyük Kyros’dan sonra tahta geçen Kambis’in (M.Ö. 530-522) M.Ö. 525’deki Mısır seferi sırasında, firavun Amasis’in (M.Ö. 570-526) ordusunda görev yapan Halikarnaslı (Bodrum) Fenes, gemileriyle Mısır’dan kaçarak Gazze’de bulunan Kambis’in yanına sığınmış ve ordusunda komutan olarak görev yaparak, Kambis’in Mısır fethinde taktik yardımlarda bulunmuştur (Günaltay, 1948: 152). Yine Kambis’in ordusunda bulunan Argos’lu Nikostrates adlı bir subay, Delta bölgesindeki önemli bir mevkiinin fethedilmesinde önemli bir rol oynamıştır (Günaltay, 1948: 235). Kambis’ten sonra tahta geçen Darius (M.Ö. 522-486) döneminin önemli olaylarından M.Ö 490’daki Maraton Savaşı’nda, Perslere karşı büyük bir başarı kazanan Atina ordusunun başındaki deneyimli komutan Miltiades’i, Darius’un M.Ö. 513’deki İskit Seferi’nde, Pers ordusunun önemli bir subayı olarak görürüz (Holland, 2006: 187-190). Ünlü On Binler Yunan paralı askerler, özellikle M.Ö. 5. yüzyılın son yarısından itibaren Pers ordusunun ana güçlerinden birini oluşturmuşlardır. Pers yönetimi genelde bu askerlerin yiyecek ve bakımlarını karşılar, aylık olarak 1 altın dareike (darikos) ücret verirdi. Çoğu zaman bu askerler görevlerini layıkıyla yerine getirirler ve yönetim tarafından da ödüllendirilirlerdi. Yunanların ünlü ağır piyadeleri olan hopliteslerin savaş alanlarındaki yararları, onların bizzat Pers kralının yanında görev yapmalarını dahi sağlamıştır (Wieshöfer, 2003: 146,147). M.Ö. 401 yılında abisi II.Artakserkses’e karşı ayaklanan Kyros’un ordusuna katılan on üç bin Yunan paralı askerden biri olan tecrübeli komutan ve yazar Ksenophon’un verdiği bilgiye göre, Kyros’un bizzat şahsi korumaları 300 hoplitesten oluşuyordu (Ksenophon, 1998/2011: 237). Kyros’un bu seferine, Yunanistan’ın ve İyonya’nın (Batı Anadolu) her yerinden paralı askerler katılmıştır. Bunlardan on bir bini hoplites olmak üzere, hopliteslere atiklikleriyle destek sağlayan iki bin hafif piyade (peltastlar, Giritli okçular, Rodoslu sapancılar) ile birlikte on üç bin paralı asker katılmıştır (Ksenophon, 1998/2011: 27-33). Yunan paralı askerler savaş becerilerinden dolayı Pers yönetimi tarafından özellikle tercih edilmişler, imparatorluğun yıkılmasına kadar orduda görev almışlardır. Büyük İskender’in Perslere karşı ilk savaşı olan Granikos Savaşı’nda, Grek-Makedon ordusuna karşı en büyük direnci gösterenler, Pers askerleri değil, ağır zırhlarıyla ve güçleriyle öne çıkan Yunan paralı askerler olmuştur (Tekin, 2007: 104-106). Bu durum, Yunan paralı askerlerin çoğu zaman kendi kökenlerini hiçe sayarak, maaşlarını aldıkları sürece emirlerinde bulundukları ordunun komutanlarına her şartta itaat edebildiklerini göstermektedir. Doç. Dr. Eren Karakoç Kaynaklar
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|