|
|
Rumeli Türküleri Avustralya’daKategori: Söyleşi | 3 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 01 Eylül 2019 12:07:01 Melbourne’nun eski yerleşim bölgelerinden biri Windsor. Tarihi pubları, özgün mimarisini korumuş evlerden oluşan sevimli sokakları, küçük butiklerin dizili olduğu sevilen caddeleri ile işlek bir semt. Melbourne’nun kuruluşuna, Avustralya’nın bir ulus olarak dünya tarihine çıkışına tanıklık etmiş eski sokaklar, hükümet yapıları, parklar, okullarla çevrili. Geçmişin kalıcılığının bugünün seçimleri ile uyum içindeki birlikteliği huzur veriyor. Tren istasyonu ve tramvay yoluna bir kaç dakika yürüme uzaklığında ise Batı Trakya Türk Derneğinin kültür merkezi bulunuyor. Arzu Yuvarlak ve Roger Young ile orada buluşuyoruz.
Özellikle 1970li yıllarda Yunanistan’ın uyguladığı baskı politikalarından bezip Avustralya’ya göç etmiş Batı Trakya Türk toplumunun kurup, hizmete sunduğu bir kültür merkezi burası. Dinleti ve toplantı salonu, mesciti, büyük mutfağı, kafeteryası ile topluma hizmet veriyor. Aynı zamanda, en güzel 10 Kasım Atatürk’ün anma dinletilerinin de gururla ev sahipliğini yapıyor geleneklerine olduğu denli aydınlama değerlerine de bağlı olan Batı Trakya Türk Toplumu. Önümüzdeki günlerde, son derece heyecan verici bir dinletiye ev sahipliği yapacaklar yine. Bu dinleti hakkında konuşmak için Arzu ve Roger ile buluşuyorum. Soğuk ama ışıklı bir Melbourne sabahı. Arzu, her zamanki güler yüzlü zerafeti içinde. Roger’ın elinde kemanı, iki dirhem bir çekirdekliğini tamamlıyor. Böyle değerli ve güzel iki sanatçı ile söyleşi yapacak olmanın ayrıcalığını duyumsuyorum. Sevinçli bir heyecan içindeyim. Deniz: Biraz kendinden söz eder misin? Roger Young kimdir? Roger: Ben bir keman sanatçısıyım. Son 20 yıldır Melbourne Senfoni Orkestrası ile çalıyorum. Onun dışında da projeler yapıyorum. Bu Arzu’nun söz ettiği bir proje idi ve bir kaç aydır onunla çalışıyorum. Bu dinleti icin Batı yaylı ve üflemeli sazlar olan keman, viola, violonsel, klarnet icin bölümler hazırlıyorum. Ayrıca Türk sanatçıların seslendirecegi partisyon düzenlemelerini yapıyorum. Deniz: Caz ile de ilgileniyorsun. Hatta kendi Caz Grubun var. Seni bir çalışmaya çeken nedir? Roger: Caz hep ilgimi çekmistir. Keman çalıyordum bir müzikalde. Batı Yakası Hikayesi. Avustralya’yı turluyorduk. Anita’yı canlandıran şarkıcı Alinta Chidzey ve eşi Remco Keijzer ile tanıştım. Turdan dönünce bir şey yapalım dedik, yaylılardan oluşan bir dörtlü ile cazın yumuşaklığını birlleştirme fikri ortaya çıktı. Son bir kaç yıldır böyle bir orkestram var. Orkestramızın adı Hook Turn Orchestra. Geçen yıl bir CD çıkardık Bu arada başka gruplarla başka projeler üzerinde çalıştığım da oluyor. Deniz: Arzu sen de bize kendinden söz eder misin? Arzu: Türkiye’de yetişmiş bir müzik eğitimcisiyim. Klasik Türk müziği alanında eğitim aldım. TRT Ankara Radyosun’da beş yıl Türk Sanat Müziği Gençlik Korosunda şarkı söyledim. Avustralya’ya 2012 yılında geldim. İlk yıllarımda Melbourne Senfoni Orkestrasında gönüllü çalışmalarım oldu. Uluslararası Sanat Yönetimi dalında RMIT Üniversitesinde yüksek lisans öğrenimi gördükten sonra Melbourne Senfoni Orkestrası’nın toplumun farklı kesimlerine klaik müziği taşıma amacıyla uyguladığı Pizzicato Effect Eğitim proğramında yöneticilik yapmaya başladım. MSO’da Roger Young ile ve diğer uslararası düzeyde yeri olan Batı Klasik müzik sanatçılarıyla tanışıp çalışma olanağım oldu. Melbourne’da MSO dışında da müzik eğitimi alanında çalışmalarım var. Bütün bunlar Avustralya müzik kültürünü, sanat politikalarını, toplumun sanatsal gereksinim ve beklentilerini daha iyi anlamamı sağladı. Avustralya’da müzik eğitiminin sorunları nelerdir, bir arada yaşayan çok kültürlü toplumların sanat gereksinimleri ve karşılaştıkları sorunlar nelerdir, nasıl çözümler üretilebilir gibi konular uzerinde düşünüyorum.İşte bu düşüncelerle bugün projeler ve eğitim programları hazırlıyor ve uyguluyorum. Deniz: Bu dinletiden biraz sözeder misin? Arzu: Bu dinletinin ana yapısını Batı Trakya Türkleri’nin yöresel müzikleri oluşturuyor. Özellikle Türk Sanat ya da Halk Müziği ya da popüler müzik seçmelerinden değil ama hepsinden örnekler var. Dinletinin temel amacı, Osmanlı Türklerinin, Trakya bölgesine ilk geliş tarihi 1354 ile 1. Dünya Savaşı sonuna değin olan zaman dilimi içerisindeki özgün kültürel, tarihi ve coğrafi yaşam özelliklerini yansıtmak. Örneğin, halkın yaşamının tam içinden şarkılara giren konular var, aşk, özlem, göç, savaş, dönemin ideolojik uygulamalarının etkileri gibi. Avustralya’ya kadar taşıyıp getirdikleri bütün bu kültürel değerleri müzik yoluyla Avustralya toplumu ile paylaşacağız. Başka bir anlamı da Türk müziğini Batı müziği ile Batı Trakya Türk müziği ve kültürü üzerinden kaynaştıracak olması. Deniz: Neden Batı Trakya Türk müziğini seçtin Arzu? Arzu: Ülke değiştirenler iyi bilir, gittiğiniz ülkede uyum sounları yaşarsınız, yeni bir dili ve o toplumun kültürünü öğrenmek gerekir. İlk yıllar hep zordur. Benim de Avustralya’ya alışma sürecim zorlu oldu. Bu süreçte Batı Trakya Türk toplumunun büyük desteğini gördüm. Beni kendi çocukları gibi görüp, koşulsuz bağırlarına bastılar. Yüksek öğrenim masraflarımı karşılamak için iki dinleti düzenledim. Büyük destekleri oldu Şimdi ulaştığım noktada gerek Batı Trakya Türk toplumuna, gerekse Avustralya toplumuna karşı bir sorumluluk duyuyorum. Türk müziği ve Türk kültürünün doğru ve yetkin bir düzeyde tanıtılmasını arzuluyorum, bu konuda onlara bir borcum olduğunu düşünüyorum. Deniz: Bu düşüncen Batı Trakya Türk Cemiyetini de çok sevindirmiştir değil mi? Arzu: Evet. Derneğin Yönetim Kurulu ile uzun sohbetlerimiz oldu. Geçtiğimiz Mart ayında beni sanat direktörü olarak atadılar, yine büyük destekleri ile bu projeye başladım. Deniz: Roger nasıl girdi projeye? Arzu: Roger’ın mükemmel bir keman sanatçısı olduğu kadar, müziğin çesitli dallarında yaptığı çalışmalar ile çok güçlü bir alt yapısı da olduğunu dostluğumuzun ilk yıllarından beridir biliyordum. Ona bu projeden sözettim. Büyük bir ilgiyle karşıladı ve birlikte çalışmaya başladık. Deniz: Tam burada Roger’a sormak istiyorum. Seni bu dinletie çeken neydi? Roger: Arzu’nun burada yaptığı son dinleti çok güzeldi. Türk sanatçıları harikaydı. Arzu şarkıları çok güzel seslendirdi, çok etkileyici idi. Ama bir de dinleyicilerin dinletiye katılışı benim geldiğim dünyadan çok farklıydı. Türk dinleyicileri dinletiye gerçekten katılıyorlar ve harika bir atmosfer oluşuyor. Elbette batıda klasik müzik dinleyicisi farklı. Onlar sessizce dinler, el çırpma, tempo tutma olmaz. Çok farklı tarzlar yani. Bu arada benim için iki farklı müzik türünü bir araya getirmek, o köprüyü kurmak ilginç bir deneyim olacak. Yani tüm bunlar beni bu dinletiye çeken nedenler arasında. Şimdiden iki prova yaptık. Müziği ortaya çıkarmak, birlikte çalmak çok güzel. Deniz: Aranjman yapmanın teknik bir çalışma olması yanında duygusal sorumluluğu da var mı? Roger: Evet. İki farklı müzik türünü bir araya getirip nasıl birleştirebilirsin? İki kültürün arasında nasıl köprü kurabilirsin? Türk sanatçıları neler bekliyor, nelere gereksinim duyuyorlar, bunları da düşünmek gerekiyor. Elbette her sanatçıya bireysel olarak parlama olanağı verirken birlikte uyum içinde olmalarını da sağlamak, iyi bir müzik düzenleyicisi olmanın bir gereği. Deniz: Arzu, bu projedeki temel zorluklar neler? Arzu: Batı müziği ile bizim müziğimizi birleştirmenin teknik zorlukları var ama olanaksız değil. Bizim müziğimiz makamsal, Batı müziği ise tonal olduğu için her makamı Batı müziği teknikleri ile armonize etmek yani çok sesli yapmak olanaklı değil her zaman. Örneğin bizim müziğimiz daha çok melodik ve ritmik açıdan zengin iken Batı müziği matematiksel ve armonik açıdan derin. Bugün, çokca Rumeli türküleri olarak bilinen şarkıların makam dizilerine baktığımızda Segah, Hüzzam, Saba gibi Türk Sanat Müziğinin ağır makamları ile karşılaşırız. Ne yazık ki bu makamlar çok güzel omalarına karşın armonize etmek olası değildi. Kendi geleneksel müzik özelliklerimizi yitirmeden ama batı müziği ile de harmanlanabilecek şarkıları seçmemiz gerekiyordu. Çok dikkatli olmaya çalıştım müziğimizin güzelliğini ve zenginligini aktarabilecek, sözleriyle kültürel yaşam özelliklerimizi yansıtacak ama batı müziğinin tatlarını da duyumsamızı sağlayan düzenlemelerden bir seçki yapmak için. Roger bu anlamda harika bir iş çıkarıyor. İşinin ustası. Ne zaman bilgisayarda notalara baksam, coşku ve heyecan duyuyorum. Bunları bir an önce sahneye taşıyabilmek için sabırsızlık içindeyim. Bu dinletiyi muzik kariyerimin önemli dönüm noktalarından biri olarak da görüyorum. Deniz: En sevdiğin şarkı hangisi, Roger? Roger: Adını söyleyebileceğimi sanmıyorum hiç denemesem daha iyi. Arzu: Sen dene ben tamamlarım. Roger: O daha yavaş ve dengeli olan. Arzu: Biliyorum. Birkaç tane yavaş tempoda şarkımız var ama sanırım‘Ayletme beni’ Çünkü onu yalnızca yaylılar ve klarnet için hazırlamayı düşündün. -bu arada Roger melodiyi mırıldanıyor. Roger: Evet. Çok güzel melodileri, yalın armonisi var. Akıldan çıkmıyor. Deniz: Türk müziğini üç sözcük ile anlat dersem? Roger: Melodik. Enerjisi var. Tutkulu. Bunlar harika. Deniz: Klasik müziğe dönersek, en sevdiğin besteci kim? Roger: Oh… Pek çok ama Beethoven. Son zamanlarda Melbourne Senfoni Orkestrası için bir Beethoven derlemesi hazırlıyorum. Senfoniden yaylı dörtlüsüne indirmeye çalışıyorum. ‘Sevince Övgü’sünü aldım hazırlamak için, bilgisayarda yazıyorum. Tam bir huşu içindeyim. Biliyorsun klasik müzik bestecileri mükemmeller, onlar birer dahi. Deniz: Sahnede çalmak nasıl bir duygu? Dinleti salonunda olmak dinleyiciler için büyüleyici ama çalanlar için tamamen teknik bir iş mi yoksa her seferinde heyecan verici bir deneyim mi? Roger: Oh, biz de sahnede müzikten keyif alıyoruz. Bu öğleden sonra Berlioz’un Fantastik Senfonisini çalacağız. İnanılmaz bir müzik. Ama aynı zamanda çalarken düşünmemiz gereken çok şey var. Bütün o ayrıntıları ddikkatle dinleyip sonra mükemmel zamanlama ile doğru olarak çalmak ve bunları yaparken dinleyicilere vereceğimiz o özel şeyi bulmak gerekiyor. Sahnede olmak pek çok şeyin bir birleşimi benim için. Ben çok seviyorum. Deniz: Ya senin için Arzu? Arzu: Mükemmel ama bir o kadar da karışık duygulanımlara yol açıyor diyebilirim. Daha önce hem orkestrada keman çaldım, hem de akapella korolarda şarkı söyledim. Bir orkestrada çaldığınızda ya da çok sesli bir koroda şarkı söyledğinizde diğer sanatçıları dinlemek, tonunu belirlemek, şefi izlemek, doğru ve tam zamanında katılmak için son derece dikkatli davranırsınız. O nedenle çalar ya da söylerken dinleyici ile doğrudan ilişki içinde olamazsınız, ama yapıt bitince coşkuyu paylaşırsınız. Solist olunca durum daha farklı elbette. Solist dinleyici ile karşı karşıyadır, sahnede odak noktasıdır çünkü dinleyici artık onun doğrudan izleyicisidir de. Az önce söz ettiğim tüm durumların yanı sıra daha yüksek sorumlulukları vardır. Solist sahnede önder konumda olsa da orkestra ve koro ile uyum içinde olmalıdır. Ben solist olarak şarkı söylediğimde izleyicilere sesimle dokunduğumu duyumsuyorum, böylece onlarla aramda anlatılması olanaksız bir bağ kuruyorum. Bu bana büyük bir haz veriyor. Deniz: Dinletiye dönersek, açabilir misin biraz? Ne amaçlıyorsun? Arzu: Bu dinleti, Türk müzisyenlerini Avustralyalı müzisyenlerle bir araya getiriyor, Batı müziği ile Türk müziğini kaynaştırıyoruz. Müziğimiz ve kültürümüzü birbirimize tanıtmak, kaynaştırabilmek toplumlarımızın da farklılıklarını yitirmeden kaynaşabilmeleri için adım atmak demek. En büyük amacımız bu. Birbirini tanımak, bilmek, anlamak, farklılıklarımızdan haz duyarken, birbirimize uyum sağlayarak daha büyük daha zengin bir toplum olabilmek. Deniz: Bu çok güzel bir amaç. Nasıl bir dinleti olacak peki? Nasıl başaracaksınız bunu? Arzu: Birinci bölümde yalnızca Türk sanatıçları Türk müziğinin geleneksel sunumunda bulunacaklar. İkinci bölümde ise Roger’ın düzenlemeleri ile hazırlanmış yapıtlar, Türk müziğinin ritmik zenginligini sergileyecek. Bu bölümde Türk ve Avustralya’lı sanatçılar sahnede birlikte yer alacak. Ben de bu bölümde sahne alacağım. Bu projeye benim için çok önemli Batı Trakya Türkleri Derneği, ve benim de bir parcasi olmaktan gurur duyduğum topluma karşı bir gönül borcum da var. Büyük bir sorumluluk üstlendiğimin farkındayım. Ama çok mutluyum ve heyecanlıyım. Roger: Ben de tüm sanatçılarla birlikte olacağımız provayı dört gözle bekliyorum. Birlikte çalışmak, o seslerin bir araya gelişi inanılmaz olacak. Çok çok güzel olacak. Yaylılar çalarken sonra neyin sesinin girişi… Neyin sesine bayılıyorum. Beni çok başka etkiliyor. Arzu: Maneviyatı ve huzuru çağrıştırıyor. Roger: Oh evet. Ve en güzel melodileri çalıyor bir yandan. Melodinin yükselip inişi, nefesin icindeki titreşimler (vibrato) ve karar sesini vermesi muhteşem… Yaylılar, klarnet, ney, ud, kanun doğu ve batı ritimleri. Biz Batı müziğinde böyle aksak ritimler çalmıyoruz. Bunlar benim icin yeni ama çok sevdim. Harika bir deneyim olacak. Arzu: Evet, harika bir deneyim ve dönüm noktası olacak. Türk kültür değerlerimizin özünü yansıtan ve Avustralya toplumuna, bizim de kültür ve sanat anlamında kattığımız değerleri gösterecek olan bu projede yer alan tüm arkadaşlarıma şimdiden gönülden teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Elbette, Batı Trakya Türkleri Derneği yönetim kurulu üyelerine de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bizlere bu dinletiyi sahneye taşıyabillmemiz için olanak tanıdılar, destek verdiler. Çok değerli Sayın Nadir Celil, Bülent Öz ve Mustafa Mustafaoğlu bana güvenerek bu görevi verdiler. Yakın ilgi ve katkılarından dolayı ne kadar teşekkür etsem azdır. Deniz: Dinletiyi sabırsızlıkla bekliyoruz biz de. Her ikinize bu söyleşi için çok teşekkür ederim sevgili Arzu ve Roger. ***** Müziğin evrensel diliyle insanın öykülerini anlatmak; bireyler arasında gönül bağları, kültürler arasında köprü kurmak için olağanüstü bir olanak. Birbirini tanıyan, anlayan, seven bireyler barış içinde yaşayan zengin toplumlar oluştururlar. Avustralya’daki çok kültürlü topluma böyle katkılarda bulunan sanatçılarımızın olması ne büyük bir şans. Batı Trakya Türk Derneği ve, Arzu ile Roger’ın temsilciliğinde, bu projede yer alan tüm sanatçılarımız kutlanmayı hak ediyor. Unutmayın, 29 Eylül’de akşam üstü saat 4’de müziğe, sevgi, güzellik ve dostluğa gönül vermiş insanlarla az bulunur bir deneyim bizleri bekliyor. Melbourne bu belli olmaz, bazan soğuk, yağmurlu olur, bazan ışıl ışıl ve mavidir. Olsun. Hava o gün nasıl olursa olsun, sanatın ışığı ile aydınlanacağız. Orada, o anda buluşmak umuduyla… Tarih: 29 Eylül 2019, Saat: 16:00Adres: Western Thrace Turkish Association Concert Hall, 103-109 Union Street Windsor Ayrıntılı Bilgi için: Arzu Yuvarlak-Danaher (arzuyuvarlak@hotmail.com)
YorumlarCosti
{ 15 Şubat 2021 04:37:17 }
congratulations bir tanem
Özkan Apaydın
{ 05 Eylül 2019 04:43:08 }
Çok güzel bir proje ve konser organizasyonu, müziğin sanatsal gücünü, felsefesini anlayarak, toplumları onların kültürleriyle, öz melodik tınılarıyla bir araya getirip, kaynaştırmak büyük bir emek ve dünya üstü bir yaklaşım... Hele de bugün birçok yerde savaşlar yapılıyor oysaki dünyanın en çok kaynaşması, toplumların birbirini tanıyarak kendi zenginliklerini sanat yoluyla ortaya koymaları gerekir nitekim bu çalışma böyle bir kaynaşma ve barış ruhunu ortaya koyması bakımından da tüm dünyaya sunulmuş güzel bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Gönül ister ki, bu konserlere hepimiz katılalım, dinleyici veya başka bir görevle katkı sunalım, tüm dünyayı haberdar edelim. Başta Arzu ve Roger olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürler Canan TEMEL SAYIN
{ 04 Eylül 2019 22:21:41 }
Harikasın arzu
Diğer Sayfalar: 1. Başarilarinin devamini diliyorum. Gurur duydum seninle
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|