A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Edebiyat Notları, Kasım – Aralık 2018

Kategori Kategori: Günün içinden notlar | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Saba Öymen | 02 Nisan 2019 14:45:23

9 Kasım 1818 – Babalar ve Oğullar yazarı İvan Sergeyeviç Turgenyev doğdu. Turgenyev ile Dostoyevski’nin çalkantılı ilişkisi, Rus edebiyatının renkli gerçeği. İki büyük yazar birbirleriyle bol bol atışmışlar. Dostoyevski Almanya gezisi sırasında, o sıralar orada yaşıyor olan arkadaşını ziyarete gitmiş. Baden-Baden’de öğle yemeği yerlerken, Turgenyev’in Almanları sürekli olarak övüp, Rusları kötülemesine çok sinirlenince “Bir teleskop edinsen iyi olacak,” demiş öfkeyle.

“Neden?” diye sormuş Turgenyev.

“Rusya’yı bu kadar uzaktan ancak bir teleskopla görebilirsin.”

Biri Almanya sevgisiyle dolu, kendini neredeyse Alman gibi görüyor. Öteki yüreği Rusya için atan bir yurtsever.

Avustralyalı yazar Robert Dessaix, Turgenyev’in adımlarını izleyerek Rusya, Almanya ve Fransa’da dolaştıktan sonra bir anı/gezi kitabı yazdı. İnsanlığı Hamlet’ler ve Don Kişot’lar diye ikiye ayıran Turgenyev’i, düşünmeyi seven, kuşkucu ve alaycı Hamletler grubuna, Dostoyevski’yi ise inancına tutkuyla bağlı, bu uğurda hiçbir şeyi yapmaktan kaçınmayan Don Kişotlar grubuna katıyor Robert Dessaix.

Rus klasikleriyle Tolstoy’u ve Dostoyevski’yi okuyarak tanıştım. Savaş ve Barış, Suç ve Ceza evimizdeki kitaplıkta çoktan yer edinmişti. Kitapçı raflarında da gözüm klasikler arasında bu iki yazarın romanlarına giderdi hemen. Turgenyev’i il kez ne zaman okuduğumu anımsamıyorum. O da Rus edebiyatının büyük yazarlarından olmasına karşın, Dostoyevski ve Tolstoy’un gölgesinde kalmış sanki. Robert Dessaix, Turgenyev’in, nazik ve terbiyeli biri olmasına da bağlıyor bunu, Dostoyevski’nin öfkeli, abartılı, süslü yazı dilinin yanında Turgenyev’in zarif ve alçak gönüllü dilinin dikkatleri yeterince toplayamadığını yazıyor. Biri sağanak, diğeri hafif yağmur.

Yazarları yapıtlarından tanımak yetmiyor, yaşamlarını da bilmek istiyoruz nedense... Ya da neden olmasın, demeliyim. Günümüzde sanatçıların birer medya kişiliği haline geldiğinden yakınsak da (ve bu doğru da olsa), sevdiğimiz yazarları yakından tanımak istemememiz, onların birer “yıldız”a dönüştüğü anlamına gelmez. Yalnızca neler yazdıkları değil, kim oldukları, nasıl yaşadıkları da ilgilendiriyor bizi; hepsi bir bütünün parçaları çünkü. Turgenyev ile Dostoyevski’nin kavgasını okumak gülümsetmişti beni; yakından tanıdığım iki kişinin, iki dostumun çok da ciddiye alınmayacak anlaşmazlığına tanık olmak gibiydi… İçinde kötülük olmayan bir öfkeye tanık olmak gibi.

9 Kasım – Ayrıksı bir Edip: Demir Özlü.

Cemal Süreya, Demir Özlü için “Bütün dogmalara karşı çıktı.” diyor 99 Yüz, İzdüşümler’de. “Bunu yalnız sanatında ve düşüncesinde değil, özel hayatında, dostluk ilişkilerinde de, bir ara üstlendiği siyasal rolde de gerçekleştirmeye yöneldi.”

Geçenlerde Demir Özlü’nün Eve Dönüş adlı öyküsünü okudum yeniden. Bazı öyküler içinizde bir yere dokunur, birkaç cümle hep sizinle kalır:

“Babam -içinde gecenin yıldızları- küçük pencereyle, tabakların durduğu camlı dolabın arasındaki koltuğundan başını kaldırıp da bana “nerdeydin?” demeyecektir. Hiçbir şey olmamış gibi karşılayacaklardır beni.

(…) Ben dışardayım. Dışarısı soğuk ve karanlık. (…) Oysa onlar buradalar. Yemek odasındalar. Yemek odası sıcaktır, aydınlıktır. Yemek odasında duvarlar yağlı boyadır. (…) Babam gözlüklerinin üzerinden bakacak. Annemin gözlerine bir sevinç gizlenecektir.”

12 Kasım 1840 – Düşünen Adam heykeli ile ünlü heykeltıraş Francois Auguste Rodin doğdu.

Rodin adını duyunca, Düşünen Adam heykeli kadar Camille Claudel de aklıma gelir benim. Kadınların sanatçı olabileceğini düşünmek bile istemeyen bir toplumda sanatçılığını kabul ettirmeye çalışan bir kadın.

O yıllarda pek çok okul kız öğrencilere açık bile değil, Camille’se, Paris’teki bir sanat okuluna kabul edilen birkaç genç kızdan biri. Rodin’in atölyesinde çalışmaya başladıktan sonra, kendisinden yirmi dört yaş büyük bu ünlü adamın hem çalışma arkadaşı, hem esin kaynağı, hem sevgilisi, hem sırdaşı oluyor, fakat Rodin yirmi yıldır birlikte yaşadığı Rose Beuret’i terketmeye hazır değil. Sonrası bunalımlar, hastalıklar Camille için.

Rodin’le ilişkisinin, Camille Claudel’i hem yarattığı hem de yok ettiği söyleniyor.

27 Kasım 1958 – Nafıa Bakanı Tevfik İleri muhalefetin alışveriş kuyrukları eleştirisini insafsızlık olarak değerlendirip “Kuyruk bir malın mevcudiyetinin ve o malı alabilecek vatandaşların varlığının simgesidir.” dedi.

Yıllar önce İstanbul’da üniversite öğrencisiyken bir türlü gelmeyen otobüslerin duraklarında uzun, upuzun kuyruklar oluşurdu. Öfkelenmek yerine, ah, bu kuyruklar otobüsümüzün varlığının işareti deyip sevinmeliymişiz demek ki. Bir saat gecikmeyle bile olsa sonunda geliyorlardı ya!

4 Aralık 1975 – Siyaset bilimci Hannah Arendt öldü.

Düşünce nedir, tanımlayabilir miyiz? Her an bir şeyler düşünmek zorunda olduğundan yakınan günümüz insanının zihninde olup biten, düşünmek mi gerçekten?

Meditasyonda, bir “aydınlanma” haline varmak için zihnimizi susturmak istediğimizde, “düşünmek” eylemini daha yüce bir “oluş”a varmaya engel bir hal olarak görmüş oluyoruz. Belki de öyle! Hannah Arendt’e göre herhangi bir anda zihnimizde uçuşan bütün bu düşünceler, belli bir şeye tepki. Tasa, sıkıntı, düş kırıklığı halleri. Zihnin kendi kendine yaptığı gevezelik. Bunların gerçek bir düşünce süreciyle ilgisi yok, diyor Hannah Arendt, çok değil, az düşünüyoruz. Onun düşünmek ile kastettiği, beyni, tüm güçlerini toplayarak, bir şeyi anlamak, kavramak, çözümlemek için harekete geçirmek.

25 Aralık 1962 – Harper Lee’nin 1960’da yazdığı, Pulitzer ödüllü romanından uyarlanan Bülbülü Öldürmek filmi gösterime girdi.

Yaşamı boyunca yalnızca iki roman yazan, ilk romanı Tespih Ağacının Gölgesinde, ünlü romanı Bülbülü Öldürmek’ten elli beş yıl sonra, ölümündense yalnızca bir yıl önce yayımlanan Harper Lee.

2007’de, gözler önüne çıktığı çok seyrek zamanlardan biri olan bir ödül töreninde, konuşma yapmasını isteyenleri, “Sessiz kalmak saçmalamaktan iyidir.” diye yanıtladı.

26 Aralık – Edebiyat Matineleri: 1950’li yıllarda, İstanbul’da okul salonlarında, tiyatrolarda, halkevlerinde, yazarların öykü, şairlerin şiir okuduğu büyük ilgi gören toplantılar.

Ne güzel bir Türkiye varmış o yıllarda. Özdemir Asaf, Attila İlhan, Cemal Süreyya, Edip Cansever, Behçet Necatigil… Onları kendi seslerinden dinlemek, izlemek…

“Yahu, her gün sahneye çıkıp okuyoruz, Müzeyyen Semar’ı bile geçtik” diyen Behçet Necatigil bir de şiir yazmış edebiyat matineleri için:

Kaykılmış koltuğunda bir kız/ Çiğner çiklet/ Bir oğlan dalgada/ Geldiğine pişman uyuklar/ Bir başkası arkada/ Hiç bulabilir mi beyaz evi çok uzak Uçurduğunuz kuş?/ (…) Okudunuz/ Bittiğine memnun/ Anlamamış/ Bozuk paralar gibi düşer önümüze/ Alkış/ Gördünüz işte yerde/ Çürük domatesler gibi ezik/ Avuçlarda mıncıklanmış kalbiniz/ Büyürken leke ince ipekte/ Yeniden eğildiniz!

27 Aralık – Meşe: Memduh Şevket Esendal’ın kimi yazılarında kullandığı kendisiyle özdeşleşen mahlası.

M.Ş, M.Ş.E, Meşe, Mustafa Memduh, Mustafa Yalınkat, M.Oğulcuk, M.Ş. İstememoğlu. Türk edebiyatının en çok mahlas kullanan yazarlarından biri olmalı Memduh Şevket Esendal. Onunla bir söyleşi yapan Sunullah Arısoy, “M.Ş.E’nin Memduh Şevket Esendal olduğunu öğrenince çok şaşırdım.” diyor. “Biz Memduh Şevket Esendal adını başka alanlarda, politikada işittiğimiz, bildiğimiz için, böyle sessiz sedasız, iddiasız, adını sanını bile açıklamadan sanat alanında da önemli bir kişi olabileceğini nereden bilebilirdik…”

“Hikayelerinizdeki arınmış dil, ifade sadeliği ve akıcılığı, bugünün birçok yazarından ileride, o hikayeler tertemiz dilleriyle hala yaşayabiliyorlar, okunabiliyorlar, sevilebiliyorlar” sözlerine gülüyor Esendal. “Efendim,” diyor, “o benim marifetsizliğimden. Edebiyatı bilmediğimden. Bilsem öyle düpedüz yazar mıydım hiç? Marifetli insanlar öyle yapmazlar. Sözlerine, yazılarına marifetlerini sokarlar, hünerlerini gösterirler. Mesela bu derler, “müselles”e benziyordu. “Müselles”i bilmezseniz anlattığınız şeyi müsellese benzetebilir misiniz?”

Bu sözleriyle hangi marifetli yazarlarla dalgasını geçiyor Meşe?




 (*) Resimli Edebiyat Takvimi, İletişim Yayınları



Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap

Türkiye destekli Suriyeli savaşçılar Nijer'de ne yapıyor?
GÜNEŞE YOLCULUK
Cumhurbaşkanlığı seçimini reformcu Pezeşkiyan kazandı.
EKŞİ, "ERİK" TADINDA
BİR TUR DAHA

Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı
Tayland esrarı yeniden yasaklıyor.
İstanbul kirada Avrupa’nın lideri
Türkiye AB’nin 6 milyar Euro mülteci yardımını nasıl harcadı, AB Sayıştayı’nın eleştirileri neler?
Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK

Dünyanın ekolojik kaynakları haftaya tükeniyor.
Ormanlara yasal haklar verilebilir mi, tüzel kişiliği olan ormanlar var mı?
'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

Kırık Camlar Teorisi
Dünyanın en eski şarabı 2000 yıllık Roma mezarında bulundu
Otizmin arkasından Neandertaller çıktı.
Beynimiz uykuda geleceği tahmin etmeye çalışıyor.
Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.

Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor
Haberleri takip etmeyenlerin sayısı artıyor…
İstanbulluların %44'ü kıt kanaat geçiniyor

"RAHATI KAÇAN" ADAM
GÜZİN'LE
GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR

DEVENİN BOYNU
Çarpık Eğitim
Ziyafet
Kim Aptal, Kim Akıllı
SİVAS

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git