|
|
Tanrılar mı güçlü toplumlardan yoksa güçlü toplumlar mı tanrılardan çıkarKategori: Bilim | 0 Yorum | 28 Mart 2019 05:08:13 Kuramcılar uzun bir süredir atalarımızın güçlü ve öfkeli tanrılardan korktukları için büyük toplumlar ve kentler oluşturduklarını savlıyorlardı. Bu kurama göre, insanları ödüllendiren veya cezalandıran bir veya daha fazla tanrı olmasaydı, hiçbir gelişme olmayacak, insanlar hiçbir zaman birleşemeyecek, avcı-toplayıcılar olarak kalacaklardı. Fakat yeni ve tartışmalı bir araştırma bunun tam tersini söylüyor.
Erken insanlar işlevsel ve güçlü toplumlar inşa etmek için dine gerek duymamışlar. Din düşünürleri, tarihçiler ve sosyal kuramcılar, insanların 12 000 yıl önce, küçük ka-bilelerden yüzbinlerce insanın yaşadığı büyük kentlere geçişinin, ahlakçı tanrılara olan inançlarından kaynaklandığını, bu yüzden o büyük ve işlevsel toplumları oluşturduklarını savladılar uzunca bir süre. Ancak yeni bir araştırma bunun tam tersini söylüyor. Cezalandırıcı tanrılar ve inançlar, ancak sosyal uyum ve üretken işbirliği ile oluşan büyük toplumların ortaya çıkmasından sonra görülmüş. Cezaya dayalı inançlar, işlevsel, büyük toplumların ortaya çıkmasını sağlamamış ama büyük ve karmaşık toplumların sürdürülebilirliğine katkı sağlamış olabilir diyor bu araştırma. Nature'ta yayınlanan araştırmanın baş yazarı Oxford Üniversitesinden antropolog Harvey Whitehouse’a göre inanç toplumsal karmaşıklığın ana itici gücü değil. Seshat Whitehouse, Dr. Patrick Savage ile antropologlar, tarihçiler ve evrim biyologlarından oluşan yaklaşık elli kişilik bilim insanlarından oluşan bir araştırma takımı, son 10,000 yılda dünya genelinde yayılan 414 toplumun kayıtlarını inceledi. Bu çalışmada kullanılacak kayıtların tabanını oluşturmak için önce 2011'de bir araya geld-iler. Yarattıkları veri tabanına Seshat adını verdiler. Seshat, eski Mısır'ın bilgelik, bilgi ve yazı tanrıçasının adıydı. Savage’a göre bilgilerin çoğu farklı kitapların içinde, çeşitli kişilerin aklında dağınık olarak bulunuyordu, araştırıla-bilir bir bütünlük içinde bir arada değildi. İnsan tarihiyle ilgili büyük sorulara yanıt vere-bilmek için günümüzde gittikçe daha gelişen, büyük veri işleme tekniklerini, beşeri bilim-ler için geliştirilmiş bilişim teknolojilerini kullanabilecekleri bir biçimde verileri Seshat’da bir araya getirmeye çalıştılar. “İnsan toplumlarının evrimindeki nedensel etkenlerin” kanıtlanması, zaman içinde yal-nızca bir veya iki yalıtılmış an ve mekana bağlanarak neredeyse olanaksız olduğundan, Seshat araştırmacılara paha biçilemez bir olanak sundu. Gezegene yayılan toplumlardan yüzlerce kaydı analiz etmek, benzer oluşumları bulabilmek için, yalıtılmış kanıtlara odaklanmaktan çok, araştırmacılara kendi ana konularını incelemeleri için uygun bir or-tam sağladı. Savage ve araştırmacıları, nüfus artışı, mahkemelerin ve hakimlerin ortaya çıkması, sula-ma, takvim kullanımı ve kurgu yazın gibi insan toplumunun 51 temel özelliğini analiz et-mek için Seshat veri bankasını kullandı. Fransa'daki Kelt tanrıları, Türkiye'deki Hititler ve Hawaii'deki ‘ata ruhları’ da dahil olmak üzere, araştırdıkları 30 bölgenin 20'sinde ahlaki tanrıların sosyal karmaşıklığın yükselişi sırasında veya öncesinde ortaya çıkmadığını, ama bu en temel sosyal yapıları izlediğini belirledi. Elbette, bunun, Peru’nun İnka İmparatorluğu gibi önemli istisnaları da vardı. İnka’larda yazı yazma gibi sosyal alışkanlıklar, yalnızca kinci tanrı figürlerinin çıkışından sonra gelişmişti. Araştırma takımı ahlaki davranışların doğaüstü ceza ya da karmik intikam korkusu üzerine kurulu olmadığını tesbit etmekle kalmadı yalnızca, tanrı kavramının gelişmesin-den önce bir nüfusun ortalama büyüklüğünün ne olması gerektiğini de belirginleştirdi. Savage’a göre, kültürel ve sosyal ritüellerin ya da yazı gibi alışkanlıkların ahlaki tanrıların cezalandırıcı teşvikleri tarafından yönlendirilen ritüellere dönüşmesi, genellikle bir milyon kişi çevresindeki nüfuslarda görülmüştü. Savage ve araştırma takımı, büyük grupların düzeni devam ettirmek için sıklıkla, verilen cezaları dayandıracakları bir inanca gerek duyduklarını düşünüyor. Bu, özellikle şeflik ve krallıklar ya da liderler birbirleriyle etkileşime girmeye başladıklarında, toplumlar büyürken kişiler birbirinden kopmaya başladığında görülüyormuş. Dinler, ahlakçı tanrı inançları, birbirinden kopuk insanlardan oluşan büyük toplumlarda, kişilerin birbirilerini kandımalarını önlemenin, sözlerini tutmalarını sağlamanın belki de en güçlü ve etkin bir yöntemi imiş. Araştırmacılar, temelde doğaüstü cezalara olan inancın toplumların istikrarlı kalmasına yardımcı olabileceği ve dolayısıyla gelecekte de var olmaya devam edebileceği sonucuna varmışlar. Elbette bu çalışma tepki topladı. Karşı görüşler, kullanılan bilgilerin yoruma açık olduğunu, ayrıca Seshat’da kullanılan verilerin uzman danışmanlarının bilinmediğini be-lirttiler. Fakat Savage’a göre, araştırmada kullanılan 47613 kaydın hepsi için zaten uzman danışman bulmak olanaksız. Sonuçta araştırmacılar çalışmalarının yüksek nitelikli olduğunu ve kuramlarının temel savına önemli bir katkı sağladığını düşünüyorlar. Savları ise çok güzel. İnsanlar, görünmeyen cezalandırıcı güçlerin varlığı olmadan da barış içinde işbirliği ve üretim yapabilir. Kaynak: Nature
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|