Yeni Zelanda'nın cami saldırıları sonrası tavrıyla takdir toplayan başbakanı… "Jacinda Ardern bütün dünyaya gerçek liderlik, dayanışma, sevgi ve sağlam bir kişiliğe sahip olmanın ne demek olduğunu gösterdi." İngiliz Guardian gazetesindeki bir haberin girişindeki bu övgüler Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde Cuma günü 50 kişinin hayatını kaybettiği cami saldırıları sonrası, dünyanın birçok yerinde medya ve sosyal medyaya hakim olan eğilimi yansıtıyor.
38 yaşındaki Yeni Zelanda Başbakanı ve İşçi Partisi lideri Jacinda Ardern, ülkesinin yakın tarihindeki en büyük saldırıdan sonra izlediği tutumla dünya çapında etki yarattı.
Jacinda Ardern'nın kişisel hayatı ve siyasi geçmişi hakkında bilinenleri derledik.
Tam adı olan Jacinda Kate Laurell Ardern olan Yeni Zelanda Başbakanı, partneri ve televizyon sunucusu Clarke Gayford, geçen yıl dünyaya getirdiği kızı ve kedisiyle yaşıyor.
Jacinda Ardern, agnostik (Tanrının varlığı hakkında kuşkulu) bir inanca sahip. Mormonlar arasında büyümüş fakat eşcinsellik karşıtı görüşlerinden dolayı kiliseden ayrılmıştı. 17 yaşında İşçi Partisi'ne üye oldu
Ardern, İşçi Partisi'ne 17 yaşında üye oldu. İngiltere'de 1997 yılında işbaşına gelen İşçi Partili eski Başbakan Tony Blair'in ve Yeni Zelanda'nın 2008 yılında seçilen eski başbakanı Helen Clark'ın ekibinde çalıştı.
Parasız eğitim, kürtaj yasağının kaldırılması ve çocuklar arasında yoksulluğunun yok edilmesi gibi konularda mücadele verdi. Kendisini "sosyal demokrat ve ilerici" diye tanımlıyor.
2017 yılında başbakanlık yarışına girdiği zaman sık sık Kanada Başbakanı Justin Trudeau ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'la kıyaslandı. Üçünün de ilerici, hırslı ve genç oluşu üzerinden karşılaştırmalar yapıldı.
Seçildiği sırada kamuoyunda o kadar popülerdi ki bazı yorumcular, boş zamanlarında DJ'lik yapmayı seven Ardern'in bu renkli görünümün arkasının siyasi olarak boş çıkması endişesini dile getirmeye başladılar.
Görevdeyken doğum yapan başbakan
Geçen yaz (Eski Pakistan Başbakanı Benazir Butto'nun ardından) dünyada görevdeyken anne olan ikinci başbakan olan Ardern, 6 haftalık doğum iznini de kullanmıştı.
Küçük kızıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılan genç başbakan kısa süre içinde Amerikan televizyon kanallarındaki sohbet programlarının popüler konuklarından biri olmuştu.
Dünyanın dört bir yanından övgü yağıyor
Son cami saldırıları sonrasında gösterdiği tutum ise Ardern'in tartışmasız bir şekilde "kritik bir anda doğru şeyleri yapan" etkili bir dünya lideri konumuna yükseltti.
Guardian yazarı Suzanne Moore onu şu sözlerle tarif etti:
"Martin Luther King, sahici liderlerin uzlaşma aramayıp, kendilerinin bir uzlaşma yarattıklarını söylemişti. Ardern da, eylemiyle, şefkati ve birleştiriciliğiyle yol göstererek farklı bir uzlaşma yarattı. Terör, farklılıkları görür ve yok etmek ister. Ardern farklılıkları görüyor ve onlara saygı gösteriyor, kucaklıyor ve bağ kuruyor."
Amerikan Washington Post gazetesinin yazarlarından Ishaan Tharoor ise "Ardern, ulusunun üzüntüsü, yası ve kararlılığının simgesi haline geldi" derken, Avustralya'daki internet sitesi ABC'deki bir yorumda "Bir liderin karşı karşıya kalabileceği en güç koşullarda Ardern hiç bir hata yapmadı" ifadesi yer aldı.
Marie Claire dergisinin Avustralya baskısındaki haberin başlığı "İşte lider budur" oldu.
'Hepimiz biriz, onlar biziz'
Sadece medyadaki yorumculardan değil dünya liderlerinden de benzer yorumlar geliyordu.
Pakistan Dışişleri Bakanı Muhammed Faysal, Ardern'in Pakistanlıların gönüllerini kazandığını söylerken, ABD'deki Martin Luther King Merkezi'nin sosyal medya hesabından "Yeni Zelanda'da sevgi dolu bir lider görüyoruz" twiti atıldı.
Kendi ülkesi Yeni Zelanda'da da Ardern saldırı sonrası ortama yön vermeyi başardı.
Yeni Zelanda'daki BBC muhabiri Hywel Griffith, Ardent'in cami saldırılarında hayatını kaybedenler için kullandığı "Hepimiz biriz, onlar biziz" cümlesini daha sonra aynıyla ölenlerin ailelerinden duyduğunu anlattı.
Yeni Zelanda'da muhalefetteki Milliyetçi Parti'nin lideri Judith Collins de Parlamento'da Ardern için şu yorumu yaptı: