İnsanlarda ve diğer omurgalı canlılarda yepyeni bir damar sistemi keşfedildi! Bu damar sistemi uzun kemiklerimiz içinde gizli. Hani katı olan, kırılan, yaşlandıkça eriyen, küçülen, içinde bir de iliği olan, kalsiyum gibi mineralleri depolayan, dik ve sağlam durmamızı olduğu gibi hareketli olmamızı sağlayan kemiklerimiz.
Bu bilgiye ulaşabilmek için, bilim insanları, yalnızca çok yakın zamanlarda kullanıma çıkmış ya da daha önce bu alanda kullanılmamış olan, çeşitli görüntüleme tekniklerini kullanarak omurgalı canlılarda bulunan uzun kemikleri derinden araştırmayı başarmışlar.
-Elbette kimi insan merak edebilir. Kemik kemiktir, nesini derinden araşıtracaksın, başka işleri mi yokmuş? Kaç para harcamışlar ki? Bir cüppeliye niye sormamışlar… Falan falan….-
Ne için araştırıyorlarmış? Kanın kemiklere giriş ve çıkışı ile ilgli ellerinde çok bilgi yokmuş.
Bunu niye ayrıntılı öğrenmek istemişler? Çünkü, örneğin savaş alanlarında yaralı askerlerin damarlarını bulmakla her zaman uğraşamayan sağlıkçılar, kimi zaman ilacı kemik iliğine veriyorlarmış. Demek ki ilaç damarlara ulaşıp işini yapıyormuş ama nasıl?
Bilim insanlarından Gunzer, labaratuvarında farelerin kan hücreleri üzerinde araştırma yaparken floresanlı boyanın katı olduğu düşünülen kemiklerden de geçtiğini görünce şaşırmış. Bu konuda hiçbir veriye ulaşamayınca, yeni bir araştırma tasarlamış. Eldeki yeni teknikleri de kullanınca, kemik içinde geçirgenliği sağlayan olağanüstü kanal yapısını keşfetmiş. Bunlara Trans Cortikal Vessel (Kemik Geçiş Aracı ya da Damarı olarak çevrilebilir belki de) adı vermişler ya da kısaca TCV.
Bu TCVleri bilmek, işleyişlerini, yapılarını çözmek ne işe yaracak? Hani insanın boyunuz mu uzadı diye sorası geliyor. Fakat düşününce, kemik erimesi, kemik kanseri gibi hastalıklarda sağaltıma katkısı olabileceği gibi, yapay organ yapımında bile gerekli bir alan olabilir. Yepyeni araştırmaların gerektiği, çok sayıda doktor ve bilim insanının bu konuda çalışacağı, bu çalışmalar sırasında yeni buluşların, bir o kadar önemlisi yeni soruların doğacağı kesin. Belki resme, şiire, şarkıya da girecek tüm bu yeni buluşlar hem de çaktırmadan. Bir yol var kemikten kemiğe diyeceğiz bir gün.
Kullanılan görüntüleme araçlarını anmadan olmaz. Hafif-yaprak floresesan mikroskopisi (kısacası LSFM) ve X ışını mikroskopisi (kısacası XRM). Niye mi? Bu araçlar olmasaydı, kemiklerimiz içindeki bu damar sistemini araştıramayacak, göremeyecektik. Bu araçların her birinin yapımı ise, insanlığın bilgi birikimi, bu bilgi birikiminin aktarılması, değerlendirilmesi ile oldu.
Bilginin, bilgiyle yapılabileceklerin, insanın yaratıcılığının katlanarak arttığı şanslı bir çağda yaşıyoruz.
Tadına varmak için, sağlıkla kalın ama asıl meraksız ve kitapsız kalmayın.
Kemik içinde bir yolculuk için:
https://static-content.springer.com/esm/art%3A10.1038%2Fs42255-018-0016-5/MediaObjects/42255_2018_16_MOESM4_ESM.aviKaynak : Nature Metabolism | https://www.nature.com/articles/s42255-018-0016-5