|
|
Sanal Dünya'da demokrasinin sınırlarını kim nasıl çizecek?Kategori: İnternet | 1 Yorum | Yazan: A Yorum | 19 Mart 2008 01:06:36 İnternet'in getirdiği ifade özgürlüğü her ne kadar kulağa hoş gelse de, dünyadaki pek çok hükümet kendi vatandaşlarının bazı bilgilere ulaşmasını sakıncalı buluyor. The Economist dergisi, sayfalarında bu konuya değinirken hükümetlerle avukatlar arasındaki global hukuk mücadelelerinin artmakta olduğuna dikkat çekti.
Asıl merkezi İsviçre'de bulunan Bank Julius Baer'in Cayman Adaları'ndaki off-shore şubesinin hesapları son derece gizliydi. İsviçre'deki bankaların bu konudaki ününe, bir de Karayip adalarındaki vergi cennetlerinin rahatlığını ekleyince, başka türlüsünü düşünmek de pek mümkün görünmüyordu. Ta ki bankanın üst düzey bir yöneticisi 'bankadaki hesaplarla ilgili bazı dedikoduları' Wikileaks.org sitesine sızdırana kadar... Üst düzey banka yöneticisinin ne türden bir kırgınlık veya kızgınlık neticesi bu bilgileri sızdırdığı bilinmiyor ancak Wikileaks'ın (sitenin adının da teyit ettiği üzere) fısıltı gazetesinden alınan haberleri -haberin kaynağının gizliliğini tam olarak koruyarak- yayınlamak konusundaki ustalığı iyi biliniyor. Banka müşterilerinin isim ve hesap bilgilerini koruma konusunda İsviçre bankaları ne kadar titizse, Wikileaks'in de 'bilgi sızdıran kaynaklarını' gizli tutmak konusunda o kadar titiz olduğunu söylemek gerek. Bank Julius Baer yetkililerinin Wikileaks sitesini kapattırmak için giriştikleri hukuk mücadelesi ise, başlangıçta tahmin edilenden çok daha fazla karışıklık ve skandala neden oldu. Söz konusu banka şu an kendi pozisyonunu yeniden değerlendirmekte. Ancak Kaliforniya eyalet mahkemelerinde gerçekleştirilen hukuk savaşları iki şeyi apaçık göstermiş oldu:
Wikileaks sitesi, Kenya'da yerleşik bir Avustralyalı tarafından kurulmuş görünüyor. Kendilerinin gurur duyarak ilan ettikleri danışma kurulunda, kriptograflardan Çin'deki demokrasi yanlılarına kadar çok değişik gruptan insanlar bulunuyor. Kendi kimliklerini açık etmeden bu siteye dosya yüklemek isteyen kullanıcılara, benzeri ancak askeri birliklerde kullanılan kalitede bir şifreleme kolaylığı sunulmakta. Kimliği gizli kullanıcılar tarafından siteye yüklenen yazılı, görsel veya işitsel malzeme önce gazeteciler ve avukatlar tarafından gözden geçirildikten sonra herkesin izleyip görüş bildirebileceği şekilde websitesinde yayına konuluyor. Bu şekilde 'dünya kamuoyuna açıklanan' belgeler arasında; Guantánamo'daki Amerikan kampındaki muhafızların elkitabından, İngiliz hükümetinin problemli bir bank olan Northern Rock bankasının kurtarmak için giriştiği son derece masraflı prosedürlere ve hatta Kenya'daki resmi yolsuzluk ve şiddet olaylarının videolarına kadar 'ses getirici' kayıt ve bilgiler bulunmakta. Böyle bir websitesine karşı hangi ülkede dava açılacağı konusu zaten en başından belirsizliklerle doluydu. Wikileaks'ın hukuksal bir varlığı veya kayıtlı bir ofisi yok. Sitenin internet sunucuları ise İsveç ve Belçika'da yerleşik durumda -ki bu ülkelerde en yüksek düzeyde hukuksal koruma altında olduklarını bir övünme vesilesi olarak siteden açıklıyorlar zaten. Başlangıç olarak bir Amerikan mahkemesinin verdiği karar neticesi olarak "wikileaks.org" alan adının kaydı silinince, sitenin izini takip etmek büsbütün imkansız hale gelmişti. Ancak 29 Şubat 2008 tarihinde 'alan adının silinmesine karar veren' yargıç, verdiği kararı geri alarak 'ifade özgürlüğünden yana olan' avukatları adeta sevince boğdu. Genel olarak Web 2.0 olarak adlandırılan sistemin sağladığı teknolojik imkanlar neticesinde, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir kişi bir websitesinin içeriğini istediği gibi düzenleyebiliyor. Bu durum da dünyanın hemen her yerindeki politik ve toplumsal muhalefete büyük bir kolaylık yaratmakta. Kolombiya'dan Kenya'ya ve hatta Rusya'ya kadar dünyanın pek çok yerindeki 'muhalif' insanlar, kendi hükümetleri tarafından 'gizli tutulmaya çalışılan' pek çok bilgiyi paylaştı ve bu bilgiler üzerinden harekete geçmeyi başardı. Söz gelişi Çin Halk Cumhuriyeti, Tibet'le veya 'demokrasi yanlısı' bir koku taşıyan herşeye erişimi kısıtlamış durumda. Türkiye'de mahkeme kararıyla Wordpress veya YouTube gibi sitelere erişim zaman zaman yasaklanabiliyor. Genel olarak Müslüman ülkelerin hükümetleri kendi muhafazakar toplum düzenlerine aykırı olacağını düşündükleri veya çıplaklık içeren her türlü materyele internet erişimi konusunda endişeler taşıyorlar. YouTube veya Craigslist gibi sitelere Müslüman ülkelerden erişim tamamen veya kısmen yasaklanabiliyor. Bu türden websitelerinde yer alan belli tarzdaki içeriği filtrelemek en hafif tedbir gibi gözükse de kontrolü sağlamak açısından bu çok pahalı bir yöntem. Daha basit yöntem ise bütün alan adına erişimi yasaklamak oluyor ki bu tarzdan bir müdahale çok kolaylıkla ters tepebiliyor. Harvard'taki Internet gurusu Ethan Zuckerman, otoriter rejimlerin söz gelişi İnsan Hakları İzleme örgütü gibi kuruluşların websitelerini yasaklamaktansa YouTube gibi genel amaçlı siteleri yasaklamayı daha kolay bir yol olarak gördüğünü belirtiyor. Oysa ikinci seçenek tercih edildiğinde yalnızca politik muhaliflerin değil, politikayla hiç ilgilenmeyen kullanıcıların da özgürlüğü kısıtlanmış oluyor. 20.Yüzyıl biterken teknolojik gelişimlerin insanların yaşayışını kökten değiştirmekte olduğuna şahit olduk. Bu değişim hızından hiçbir şey kaybetmeden devam ediyor. 21.Yüzyıl sona ererken teknolojik değişimlerin dünyadaki politik rejimleri ve hukuk düzenlerini de kökten değiştireceğini söylemek çok da abartılı bir tahmin olmayacak.
Yorumlaraykut yazgan
{ 19 Mart 2008 21:30:16 }
her tür dedikodunun, gizliliğin, saklılığın ve mahremiyetin (her ne demekse) oratadan kalktığı bir dünyada;
Diğer Sayfalar: 1. gizli kapaklı işlerin artık çevrilmediği ve dolaysıyla buyurgan sınıfların süngülerinin düştüğü bir yaşam biçiminde sanırım daha tasasız, daha özgür, daha çıplak yaşanabilir. kaldı ki sıkılmış bir yumruğun "muhteviyatı" daima insana endişe verebilir, sıkıntı verebilir, korku verebilir. halbuki açık bir el ve tertemiz bir avuç içi kadar insanı rahatlatan hiç bir şey yoktur. bence...
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|