![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
|
Osman Hamdi Bey.
1858’de gittiği Sırbistan ve Viyana’da müzeler ve resim sergileriyle ilgili incelemelerde bulundu. Aynı yıllarda Paris’e eğitim için gönderilen Süleyman Seyyid ve Şeker Ahmed Paşa ile birlikte 1867’de II. Milletlerarası Paris Sergisi’ne katıldı. Bu sergi dolayısıyla bir madalya alan Osman Hamdi’nin ve arkadaşlarının sergide Türk pavyonunda bazı görevler almış olmaları muhtemeldir. Osman Hamdi Bey, Paris’te bir Fransız kızıyla evlendi. Bu evlilikten iki kızı oldu ve on yıl sonra eşinden ayrıldı. On iki sene Paris’te kalarak 1869’da İstanbul’a döndü. Bağdat Valisi Midhat Paşa’nın kendisine teklif ettiği Vilâyet Umûr-ı Ecnebiyye müdürlüğü görevini kabul edip Bağdat’a gitti. İki yıl Bağdat’ta kaldı ve resim çalışmalarına devam etti. Bu arada Bağdat’ta bulunan Ahmed Mithat’a Batı kültürü üzerine fikirlerini aktarma fırsatı buldu. 1871’de İstanbul’a dönünce sarayda teşrîfât-ı hâriciyye müdür muavini oldu. 1871-1872’de “İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz” ve ”Cerf Volant” (uçurtma) isimli iki tiyatro oyunu yazdı. 1873’te Viyana’da açılan milletler arası sergiye komiser olarak tayin edildi. Burada yine bir Fransız kızıyla evlendi ve bu evlilikten üç kız, bir erkek çocuğu oldu. 1875’te Hariciye Umûr-ı Ecnebiyye kâtibi oldu. 1876’da Abdülaziz’in tahttan indirilmesi üzerine bu görevden alındı ve Matbûât-ı Ecnebiyye müdürlüğüne getirildi. 1877’de Beyoğlu Belediyesi Altıncı Dâire müdürlüğüne tayin edildi ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşının sonuna kadar bu görevde kaldı. Savaş bitince memuriyetten ayrıldı ve yoğun biçimde resimle uğraşmaya başladı. 1880’de ve 1881’de İstanbul’da açılan iki resim sergisine katıldı. 1877’de Maarif Nezâreti’ne bağlı olarak kurulan müze komisyonunun sekiz üyesinden biri oldu. Müze-i Hümâyun’un müdürü Philipp Anton Dethier’in ölümü üzerine 1881’de müzenin müdürlüğüne getirildi, böylece Türk müzeciliğinde yeni bir dönem başladı. Yurt dışında eğitim görmüş, figür geleneğini bilen yabancı asıllı öğretmenlerden bir öğretim kadrosu oluşturdu, böylece figür bilinçli olarak resme ve heykele sokulmuş oldu. Ayrıca mektepte açtığı oymacılık bölümüyle heykel sanatının eğitimini de başlattı. 1883’te öğretime başlayan Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nde 1882-1910 yılları arasında müdürlük yapan Osman Hamdi, 1884’te eski eserlerin devlet malı olması ve yurt dışına götürülmemesi esasına dayanan yeni Âsâr-ı Atîka Nizamnâmesi’ni çıkararak uygulamaya koydu. Bu nizamnâme Türkiye’de yürürlükteki tek eski eser yasası olarak 1973’e kadar önemini korudu. Onun müze müdürlüğü zamanında Nemrud dağı, Sayda, Lagina, Tralles (Aydın), Alabanda, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan, Langaza, Sakçagözü, Sidamara, Bozüyük, Rodos, Taşoz (Bozcaada), Yortan, Notion, Kade, Gorikos, Tedmür, Mahmudiye (Spara) kazıları yapıldı. H. Schliemann’ın Truva’da gerçekleştirdiğikazıya katıldı. 1887’de Dimosten Baltacı Bey’le birlikte “İskender” ve “Ağlayan Kızlar” lahitlerinin çıkarıldığı ünlü Sayda kazısını başlattı. C. Humann’ın Bergama kazılarında ve Nemrud dağında araştırmalarda bulundu. Aydın dolaylarında araştırma yapıp Milas yakınlarındaki Lagina kazılarını yönetti. 1883’te Y. Oskan’la birlikte Le tumulus de Nemroud-Dagh, 1889’da Les ruines d’Arslan-Tasch ve 1892’de Th. Reinach’la birlikte Une nécropole royale de Sidon isimli kitapları hazırladı. Osman Hamdi’nin yaptığı portreler, konulu resimlerinden sayıca daha fazladır. Çoğunlukla aile fertlerinin portrelerini yaparken ilginç bulduğu tipleri de resmetti. Dönemin siyasî açıdan önemli kişilerinden yalnızca Enver Bey’in portresini yaptığı görülür. Bu portrelerin hepsi yağlı boya tekniğindedir, gençlik dönemine ait karakalem portreleri de vardır. Tablolarında daha çok fotoğraftan yararlanarak montaj usulünde birleştirmeci üslûpta eserler verdi. Kompozisyonlarında açık ve anlaşılır bir çevre düzeni, optik yanılsamaya imkân tanımayan bir netlik, yaygın ve saydam bir ışık, titiz ve yüzeye bağlı bir boya kullanımı görülür. Formu sağlamak için ışık ve gölgeden yararlanırken eşyanın kendi rengine bağlı kaldı. Yurt içinde ve yurt dışındaki müzelerde ve çeşitli koleksiyonlarda eserleri bulunan Osman Hamdi’nin Camiden Çıkış, Balıkçı, Yeşilcami’de Kur’an Okuma, Halı Satıcısı, Âbıhayat Çeşmesi, Hamam, Kaplumbağa Terbiyecisi, Türbe Kapısı Önünde Kadınlar, Eskihisar, Mimozalı Kadın ve Şehzade Türbesinde Derviş önemli eserlerinden bazılarıdır. Ressam, arkeolog, müzeci ve yazar kimliklerinin yanında bürokrasideki başarısı, diplomatlığı, yöneticiliği ve bilim adamlığı ile de dikkati çeken Osman Hamdi ömrünün sonuna kadar bitmek bilmeyen bir çabayla çalıştı ve kısa süren bir hastalığın ardından 24 Şubat 1910’da Kuruçeşme’deki yalısında vefat etti. Cenaze namazı Ayasofya Camii’nde kılınan Osman Hamdi vasiyeti gereği, hayattayken pek sevdiği Eskihisar’da yazlık olarak yaptırdığı çiftlik evinin arkasındaki ağaçlıklı yamaçın üstüne gömüldü ve üzerine de Anadolu’dan getirilmiş Selçuklu dönemine ait sanduka ve şâhideler konuldu. BİBLİYOGRAFYA Refik Epikman, Osman Hamdi: 1842-1910, İstanbul 1967, s. 1-8 Kaynak : Sanat Tarihçi Gözünden
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |