|
|
İhanetin AnatomisiKategori: Dünya | 3 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 13 Mart 2008 23:41:12 Mustafa Kemal "Nutuk"unda son Osmanlı sultanı Vahdettin için şu sözleri kullanmış: "Saltanat ve hiláfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak".
Eski Başbakan Ecevit’in ölmeden kısa bir süre önce söylediği “O bir hain değildir. Bazı hoş olmayan şeyleri mecburen yapmıştır. Bu arada ülke için çok iyi şeyler de yapmıştır’. Çünkü ne kadar zor koşullar altında padişahlık yaptığını biliyorum. Ülke işgal altındaydı. Ordusu kalmamış. Bu koşullar altında bile bir çok önemli iş yaptı” sözleri Mustafa Kemal’in her söylediğini dogma kabul edenlerden büyük tepki görmüştü. 1916’da Almanlara karşı Verdun kalesini başarıyla savunan 60 yaşındaki Fransız General Henri Philippe Petain mareşal rütbesini kazanmış, II. Dünya savaşı öncesinde Almanlara karşı “aşılamaz” denilen Maginot hattını kurmuş, ama 1940’ta Hitler’in tanklarının bu betonarme savunma duvarını çok kısa bir sürede aşıp Paris dahil, Fransa’nın yarısını işgâl etmesi üzerine kalan yarısının başkenti Vichy kenti, yönetimin Başbakanı da 84 yaşındaki savaş kahramanı Petain olmuştu. Vahdettin’in kendisini çaresiz hissedip işgâlcilerle işbirliği yaptığı gibi Petain de Nazilerle işbirliği yapmış, Vahdettin savaş sonrası önce Malta’ya, sonra Arabistan’a, oradan da İtalya’ya geçmiş, Petain de savaş sonrası önce Almanya’ya götürülmüş, sonra Fransa’da “vatana ihanet” suçundan yargılanıp idama mahkûm edilmiş, ömür boyu hapse çevrilen cezasını d'Yeu adasında 6 yıl çektikten sonra 95 yaşında hapiste ölmüştü. Bugün Türkiye’de Vahdettin adı, Fransa’da Petain adı neredeyse vatana ihanet ile eş anlamlı olarak kullanılır. Her ikisi de yenilgiyi kabul ederek daha fazla kan dökülmemesi, ülkenin yakılıp yıkılmaması için diyerek doğru bildiklerini yapmış, ama tarih her ikisini de hatalı olarak yargılamış, “vatan haini” damgasını vurmuştur. II. Dünya savaşının ardından ABD-SSCB işbirliğinin bitiminin ardından başlayan soğuk savaş Avustralya ve Türkiye dahil, birçok ülkede “komünist avları”na yol açmış, birçok insan düşünceleri nedeniyle hapse atılmış, aç bırakılmış, işkence görmüş. II. Dünya Savaşı’nı noktalayan olaylardan birisi de, bildiğimiz gibi Japonya’nın teslim olmaya hazır olduğunu bildirmesine karşın ABD’nin atom bombasını kullanarak Hiroşima ve Nagasaki kentlerini kasıp kavurması, yüzbinleri öldürmesi olmuştu. Dünyada tek bir ülkenin nükleer teknolojiye sahip olmasının büyük bir tehlike oluşturduğuna inanan iki Amerikalı komünist Yahudi karı koca, Julius ve Ethel Rosenberg nükleer sırları Sovyetlere aktarmakla suçlanmış, “vatana ihanet”ten yargılanıp mahkûm edilmiş, 35 yaşındaki Julius ve 38 yaşındaki Ethel 1953 yılında Amerika’nın Sing Sing cezaevinde elektrikli sandalyede idam edilmişti. Ancak, sonuçta Sovyetlerin nükleer teknolojiye sahip olmasıyla ABD’nin saldırganlığına bir 50 yıl kadar gem vurulmuş, bir nükleer denge oluşmuştu. O dönemde Nazım Hikmet şöyle diyordu: "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması, topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Saddam’ın nükleer silâhlara sahip olduğu gerekçesiyle Irak’a saldırılırken, İsrail’in nükleer silâhlara sahip olduğu herkesçe bilinen bir sır olarak tutulmuş, ancak 1976 ile 1985 yılları arasında İsrail’in Dimona’daki gizli nükleer tesislerinde teknisyen olarak çalışan Mordechai Vanunu, İsrail’in nükleer silâhlar geliştirdiğini fotoğraflarıyla Londra’daki Sunday Times gazetesine açıklamış, Mossad tarafından kaçırılarak İsrail’de vatana ihanetle yargılanmış, 11 yılı hücrede olmak üzere 18 yıl hapis yattıktan sonra katı koşullarla salıverilmiş ve şunları söylemişti: “Asıl hain olan ben değilim, 40 yıldır nükleer silâhlar geliştiren İsrail hükûmetidir. İsrail halkına, Arap toplumuna ve tüm insanlığa ve dünyaya ihanet etmektedirler. Dünyadaki tüm insanlara ihanet etmektedirler”. Geçenlerde İsrail’deki ortodoks (köktendinci) hahamlar bir bildiri yayınladılar. Şöyle diyorlar: "Bizler, Ortodoks Yahudiler olarak dünyayı, Siyonist devletin vahşi canavarını durdurmaya, Filistin halkını yok etmesini önlemeye çağırıyoruz! Biz Ortodoks Yahudiler, Siyonist ölüm makinesinin terörünü ve gangsterliğini protesto ediyoruz! Altmış yıldan beri Siyonist kasaplar, vatanları tarihî Filistin'deki haklarına sahip çıkmak isteyen Filistinlileri yurtlarından sürüyor, gettolara hapsediyor, öldürüyor, onlara terör uyguluyor, yurtlarını ve topraklarını işgal ediyor. Dünyanın büyük devletleri daha ne kadar Siyonist terör ve barbarlık karşısında suskun kalacaklar? Her gün yeni bir Siyonist teröre hedef olan Filistin halkının bütününe ve özellikle Siyonist savaş canavarı (en kısa zamanda yok olsun!) tarafından yaralananlara, yakınlarını kaybedenlere derin taziyelerimizi ve en samimi dostluğumuzu sunuyoruz”. Evet, tarih Vahdettin’i haksız, Mustafa Kemal’i haklı çıkardı, Petain’i haksız, Fransız direnişçilerini haklı çıkardı. Ama Vahdettin’in veya Petain’in ya da Rosenberglerin veya Vanunu’nun kendi çıkarları için vatanı sattığı, hain oldukları iddiası ne derecede âdil? Amerikan emperyalizmine karşı çıkan Nazım vatan haini miydi? Yukarıdaki bildiriyi yayınlayan hahamlar da mı hain? Yoksa kendi çıkarı için ya da ırkçı görüşleriyle dünyayı kana boğanlar mı, cebini doldurmak için emperyalistlerle işbirliği yapanlar mı?
Yorumlaribrahim
{ 21 Haziran 2009 13:51:46 }
Yazinizin en basinda alttaki bolumu yazmissiniz.. Acaba kaynaginizi ogrenebilirmiyim?
Mustafa Kemal "Nutuk"unda son Osmanlı sultanı Vahdettin için şu sözleri kullanmış: "Saltanat ve hiláfet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükûmet âciz, haysiyetsiz ve korkak". Umit Dagitan
{ 31 Mart 2008 04:45:46 }
Yazisinda Gundogdu tarihin degerlendirilmesinde ve tarihteki aktorlerin yargilanmasinda adil olmanin onemini vurgulamis - bu cok saygi duyulacak bir davranis...
Ancak Vahdettin konusunda ben ayni fikirde degilim. Vahdettin cok tartisilan bir kisilik. Tabii ki bunun tek nedeni Osmanli''nin son sultani, Islamin da son halifesi olmasindandir. Bu iki unvanin ikisi de buyuk bir gucle es degerdir. Bunlar yalniz gecmiste kalmis gucler degildirler - gelecekte de (potansiyel) bir guc olarak kullanilma ihtimalleri vardir. Yani birgun emperyalizm Turkiyenin basina saltanat veyahut hilafet cuvallarini layik/gerekli gorebilir. Boyle bir ihtimal nedeniyledir ki bati devletleri bu iki karti ellerinde tutmak istemekte ve tarihi yaniltmaya calismaktadirlar. Kimileri Vahdettini siddetle savunuyor, kimileri de siddetle elestiriyor. Yani Vahdettin konusunda basinda, medyada ve literaturde buyuk bir dezenformasyon vaziyetleri vardir. Ecevit iyi niyetli, temiz ve vatansever biriydi. Ancak yazik ki bu ozellikler bir ulkeyi layikiyla yonetebilmek icin yeterli degildir. Bilgisi, vizyonu ve kararliligi basta olmak uzere gerekli bir cok ozellikten yoksundu kendisi. Eger Ataturk Vahdettin'e vatan haini, Ecevit ise ona vatansever dediyse ben hic tereddutsuz Ataturk'e inanirim. Oncelikle Ecevit o devirde yasamadi, Vahdettin'le yuzyuze gelmedi, konusmadi. Ataturk bunlarin hepsini yapti. Ecevit'in degerlendirmesi bu konuda yazilan cizilenleri temel almaktadir. Buyuk ihtimalle Ecevit dezenformasyonlar neticesinde yanlis degerlendirme yapmistir. Sonuc olarak iyi niyet yada iyi insan olmak yetmiyor. Ecevit baska da onemli degerlendirme hatalari yapti. Mesela bunlardan biri onun Fettulah’in yurt disindaki okullarini ovmesiydi. Normal bir vatandasin boyle oyun ve propagandalara kanma ve aldanma luksu olabilir. Fakat bir ulkeyi yonetme iddiasi olan kisilerin boyle hatalara dusmemesi gerekir. Ecevit kendi zamaninda kendi gozunun onunde cereyan eden durumlarda aldandi. Bu nedenledir ki ben ondan, kendisinden bir asir once olan olaylar hakkinda dogru dusunebilmesini beklemem ... ne yapalim kapasitesi o kadardi. Umit Dagitan aykut yazgan
{ 14 Mart 2008 11:50:18 }
okumayı öğrendiğimiz günden beri önümüze konulan ve bize öğretilen ve ezberletilen ve bir başka alternatifi olmayan -olması da bütün güçlerle engellenen- RESMİ BİR TARİH vardır.
Diğer Sayfalar: 1. bizlere bundan başkası öğretilmedi. soul steinberg'in çizimlerindeki gibi kitleleri arkasından körü körüne, düşünmeden, kıyas etmeden, anlamadan sürükleyecek bir bayrak lazım. resmi tarih budur. bu resmi tarihin yarattığı kahramanları ve kahramanlıkları, olayları bir başkasınla, gerçeğinle karşılaştırmaya başladığımız anda bayrak arkasından dogma duvarları ile örülmüş kitlelerden ayrılıp onların düşmanı oluyoruz. ama herhalukarda ufak bir azınlık dahi olsa bu küçük azınlığın bütün tehlikelere rağmen alternatif ya da gerçek tarihi bilmeleri, hiç olmassa bilmeleri iyi bir şey. yiğit'in dediği üstinsan buna benzer birşey olmalı.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|