|
|
'Yoksulluğun Resmi' RaporuKategori: Raporlar | 0 Yorum | Yazan: A Yorum | 11 Mart 2008 23:54:20 Türkiye'de zengin-fakir arasındaki gelir uçurumu kent ve kırsal bölgede yaşayanlarda derinleşti. Kentlerde yoksul ve aç sayısı azalırken, kırsal kesimde arttı. 2005 yılında Türkiye genelinde "açlık sınırında" yaşayanlarin yüzde 54'ü kırsal kesimde iken, 2006 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 97'ye yükseldi.
2006 yılında, Türkiye genelinde 539 bin kişi, öğün başına 57 kuruş harcayarak, sofraya aç oturup aç kalktı. Türkiye'de 5.3 milyon çocuk beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi insani ihtiyaçlardan mahrum yaşadı. Ankara Ticaret Odası'nın (ATO), Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı "2006 Yılı Yoksulluk Çalışması" verilerinden hazırladığı "Yoksulluğun Resmi" raporuna göre, gelir dağılımındaki uçurum, kentlerle kırsal kesim arasında derinleşti. Türkiye genelinde açlık ve yoksulluk verileri ortaya ilginç bir manzara çıkarttı. 2006 yılında, 2005 yılına göre, gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını yeterince karşılayamayanlar olarak tanımlanan yoksulların sayısı, 1 milyon 751 bin kişi azalarak 12 milyon 930 bin kişiye geriledi. Aynı dönemde, "gıda yoksulluğu" olarak da ifade edilen ve bir insanın beslenmek için bir günde alması gereken asgari 2.100 kaloriyi alamayan "aç"ların sayısında da ülke genelinde 623 bin'den 539 bine düştü. Bu olumlu tablo yerleşim yerleri bazında ele alındığında aynı iç açıcılık devam edemedi. Kentsel yerleşim yerlerinde yoksul ve aç sayısı azalırken, kırsal yerleşim yerlerinde yoksul sayısı azaldı, açların sayısı arttı. Yani nüfusu 20 binin altındaki yerleşim yerlerinde yoksulların bir bölümü "kefeni yırtıp" yoksulluk sınırının üzerinde yaşamaya geçerken, daha büyük bir bölümü yoksulluktan da geriye giderek "ekmeğe muhtaç" hale geldi. Kırsal bölgelerde, yoksul sayısı 288 bin azalıp 8 milyon 706 bine gerilerken, aç sayısı 182 bin artarak 521 bine ulaştı. Yani kırsal kesimde yaşayan 106 bin kişi yoksulluktan kurtulurken, 182 bini açlık sınırına geriledi. 2005 yılında, ülke genelindeki "aç"ların yüzde 54'ünü oluşturan 339 bin kişi kırsal kesimde yaşarken, 2006 yılında bu oran yüzde 97'ye yükseldi. Bir başka söyleyişle, Türkiye'deki açların neredeyse tamamı kırsal bölgelerde yaşadı. Türkiye İstatistik Kurumu, 2006 yılında dört kişilik bir hanenin açlık sınırını aylık 205 YTL olarak açıkladı. Yani açlık sınırında yaşayan dört kişilik bir ailenin bir ferdi ayda 51.25 YTL harcayabildi. Günde 171 YKR ile tüm gıda ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalan bir ferde öğün başına da 57 YKR düştü. Deyim yerindeyse, açlık sınırında yaşayan kişi, sofraya aç oturup aç kalktı. Yoksulluk en çok çocukları vurdu. 2006 yılında Türkiye genelinde yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı yüzde 17.81 seviyesinde iken, çocuklarda bu oran yüzde 25.23 oldu. Bir başka deyişle 2006 yılında 15 yaş altındaki 5.3 milyon çocuk yoksulluk içinde, yani yeme, barınma, sağlık ve eğitim gibi insani ihtiyaçlardan mahrum yaşamak zorunda kaldı. 5.3 milyon yoksul çocuğun 1.7 milyonu kentlerde, 3.6 milyonu da kırsal bölgelerde yer aldı. Dört kişilik bir ailede, kişi başına açlık sınırı 2003 yılında 42 YTL iken, 2006 yılında 51.25 YTL'ye yükseldi; fert başına açlık sınırı üç yılda yüzde 22 arttı. Buna karşılık, enflasyon hesaplamasında kullanılan 125 gıda maddesinden 67'sinin fiyatlarındaki artış daha fazla oldu. Bu dönemde, örneğin, ortalama fiyat artışı zeytinde yüzde 64, zeytinyağında yüzde 65.5, nohutta yüzde 62.8, kuru fasulyede yüzde 51.8, patateste yüzde 42.2, çayda yüzde 39.5, pirinçte yüzde 35.8, dana etinde yüzde 35.6, beyaz peynir ve mercimekte yüzde 25.3 oldu. Fakirin zengin olunca yemeyi hayal ettiği "soğanın cücüğü" bile üç yıllık dönemde açlık sınırının üzerinde, yüzde 26.8'lik oranda arttı. Üç yıllık dönemde, temel gıda maddelerinin birçoğunun fiyatının, açlık sınırının üzerinde gerçekleşmesi, açlık sınırında yaşayanların pek çok gıda maddesini tüketemediğinin de bir başka kanıtı oldu. Sözkonusu üç yıllık dönemde pek çok gıdanın fiyatındaki artış, TÜİK'in belirlediği açlık sınırı rakamlardaki artışın üzerinde gerçekleşse de fakirin yiyeceği ekmekte fiyat artışı yüzde 17.9'da kaldı. Bir kilogram ekmeğin fiyatının 131 YKR olduğu dikkate alınırsa, açlık sınırında yaşayan bir ailede, bir bireye öğün başına düşen 57 YKR ile 435 gram ekmek alınabiliyor. Gıda yoksulluğu çeken birey "ekmeğin yanına katık da olsun" derse, o zaman yediği ekmeği kısması gerekiyor. 2006 yılında zeytinin ortalama fiyatı 7 lira 77 kuruş idi. Gıda yoksulu birey, payına düşen 57 YKR ile 31 gram zeytin ve 250 gram ekmek alabilir. Açlık sınırında yaşayan vatandaş, "sıcak yemek yiyeyim" derse işi zor... Örneğin, milli yemeğimiz kuru fasulyeyi yemek istiyorsa da ekmekten vazgeçmesi gerekir. 2006 yılında kuru fasulyenin fiyatı 306 YKR, kuru soğanın 66 YKR, salçanın da 263 YKR olduğu dikkate alınırsa, 100 gram soğan, 50 gram salça ve 124 gram kuru fasulye ile etsiz ve yağsız, kuru fasulye pişirebilir. TÜİK'in verilerine göre, 2006 yılı yoksulluk sınırı dört kişilik bir hanede aylık 549 bin YTL. Yoksulluk sınırında yaşayan dört kişilik bir ailenin 230 YTL'yi gıda, 319 YTL'yi de gıda dışı harcamalar için ayırdığı hesaplanıyor. 2006 yılında, yoksulluk sınırında yaşayan dört kişilik bir ailede kişi başına düşen günlük harcama tutarı ise 458 YKR oldu. Bir kişi, günlük 192 YKR'a karnını doyururken, barınma, giyinme, sağlık, eğitim ve yakacak gibi tüm ihtiyaçları için harcayabileceği miktar 266 YKR oldu. Yani, yoksul vatandaş, günde 458 YKR'u bozdurup bozdurup harcayarak bütün ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştı. Yoksul vatandaş, 458 YKR'a harcamalarını karşılamak için sihirbaz gibi yaşarken, TÜİK'in verileri, açlık sınırında olduğu gibi yoksulluk sınırında, gıda dışı harcamaları oluşturan 130 maddedeki fiyat artışının , yoksulluk sınırı rakamından daha fazla arttığını ortaya koydu. 2006 yılında, 2003 yılına göre, yoksulluk sınırı, yüzde 31.7 artarken, kiralar yüzde 74.2, telefon kart fiyatı yüzde 74.9, dolmuş fiyatı yüzde 52.7, devlet hastanelerinde ameliyat yüzde 64.6, metro fiyatı yüzde 49.3, belediye otobüsü yüzde 47.3, hastane yatak fiyatı yüzde 40.3, yakacak odun fiyatı yüzde 36.9, banliyö tren fiyatı yüzde 33.1, soba fiyatı yüzde 32.6 artış gösterdi. Gıdadan sonra temel ihtiyaç olan giyim harcamaları artışı yüzde 10.3 ile yoksulluk sınırındaki artışın altında kalarak yoksulları sevindirdi. Ancak diğer harcama artışlarındaki yükseklik nedeniyle yoksulun sevinci yine kursağında kaldı. "Yoksulluğun Resmi" raporunu değerlendiren ATO Başkanı Sinan Aygün, kentsel ve kırsal kesimde yaşayanlar arasındaki farkın uçuruma dönüştüğünü belirterek, "Eğer siz insanlara yaşadıkları yerde iş ve aş imkanı veremezseniz, göç, buna bağlı olarak kentlerde de sorunlar artacaktır. Bu gelir dağılımına bakıldığında mutluluğun resmi yok ama yoksulluğun resminin var olduğu görülüyor" dedi. Türkiye'de yoksulluğun resmine bakılarak ekonomide gelişmek için ne yapılmasına karar verilmesi gerektiğini de kaydeden Aygün, şunları söyledi: "Türkiye tarımdaki nüfusu azaltıp sanayiye kaydırarak gelişmeye çalışıyor. Ancak sanayide de yeterli gelişme olmadığı için kırsal kesimdeki insanlarımız "aç" yaşamaya mahkûm kalıyor. Türkiye bir an önce teşvik sistemini verimli hale getirerek uygulamaya koyup, üretim yapan, istihdamı artıran bir ülke haline gelmek zorundadır."
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|