|
|
Göbekli tepe’de Kafatası KültüKategori: Bilim | 0 Yorum | 30 Haziran 2017 14:19:45 Göbekli tepe şaşırtmaya devam ediyor: ‘Kafatası Kültü’ne ilişkin yeni bulgular… Şanlıurfa ilinin kuzeydoğusundaki, Germuş dağ silsilesinin en yüksek noktasındaki çorak topraklar üzerinde konumlanan ve günümüzden 12 bin yıl öncesinde inşa edilen Göbekli Tepe höyüğünde 20 yılı aşkın süredir devam eden kazılarda ortaya çıkarılan T-biçimli dikilitaşlardan oluşan dairesel planlı yapılar, şimdiye dek keşfedilen en erken tarihli insan yapımı kült mimari olma özelliğini taşıyor.
Göbekli Tepe’nin bir diğer ilginç özelliği, yapıların kullanım süreleri dolduktan sonra, günümüzden yaklaşık 10 bin yıl öncesinde bilinçli olarak toprakla doldurularak, kapatılmış olmaları. Yapıları gömmek için kullanılan toprak dolgu içerisinde Göbekli Tepe’deki kült yapılarının karakteri hakkında önemli ipuçları sunan çok çeşitli buluntular elde edildi. Bunlar arasında kireçtaşı molozu, çakmaktaşı eserler, taş kap parçaları, öğütme taşı parçaları, insan başı heykelleri ve binlerce hayvan kemiği yer alıyor. Göbekli Tepe’de şimdiye dek herhangi bir mezar bulunmadı ancak toprak dolgu içerisinde hayvan kemikleri ile karışık halde bulunan, yaklaşık 700 parça insan kemiği de ortaya çıktı. İnsan kemikleri üzerinde Berlin - Alman Arkeoloji Enstitüsünden Dr. Julia Gresky ve çalışma arkadaşları tarafından yürütülen çalışmalar Science Advances’ta yayımlandı. Göbekli Tepe’de şimdiye dek ortaya çıkarılan insan kemikleri üzerinde yapılan analizler, kemiklerin yarısından fazlasının kafataslarına ait olduğunu gösteriyor. İnsan kemiklerinin yapıların içerisinde ve dışarısında dağınık olarak bulunduğunu söyleyen Gresky, kemiklerin karışık halde bulunduğunu, dolayısıyla herhangi bir bireye ait iskelet parçaları olmadığını belirtiyor. İncelenen kemikler arasından üç büyük kafatası parçası üzerinde tespit edilen kesik izleri, kafataslarının ilk olarak derisinden ayrıldığını, daha sonra çakmaktaşından bir alet ile kazındığını gösteriyor. Kafatasları üzerinde, kasların kemiklere bağlı olduğu kısımlarda görülen çok sayıda kesik izi, kazıma işleminin hiç de kolay bir iş olmadığını gösteriyor. Kafatasları üzerinde deri ve kasların kaldırılması sırasında oluşmuş izler dışında ayrıca bilinçli olarak yapılmış kazımalar da tespit edildi. Gresky, kemik üzerinde önden arkaya doğru derin çizgiler halinde tespit edilen bu izlerin kesinlikle bilinçli olarak yapıldığını belirtti. Kafatası kemiklerinden biri üzerinde ayrıca bir delik açıldığı tespit edildi. Gresky’ye göre, Göbekli Tepe’de bulunan üzeri kazımalı bu kafatasları, dünyada bu tür bir uygulamanın ilk örneği. İnsan başlarına yapılan vurgu, Göbekli Tepe’deki taş eserlerin ikonografisinde de dikkati çekiyor. T-biçimli dikilitaşlar üzerindeki kabartmalar, toprak dolgu içerisinde bulunan insan başı heykelleri gibi buluntular da kafatası uygulamalarına işaret ediyor. Kireçtaşından yapılmış, natüralist bir üslupta işlenmiş ve gerçek boyuta yakın insan başı heykellerinin boyun kısmındaki kırılma izleri, bunların vücutları da olabileceğini gösteriyor. Alanda bulunan insan heykellerinden birinin gövdesinden ayrılmış bir insan başı tutar pozisyonda betimlendiği düşünülüyor. Bunların yanı sıra, dikilitaşlar üzerinde kuş ve yılan motiflerinin hakim olduğu D yapısındaki dikilitaşlardan biri üzerinde, üstte bir insan başı olduğu düşünülen dairesel bir nesne tutmakta olan bir kuş figürü, altta ise başsız bir insan figürü betimleniyor. Elde edilen bu yeni bulgular ve kafatasına dikkat çeken çeşitli betimlemeler ve buluntular, Göbekli Tepe’de Neolitik Dönem “kafatası kültü”nün uygulanmış olabileceğini gösteriyor. ‘Kafatası Kültü’ Nedir? Ölü gömme geleneğinde başın vücuttan ayrılarak, ayrı bir yerde tutulması, sergilenmesi, kafatası üzerinin sıva ile kaplanması, boyanması, deniz kabukları, obsidiyen, bitüm gibi malzemeler ile süslenerek, veya sıva üzeri kazınarak kafatasına yüz özellikleri kazandırılması gibi çeşitli uygulamalar “kafatası kültü”ne işaret eder. Bu uygulamaların örneklerine Ürdün, İsrail, Suriye ve Türkiye’de bulunan Neolitik Dönem yerleşmelerinde sıklıkla rastlanır. Bu tür uygulamaların yapıldığı kafataslarının topluluğun atalarına veya ileri gelenlerine ait olduğu, ve bu karmaşık ritüellerin onlara duyulan saygının göstergesi olabileceği düşünülmektedir. Göbekli Tepe’de ‘Kafatası Kültü’ Yakın Doğu’da “kafatası kültü” geleneği birçok yerleşmeden bilinmekle birlikte, Göbekli Tepe hem bu uygulamaların en erken örneği, hem de kafatası kemiklerinin kazınması uygulaması bakımından bir ilk. Göbekli Tepe’de bugüne dek elde edilen bulgular Erken Neolitik Dönem hakkında sahip olduğumuz bilgileri köklü değişikliklere uğrattı. Öncelikle, Göbekli Tepe’de şimdiye dek konut amaçlı hiçbir yapı bulunmaması, alandaki tüm yapıların kült amaçlı kullanılan anıtsal yapılar olması, Göbekli Tepe’nin Neolitik Dönem inançları ile ilişkili bir alan olduğunu ve burada toplanan insanların büyük ölçekli, ritüelleşmiş “iş şölenleri” için bir araya geldiği varsayımını güçlendiriyor. Göbekli Tepe’deki bu anıtsal yapıları inşa etmek için gerekli iş gücü ve inşaat faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi için gerekli planlama ve organizasyon yetenekleri düşünüldüğünde, bu devasa alanı inşa den çok sayıda insan grubunun karmaşık bir toplumsal yapıya sahip olduğu anlaşılıyor. Göbekli Tepe’deki yapıları örten toprak dolgu içerisinde elde edilen bulgular, Göbekli Tepe’de düzenlenen toplantıların karakteri hakkında önemli ipuçları sunuyor. Ele geçen kemik kalıntıları, büyük miktarda yabani av hayvanının avlanarak alanda tüketildiğini gösteriyor. Bu tür şölenlerin, etnografik olarak hiyerarşiler kurmak, güç elde etmek için gerçekleştirildiği düşünülüyor. Kafatasları üzerinde yapılan analizler sonucu elde edilen bulgular ise, alanda gerçekleştirilen toplantılar hakkında yeni bir bakış açısı sunuyor. Whitman Üniversitesinden arkeolog Gary Rollefson, Göbekli Tepe’deki bulguların tamamen yeni olduğunu ve ellerinde bunları karşılaştırabilecek bir model bulunmadığı yorumunu yaptı ve bu şekilde kazınan veya delik açılan başka bir kafatası örneği bulunmadığını ekledi. Göbekli Tepe’deki heykellerin ve dikilitaşlar üzerindeki kabartmaların işçiliğine bakıldığında, bunların son derece ileri bir uzmanlaşmaya işaret ettiği anlaşılmaktadır. Gresky, taş eserler üzerindeki işçilik ile karşılaştırıldığında, kafatasları üzerindeki kazımaların çok daha farklı olduğunu söyledi. Derin çizgiler halindeki kazımaların, dekoratif bir amacı olmadığını, bunların daha çok üzerini işaretlemek veya üzerlerine dekoratif öğeler takmak, ve hatta iplerle asmak amacıyla kazınmış olabileceklerini belirtti. Kazımaların yapılmasındaki amaç her ne olursa olsun, bunların belirli kafataslarını diğerlerinden ayırmak amacıyla yapıldığı anlaşılıyor. Göbekli Tepe’de bulunan diğer kafatası kemikleri arasında, üzerinde hiçbir kazıma veya delinme izine rastlanmayan düzinelerce örnek bulundu. Dolayısıyla, üzeri kazımalı kafataslarının belirli kişilere, belki de atalara veya topluluğun ileri gelenlerine ait olabilecekleri düşünülüyor. Gresky, özellikle bu üç kafatasının topluluk içerisindeki özel kişilere ait olduğunu düşündüğünü belirtti. Kafataslarının henüz tam olarak ne anlama geldiğini söylemek mümkün değil ancak eldeki veriler Göbekli Tepe’de kafatasına ayrı bir önem verildiğini gösteriyor. Arkeologlar şimdilik, kafatası uygulamasının bir ritüelin parçası olup olmadığını anlamak için daha fazla kafatası örneği bulmayı ve incelemeyi hedefliyor. Kaynak: http://advances.sciencemag.org/ Çeviri ve düzenleme: Deniz Genceolu Fotoğraflar: DAI, Göbekli Tepe Arşivi
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|