|
|
AKP, Devlet Değildir! Ulusal Onurumuz için AKP’ye “Hayır” Denmelidir!Kategori: Türkiye | 0 Yorum | 15 Mart 2017 13:29:16 Dünyanın dört bir yanında iktidarda olan ya da iktidar olma potansiyeline sahip bulunan neo-popülist hareketler; düşmanlaştırma, ötekileştirme, şeytanlaştırma ya da yabancı düşmanlığı üzerinden kitleleri “manipüle” etmeye devam etmektedir. Neo-popülist hareketler; Amerika’dan Rusya’ya kadar, yerleşik sömürü düzeninin hiçbir yapısal sorununa çözüm önermeden sadece toplumu kamplara bölerek, düşmanlığı yayarak ve bilimsel olmayan ama yapılması kolay görünen çözümler ortaya koyarak geniş kesimlerin oylarını alabilmektedir.
Bu anlamda Trump’ın Meksika sınırına “duvar örerek” Amerikalıların sorunlarını çözeceği iddiasıyla Hollanda’nın ya da Avusturya’nın Müslümanları ülkeden atarak ülkelerine huzur getireceklerini iddia etmeleri aynı politikaların farklı uygulamalarından başka bir şey değildir. Ne yazık ki Türkiye’de de neo-popülizm 15 yıldır iktidardadır. Almanya’da ne kadar yabancı düşmanlığı varsa AKP hükümeti de ülke içine o kadar düşmanlık yaymaktadır. İngiltere’de kitleler ne kadar “öteki üzerinden korkutuluyorsa” AKP de aynı korkuları beslemektedir. Amerika’da “duvar örmek” gibi ne kadar ciddiyetsiz öneri varsa AKP de “Her işveren bir işçi alsa işsizlik sorunu çözülür!” gibi önerilerle aynı şeyleri savunmaktadır. Bir başka deyişle AKP; dünyanın dört bir yanında görülen yabancı düşmanlığı, nefret söyleminin kullanılması, siyasetin ciddiyetsizleştirilmesi, komplo teorilerinin gerçekmiş gibi kitlelere sunulması gibi yöntemleri kullanan pek çok hareketle aynıdır. Hem Avrupa’nın Popülistlerine Hem de AKP’nin Popülizmine Karşı Çıkmalı! Son günlerde Türkiye’nin gündemine getirilen Almanya ve Hollanda’yla yaşanan sorunlar da bu çerçevede ele alınmalıdır. Hollanda’nın bu tavrının aslında AKP’nin tavrıyla aynı olduğunun görülmesi gerekmektedir. Hollandalı makamlar yaklaşan seçimler için Müslümanlardan duyulan korkuyu körüklemek, sözde bir Türk tehlikesi olduğunu ortaya koymak ve tarihsel korkuları köpürtmek için bu olayları kışkırtmaktadır. Ancak aynı neo-popülist politikalara sahip olan AKP de Hollanda ve Almanya’yı kullanarak Türk kamuoyunu “evet” cephesinde konsolide etmeye uğraşmaktadır. Yani Hollandalı neo-popülistlerle AKP’li neo-popülistler aynı şeyi yapmaktadırlar ve seçimler uğruna nefreti yükseltmektedirler. Bu itibarla Hollanda’nın ırkçılarına karşı olduğumuz gibi AKP’nin yurtiçinde yürüttüğü nefret politikalarına da karşı çıkmamız gerekmektedir. Almanya ve Hollanda Krizleri AKP’nin “Evet” Kampanyası! Bu değerlendirme yapılmadığı ve AKP’nin gericiliği tespit edilmediği müddetçe, Almanya ve Hollanda krizlerinin “AKP’nin ‘Evet’ Kampanyası” olduğu gerçeği göz ardı edilmiş olacaktır. Oysa bugünün en önemli değerlendirmesi bu olmalıdır. AKP, tüm meseleyi kendi beceriksiz ve ötekileştirici söyleminden uzaklaştırıp “biz ve onlar” mantığına hapsetmek istemektedir. Bu sayede kendi yanlışlarını tüm ülke insanına dayatarak “Onlara yani Türkiye’yi aşağılayanlara karşıysanız benim yanımda olmak zorundasınız!” sonucunu yaratmaya çalışmaktadır. Bunun daha anlaşılır ifadesiyse “Vatanını, milletini seven beni desteklesin yani referandumda ‘evet’ oyu versin!” şeklindedir. O halde AKP’nin bu oyununda doğru konumlanamayan her muhalif hareket, kendini büyük bir oyunun figüranı olarak bulma tehlikesiyle karşı karşıya gelecektir. Bu durumsa tıpkı 15 Temmuz sonrasında “Yenikapı’ya hapsedilen muhalefet!” örneğinde olduğu gibi siyaset geliştirmeyi imkânsız kılacaktır. Milliyetçiliğini AKP’ye İspatlamaya Çalışan Herkes Kaybedecektir. Olayların başladığı andan itibaren AKP’nin meseleyi “ulusal bir mesele” olarak kodlaması Türk milletine kurulan bir tuzaktır. Zira AKP’nin “ulusal onur” konusunda söz söyleyebileceğini düşünmek aynı zamanda AKP’nin tüm geçmişini temize çekmek anlamına gelecektir. Oysa AKP; “Habur’da çadır mahkemesi kurmak, Oslo’da teröristlerle pazarlık yapmak, Ermenistan’a şirin gözükmek için Azerbaycan Bayrakları’nı çöpe atmak, Türk Bayrağı taşımayı yasaklamak, Mavi Marmara’da olduğu gibi vatandaşlarımızı ölüme göndermek, Yunanistan’ın işgal ettiği adalara ses çıkarmamak, Kuzey Kıbrıs’taki ulusal çıkarlarımızı göz ardı etmek, Süleyman Şah Türbesini vatan toprağından söküp kaçırmak, Arap şeyhlerinin ayağına gitmek…” demektir. Bu gerçekler unutularak milliyetçiliğini AKP’ye ispatlamaya çalışan her muhalefet grubu propaganda gücünü AKP’ye teslim ederek kaybetmeyi kabul etmiş olacaktır. CHP özelindeyse böyle bir çekingenliğe asla ve asla yer olmamalıdır. Zira CHP; Ecevit’in gibi “Biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına yazmışız. Biz milliyetçiliği Batı Anadolu’nun haşhaş tarlalarına yazmışız!” diyen bir gelenek demektir. Bu geleneği AKP gibi bir partinin tartışmasına açmak tarihsel bir yanlışa imza atmak demek olacaktır. AKP Hükümeti Türkiye’nin Büyüklüğü’ne Yakışır Politikalar Üretemiyor! O halde tartışma konusu olan muhalefet unsurlarının “milliyetçiliği ya da vatan sevgisi değil” iktidarın “ulusal onuru” ayaklar altına aldırmış olmasıdır. Büyük Türkiye Cumhuriyeti, AKP hükümeti elinde sıradanlaştırılmış, itibarı zedelenmiş, Hollanda gibi küçücük bir ülkenin iç politikasının mezesi haline getirilmiştir. Bu sorumluluk AKP’ye aittir. AKP’nin Türk Devletini bu hale düşürmeye hakkı yoktur! Bir kez daha ortaya çıktığı üzere AKP hükümeti, Türkiye’nin büyüklüğüne yakışır politikalar üretememektedir. Hükümetin içi boş “naraları” yaptırımdan uzaktır. Tüm dünyada “AKP konuşur ama bir şey yapamaz!” diyen politikacılar vardır. Ve ne yazık ki bu doğrudur. Ahmet Davutoğlu’nun sürekli söylediği “Kimse Türkiye’nin sabrını ve gücünü test etmesin!” cümlesiyle klişeleşmiş bu durum Türkiye Cumhuriyeti kimliğini taşıyan herkes için üzüntü kaynağı olmalıdır. Zira hükümet, kameralar önünde atar yapıp kapalı kapılar ardında susmayı tercih etmektedir. Hükümet; Türkiye’de Kasımpaşalı gibi davranıp topluma gaz verdikten hemen sonra tornistan yapmayı siyaset sanmaktadır. Bu anlamda ortada bir çatışma da yoktur! Avrupa’nın Gericileri AKP’nin Hep İktidarda Kalmasını İstiyor! Tam tersine; Avrupa’nın neo-popülist ve sağcı siyasileri Türkiye’de AKP’nin iktidarda olması için çalışmaktadırlar. Çünkü “Medeniyetler Çatışması” gibi tezlerin geniş kitleleri uyutması için AKP gibi bir partiye ihtiyaç duymaktadırlar. Batı ülkeleri kendi emekçi sınıflarını ezmek için AKP gibi partileri göstererek “korkuyu hâkim kılmaktadırlar.” AKP de bu söylemi büyük memnuniyetle kabul edip Türkiye kamuoyunu şekillendirmek için kullanmaktadır. “Bizi kıskanıyorlar!” gibi bilimsellikten uzak bir ifadenin altında yatan gerçek de budur. AKP, batılı popülistlere fırsat yaratmakta karşılığında da kendi iktidarını sağlamlaştırmaya gayret etmektedir. Bu anlamda karşılıklı bir çıkar ilişkisi mevcuttur. Hollanda da Almanya da AKP iktidarı için mücadele etmektedir. “Tek adam referandumu” öncesinde olayların tırmandırılması da bir yardımlaşma göstergesidir. Türkiye’nin Ulusal Onurunu Korumak için AKP’ye “Hayır” Demek Zorunludur! Gelinen noktada AKP’nin referandum gününe kadar “batı ülkeleri” üzerinden bir “Evet!” kampanyası sürdüreceği anlaşılmaktadır.”Evet” demeye ikna edemediği seçmenleri “Batıya karşı birleşme” duygusu üzerinden yanına çekmeye çalışmaktadır. Bu durum aynı zamanda tabanından kopmuş ve koltuk derdine düşmüş Sayın Bahçeli ve Sayın Destici’ye de uzatılmış bir can yeleğidir. Hiçbir inandırıcılığı kalmamış olan bu iki Genel Başkan, “devletin yanında yer almak” adı altında AKP’ye iyice teslim olacaklardır. Oysa unutulmamalıdır ki “AKP, devlet demek değildir!” AKP, sadece bir siyasi partidir ve seçmenler oy verdiği sürece iktidarda kalacaktır. İlk seçimde Türk Milleti, AKP’yi sandığa gömdüğünde mevcut neo-popülist iktidar bitecek ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. O halde gerçek yurtseverler için Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve milletin bekasını savunmak demek popülist söylemlere karşı mücadele etmekle mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti devleti, AKP’den çok büyüktür. Türk Milleti de devletine sahip çıkacak kadar fedakârdır ve feraset sahibidir. Türk milleti ulusal itibarımızı ayaklar altına alan AKP’nin oyunlarına “Hayır!” diyecektir. Türkiye’nin hayırlı yarınlarından kimsenin şüphe duymaması gerekir. Tayfun Şahin
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|