|
|
Vakıflar Yasası ve Azınlık HaklarıKategori: Türkiye | 1 Yorum | 06 Mart 2008 00:20:55 Çoğunlukların içinde azınlık olmak gerçekten zordur. Bunu azınlıklara yakın olduğum için hep bilmişimdir. Azınlık derken zaten sadece etnik azınlık olmayı da kastetmiyorum. Fikren de azınlık olunabilir, bunu herkes bilir.
Geleceğim nokta aslında Vakıflar yasası; 20 Şubat tarihinde kabul edilen yasa birçok tartışmaya gebe olacak gibi görünüyor. Her ne kadar beklediğim kadar tavizkar çıkmasa da, yasada birçok gedik var. Ya da AB’nin istediği yasaya atılmış bir geçiş yasası konumunda. Yasa dediğim gibi beklediğim kadar tavizkar çıkmasa da 1936 Beyannamesi ile yabancıların ellerinden alınan taşınmazlar ne kadar insan hakları ihlalidir, bunu da sorgulamak lazım. Bu noktadan bakınca yasa demokratikleşme sürecinde bir adım olarak görülebilir. Tabii yasa, bünyesinde çok hassas konuları da barındırıyor. Sorgulamaya başlayınca işin içinden çıkmak çok olası değil. Ben açıkçası, yasa sadece demokratikleşme sürecinde bir adım olsa sevinçle karşılayacağız. Bir zamanlar pek de demokratik olmayan şekilde mallarını ellerinden aldığımız yabancılara haklarını iade etmek doğru bir gelişmedir, ancak bugün bu yasanın arkasından gelecek siyasi vandalistler yani Avrupalı ve İsrailliler’in sömürgeci zihniyetini tüm dünya iyi biliyor. Aklıma gelen bir kaç soru ile anlatmak istediğimi pekiştireyim; Cumhuriyet dönemi ile Türkiye’den ayrılan yabancılar kendi vatanlarına döndüler, kimisinin vatanı yoktu ve başka bir ülkenin topraklarında etnik grup olarak yaşamak istemediler. Bir kısmı kendini gerçekten bu vatana ait hissediyordu ve azınlık olmayı göze alarak Türkiye’de kaldılar. Öte yandan kimisi de misyonerlik faaliyetlerini sürdürmek için kaldı. 1936’da ise bir beyanname ile yabancılara ait vakıfların mallarına el kondu. Bu adil olmamakla birlikte, TC’nin bölünmez bütünlüğünü korumak adına Atatürk tarafından atılmış bir adımdı. Açıkçası durduk yere çıkarılmış bir beyanname değildi. Burada fesat yabancının yanında masum yabancının da hakları yanmış oldu. Bugün ise demokratikleşme çabalarıyla alınan hakları geri veriyoruz. Ama nasıl: AB’ye imtiyaz şeklinde veriyoruz. Emperyalizme kucak açmak için demokratikleşme maskesi ile veriyoruz. Vakıflar yasası ile AB’ye, tiran devletlere verilen imtiyazlarla bugün Ayasofya ve Fatih camileri bile elden gidebilir. Çok açık bir sonuca doğru gidiyoruz. Bir gün gelecek kendi topraklarımızda misafir olacağız. Şimdi biraz yasayı inceleyim; Yukarıda dediğim “AB’nin istediği yasaya atılmış bir geçiş yasası” konusunu biraz açalım. 1936 beyannamesi ile vasiyetle, bağışla ya da doğrudan edindikleri malları, Hazineye ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne kayıt ettiren vakıflar, bu taşınmazları ya da malları kendi üzerlerine geçirebilecekler ancak bunu 18 ay içinde yapmaları gerekecek ve vakıflar meclisi onaylarsa üstlerine geçirebilecekler. Ayrıca bir ibare var ki bu işi iyice karıştırıyor. “Halen tasarruflarında olan”… Şu an tasarruflarında bir şey olmadığı için aslında en baştan yasa bir formalite yasa görünümüne giriyor. Burada da uzmanlara göre karar mercii AİHM olacak. Bir diğer handikap ise 1936’da el konulan taşınmaz ya da malların zaman içinde 3. şahıslara satılmış olması. Burada yine uzmanlar, bu malların geri alınamayacağını söylüyorlar. Çünkü hukukta böyle bir madde yok. Akla gelen fikir tazminat ödenmesi, oysa yeni yasada tazminata ilişkin bir düzenleme de yok. Bir diğer unsur da vakıfların, “Vakıf senedinde yer almak koşuluyla, uluslararası faaliyetlerde ve işbirliğinde bulunabilecek” olmaları; halbuki söz konusu yabancılara ait vakıfların “Vakıf senedi” bulunmuyor. Çünkü bu vakıflar zamanında padişah fermanıyla kurulmuş vakıflar… İşte tüm bunlardan dolayı, AKP hükümetinin ‘AB’ye uyum’ adı altında çıkardığı yeni Vakıflar yasası bir yandan ulusalcıları ayağa kaldırsa da bir yandan da sanki formaliteden çıkarılmış gibi görünüyor. Ya da ulusalcıları kızdırmamak için yasa, yavaş yavaş geliyor. Bir yıl sonra yasada değişiklik yapılmayacağı ne malum? Burada ulusalcıları endişelendiren noktalara da değinmek lazım. Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, bir köşe yazısında Vakıflar Yasası’nın 6 asırlık vakıflar sistemini darmadağın ettiğini söyledi. Hatta Öztürk, Fatih’in kemikleri üzerinde yeni bir Ortodoks devletinin kurulacağının haberciliğini yaptı. Bir diğer endişesi de, kendini ekümenik ilan eden patriğin İstanbul’da dükalık kuracağı yönünde idi. Hatta –ki doğrudur- Fatih ve Ayasofya’nın yabancı vakıflarca geri alınacağı söylendi. Yasaya karşı çıkanlar yasanın Lozan Anlaşmasına muhalefet ettiğini belirttiler. Hatta yasa ilk kez Çankaya’ya gittiğinde dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yasayı Lozan’ı deldiği gerekçesi ile geri çevirmişti, bu son günlerde kamuoyunda sıkça hatırlatılan bir done oldu. Aslında ilginç olan İslami bir siyasi partinin yani AKP’nin kültürel ve dini değerleri koruyacağına emperyalizme hizmet ediyor olması. Kültürel ve dini değerleri hiçe saymaksa konu ve bunu sosyalist ya da komünist fraksiyondan bir parti yapıyor olsaydı, materyalist düşünce sekansından geliyor dersiniz, mantık dahilinde bir yere oturtursunuz ama açıkçası AKP’nin AB’ye ve emperyalizme yaptığı hizmetleri hiçbir mantığa sığdıramıyorum. Burada düşünen insanın aklına doğası gereği AKP’nin aslında bir din devleti olmadığı, makyavelist olduğu, dini, amaca giden yolda araç olarak kullandığı ve inanç sahibi kişileri istismar ettiği geliyor. Yasanın yabancılara tanınan imtiyazlardan biri olduğu çok açık. Yabancı vakıfları güçlendirecek olan yeni yasa, emperyalizmin Türk ulusuna attığı bir gol olarak da değerlendirilebilir.
Yorumlarzeytun
{ 11 Mart 2008 12:34:24 }
Canim o kadar uzulmene gerek yok. Bizim icin orada kalan bir kac harebe olmus kilisemize sahib olmamiz yeter. Camilere gelince onlarda gozumuz yok. Olsa olsa bu sefer din kardesliyi adina suudiler yani vahabiliyin devami icin elkoyabilirler...Onlari nasil korunacaksa artik hukumetin gorevidir,,,
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|