|
|
Devlet kütüphaneleri tasfiye ediliyorKategori: Söyleşi | 0 Yorum | 10 Şubat 2016 02:25:58 Türkiye’nin en büyük sahafı olan İlhami Dilek, devlet kütüphanelerinin tasfiye edildiğini söyledi. Milli Kütüphane’nin kitaplarının kilosu 20 kuruştan kitapçılara satıldığını aktaran Dilek, son dönemde okul kütüphanelerinin de kapatıldığını belirtti.
Antalya’da ilk sahaf dükkanını “İltem Sahaf” adıyla İlhami Dilek açtı. 1994 yılında Antalya’ya yerleşen İlhami Dilek’in Kalekapısı’nda bulunan dükkanında 30 bin sahaf kitabı, 60-70 bin ikinci el kitap bulunuyor. Türkiye’nin en büyük sahaf dükkanının sahibi olduğunu söyleyen İlhami Dilek aynı zamanda bir kitap koleksiyoncusu. Türkiye’nin 50 kitap koleksiyoncusundan biri olan İlhami Dilek’in 5-6 bin civarında koleksiyon kitabı bulunuyor. Antalya’nın ilk sahafısınız. Doğru mu biliyorum? Doğru. İzmit’in de ilk sahafıyım. Bu işe İzmit’te başladım. Antalya’da sahaf olmadığını biliyordum. Antalya’daki bir asker arkadaşımın da desteğiyle Antalyalı oldum. 1994’ten bu yana Antalya’dayım. Meslekte de 30’uncu senem. İlk dükkan Valiliğin yanındaki Karabayır İşhanı’nda, 21 metrekare bir dükkandı. Antalya’da sizin dışınızda da bu işi yapanlar var mı? 2000’lere kadar tektim. 2000’lerde başka arkadaşlarımız da bu işi yapmaya başladı. 10 ile 15 arasında ikinci el kitap satan arkadaşımız var. Sizin dükkan da ikinci el kitap ağırlıklı… Bizim burada bulunan kitapların üçte biri sahaf kitabından, üçte ikisi ikinci el güncel kitaptan oluşuyor. Yerimiz çok büyük. Dolayısıyla sahaf bölümü de Türkiye’nin bu işle uğraşan en büyük mekanı sayılır. Kitapevinde ne kadar kitap var? ‘Nadir Kitap’ üzerinden internet satışını yaptığımız 30 bin civarında kitabım var. Bu 30 bin kitabın 25 bini sahaf kitabı. 60-70 bin civarında da dükkanda kitabımız var. Türkiye’nin en büyük sahafı olduğumu söyleyebilirim. Kendinize ayırdığınız kitaplar da oluyor mu? Rıfat Bali’nin bir kitabı var, “Türkiye’deki Kitap Koleksiyonerleri ve Sahaflar” diye. 50 kişiyi anlatır. Oradaki 50 koleksiyonerden biri de benim. 6-7 bin kitaptan oluşan koleksiyonumda 100-120 civarında el yazması kitabım var. Neler var örneğin, el yazmaları arasında? Elyazması kitaplar arasında medrese kitapları, cönkler, dini içerikli Arapça, Farsça, Osmanlıca kitaplar, tasavvufi eserler, ezoterik kitaplar, divanlar var. Bu müthiş bir rakam. Neredeyse orta boy bir halk kütüphanesi. Nasıl biriktirdin o kadar kitabı? Normal ücret üzerinden alsaydım buna tabii ki gücüm yetmezdi. Gelen kitaplar arasından ayırdım. Ben aynı zamanda sanat tarihçisiyim. Koleksiyondaki kitaplar tarih, sanat tarihi, arkeoloji ağırlıklı. Bir de müzayede görmüş nadir eserler. Sıkı bir okur olmalısınız. “Kitap kurdu” dediklerimizden misiniz? Çok okuyamıyorum. Ama kitapları iyi tanıyorum. Bizim gibi insanlara bibliyoman derler, yani kitap manyağı. Alır, biriktirir, sever, okşar, ama okumaya gelince ömrü yetmez. Bu kadar kitabı nasıl topluyorsunuz? Örneğin şu anda Balıkesir’de 5 bin kitaplık bir kütüphanesi olan arkadaş var. Kütüphanesini satmak istiyor. Dönüşümcü kağıtçılardan bize kitap gelir. Hurdacılardan kitap gelir. Son zamanlarda Türkiye genelinde yaygınlaşan bir durum; devlet kütüphaneleri tasfiye ediliyor. Kitaplar hurdacılara, kağıtçılara veriliyor. Bu çok ilginç. Örnek vereceğiniz kütüphaneler var mı? Ankara’da Milli Kütüphane’nin kitapları ihale usulüyle kilosu 20 kuruştan kitapçılara satıldı. Bu konuda internete girerseniz değişik bilgilere ulaşırsınız. Kütüphaneler ellerindeki eski kitapları tasfiye ediyor. Sadece devlet ya da halk kütüphaneleri değil, okul kütüphaneleri de tasfiye ediliyor. Gönen Köy Enstitüsü’nün kütüphanesi elime geçti benim. 40’lı yılların kitaplarının yer aldığı Korkuteli Kütüphanesi’nin kitapları elime geçti. Adını vermeyeyim ama bir okulun tasfiye edilen kitapları arasında eski Rumlara ait kitaplar elime geçti. Ortodoks Rum Kilisesi’nin Antalya’da basılan 1911 yılına ait nizamnameleri var bende. Bu işin ticaretini yapıyorsun. Ama diğer yandan devlet, okullar, insanlar kütüphanelerini tasfiye ediyor. Bu sizi üzmüyor mu? İlk başlarda çok üzülüyordum. Şimdi üzülmüyorum. Siz de bizim müşterimizsiniz, biliyorsunuz. O kitap bize hurdacıdan, kağıtçıdan geliyor. Tavan arasında, odunlukta, kömürlükte kalmış ya da atılmış kitaplar. Bunların arasında formaları açılmamış kitaplar da var. Onları ben tamir edip, ciltletip yeniden okurla buluşturuyorum. Bunların bazıları bilinçli okurun kolay kolay bulamayacağı kitaplar. Odunluktaki, kömürlükteki, hurdacıdaki değerli kitabı o kitabın değerinden anlayan, değerini bilen okurla buluşturuyorum. Kitap sevenine, ihtiyacı olana gittiği için üzülmüyorum. Bir de işin şu yanı var; biz olmasak bu kitaplar direkt kağıt fabrikalarına gidecek. 50 yıllık, 100 yıllık kitaplara can veriyoruz, 50 yıllık 100 yıllık ömür kazandırıyoruz. O yönüyle mutluyum. Okur durumu nasıl? Yayınevlerimiz yeterince kitap basıyor mu? Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin geçtiğimiz yılki verilerine göre dünya yayıncılık sektöründe 12’nci, yayınlanan kitap çeşidinde 11’inci sıradayız. Ancak okur oranı açısından durum bunun tam tersi. Demokrat Eğitimciler Sendikası Araştırma Merkezi (DESAM) raporuna göre, Türkiye’de okuma alışkanlığı yok denecek kadar az. AB ülkelerinde yüzde 21 olan kitap okuma oranı, Türkiye’de sadece yüzde 0,01. UNESCO’nun dünyadaki okuma alışkanlıkları raporuna göre Türkiye kitap okuma oranında dünya ülkeleri arasında 86’ncı sırada. Bizde çok kitap basılıyor, az kitap okunuyor. Birinci el kitap satışı yapan yayınevleri kapanıyor. Neden böyle oluyor? Bunun nedeni “bestseller”ler. Kitap ilk basıldığında 25 lira. Birkaç hafta sonra bakıyorsunuz AVM’lerde 5,95’lerden satılıyor. Maliyetle satış fiyatı arasında uçurum var. Az kitap okunmasının bir nedeni bu. İkinci el kitabın satılması da bu nedenle zor oluyor. Bestseller’ler ilk zamanlar okunuyor, üç-beş yıl sonra unutuluyor. Kitap çok basılıp az okununca ikinci el kitap da çok dolaşmaya başlıyor. Dükkanda kitabın dışında nesneler de var. Antika desek değil, nedir bunlar? Bilmeyen antika zannediyor. Değil. Bizdekiler “eski” dediğimiz ikinci el objeler. Taslar, tabaklar, şamdanlar, biblolar, tablolar, eski paralar, evrak-ı metrukeler… Kitap olarak hangi bölümler var? Hepsi var. Tarih, edebiyat, felsefe, sosyoloji, antropoloji, kişisel gelişim, parapsikoloji, Türk yazarlar, yabancı yazarlar… Hemen tüm alt bölümleri yaptık. Antalya’nın okur durumu konusunda neler söylenebilir? Antalya’da insanlar kitap okuyor mu? Kimler kitap okuyor? İlk geldiğimde Antaya’nın nüfusu 250 bin civarındaydı. Şimdi bu rakam beşe katlandı. Okur sayısında 5 katlık bir artış olmuş mudur? Buna olumlu cevap vermek zor. Ama yine de Antalya okuyanları olan bir kent. Antalya, diğer illere göre mürekkep yalamışların biraz daha fazla geldiği bir kent. Antalya’ya göç, işten ziyade deniz kenarında yaşamak, emeklilik yaşamı sürmek isteyenlerin, büyük şehirlerden kaçıp gelenlerin göçü. Bunlar gelirken kültür de getiriyorlar. 30 yıldır eski kitaplar arasında yaşamak nasıl bir şey? Kitap kokusu ilk zamanlardaki canlılığını koruyor mu? Kızım bana “Sen uçmuşsun, kitaplar aklını başından almış” diyor. Eşim de benzer şeyler söylüyor. Ben kitapları gerçekten seviyorum. 12 Eylül’ü yaşadık, görev vermediler, bu işe mecburen başladık. Ama yeniden dünyaya gelsem galiba yine bu işi yapardım. Kitaplar ilk zamanlardaki gibi kokmasa da bizim buralar keyiflidir. İnsanlar bizimle olduğu gibi birbiriyle de sohbet ederek raflar arasında dolaşır. Yerlerde dergiler, kitaplar serili. Burada alışverişin dışında kimsenin kimseyi ilgilendirmediği, okura sadece müşteri olarak bakılan kitapevlerinden farklı, sahici bir ortam vardır. KUTU… KUTU… KUTU… Röportaj: Mustafa Koç İlhami Dilek kimdir? 1959 Amasya doğumluyum. Liseyi Amasya’da okudum. Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi bölümünü bitirdim. 1986’da İzmit’te küçük bir sahaf dükkanı açtım. O gün bugündür bu işi yapıyorum.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|