Marsh & McLennan’ın Davos Zirvesi için hazırladığı rapora göre, çevresel sorunlardan zoraki göçe, enerji fiyatlarından siber saldırılara kadar birçok alanda dünya en riskli dönemi yaşıyor. Dünya ekonomilerinin karşı karşıya kaldığı risklere yönelik beklentiler oldukça kötümser senaryolar ortaya koyuyor.
Sigorta brokerliği ve risk yönetimi şirketi Marsh’ın da çatısı altında olduğu Marsh & McLennan Şirketleri’nin katkılarıyla hazırlanan Dünya Ekonomik Forumu 2016 Yılı Küresel Riskler Raporu, Davos Zirvesi öncesi açıklandı.
Rapora göre Avrupa’nın mülteci krizi ve terör saldırıları, küresel siyasal istikrarsızlığı Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek seviyeye yükseltti. Bu durum, uluslararası firmaların stratejik kararlarını alırken maruz kaldıkları belirsizlik zeminini genişletiyor. Raporda, Türkiye’nin de en önemli sorunlarından zoraki göçlerin gerçekleşme olasılığı bakımından ilk sıradaki risk olması dikkat çekiyor.
Farklı sektörlerden 750 uzmana sorularak hazırlanan ve 140 ülkenin incelendiği raporda, küresel ölçekte son yılların en ‘riskli’ dönemlerinden birini yaşanabileceği uyarısı yapılırken, bu kadar geniş bir risk ortamına, raporun küresel riskleri ölçtüğü 11 yıldan beri rastlanmadığı belirtildi. 29 farklı küresel riskin önümüzdeki10 yılda gerçekleşme olasılıklarının değerlendirildiği rapora göre, 2016 yılında en yüksek potansiyel etkisi olan risk olarak, iklim değişikliğinin azaltılmasında ve iklim değişikliği uyumunda başarısızlık olarak tespit edildi. Bu yıl gerçekleşme olasılığı bakımından ilk sıradaki risk ise büyük çaplı istem dışı göç oldu.
Raporda, ilk kez, beş kategoriden dördü, yani çevresel, jeopolitik, toplumsal ve ekonomik riskler ilk beş en yüksek etkiye sahip riskler arasında yer aldı. Teknolojik risklere de dikkat çekilirken, siber saldırıları da kapsayan teknoloji riski hem gerçekleşme olasılığı hem de etkisi bakımından 11. sırada yer aldı. Siber ataklar, 27 ekonominin ilk beş riski arasında yer alıyor.
İşsizlik ve eksik istihdam, 140 ekonominin 40’ından fazlasında iş yapmak için en yüksek kaygı riski olarak görülürken, Sahraaltı Afrika’sı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da en yüksek risk olarak ortaya konuldu.