A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Bir ekonomik panorama

Kategori Kategori: Ekonomi | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Prof.Dr. Korkut Boratav | 18 Aralık 2015 01:26:51

Ocak-Eylül aylarını kapsayan milli gelir tahminleri yayımlandı. Söylentilere göre TÜİK, 2016’dan başlayarak milli gelir hesaplarını güncelleştirecekmiş. Bugün kullandığımız verilerle bağlantıların kopması gündemdedir. Elimizdeki istatistikleri kullanarak 1998 sonrasının Türkiye ekonomisini inceleme fırsatı hâlâ var. Bugün bu doğrultuda bir panoramik gezinti yapmak istedim.

On yedi yıllık milli gelir verilerini önce ana harcama kategorileri, sonra da ana sektörler bakımından gözden geçirelim.



Artan dış bağımlılık altında tüketimin sürüklediği, durgunlaşan bir ekonomi…

İncelemeye harcamalar yoluyla ve cari fiyatlarla hesaplanan milli gelir ile başlayalım. Tablo 1 dönemin başı ve sonunu kapsayan beşer yıllık ortalamalara ve aradaki yedi yıla (2003-2009’a) bu açıdan bakıyor.



Tablo 1, üç ana harcama kategorisinin (özel, kamusal tüketimin ve sermaye birikiminin) seyrini milli gelirde paylar olarak ortaya koyuyor.

Ana eğilimler ortadadır: Özel tüketimin payı, dönemin başı ile sonu arasında 2,2 puan (% 68,4’ten 70,6’ya) yükselmiş;  benzer bir artış devletin cari harcamalarının oranında da (11,9 → 14,7) gerçekleşmiştir. Bu iki öğenin toplamı, toplam tüketim harcamalarının milli gelire oranını verir. Bu oran son beş yılda %85,3’e çıkarak ilk döneme göre tam 5 puan artmıştır.

Yurt içi harcamaların diğer ana kalemi yatırımlar, yani sabit sermaye birikimidir. Yatırın harcamaları, 1998-2002 ortalaması olarak %19; 2010-2014 yıllarında ise %20,3 olarak belirleniyor. Artış, sadece 1,3 puandır ve toplam tüketim ile karşılaştırıldığında çok ılımlı kalmaktadır.

Dünya ekonomisinin dinamik çevre ekonomileriyle (özellikle Asya’yla) karşılaştırılırsa Türkiye’deki %19-20’lik yatırım oranı çok cılızdır. Üstelik 1998 öncesine bakıldığında sermaye birikimi daha da aşınmıştır. Cari fiyatlarla yatırım oranlarını karşılaştırabileceğimiz en geç tarih 1987’dir. 1987-1997 döneminin sermaye birikimi ortalaması %24,5’tir. Tablo 1’de kapsanan on altı yılın tümünde yatırımların ortalaması ise %19,7’dir. Sonuç, ortalama büyüme hızının  da düşmesidir. Bu iki dönemin yüzdeleri olarak 4,3 → 4,1…

AKP dönemine odaklanalım: 2003’ten bu yana  özel ve kamusal tüketim ile sermaye birikiminin toplamı, milli geliri aşmaktadır. Bu nasıl mümkün olur? Yanıt, makro-ekonomik tanımlarda gizlidir. Bir ekonomi ürettiğinden fazla harcamaktaysa, fark, cari işlem açığı biçimini alır ve dış kaynak girişleriyle kapatılır. 2002’den bu yana Türkiye ekonomisi giderek artan oranlarda yabancı sermaye girişi ile bu imkâna kavuşmuştur.

Ezcümle, dış kaynak girişleri büyük ölçüde tüketim artışlarını beslemiştir; sermaye birikimini değil… Ortaya çıkan görünüme dikkat çekelim: Cılız bir yatırım oranı yüzünden durgunlaşan bir ekonomide, artan dış bağımlılık tüketimin pompalanmasını sağlıyor.

Hastalıklı bir sentez söz konusudur.

***

Üretken sektörler geriliyor: Erken bunama mı?

Milli gelir verilerine bir de ekonominin ana sektörlerinin payları açısından bakalım. Tablo 2, iki temel üretken sektör (tarım ve sanayi) oranlarının yanına, “sentetik” bir sektörü ekliyor: İnşaat sektörü ile “gayri menkul faaliyetleri” başlığı atındaki kategorinin toplamı…   Tablo 1’deki dönemleri aynen koruyoruz.



Sektörlerin büyüklükleri iki farkı biçimde ölçülür: Cari veya sabit fiyatlarla.  Cari fiyatlarla yapılan hesaplamada, ölçümün yapıldığı döneme (yıla) ait piyasa fiyatları kullanılır. Her sektörün büyüklüğü, önce miktarlar (adet, ton, metre) ile piyasa fiyatlarının çarpımından elde edilir. Sonra girdi bedelleri düşülür ve katma değere ulaşılır. Değişim, fiyatların ve reel değişimlerin bileşkesidir. Her sektörün ekonomi içinde kapladığı fiili büyüklüğü bu ölçüme göre algılarız.

Bu hesaba (Tablo 2’de sütun 1, 3, 5’e) göre, 1998-2014 arasında  tarım ve sanayinin milli gelir içindeki payları belirgin oranlarda daralmıştır. Dönem sonunda faal nüfusun hâlâ %20’sini istihdam eden tarımın milli gelirdeki payı, yüzde 8’in altına inmiştir.

Bu saptama, tarım sektörü içinde belirgin bir emek fazlasının varlığına   işaret ediyor, İktisatçılar bu durumu sanayileşmenin birincil kaynağı olarak yorumlar. Yani, tarım sektöründeki göreli daralma, sanayinin genişlemesini beslemelidir.

Ancak, Tablo 2, bu beklentinin gerçekleşmediğini gösteriyor. Cari fiyatlarla tarım ve sanayi sektörlerinin % payları birlikte gerilemiştir. Tarım: 10,4 → 7,8; sanayi: 22,9 → 18,8…       Ezcümle, Türkiye’de  sanayi sektörü erken bunamıştır; olgunlaşmadan ya karşı örnek olarak Çin  ekonomisi gösterilebilir. Bu ülkede sanayi sektörü, milli gelirin yüzde  45 eşiğine ulaştıktan (2012’den) sonra daralmaya başlamıştır. Tarımın milli gelirden pay da aynı tarihte yüzde 10’una altına inmiştir.

Türkiye’de ise sanayi ve bol emek rezervleri içeren tarım daralırken “inşaat ve gayri menkul faaliyetleri” genişleyen bir sektör olarak dikkat çekiyor: %12,8 → %14,7…

Peki, sektör büyüklüklerini sabit (1998’e ait) fiyatlarla ölçerek (bk. Tablo 2, sütun 2,4,6) ne türden bir bilgi elde ediyoruz? Bu yaklaşım, şu soruyu yanıtlamaktadır: Sektörlerin fiyatları, başlangıç yılını izleyen dönemden sonra hiç değişmeseydi, her bir sektörün milli gelirden payı ne olurdu? Bu soruyu da yanıtlarsak, tarım, sanayi, inşaat sektörlerindeki fiyatların milli gelirin ortalama  fiyat hareketine (ve birbirlerine) göre nasıl seyrettiğini belirleyebiliyoruz. Cari ve sabit fiyatla sektör büyüklüklerini karşılaştırmak da anlamlı oluyor.



Tabloya bu açıdan bakınca görüyoruz ki, sabit fiyatlarla inşaat/g.menkul sektörü biraz küçülmüştür. Demek oluyor ki, cari fiyatlarla gerçekleşen  genişlemenin ardında sektör fiyatlarının ortalama fiyatları aşması yatmaktadır.

Buna karşılık tarım ve sanayi sektörlerindeki fiili küçülme, bu iki üretim kolunun elde ettiği fiyatların aşınması ile ilgilidir. 1998’deki göreli fiyatları sürdürmeyi başarsaydı,  tarım sektörünün milli gelirdeki payı, 2010-2014’te cari fiyatlarla elde ettiği payın üzerinde (%7,8 yerine 9,2) olacaktı. Tabloda kapsanan dönem içinde tarım sektörünün karşılaştığı en sert (sanayi sektöründen daha hızlı) fiyat aşınması 1998-2002 yıllarında gerçekleşmişti.

Sanayinin milli gelire katkısını 1998’deki fiyatlarla hesaplasaydık, sektörün ekonomi içindeki gerilemesi son bulacaktı. Sabit fiyatlarla sanayinin yüzde payının  25,5’ten 26,6’ya çıkması  bunu gösteriyor.

Böylece bu iki temel üretken sektörün, Türkiye ekonomisinin “hizmetler” diye anılan heterojen kolları karşısında göreli fiyat kayıpları nedeniyle gerilediğini belirliyoruz. Tablodaki inşaat/gayri menkul sektörü aksi yöndeki örnektir. Bu sektörde gerçekleşen fiyat avantajlarının büyük boyutlu “rantlar” biçiminde de gerçekleşmiş olduğunu, AKP’nin kentsel marifetleri ortaya koymuştur.

***

Harcamalara ve sektörlere (üretime) göre sınıflanan milli gelir hesapları, gelir türlerine göre de yapılmalıdır. TÜİK, bölüşüm çözümlemelerine kapı aralayan bu yöntemi artık kullanmıyor; bu nedenle uluslararası kaynaklara baş vurmak zorunluluğu doğuyor.

Bir başka, önemli inceleme alanı, milli gelir hesaplarının dayandığı akımların ötesine geçip, servet stoklarına açılmaktır. Bu yaklaşım, doğrudan doğruya servet bölüşümünü gündeme getirir. Dolayısıyla kapitalist bir sistemin özüne nüfuz etmenin adımlarından birini oluşturur.

Bu tür incelemeleri, tartışmaları sürdüreceğiz.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve utkulu olacaktır
YILMAZ GÜNEY’E DAİR ekitab
Dünya Sağlık Örgütü: Yeni Kovid-19 varyantı ölümleri arttırabilir.
Yazarlarımızdan Sevgili Aykut Yazgan’ı kaybettik
Yurt dışına göç eden Türk vatandaşları: 2022'de son 7 yılın rekoru kırıldı

Hollanda'da aşırı sağcı Wilders'in seçim zaferi
Avustralya ulusal dijital kimlik sistemine geçiyor
İsrail - Hamas çatışmasında savaş suçu işleniyor mu?
Türkiye’de 21 yılda 15 bini aşkın arazi, 289 bini aşkın konut ve işyeri yabancılara satıldı
FRANSA İKTİDAR CEPHESİ DERSLERİ HAL VE GİDİŞ: SIFIR

Birleşmiş Milletler’den 48 ülke için korkutan rapor
Daron Acemoğlu: Türk halkını zor günler bekliyor
Türkiye’de yıllık et tüketimi 10 kg dan az
Çin Alman otomobillerini tahtından ediyor.
Acemoğlu: 15 yıl Türkiye için fırsat penceresi bunu harcarsa sonu trajik olur

İçinden hiç tren geçmeyen Dalaman tren garı…
İngiltere'de yeni bir domuz gribi varyantının insandaki ilk vakası tespit edildi.
Gerçek insan değil ama ayda binlerce dolar kazanıyor
ANA(KADIN)LARIN SESİ
Dünya genelinde kanser vakalarında büyük artış

"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL
REMZİ RAŞA’YI ANMAK İÇİN
GREV HAKKI TARTIŞILIYOR, TANINIYOR
“İŞÇİLER SAHAYA İNMELİ”, BÜLENT ECEVİT’LE SÖYLEŞİ

Senede bir gün
SABİTESİZ GÖRECELİ OLABİLİR Mİ?
Ana gibi yar, Anadolu gibi diyar olmaz
HÜMANİZMANIN KANITLANMASI
YABANCILAŞMA

Türkiye, Avrupa’nın atık deposu mu?
Kuzey Denizi'nde sızıntı korkusu
AKBELEN ORMANI DİRENİYOR
Akbelen Ormanı'ndaki çevre direnişi
WMO aşırı sıcaklarda kalp krizi ve ölüm uyarısında bulundu

Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?
Apple'dan iPhone Uygulamalarına Dev Zam: 1 Dolarlık Uygulama 17 TL Oldu

Şempanzeler rakiplerine karşı savaş stratejileri kullanıyor.
Kazakistan'da 3.400 yıllık erken dönem Türk piramidi bulundu
Avustralya’da Dingolar “Neredeyse İnsan” statüsündeydi.
'Kayıp sekizinci kıta' Zelandiya ilk kez nasıl haritalandırıldı, sonuçları ne olabilir?
İnsanların ataları 'yeryüzünden silinme noktasına gelmiş olabilir'

Dünya cinsiyet eşitliği konusunda ne durumda?
Türkiye Avrupa’da lider, dünyada 14. Sırada
Türkiye'de su krizi araştırması yayımlandı
Suudi Arabistan yüzlerce göçmeni öldürdü
Yalan haberlere neden inanıyoruz?

ABİDİN DİNO PULU
Göbeklitepe'deki son keşifler ne anlama geliyor?
AYKUT YAZGAN’I OKUMAK
Megapik “Yeniden” adlı kitabın yazarı Dr. Meltem Hınçal ile bir söyleşi....
Mektub var, Ragip Duran’dan

HAŞHAŞİLER
Hangisi Yener
VİCDANIN VAR MI?
QUO VADİS
Irkçılığın eli barut ve benzin kokuyor, yüzü ölüm

Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış
Antik Çağlarda Kendi Memleketlerine Karşı Savaşan Paralı Askerler
Sümer Atasözleri ve Özdeyişler
Museviliği benimsemiş tek Türk devleti : Hazarlar


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git