A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Erdoğan Korkusu CHP’yi Çürütüyor!

Kategori Kategori: Söyleşi | Yorumlar 0 Yorum | 21 Mart 2015 01:16:26

AKP’nin tek başına iktidar olarak geçirdiği 13 yılın belki de en fazla sorulan sorusu “CHP nerde yanlış yaptı?” Hemen herkesin CHP üzerine bir düşüncesi olsa da bugüne kadar “CHP Ne Yapmalı?” sorusuna cevap arayan çok fazla aydın çıkmadı. Biz de bu konuya bir giriş olması bağlamında CHP’li siyaset bilimi ve iletişim uzmanı Sayın Tayfun Şahin’e sorduk. İşte o sorular ve Sayın Şahin’in gündem yaratacak cevapları.

Sayın Şahin, AKP 13 yıldır tek başına iktidarda. Yakın hedef olarak 2023’ü uzak hedef olarak da 2071’i dillendiriyorlar. Muhalefetinse böyle bir vizyonu görünmüyor. CHP nerde yanlış yapıyor?

Herkes kendi bulunduğu yerden bakarak onlarca, yüzlerce gerekçe ortaya koyabilir. Ancak bana göre CHP’nin sürekli AKP’nin gerisinde kalmasının ana sebeplerinden biri: Erdoğan korkusu. CHP, başlangıçta bu korkunun avantajını da kullandı elbette. ANAP, DYP gibi merkez sağın bir kısım seçmenini CHP’ye çekerken bu korkudan faydalandı. Benzer şekilde geniş CHP tabanını çok fazla efor sarf etmeden elinde tutarken de Erdoğan korkusu işe yarıyordu. Ancak gelinen noktada, özellikle son 5 yıldır Erdoğan korkusunun CHP’yi yerle bir ettiğini ve yoğun bir çürümeye sebep olduğunu görüyoruz.

Erdoğan korkusu nasıl çürütüyor CHP’yi?

Erdoğan tek başına korkunun temeli değil. Yani bireysel olarak CHP’nin ya da CHP’lilerin Recep Tayyip Erdoğan’dan korktuğunu söylemiyorum. Erdoğan bu noktada bir sembol… Bahsettiğimiz şey Erdoğan’ın kişiliğinde temsil edilen AKP zihniyeti. CHP tabanı, AKP’nin dinci, faşizan, hukuk tanımaz, vahşi tarafından o kadar fazla korkuyor ki, bu korku sağlıklı düşünmenin önüne geçiyor. CHP, Erdoğan’dan ve temsil ettiği zihniyetten korktukça en kısa zamanda ve en kestirmeden bu korkudan kurtulmak istiyor. Böylece tek hedefi Erdoğan’dan bir an önce kurtulmak olan bir yapı çıkıyor karşımıza. Fakat dediğim gibi bu durum sağlıklı düşünmenin de önüne geçiyor. Seçim kazanmak için her şeyin yapılması gerektiği fikri ortaya çıkıyor. Her seçim öncesi ortaya atılan “Tatava yapma bas geç!”, “AKP’nin ekmeğine yağ sürmeyin!”, “AKP’ye karşı birleşelim!” gibi cümleler de ifade edilen şey, faydacılığın esiri olmak. Yani çürümeye imkân veren bir yöntemi benimsemek. Öyle bir noktaya geliyor ki CHP tabanı, en küçük bir eleştiride dahi onlarca yerden aynı ses yükseliyor: “AKP yalakası!, CHP’ye zarar veriyorsunuz!, Oyları bölmeyin!, Şimdi bunların zamanı mı?”. Bu ve benzeri cümleleri çoğaltmak mümkün. Ama tüm bu tepkiler iki sonuç doğuyor. Birincisi düşünmeye, karar almaya, analiz yapmaya vakit bırakmıyor. Yani ne yaparsanız yapın hep yüzeysel olarak yapılıyor. Çünkü kitlelerin acelesi var! Kitleler anında sonuç bekliyorlar.  Bir an önce Erdoğan’dan kurtulmak istiyorlar. Ortaya çıkan ikinci sonuç ise ilkelerden uzaklaşma. Korkularından kurtulmak isteyenler ilkeleri unutuyorlar.  Aslında CHP tabanı, Süleyman Demirel’in yıllar önce söylediği “Bize plan değil pilav lazım!” cümlesine hapsoluyor. Plan yapmak yerine, geleceği inşa etmek, ilke koymak yerine pilavın derdine düşüyorlar. Böylece her seçim döneminde aynı hatalar yapılıyor ve aynı sonuçlar elde ediliyor. Kısacası CHP, Erdoğan korkusunun yarattığı ilkesizlik sebebiyle çürümeye başlıyor.

Sayın Şahin, peki Erdoğan korkusu nasıl oluyor da milyonlarca insanı etkiliyor? Edirne’den Kars’a kadar farklı şehirlerde yaşayan insanların aynı korkunun esiri olması mümkün mü?

Bu durum mekânsal farklılıkla ilgili değil. Aynı duygu dünyasına sahip olan yani farklı şehirlerde yaşasalar da dünyaya aynı noktadan bakan, birbirine benzer insanlardan bahsediyoruz. Yani Sivas dediğinizde aklına ilk olarak Madımak gelen, Atatürk dediğinizde gözleri ışıldayan insanlar bunlar. Korkuları da birbirine benziyor bu anlamda. Ama daha önemli olmak üzere CHP üst yönetiminin de bilinçli ya da bilinçsiz olarak Erdoğan korkusunu beslediğini görüyoruz. Geriye doğru 4 seçimi ele alalım. Göreceksiniz ki hepsinde söylenenler aynı. “AKP diktatörlüğe gidiyor. Hadi CHP’ye oy verin!” cümlesiyle dört seçim geçirdi CHP yönetimi. Milletvekili adaylarına itiraz edildiğinde “Bugün zamanı değil! AKP’ye karşı birlik olmalıyız; oyları bölmemeliyiz!” dediler. Belediye başkan adayları yanlış, belediye meclis üyeliklerinde hatalar yapılıyor denildiğinde “Sadece CHP’lilerden oy almayacağız. Seçimleri kazanmamız lazım!” dediler. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Erdoğan mı gelsin? Oyları bölmeyin!”  dediler. Peki, bu cümlelerin hepsi aynı değil mi? Aslında CHP’ye oy veren o samimi, güzel insanlara hep aynı öcü gösterilerek ilkelerinden taviz vermeleri, benimsememelerine rağmen yanlış adaylara oy vermeleri sağlanmış olmuyor mu? Bir başka deyişle CHP çürümeye mahkûm edilmiyor mu? Fakat bir de hakikat var ortada. CHP üst yönetiminde yer alan ama tabanda karşılığı olmayan pek çok kişi bu korku sayesinde koltuklarını koruyabiliyorlar, milletvekili ya da belediye başkanı olabiliyorlar. Bu anlamda CHP tabanı, Erdoğan korkusuyla abluka altına alınıyor diyebiliriz. Erdoğan korkusu, tüm yanlışların üstünü örten bir şal olarak kullanılıyor. Yapı çürürken, gerçeklikten koparken kitleler hala Erdoğan korkusu pompalanıyor CHP tabanına.

Bu durumda çözüm yok mu? Neden bir şeyler yapılamıyor?

Çözümün birkaç koşulu var ancak öncelikle CHP tabanının “başarı” kriterini değiştirmesi gerekiyor. Tabanı bu kadar kırılgan hale getiren şey başarı kavramına tıpkı AKP gibi bakması... Yani “başarı=sandık” dediğiniz anda “sandık=her yol mubah” sonucuna ulaşıyorsunuz. Oysa CHP tabanının bu oyuna gelmemesi gerekir. Başarı, ilkeli olmaktır. Başarı, doğrudan yana tavır almaktır. Başarı, küçük çıkarlar için yolundan sapmamaktır. Böyle bakarsanız Amerikan askerlerine Türkiye’yi işgal etme yetkisi veren tezkerenin reddedilmesi, 300 milletvekili kazanmaktan çok daha değerli hale gelir. Bunu yaptığınız anda yani başarı kavramının anlamını değiştirdiğiniz anda AKP’yle mücadele etmeye de hazır hale gelirsiniz. Demokrasi=sandık denkleminden de kurtulmuş olursunuz. Aslına bakarsanız hayat da böyledir. Hayat da siyaset de topyekûn yaşanır. Birbirinden ayıramazsınız. Bugün işsiz bırakılan, AKP’ye boyun eğmeyen gazeteciye başarısız, sabahtan akşama kadar Erdoğan’ı ululayan gazeteciye(!) başarılı mı diyeceksiniz? CHP tabanı bu anlamda cüretkâr olmalı. Fazla oy alma güdüsüyle geleceğini yok etmemeli. İktidarın ancak ilkeli davranmakla mümkün olduğunu hatırlamalı.

Peki nasıl olacak bu? Net olarak ortaya koyun lütfen. Erdoğan korkusundan kurtulmanın, siyasette de etkili olmanın yolu ne?

Cevap binlerce yıldır hiç değişmedi. Gerçeğin üstünü örtmeyeceksiniz. Kendinizi kandırmayacaksınız. Yani bir seçim kaybettiğinizde oturup analiz edeceksiniz. Yanlışlarınızdan ders alıp yeni birimler, yapılar, kurullar inşa edeceksiniz. Bunu futbol jargonuyla anlatırsak 3-5-2 yöntemiyle şampiyon olamıyorsanız, taraftarı mutlu edemiyorsanız önce sorunu tespit edip ya oyuncuları değiştireceksiniz, ya 3-5-2 sistemini ya da teknik direktörü değiştireceksiniz. Hiçbir şeyi değiştiremezseniz sonuç da değişmez. Öyleyse kafanızı kuma gömmek yerine konuşmaya, eleştirmeye, tartışmaya vakit ayıracaksınız. Bunu da büyük bir ciddiyetle ve cesaretle yapmak zorundasınız. Yoksa tüm hayatınızı boşa harcamış olursunuz.

Bu durumda parti içi kavga görüntüsü verilmiş olmaz mı? Her kafadan bir ses çıkınca nasıl oy alacak bir parti?

Doğruyu aramak, doğrudan yana tavır almak devrimci bir eylemdir. Sadece doğruyu söylediğiniz için oy kaybetmek de mümkün değildir. Her kafadan ses çıkmasını engellemek istiyorsanız o yapıyı kurarsınız. Yani insanlara konuşabileceği, tartışabileceği, fikir oluşturabileceği bir yapı inşa edersiniz. Örneğin Ekmeleddin İhsanoğlu Cumhurbaşkanı adayı gösterildiğinde bir kısım partili buna muhalefet ettiler. Yandaş medya da bu durumu mümkün olduğu kadar kullandı. Fakat bu konu özelinde asıl sorun birilerinin Ekmeleddin Bey’e karşı olması değildi! Asıl sorun aday belirleme sürecinin ilgili kurullarda ele alınmaması, seçimlerin ciddiyetle tartışılmaması ve bir oldubitti durumunun yaratılmasıydı. Eğer böylesi önemli kararların alınması için gerekli altyapı hazırlanmış olsa, insanlar konuşma ve birbirini ikna etme fırsatı bulsa bahsettiğiniz çatışma görüntülerinin hiçbiri olmazdı. Özetlersek, insanlara gerçeğe ulaşmak için fırsat vermek zorundasınız. Aksi durumda ne yaparsanız yapın yalanın ve yanlışın egemenliğine teslim olursunuz. İlkelerinizden uzaklaştıkça çürümeye engel olamazsınız. Her seçimden önce ilkesizliğin bahanesi olarak Erdoğan korkusunu kullanabilirsiniz ama seçimler biter bitmez yine aynı oyun alanında bulursunuz kendinizi. Birkaç gün mızmızlandıktan sonra yeniden Erdoğan korkusunu gündeme getirir ve aynı cümleyi söylersiniz: “Erdoğan mı gelsin? Gücümüzü bölmeyelim!”

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap
Dünyada altın madenciliği nasıl yapılıyor, kazalar ne kadar yaygın?
Afganistan: Aktivistlerden kadınlar için online dergi

AB, Türkiye'ye verdiği mülteci fonunun nasıl harcandığını öğrenemiyor.
Avustralya Dışişleri Bakanı Wong: Filistin'i tanımaya hazırız.
İngiltere'de polis, silah ruhsatı almak isteyenlerin eşleriyle de mülakat yapmaya başladı.
Beterin beteri var!
Sağ popülistler ilk kez AB Parlamentosu'nun kontrolünü ele geçirebilir…

Türkiye AB’nin 6 milyar Euro mülteci yardımını nasıl harcadı, AB Sayıştayı’nın eleştirileri neler?
Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.
Türkiye son 20 yılda faize 563 milyar dolar ödedi
Uber Avustralya'da taksi şoförlerine 178 milyon ABD dolar tazminat ödeyecek
Çin 2024 ekonomi hedeflerini açıkladı

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK
TARİHSEL İNSAN
SÜREÇ VE TARİHSEL ÖZNE

'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor
Avustralya’daki dev yosun ormanlarını yapay zekâ koruyor
2023'te sıcaklık rekoru kırıldı

Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar
Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik , Metaverse, Sanal Uzay Nedir?

Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.
Beynine çip takılan kişinin düşünceleri 25 dakika boyunca okundu.
14 Mart Pi Günü, Günün Kutlu Olsun Pi !
Tüm canlılar için en ideal sıcak
Avustralya’da 350 kişinin konuştuğu yeni bir dil gelişti

Türkiye artık yabancılar içinde ucuz değil…
2023'te 282 milyon insan açlık yaşadı.
Servet dağılımı adaletsizliği: Türkiye'de %1’lik kesim servetin %40’ını alıyor
BM Raporu: İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısında soykırım suçu iddiası
Doğurganlık oranında 'büyük düşüş': Ülkelerin % 97'sinde nüfusun azalması bekleniyor

GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR
“KİRAZ ZAMANI” SERÇELER, KİRAZ AĞACIMIZ, RAZZİA
Enflasyon Rehberi

UCUZ ET
Hesap
---İST
SANDIK
TAKSİ DURAĞI

İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi
Dünyanın İlk Destan Kahramanı: Gılgamış


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git