|
|
Muhalefet Partileri AKP'ye Bağımlı!Kategori: Söyleşi | 0 Yorum | 17 Mart 2015 04:53:04 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 400 milletvekili istediği, HDP’nin baraj sorunum yok dediği, CHP’nin %35, MHP’nin çok sürpriz bir çıkış hedeflediği 2015 seçimleri öncesinde AKP’nin neden iktidarda olduğunu, muhalefet partilerinin söylemlerini ve seçim kampanyalarını CHP’li siyaset bilimi ve iletişim uzmanı Tayfun Şahin’e sorduk.
Sayın Şahin, AKP alternatifsiz olduğu için mi iktidar? Çok basite indirgeyerek açıklarsak AKP, Türkiye’de iktidar boşluğunun çok yoğun hissedildiği bir dönemde ve uluslararası güç odaklarının desteğiyle hükümet oldu. Ancak 2002’den sonra sürekli iktidarda kalmasının en önemli sebeplerinden biri “alternatifsiz” olduğunun dşünülmesi… Yurttaşlar; istikrar, yol, hizmet gibi kavramlarla aslında alternatifsizliğe işaret ediyorlar. Hatta alternatifsizlik algısını olumsuz manada da ortaya koyuyor yurttaşlar. “Onlar daha mı iyi? Kime oy verelim? Diğerleri de çalacak!” gibi cümlelerin işaret ettiği şey de alternatifsizlik duygusu. Ancak bu durumun tek gerekçesi iktidarın gücü ya da kitlelerde uyandırdığı yetkinlik algısı değil. Muhalefet partilerinin yetersiz söylemi, yetersiz siyasi kadroları ve yetersiz yöntemleri de bu düşünceyi tetikliyor. Örneğin, ana muhalefet partisini ele alırsanız kadroları bağlamında kendi tarihinin bile gerisine düştüğünü görürüz. Yani Erdal İnönü döneminin kadrolarına bakarsanız Deniz Baykal, Hasan Fehmi Güneş, İsmail Cem, Aydın Güven Gürkan, Seyfi Oktay, Murat Karayalçın gibi siyasi figürlerin aynı meclis sıralarında yan yana olduğunu görüyorsunuz. Saydığım ve sayamadığım insanların temel özellikleri “tek başlarına siyasi figür” olmaları. Yani bu insanların bireysel karizmaları, bireysel oyları, bireysel cazibeleri var. Oysa bugüne geldiğimizde aynı unvanlara sahip siyasilerin gerçek birer “siyasi figür” olduklarını söylemek çok güç… Yani sadece isimler üzerinden bir değerlendirme yaparsak muhalefet kadrolarının genel anlamda, geniş kitlelere güven veremediklerini düşünebiliriz. Hatta üyesi oldukları siyasi partiye zarar veren siyasetçi tipiyle karşılaşıyoruz. Yanlış siyasi figürlerin yanlış siyasi söylemini ve yanlış tavrını da eklerseniz halkın muhalif unsurları “cazibe merkezi” olarak görmediğine şahit oluyoruz. Böylece iktidar partisi sadece iktidar olduğu için yarışa hep önde başlıyor ve alternatifsizlik düşüncesi iktidar partisinin oy kaybetmesini önemli ölçüde engelliyor. Ancak AKP’nin devletin tüm imkânlarını kullandığı da bir gerçek… Bu durumda muhalefete yüklenmek haksızlık değil mi? Kimseye yüklenmiyoruz aslında. Bir tespit yapıyoruz. Tespit yapmaktan vazgeçerek AKP’nin devletin imkânlarını kullandığını ve bunun çok etkili olduğunu kabul edersek o zaman sonsuza kadar AKP’nin iktidarda kalacağını da kabul etmeniz gerekir. Oysa AKP’nin iktidarı mutlak değil. Doğru stratejik hedefleri olan ve o hedeflere yürüme kararlılığını gösteren siyasi partiler AKP’ye rağmen alternatif olabiliyor. Örneğin HDP, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde alternatif olabileceğini ortaya koyabiliyor. Aynı şeyi farklı ölçeklerde diğer muhalefet unsurları da yapabilirler. Ancak bunu yapabilmek için öncelikle bağımsız olmak gerekir. Bağımsız olmaktan kastınız nedir? Kime bağımlı muhalefet partileri? Sizi şaşırtmak pahasına söyleyeyim. Muhalefet unsurları en fazla AKP’ye bağımlı… Bu anlamda AKP’nin hem halkı hem de muhalefet partilerini yoğun olarak etkilediğini görüyoruz. Muhalefet partileri kendilerini AKP’nin hegemonik söyleminden kurtaramıyor. Kendi kavram setini yaratamıyor. Bu yüzden AKP’leşerek büyüyebileceği yanlışına saplanıyorlar. Oysa süreç tam tersine işliyor. AKP’nin söylemine yamanmaya başladığınız anda her hamleniz hem AKP’yi yeniden ve yeniden üretiyor hem de muhalif unsurlarının dayandığı oy tabanında aşınmalara sebep oluyor. Çok basit bir örnek verirsek, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP’nin ve MHP’nin ortak adayı olarak ortaya çıkarılması anılan iki partinin AKP’ye teslim olduğunu gösterir. Çünkü yapılan açıklamalara bakarsanız Ekmeleddin Bey’in seçilmesinin sebebi olarak “toplumun her kesiminden oy alınmak istenmesi” tezi ortaya konuldu. İşte bu nokta değerli… Çünkü bu cümle CHP’nin ya da MHP’nin değil AKP’nin cümlesi. AKP de 13 yıldır Türk toplumunun muhafazakâr olduğunu, sadece dindarların her kesimden oy alabileceğini, solun halktan kopuk olduğunu, halka yaklaşması gerektiğini söylemiyor mu? Ekmeleddin İhsanoğlu tercihi yaparak aslında siz teslim olduğunuzu ve AKP’nin tüm tespitlerinin doğru olduğunu kabul etmiş oluyorsunuz. Bu teslimiyet sebebiyle de alabileceğiniz oyun bile altına düşüyorsunuz. Ama daha dramatik olarak bağımsızlığınızı yitiriyorsunuz. AKP’leşiyorsunuz. Muhalefet partileri için en büyük sorun alanı burası. Sağa açılma söylemi yanlış mı yani? Sağdan transferler doğru değil mi? Mesele sağa açılmak, sağdan transfer yapmak değil. Mesele bunları AKP’yle aynı gerekçelere dayandırmak; AKP gibi düşünmek… Yani sağ partilerde siyaset yapmış namuslu adamları partinize katınca sağcı olmazsınız. Fakat Türk toplumundan klasik CHP’li olarak, CHP kimliğiyle yeterince oy alınamayacağını kabul ederseniz ve fazla oy almak için sağdan birilerini almaya başlarsanız yok olursunuz. Bu yok oluş kişilere bağlı değildir. Yöntemle, düşünme biçimiyle ilgilidir. Rakibiniz gibi düşünürseniz rakibinize benzersiniz. Temel hata burada… AKP, Türk toplumunu din ekseninde ele alıp Sünni-muhafazakâr ve diğerleri şeklinde bir ayrım üzerinden kendi potansiyel oyunu %70 olarak okuyabilir. Fakat muhalefet partileri bu görüşü kabul etmek zorunda değildir. Örneğin CHP olarak siz de bu görüşü kabul ettiğiniz anda asla iktidar olamazsınız. Bunun yerine siz de örneğin, toplumu emekçiler, ezilenler ve diğerleri şeklinde kodlayıp potansiyel oyunuzun %70 olduğunu varsayabilirsiniz. Bunu yaptığınız gün iktidar olma şansınız da vardır çünkü kendi hikâyenizi ve kendi fikrinizi yaratıyorsunuz demektir. Bağımsız olmak budur. Peki ne olacak öyleyse? CHP, çok başarılı bir reklamcıyla Ali Taran’la anlaştı. Ali Taran, Genç Parti’nin ya da Cem Uzan’ın yaklaşık %8 oy aldığı seçimlerin de reklamcısıydı. İyi bir kampanyayla her şey tersine döndürülemez mi? CHP, büyük bir oy sıçraması yaratamaz mı? Ben siyasetin de hayatın da bir birikimin sonucu olduğuna inanıyorum. Bu yüzden kestirme yollara çok fazla itibar etmem. Konuyu elma metaforu üzerinden açıklarsak. Toprağı süreceksiniz, gübreyi doğru miktarda vereceksiniz, sürekli bakım yapacaksınız ve güzel bir elma hasatı elde edeceksiniz. Bunlar siyasi partilerin kurumsal olarak yapmaları gerekenler. Reklamcı ise gelip sizin ürettiğiniz elmaları doğru ambalaja koyacak ve doğru şekilde servis edecek. Konu bu kadar basit… Yani reklamcı, var olmayan bir elma getirmeyecek. Kırmızı elmayı portakal haline dönüştürmeyecek. Elde olanı en iyi şekilde sunacak. Meseleye böyle bakarsanız Ali Taran’dan mucize beklememek gerekir. Zaten Genç Parti örneği de doğru bir örnek değil. 2002 seçimlerinde bir bina tamamen yıkıldı ve yerine yeni bir bina dikildi. O günün koşulları ve dinamikleri çok farklıydı. Bu yüzden ben Genç Parti örneğini her gün tekrarlanabilir bir uygulama olarak görmüyorum. CHP’nin oy sıçraması yapabilmesi için doğru adayları, doğru söylemi ve doğru tavrı aynı anda yakalaması gerekir. Bu da yetmez tüm bunların doğru kampanyayla sunulması gerekir. Aksi halde sadece reklam kampanyasıyla yürümez bu iş. Bu anlamda Ali Taran’ın kullanabileceği materyalin iyi olması gerekir. İyi malzeme veremezseniz en iç yakıcı nameleri de bulsanız, en güzel görseli ve sloganı da hazırlasanız sonuç hüsran olur. Peki CHP’nin %35 oy hedefini nasıl değerlendirmek lazım bu durumda? %35 söylemi stratejik olarak büyük bir hata. Ana muhalefet partileri için iktidar söyleminden başka kullanılan her söz yanlıştır. %35 oy alınınca zaten iktidar olursunuz ama iktidar vurgusu yerine oran vurgusu yaparsanız ilk adımda ayağınız takılır. Sonuçta 276 milletvekilini bulan hükümeti kurar ve iktidar olur. Bunu tek başına mı yapmış, %50’yle mi yapmış, koalisyonla mı yapmış önemli değildir. Öyleyse muhalefet partilerinin ağzından çıkacak tek söz iktidar sözü olmalıdır. Tabi o sözü söyleyen dilin güvenilir bir dil olması ve doğru bir tavırla söylenmesi de çok önemlidir. Aksi halde iktidar olunamaz.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|