|
|
AKP’nin gündemi değiştirdiği söylemi tamamen yanlışKategori: Söyleşi | 0 Yorum | 09 Mart 2015 05:28:48 Değişen Türkiye gündeminde farklı siyasi grupların aynı şeyleri savunduklarına pek rastlamıyoruz. Ancak görünen o ki bir konuda tüm siyasi partiler arasında bir uzlaşı var. O da gündemin çok hızlı değişmesi. Önemli görünen her olaydan sonra gündemin başka bir konuyla yer değiştirmesi hemen her yerde aynı cümleyi akla getiriyor: “AKP gündemi değiştiriyor!”.
Siyaset Bilimi ve İletişim uzmanı Sayın Tayfun Şahin’e AKP’nin değiştirdiği gündemi üzerine … İşte sorular ve cevaplar: Sayın Şahin, AKP ile ilgili söylenebilecek pek çok şey var. Fakat ortak kabul gören noktalardan biri, gündemi oluşturma ve gündemi değiştirebilme kabiliyeti. Son günlerde yaşanan Şah Fırat Operasyonu’nun da, İç Güvenlik Yasasını perdelediği söyleniyor. AKP’nin gündem yaratma gücü mutlak mıdır? Gündemin değiştirildiği söylemi çok büyük hata. Muhalif unsurların 13 yıldır ısrarla devam ettirdikleri yanlışlardan biri de bu. AKP’nin gündemi değiştirdiği yok! Tam aksine neredeyse 13 yıldır gündem hemen hemen hiç değişmedi. 13 yıldır gündemin hızla değişmesi olarak algılanan şey AKP’nin propaganda yöntemi. Bu anlamda Hitler’in yöntemiyle aynı. İki konuya açıklık getirelim. Birincisi değişen gündemde hiçbir konu diğerinin yerini alsın diye ortaya atılmıyor. Yani İç Güvenlik Paketi yerine Şah Fırat Operasyonu ikame edilmiyor. Yapılan şey: “Herhangi bir konunun derinlemesine ele alınmaması”. Bu kadar basit. Askerlik yapan erkekler bilirler. Bölük komutanları askere boş vakit bırakmamaya çalışır. Askerin sürekli bir şeylerle meşgul olması istenir. Bu çaba çok gerçekçi bir varsayıma dayanır: Vakit bırakırsan insanlar konuşmaya, tartışmaya ve sonunda ayrışmaya başlarlar. Oysa sürekli meşgul olurlarsa birbirleriyle uğraşacak vakit kalmaz. AKP de bunu yapıyor. Toplumun sürekli meşgul olmasını istiyor. Fakat muhalif unsurların iddia ettiği gibi bunu herhangi bir konunun üstünü kapatmak ve yerine başka bir konuyu ikame etmek için yapmıyor. Çünkü AKP biliyor ki hangi konu derinlemesine ele alınırsa orada duygulardan daha fazla akıl kullanılacak. Bu yüzden AKP risk almıyor. Her şey yüzeysel olsun. Hiçbir şey tam olarak ele alınmasın istiyor. Meselenin ikinci kısmıysa konuların ele alınış şekli. Bu açıdan bakıldığında da gündem aynı. Örneğin Soma’da 301 işçi öldürüldüğünde AKP hemen, kullandığı dille tartışmayı mecrasından alır. “İşçi kardeşlerimiz” söylemi böyle bir şeydir. “Bu işin fıtratında var!” cümlesi 301 canın öldürülmesinden ve kamu gücünün sorumluluğundan kurtarır konuşmayı. Artık konu 301 işçi değildir. Yeni konumuz “din”dir ya da “kader” inancıdır. İnanç meselesi de olayı hemen iki keskin kitlenin tartışmasıyla sonuçlanır. Bu durumda her olay dini hassasiyet temelinde mi ele alınıyor? Hayır! Her olay siyahla beyaz kadar net bir ayrım üzerinden ele alınıyor. Yani Özgecan’ın katledilmesini kadının toplumdaki yeri, şehir yaşamının dönüşümü, erkek egemen dil vb üzerinden tartışmaya başladığımız an AKP’nin yüzü asılır. Ama suçluyu hadım mı edelim yoksa gözlerini mi oyalım şeklinde tartıştığınız anda her şey AKP için yolundadır. Bu yüzden abartarak ele alır AKP her olayı. En olmayacak noktadan yükseltir tartışmayı. Özgecan olayında da bir bakan konuyu “kişisel intikam” noktasından ele almadı mı? İşte siyahla beyazı zemin olarak kabul ettiğinizde emin olun o tartışmayı AKP kazanıyor. Çünkü zemin AKP’nin talimli olduğu zemin olduğu sürece muhalefet unsurları kaybetmeye mahkum oluyorlar. Örneğin sizce bugünün konusu ne? İç güvenlik yasası mı? Şah Fırat Operasyonu mu? Özgecan’ın katledilmesi mi? Paralel adı altında yapılan operasyonlar mı? Genelkurmay Başkanı’nın tavrı mı? Cevap basit! Türkiye’nin gündemi yukarda sayılanların tamamının sadece bir yönü. Aynı sıralamayla devam edersek. Türkiye’nin gündemi molotof, türbeden taşınan emanetler, idam cezası, suikast, tırnağın paresi. Bu durumda iyi ya da kötü gündem de değişmiş olmuyor mu? Olmuyor! Tam aksine gündemdeki her şey tekrara düşüyor. Örneğin, dış politik konuların tamamı; Libya, Afganistan, Suriye ya da İsrail fark etmez, aynı konu başlığının alt dallarıdır. Olay ne olursa olsun AKP açısından hepsi “Aleme Nizam Veren Osmanlı Rüyası” olarak ele alınır ve aynı noktadan tartışma yürütülür. Üç çocuk, hanım kardeşler söylemi, kürtaj karşıtlığı, kucağa oturan kızlar söylemi birbirinden farklı görünse de aslında “Kutsal Aile ve Ahlak” ana başlığının alt kollarıdır. Askeri vesayet, darbeler, çeteler, paralel yapı konuları ise “Fitne” ya da kurtuluşa giden yolun engelleri olarak nitelendirilebilir. Bu şekilde baktığınızda farklı zamanlarda ve farklı cümlelerle gündeme geliyor gibi görünse de aslında tüm konuların ele alınış biçimlerinin aynı olduğunu ve gündemin de “yüzeysellik” temelinde aynı şekilde oluşturulduğunu göreceksiniz. Durum buysa çözüm ne? Çözümden önce sorunun muhalefet unsurları açısından ne olduğunu net olarak ortaya koyalım. Muhalefet unsurlarının AKP’nin oyun sahasını ve oyun kurallarını kabul etmesinin ana sebebi halka anlatacak alternatif bir hikâyesinin olmaması. Bu nedenle AKP’nin söylediği şeylere laf yetiştirme derdine düşüyorlar. Oysa biliyoruz ki ne kadar iyi takipçi olursanız olun takipçinin kaderi galibin peşinden gitmektir. Bu noktada sorunuzun cevabı da netleşir. 1) Siyasi rakibinizi çok fazla ciddiye almayacaksınız. Her lafına bir cevap yetiştirmekle uğraşmayacaksınız. 2) Daha önemli olmak üzere hayata dair, siyasete, ekonomiye, ekolojiye vs. dair kendi sözünüzü söyleyeceksiniz. Yani kendi hikâyenizi anlatmanın derdine düşeceksiniz. Bunları yapmazsanız siyasi rakibiyle didişen ve süreç içinde de yetkinliği sorgulanan ve kaybeden yapılara dönersiniz.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|