|
|
Ali Nesin'in Kamuoyuna DuyurusuKategori: Türkiye | 0 Yorum | Yazan: A Yorum | 06 Şubat 2008 10:12:40 Üniversitede kılık kıyafet özgürlüğünü savunan bir metne imza attım diye yer yerinden oynadı. Aldığım hakaret mesajlarının haddi hesabı yok. Sanki ortada bir suç varmış gibi, varsa da çocuklarımızın bunda bir suçu varmış gibi Nesin Vakfı'na bağışlarını kesenler oldu.
Birçok kişi "Aziz Nesin'in kemikleri sızlamıştır" diyerek sitemde bulundu. Hatta laiklikten ödün verdiğimi, Aziz Nesin'i Sivas'ta yakanlarla ittifak kurduğumu, bu imzadan mutlaka bir çıkarımın olduğunu ileri sürenler bile oldu. En ağır koşullarda, baskı ve tehditler altında, henüz 28 Şubat olmadan önce, yani herkesin korkudan tir tir titrediği bir zamanda Köktendinciliğe Karşı Konferans düzenleyenlerden biri olarak, inançsızlığını çekinmeden kamuoyunda açık açık dile getirmiş biri olarak ve yaşamının yarısını Batı'da geçirmis biri olarak herhangi birinin absurdluğe kaçmadan laikliğimden kuşku duyabileceğini sanmıyorum. Aziz Nesin'in eserlerini yaşatmak için hayatını 180 derece değiştirmiş biri olarak, Nesin Vakfı'nı bugünlere taşımak için gecesini gündüzüne katan biri olarak, Nesin Vakfı'na yapılan her türlü alçakça hücumu göğüsleyen biri olarak, eski Türkçe öğrenip sabahlara kadar çalışarak Aziz Nesin'in birçok eserini Türkçemize kazandırmış biri olarak, Aziz Nesin'in kitaplarını basmak ve Vakf`a daha fazla gelir sağlamak amacıyla Nesin Yayınevi'ni kurmuş biri olarak, kimsenin bana "babanın kemikleri sızlamıştır" demeye hakkı yoktur. Kaldı ki, kendine özgü analiz ve bakış açısıyla bizleri sürekli saşırtan Aziz Nesin'in hangi konuda ne düşüneceğini öngöreceğini varsaymak kimsenin haddi değildir. Bir matematikçi ve bilim adamı olarak, Matematik Köyü kurmuş biri olarak, tatil yapmayarak on yıldır yazlarını gençlere matematik öğretmeye adayan biri olarak, gece gündüz çalışarak beş yıldır Matematik Dünyası gibi her sayısı 10-12 bin satan bir dergi çıkaran biri olarak, araştırmasından zaman ayırıp her biri birçok basım yapmış 6 popüler matematik kitabı yazmış biri olarak ve bütün bunları amator bir ruhla, heyecanla, aşkla şevkle yapmış ve yapan biri olarak aydınlanma derslerine de ihtiyacım yok. Arabası, evi barkı, malı mülkü, parası pulu olmayan ve varını yoğunu, zamanını ve neyi varsa her şeyini topluma sunarak komunistliği yaşam biçimi olarak benimsemiş biri olarak solculuk derslerine de karnım tok. Hakaret edenlere hitap eden bu satırlardan sonra, bu konudaki düşüncelerimi değişik düşüncelere kulaklarını tıkamayan kişilere acıklayabilirim. 18 yaşını bitirip rüştünü ispatlamış birinin kılık kıyafetinden dolayı üniversiteye alınmaması her şeyden önce etik olarak yanlıştır. Etik olarak yanlış olan her duruşun da uzun dönemde büyük zararı dokunur. Kimsenin kimseyi, düşüncesinden, inancından, giysisinden ve yaşam biçiminden dolayı üniversiteden men etmeye hakkı yoktur. Bu hakkı ben kendimde görmediğim gibi bir başkasına da devredemem. Eğer yasaklarla Turkiye'nin daha laik olacağı düşünülüyorsa bu düşünce baştan aşağı yanlıştır; bu kızların düşünceleri ve inançları üniversiteden men edilerek değişmez ki. Hatta tam tersine... Kaldı ki düşünce doğru bile olsa amaca ulaşmak için her yol mübah değildir. Verilen mücadelenin her şeyden önce etik olarak doğru olması gerekir. Mücadele yönteminin yanlışlığını göstermek için abartarak bir örnek vereyim: Türbanlıları ıssız bir adaya sürerek elde edilecek bir laiklikten yana değilim ben. Bu yasak, toplumu gereksiz yere kamplara böldüğünden doğru bir sey değildir. Bu yasak, toplumun bir kesimini eğitimsiz bıraktığından iyi bir şey değildir. Bu yasak, toplumun bir kesimine "siz üniversiteye yakışmıyorsunuz" diyerek hakaret ettiğinden güzel bir şey değildir. Yani bu yasak, ne doğrudur ne iyidir ne de güzeldir. Onlar bize aynı hakkı tanımayacaklar diyenler oldu. Belki... Olabilir... Mümkündür. Ama aramızda bir fark olsun değil mi? Eleştirdiklerimizle, karşı olduklarımızla aynı davranışı gösterirsek o zaman onlardan ne farkımız kalır? Bu yasak kalkarsa başı açık kızlarımız örtünme konusunda baskı göreceklerdir diyenler oldu. Doğrudur, böyle bir olasılık vardır. Ama demokrasi engebeli bir yoldur. Bu engebeli yolu yasaklarla düzleştirmeye çalışmak beyhude bir davranıştır. Gereken mücadele etik olarak doğru bir biçimde verilmelidir. Türkiye bugün bu sorunla daha demokratik yollarla başa çıkacak olgunluktadır. Sivas'ı unuttun mu diyenler oldu. Unutur muyum? Tam tersine... İşte bu yüzden eğitim diyorum ya! Eğitmeyince mi Sivas ve benzeri olayların önüne geçiliyor? Bu kadar iler tutar yanı olmayan bir düşünce az duydum hayatımda. Oyuna geldin diyenler oldu. Oyuna gelen ben değilim, asıl oyuna gelenler gercekte var olmayan ve artık bir trajikomediye dönüşen bu saçmasapan türban sorununu siyasetin ve hayatlarının merkezine oturtanlardır. Elbette bir gün bu yapay sorun tamamıyla ortadan kalkacak ve kıyamet kopmayınca haklı olduğum anlaşılacaktır. Umarım o günler çabuk gelir de toplumun gerçek sorunlarıyla nihayet yüzleşebiliriz. Laiklik bu tür yasaklarla elde edilmez. Gericilikle, bağnazlıkla, yobazlıkla böyle savaşılmaz. Bu savaş, daha fazla Nesin Vakfı gibi vakıflar kurarak ve yaşatarak, daha fazla Matematik Köyü gibi köyler kurarak, daha fazla Matematik Dünyası gibi dergiler çıkararak, zaman ayırıp gençlere dersler ve konferanslar vererek, popüler ve bilimsel kitaplar yazarak, halkın hiçbir kesimini dışlamayıp, kimseye hakaret etmeden herkesi kucaklayarak, en eğitimsizlere, en şanssızlara, varoşlara ve en ücra köylere ulaşarak, yani bir bez parçasıyla uğraşarak değil, isin özüne inerek yapılır. Duruşumu eleştirenlerin önce şöyle bir çevrelerine bakmalarını öneririm. Ali Nesin 2 Şubat 2008
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|