|
"Ağır Ağır Giden Eller Bizimdir"Kategori: Berlin Günceleri | 1 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 30 Ocak 2008 03:35:37 "Hakkımızda devlet etmiş fermanı" dizesi aranan ve vur emri çıkarılmış pek çok genci düşündürtüyor. "Ferman padişahın'sa, elbette "dağlar" bizden başka kimin olacaktı? Başka ülkeler de bizim oldu. "Nice koç yiğitler" öldürüldü. "iller", "eller" sözcükleri beni nerelere götürdü.
Berlin Günceleri 1 – 6 Ocak 2008 1 Ocak, Salı Bir ay boyunca yağdı yağacak diye beklediğimiz kar, sonunda yağmaya başladı. Ne diyordu Nihat Ziyalan benim kar yağmadı sızlanmalarına karşılık olarak: “Şair adamsın, düş gücünle en kral karı yağdır gitsin.” Düş gibi. Kar, lapa lapa yağıyor. Yahya Kemal’in sesi de gelip buluyor beni: “Bin yılda uzun bir gecenin bestesidir bu. Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.” (Kar Musikileri) ZEYL: Ne diyordu Nâzım Hikmet? “Yaklaşan nedir bize Uzaklaşan nedir bizden” 2 Ocak, Çarşamba Grip aşısının yararını ailecek gene görüyoruz. Hastaneye düşmeden bu kışı atlatacak gibiyiz. Kar. Duruyor yerinde. Kanal boyunda görülmeye değer kar manzaraları. Fotoğraf makinemin yanımda olmamasına hayıflandım. Bir süredir üstünde çalıştığım, eksiğini fazlasını giderdiğim KÜÇÜK DENİZ’i, toplu şiirler dosyamı, YKY’ye yolladım. Daha önce dosyama almadığım şiirler rahatsız edip duruyordu beni. Oysa onlar yayımlandılar, okundular. Yazgıları belirlendi bu şiirlerin. Onları yeniden arkadaşlarıyla buluşturunca, rahatladım. Oya Baydar’ın yeni romanı Kayıp Söz. “Dil, insanın yitirdiği ülkesidir.” cümlesi üstüne düşündüm uzun uzun. Gurbet, yitirilmiş ne çok ülkeyle dolu! Ülkesini yitirmiş ne çok insan dolaşımda! Yitik Kent: Ankara. Boşuna değil bu başlık. Artık dönüp yerleşmeyeceğim bir hayal kent Ankara. 3 Ocak, Perşembe Yer yer erise de, bir zamanlar çok tutulan şarkıdaki gibi: “Her Yerde Kar Var” Dinçer Sezgin’in İzmir Esintileri kitabıyla, çocuk kitabı Lastik Top geldi. Kardeş Fırtınalar için yazdığı Radikal’in Cumartesi eki de (22 Aralık). Van Gogh Yüz Yıl Sonra’yı Ferit Edgü 17 yıl sonra yeniden yayımladı. Kısa bir yazıyla bu kitabı selâmlayacağım. Hava, kedileri donduracak kadar soğuk. Murathan Mungan’ın yeni şiir kitabı Dağ. “giydirilmiş rüya”. 4 Ocak, Cuma Yitik Kent: Ankara kitabıma çalışırken, 30. sayfadaki “Kalktı göç eyledi Avşar illeri” dizesindeki “illeri”ne takıldım. “illeri” değil, “elleri” olması gerekmiyor muydu? Dadaloğlu’nun bu güzel şiirinin tamamını buldum sonunda. Ben yanlış biliyormuşum. Düzelttim. İlk dörtlüğün çarpıcılığına kaptırdım kendimi. İkinci dizedeki “elleri” de “illeri” olmayacak: “Kalktı göç eyledi Avşar elleri Ağır ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eder ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir” 12 Eylül sonrasını düşündüren ne çok dize var bu şiirde: “Hakkımızda devlet etmiş fermanı” dizesi aranan ve vur emri çıkarılmış pek çok genci düşündürtüyor. “Ferman padişahın”sa, elbette “dağlar” bizden başka kimin olacaktı? Başka ülkeler de bizim oldu. “Nice koç yiğitler” öldürüldü. “iller”, “eller” sözcükleri beni nerelere götürdü. “yitik söz” diyor Oya Baydar durmadan. Oysa romanın başlığı Kayıp Söz. “Kayıp” ve “yitik” sözcükleri arasında ince bir köprü var. Romanın başlığındaki sözcüğün benimsenmesi daha doğru olurdu bana göre. En azından bütünlük açısından. Neden “Yitik Söz”ü başlık olarak seçmedi acaba? Eksi dört derece. Ara sokaklarda yürüyorum Rahime’yle. Beğendiğimiz evleri birbirimize gösteriyoruz. Türk kahvesi üşüyen içimizi ısıtıyor. 5 Ocak, Cumartesi Diyarbakır’da ölen gençlerden biri şair Azad Ziya Eren’in bir yakınıymış. On dakika önce de kendisi oradaymış. Terör dünyayı acımasız bir biçimde tehdit ediyor. Ülkemizin geleceğinden kuşku duyuyorum. Korkuyorum. “bazen siyasetin sınırları / dağlarda çizilir”. (Dağ). “kalbimin memleketi Mehmedim” (M.M.Dağ) Sıkıntı yüreğime düğüm atıyor. 6 Ocak, Pazar Kayıp Söz’de sevgisizliğe ve şiddete dikkat çekiyor dili yurdu bilen Oya Baydar. Dil, yurt değilse başka nedir ki! Yurtdışında yaşayanlar bunu iyi bilir. Çok satan kitapların yazarı Ömer, bilim kadını Elif, bir şey olmamak için direnen Deniz... Norveç, Doğu-Batı, Ankara, örgütten kopan Mahmut ve töreden kaçan Zelal, dul Jiyan... Romanın sıkı örgüsüne ağmış tipler. Son günlerin değil son yılların, Türkiye’nin sorunlarının irdelendiği, ruh çözümleyici bir roman. Ankara kitabına çalışırken Akşehir’de otobüs garajına gidip Ankara’dan gelen, başkente giden otobüsleri, yolcuları izleyişimi anımsadım birden. Unutulmuş anıları anımsamak, günüme bomba gibi düşmüyor ama başka bir kapı açıyor sanki. Ne çok ayrıntı yok olup gitmiş. Geriye dönüp bakınca görüyorum bunu. Belleğin hainliği mi, azizliği mi, oyunumu acaba? Bir de baktım lapa lapa kar yağıyor. Acaba düş mü gördüm diye sordum kendime. Yerler kupkuru, kar falan yok. Az önce karın yağıp yağmadığını sordum Rahime’ye. Yağdığını söyledi. Peki kar nerede? Rahime’ye yardım ediyorum. Havuçları, kerevizi, patatesleri, soğanları, sarımsakları soyuyorum. Yeşil mercimekli, misket büyüklüğünde köfteli, kesme aşlı sebze çorbasının kokusu evi öyle bir kucaklıyor ki, içimiz ısınıyor. Yemek hazır olana kadar uzun bir yürüyüş yapıyorum kanal boyunda. Bir şiir uç veriyor. Defterime not ediyorum ham imgeyi. Kuş yuvaları çırılçıplak. Hafta sonu evleri yapayalnız. Tomruk yüklü mavnalar geçiyor pata küte. Çorbadan, (çorba mı?), 2 tabak içiyorum.
Yorumlarsaba
{ 01 Şubat 2008 12:39:32 }
Gultekin Emre, gunceleriniz uzaklarda bir ulkenin dusunu kurduruyor bize. Yorumlarinizi, alintilarinizi, Berlin'de yasam uzerine notlarinizi okumanin bir baska tadi var. Tesekkurler.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|