|
|
Hani montajdı!Kategori: Türkiye | 0 Yorum | 26 Temmuz 2014 02:34:34 Sahur operasyonunda gözaltına alınan polislere ‘Başbakanı neden dinlediniz’ diye soruldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün çeşitli kademelerince gerçekleştirilen “Fethullah Gülen cemaati” operasyonu kapsamında gözaltına alınan şüphelilerin avukatları emniyette müvekkillerinin “Gülen cemaati aleyhine ifade vermeleri” için tehdit edildiğini iddia etti.
17 polisin avukatı Hüseyin Ataol, 17 müvekkilinden 16’sının poliste ifade vermeyi reddettiğini belirterek “Soruların tamamı dinlemelerin usulsüz olduğuna yönelikti. Ben baktığımda yaptıkları dinlemeler usulsüz değil. Tamamı hâkim kararına dayalı usulüne uygun dinlemelerdir” dedi. Gözaltına alınan Erbinal Kapucu ve İdris Ucel’in avukatı Suphi Bat, “Müvekkilimi komiser odasında sorgulayıp, ‘Gülen cemaati aleyhinde suçlayıcı beyanda bulunmazsan, çocuklarınız var. Sizi gözaltına alırız’ diye tehdit edilmişler” diye konuştu. Avukat Suphi Bat, tehdit edilen müvekkilinin “Neyse onu söyleriz” demesi üzerine savcının aranarak hakkında da gözaltı kararı çıkartıldığını savundu. Müvekkillerinin 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun ardından başka yerlere tayin edildiğini kaydeden Bat, “Gözaltına alınan polis Şeref Bolat’ın da ev aramasına katılan avukatlardan birisiyim. Mahkeme kararında adres yanlış yazıldığı için ilk önce arama yapılamadı. Daha sonra mahkeme kararı olmadan savcının talimatı ile arama yapıldı. Biz aramaya katılan 3 avukat olarak tutanağın altına aramaların usulsüz yapıldığı gerekçesiyle şerh düşerek imza atmaktan imtina ettik” dedi. “Soruların tamamı usulsüz” Dönemin İstanbul İstihbarat Daire Başkanı Ali Fuat Yılmazer’in avukatı Hüseyin Ataol, müvekkiline usulsüz dinlemelere ilişkin sorular yönetildiğini ancak susma hakkını kullandığını kaydetti. Avukat Ataol, 17 müvekkilinden 16’sının poliste ifade vermeyi reddettiğini, müvekkillerinden yalnızca birisinin poliste ifade vermeyi kabul ettiğini, kalan 16’sının savcılıkta ifade vereceğini belirterek müvekkiline ağırlıklı olarak dinlemelerle ilgili sorular yöneltildiğini kaydetti. Avukat Ataol, “Soruların tamamı dinlemelerin usulsüz olduğuna yönelikti. Ben baktığımda yaptıkları dinlemeler usulsüz değil. Tamamı hâkim kararına dayalı usulüne uygun dinlemelerdir” dedi. Gözaltına alınan bir polise de emniyette, MHP’li Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın 5 Ocak 2011 ve 5 Nisan 2011 tarihleri arasında Ergenekon davası ile ilgili teknik takibe gerekçe teşkil edecek herhangi bir bilgi belge olmadan usulsüz olarak dinlenilmesi gösterildi. Gözaltına alınan polislerin ifadesinin alınmasına gösterilen bir diğer gerekçenin de, İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde yapılan incelemede, “dönemin İstihbarat Şube Müdürlüğü personelince dinlenilmesi istenilen kişilerin gerçek, eksik ya da sahte isimlerini kullanarak, terör ve organize suç örgütleriyle ilişkilendirildiği, mahkemelerin yanıltılarak karar vermesini sağlamak şeklinde” usulsüzlükler tespit edilmesi olduğu belirtildi. Gözaltına alınan polislerin avukatlarından Ömer Turanlı da emniyet önünde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gözaltındaki polislere Selam Tevhid soruşturmasıyla ilgili 25 sayfa halindeki soruların yöneltildiğini belirten Turanlı, “Gözaltı şartları maalesef kötü ama o emniyetin kabahati değil binanın fizik şartları maalesef böyle. Normalde hukuken gözaltına alınan bir şahıs en fazla 24 saat içinde avukatla görüştürülmesi lazım. Benim müvekkilim 38 saattir benimle görüştürülmedi. Bu kişisel hakların ihlalidir” dedi. Sağlık kontrolleri sırasında müvekkillerine kelepçe takılmasından rahatsız olduklarını aktaran Turanlı, “Sırf basına gösteri olsun diye kelepçe vuruluyor. Müvekkillerime takılan bu kelepçeler de hukuka aykırıdır. İnsanlar buraya kendisi gelip teslim oldu. Hiçbirinin kaçma şüphesi yoktur. Şu an yapılan uygulama tamamen keyfidir. Müvekkillerim en çok bu konudan rahatsız. Konuyla ilgili savcılığa da suç duyurusunda bulunacağız” diye konuştu. Gözaltı kararı alınırken yargıçlık ilkesine uyulmadığını kaydeden Ömer Turanlı özetle şunları söyledi: “Hukuk devletinin en önemli ilkesi tabii yargıçlık ilkesidir. Yani bir insan hangi savcıya, hâkime düştüyse onun tarafından yargılanması gerekir. Bir hafta önce 6 tane hâkimlik kuruyorsunuz. Bu 6 hâkimlikle de yargılama yapıyorsunuz. Bu tabii hâkimlik ilkesine aykırıdır. Hukuka aykırıdır. Bu mahkemelerin verdiği karar objektif bile olsa insanların kafasında subjektif olduğu yönünde bir algı var. Çünkü sulh ceza hâkimlerinden 3 tanesi Zerrab’ları bakan çocuklarını tahliye eden, bunlar hakkındaki koruma tedbirlerini kaldıran hâkimlerdir. Bu bizim gözümüzde hukuka riayet edilmeyeceği izlenimini oluşturuyor. İnşallah biz yanılırız ama tabii yargıçlık ilkesi demokratik bütün ülkelerde olması gereken bir ilkedir.”
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|