A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Rudd'ın yol haritası

Kategori Kategori: Avustralya | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 27 Ocak 2008 00:43:17

Klâsikler için "herkesin okumuş olmayı istediği, ama okumak istemediği eserlerdir" denir. Ekonomi de sanırım biraz öyle. Hepimizin yaşamını etkileyen ekonomi "keşke bilsek" dediğimiz, ama pek te bilmediğimiz bir konu. Yeni Kevin Rudd hükûmetinin karşı karşıya olduğu en büyük sorun ekonomik dengeyi bulmak deniyor.

Avustralya’da enflasyon (fiyat artışı) oranları yüzde 3 dolaylarında. Türkiye’de yüzde 100’ü aşan enflasyonu bilenlerimiz için pek endişe verici bir durum değil tabii. Enflasyon kendi başına korkutucu birşey değil. Fiyatlar yüzde 3 artarken sizin geliriniz yüzde 5 artıyorsa kârlı durumdasınız demektir.

Peki enflasyona ne sebep oluyor? Kapitalist ekonomide herşey arz ve talebe bağlı olduğundan, cebinizdeki para artınca talepleriniz çoğalıyor, ülke ekonomisindeki mal ve hizmet arzı buna yetişemiyorsa fiyatlar artıyor. Fiyatlar yüzde 10 artarken sizin geliriniz yüzde 5 artmışsa sıkışmaya başlıyorsunuz. Fiyatlar artınca paranın fiyatı olan faizler de artmaya başlıyor. Borcunuz varsa daha fazla faiz ödemeye başlıyor, iyice sıkışıyorsunuz.

Hükûmet enflasyonu düşürmek için piyasada dönen para miktarını azaltmaya çalışıyor, bunun en kestirme yolu da ücretleri düşürmek oluyor, o zaman da iyice bunalım geçirmeye başlıyorsunuz. Hem fiyatlar artıyor, hem faiz oranları yükseliyor, hem de ücretiniz düşüyor. Hükûmetlerin en güç işlerinden birisi bu etmenleri dengeleyebilmek.

Her ekonominin gelişebilmek için kapitale (sermayeye) gereksinmesi var. Kapitalist ekonomilerde bu sermaye özel kişilerin ya da şirketlerin elinde toplanıyor, sosyalist ülkelerde devletin elinde. Ama sermaye olacak ki yatırım yapılabilsin, yatırımların bir getirisi olsun ve ekonomi gelişebilsin. Eğer çalışanlar emeklerinin tam karşılığını alabilseler sermaye birikimi diye birşey olmaz. Marx’ın kuramını koyduğu ve bugün her kapitalistin bildiği kurallar bunlar.

Bir ülkenin toplam geliri içinde ücretlerin payının ne olduğu o yüzden kritik bir önem taşır. Çalışana az ücret ödenirse daha çok sermaye birikir ve o sermaye üretken alanlara yatırılırsa ekonomi büyür, gelişir. Ama bu gelişmenin yararı ücretleri düşük tutulan çalışanlara değil, sermayeyi elinde tutanlara olur. O zaman çalışanlar bu büyüyen, gelişen ekonomiden aldıkları payı artırmak için mücadele ederler. Bu sendikalar yoluyla da olabilir, çalışanı daha çok kollayan iktidarlar yoluyla da olabilir. O yüzdendir ki kapitalist batı demokrasilerinde tutucu iktidarlar ile sosyal demokrat iktidarlar bir tahtırevalli gibi inip çıkarlar.

Ama hangi iktidarın tutucu, hangisinin sosyal demokrat olduğu da adına bakarak pek anlaşılamaz. 1970’lerden bu yana ücretlerin toplam milli gelir içindeki payının en fazla artış gösterdiği dönem 1972-75 Whitlam hükûmeti dönemiydi ve ücretler ortalama yılda yüzde 5 artıyordu. Bu biraz azalarak 1975-1983 Fraser hükûmeti döneminde yüzde 3.5 dolaylarında devam etti.

Ücretlerin düşüş gösterdiği tek dönem Howard hükûmeti dönemi değil, 1983-1991 Hawke-Keating “İşçi Partisi” hükûmetleri dönemi oldu. 1975’te tüm milli gelir içinde ücretlerin payı yüzde 62.5 iken sürekli düşüş gösterdi ve bugün yüzde 53’e düştü. Peki, insan Hawke-Keating dönemi için bu nasıl “İşçi Partisi” diye sormaz mı? Bu noktada “social wage” (sosyal ücret) dediğimiz kavramdan söz etmek zorundayız. Benim ücretim artmazsa, ama buna karşılık devletin sağladığı hizmetler artarsa, cebimden daha az para çıkacak demektir. Hawke-Keating hükûmetleri bunu yapmaya çalıştı.

Yeni başbakanımız Kevin Rudd da kendisini “ekonomik tutucu” olarak tanımladıktan sonra bu yolu tutacağa benzer. Ücret artışlarının enflasyona neden olmaması, ama aynı zamanda da çalışanların yaşamlarının daha refah içinde olabilmesi için devletin sağladığı hizmetlerin artırılmasından başka yol yoktur. Oysa bu Sadrazam Howard’ın, ideolojik saplantısı ile herşeyi özelleştirmeye girişmesine, devletin sağladığı hizmetleri azaltmasına, özellikle sağlık ve eğitime harcanan paraları azaltmasına ters düşen bir yaklaşımdır.

Kapitalist ekonomi kuralları içinde yaşadığımızı kabul edersek, bu cendere içinde yapılabilecek iki şey var. Birincisi arz-talep denkleminin arz yanına bakmak, mal ve hizmet arzını artırmak. Bu da üretkenliğin artmasıyla olur. Üretkenliğin artması için de daha nitelikli işgücü, daha ileri teknoloji gerekir. Nitelikli işgücü ancak eğitime yapılacak yatırımların artmasıyla mümkündür. Sermaye sahiplerinin ileri teknoloji kullanmaya özendirilmesi ise ancak kârlarının artmasıyla olur. Kârların artması da ücretlerin düşük tutulması demektir. Kevin Rudd hükûmeti, ilk beyanlarına bakılırsa bu durumun ayırdında gözüküyor. Çalışanların refah düzeyinin artırılmasını için ücret artışları yolunu değil, devletin sağladığı (özellikle sağlık ve eğitim) hizmetlerinin artırılması yolunu seçeceğe benziyor.

Ücretler fazla artmayınca enflasyon frenlenecek, kâr oranlarının yüksek tutulmasıyla ileri teknolojiye daha çok yatırım yapılabilecek, eğitime ağırlık verilerek daha nitelikli, dolayısıyla daha üretken bir işgücü yaratılacak. Tabii bu, yeni hükûmet başa geçeli daha birkaç ay olmuşken benim tahmin edebildiğim yol. Kevin Rudd hükûmeti 1972-75 dönemindeki ücret artışlarının Whitlam hükûmetinin sonunu getirdiğinin bilincinde gözüküyor. Somut önerilerden söz edecek olursak bu çizgiyi destekleyecek önemli politik kararlar alınabilir. Eğitime harcanacak para büyük ölçüde artırılabilir, yüksek öğrenim 70’lerdeki gibi yeniden parasız hale getirilebilir, Medicare kapsamı ve PBS (devlet destekli ilâç) kapsamı genişletilebilir, devlet kreş masraflarının belirli bir yüzdesini değil tamamını karşılayıp şimdi evde çocuğuna bakanların eğitim ve iş olanaklarını genişletebilir. Ama bütün bunlar cebimizde daha fazla para bırakacağından ve biz bu parayla plazma televizyon falan alacağımızdan enflasyonu körükler.


İşte kapitalist ekonomide sosyal demokrat bir partinin çıkmazı.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 1 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git