![]() |
|
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Anaerkil toplumlar, tanrı anlayışı ve etkileri
![]() ![]() Gerçekte Anadolu uygarlıkları, Mezapotamya rahiplerinin topladığı bilgilerin, Sümerlerin, Babilin kültürünün, Mısır uygarlığının bütün değerlerinin Anadolu'ya ve adalara yüzyıllardır akışı ile, buradaki kültürlerce özümlenerek biriktirilmiş olan bilgi hazinesini kullanma fırsatı bulmuş. İnsanların ilk toplulukları kadınların egemen olduğu ana erkil toplumlardır. Bu yalnızca Anadolu'ya özgü değildi, Çin'de de, Hindistan'da da bu böyleydi. Bunun en büyük nedeni kanımca dişilerin doğurganlılığının bereket ile eşdeğer tutulması idi. Erkeklerin çiftleşmedeki etkisi bilinmiyordu ve dişilerin üreme işini tek başlarına yaptıklarına inanılıyordu. Daha doğrusu yeni doğan bebeğin çıktığı rahim ağzında, her ay birkaç gün kan görünürdü. Kan bu insanların anlayışında ölüm ile doğrudan ilgiliydi. Kanın akabilmesi için bir ölümün olması gerekiyordu. Kanama olmazsa bir kaç ay sonra doğum gerçeklesiyordu. Bu nedenle insanların bebeğin bu kandan oluştuğunu düşünmeleri çok mantıklıydı. (Kuranı Kerimde de Tanrının insanı kan pıhtısından yarattığı yazar -Alak suresi-). Daha ileride yine irdeliyeceğimiz gibi ana erkil toplum bilinci çağlar boyu insanları etkilemiştir. ![]() Anadolu ve civarındaki ana erkil toplumlarda, bu büyük ana tanrıçanın adları uygarlık ve yörelere göre değişkenlik gösterir. Frigya dilinde Kubele ve Kubebe, bazen Dindymene, Sipylene, Karadeniz Pontos'ta Ma, Ermenistan'da Açilisena, Anaitis, Arabistan ve Hicaz'da Hubel ve Kible, Yunanistan ve Girit'te Rhea, Themis, Ops, Ge, Maia, Urania, Urinome, İdea, İtalya'da Vesta, Anna, Marianna, Suriye'de Atargatis, Diktinna, Plastene'dir. Bu kadar çok adı olmasının nedeni genelde bulunulan yöredeki en ulu dağdan adını alması veya bir uygarlıktan diğerine geçerken kötü tellafuz edilmesindendir. Örneğin Diktinna - Girit'in Dikte dağından demektir. - , Sipylene –Sipylos denilen Manisa dağından -, Atargatis - Athar ile Ateh'in birleştikten sonra Greklerce kötü telaffuz edilmesinden dolayı -. Kybele'nin var oluşunun Orfik betimi ise: Bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar, birbirlerinden ayırt edilemiyecek haldeymişler. Ama birden bire, ortada bir musiki ötmüş, gökler ve denizler gene bir evren teşkil etmekle beraber, birbirlerinden ayrılmışlar. O esrarengiz musiki, Urinom'un (yani Kybele'nin) doğduğunu ilan ediyormuş. Onun sembolü de ay imiş. Bütün evrenin yüce tanrıçası ıssız dünyada, boş sular, çıplak topraklar ve gökte dönen yıldızlar arasında, yapayalnız kalmış. Avuçlarını sürüştürmüş ve avuçlarının arasından büyük yılan Orfikyon kayıp çıkmış. Kybele, merak dolayısıyle onunla aşıkdaşlık etmiş. Bu sevgi ve kavuşmanın yuvarlanış sarsıntılarıyle, topraklar devrilip dağlar olmuş, sular fışkırıp nehirler akmış, göller toplanmış, bir çok sürünücü mahluklar peydah olmuş. Ettiğine utanan ve pişman olan Kybele, yılanı öldürüp, gölgesini - yani ruhunu – yeraltına göndermiş. Kybele, kendi nefsine karşı da adil davranarak, Hekat adıyle kendisinin bir kısmını da yeraltına göndermiş. Ölü yılanın ortalığa savrulan dişlerinden çoban ve sığırtmaç gibi insanlar peydah olmuş. Bunlar toprağı sürmesini biliyorlarmış. Ceviz, incir ve üzüm gibi ağaç yemişleri ile geçiniyorlarmış. Madenleri tanımıyorlarmış. İşte bu, taş devriymiş. Kybele gökte, denizde ve karada yaşamıya devam etmiş. Karada adı Rhea olmuş. Soluğu taze çalı ve çicek kokuyormuş. Gözleri ela (glaukopis). Rhea olarak Girit'i ziyaret etmiş. Yalnızlığı dolayısıyle güneş ve buhardan, sevgili olarak, Kronos'u yaratmış. Analık duygusunu ve özleyişini doyurmak üzere, her yıl Ida dağının Dikte mağarasında, bir güneş oğlu doğurmuş. Kronos çocukları kıskandığı için, onları öldürüyormüş. Kybele bu işe öfkelenmiş, Kronos'un sol elini istemiş, beş parmağını keserek Daktil'ler yani beş parmak tanrılarını yaratmış, Kybele altıncı olarak doğurduğu tanrıya Zagreus adını vermiş. (Zeus değil. Bu ad Frigya dilindendir ve Orfizm ile ilgilidir.) (ANADOLU TANRILARI - Halikarnas Balıkçısı-) ![]() Kybele yaptığına pişman olur ve Attis'i çam ağacına dönüştürür. Klasik ve formal mitolojiye göre Kybele, gök ve toprağın kızı, Kronos'un karısı, Zeus, Hera, Poseidon ve Hades'in anasıdır. Kybele doğduğunda güzel bir ormana bırakılır, kendisine yabani hayvanlar bakar. O Frigyalı genç ve güzel Attis'e aşık olur. Kybele Attis'in kendisine sadık kalması koşulu ile mezhebinin yayılmasını ona havale eder. Attis sözünü unutarak Sangarid adlı peri kızı ile evlenir. (Sangarid, Sakarya nehrinin kızı demek) Kybele bunu öğrenince peri kızını hasta edip öldürür. Attis o kadar üzülür ki, kendi erkekliğine kıyar ve kendini öldürmeye kalkışır. Kybele Attis'e acır ve çam ağacına döndürür. ![]() Patriyarkal (Ataerkil) toplum sağlam olarak kurulduktan sonra ise bu anlatı şu şekli alır: Attis kendine kıydıktan sonra, Kybele yaptıklarından pişman olur ve Zeus'a başvurur. Ondan Attis'in ruhunun bir cam ağacına geçmesine izin vermesini ister. Zeus izin verir. Attis'in cinsel organından da menekşeler oluşur. Bu anlatılan genellikle Manisa ve dolaylarında geçer. Bir kaç farklı şekilde olsa da ana tema hep aynı, fark ise; örneğin bir anlatıda, Attes'in cinsel organını keserken toprağa akan kan toprağı sular ve bitkiler fışkırır. Buna benzer diğer bir hadım olma anlatısı Afrodit ile sevgilisi Adonis'in başından gecer. Adonis'in yere düşen penisinden, iri penisli aşk tanrısı Priapos doğar. Manisa'da tanrıça Kybele'nin önemli bir tapınağı vardır. Kybele'nin, Afrodit'in ve diğer tanrıcaların rahipleri Attis ve Adonis'e adayarak kendilerini hadım ederdi. Bu penisler bereket getirmesi için boyanır, parlatılır, evlere atılır veya tapınağın en kuytu köşesine gömülürdü. Kybele tapınaklarının yanındaki çam ormanlarının nedeni büyük bir olasılıkla bu tapımın etkisidir. Hatta daha ileri gidersek, bugün bile Hristiyanlıkta süre gelen Noel günü çam ağacı süsleme bu geleneğe bağlı olabilir. Çünkü, 4.yüzyılda uzun tartışmalar sonucu 25 Aralık gününün Isa'nın doğum günü olduğu kararlaştırıldı. 25 Aralık, günlerin yeniden uzamaya başladığı ve Attis'in ve Adonis'in yeniden doğdukları güne raslar. Çok normaldir ki Roma'da Kybele tapınağında da uygulanan, kesilen penislerin boyanması ve çam ağacı simgesi bu tapınaktaki rahipler kanalı ile Hristiyanlığa da geçmiştir. Günümüze kadar gelen bu gelenek birleşerek çam ağacını süslemeye dönüşmüştür. Diğer bir örnek, Manisa'da Mesir macununun küçük paketler halinde cinsel gücü artırdığına inanılarak – Kybele rahiplerinin boyalı penisleri evlere atmasını anımsatır şekilde – yüksek bir yerden halka dağıtımasıdır. Diğer bir anlatıda Attis ölmeden önce Kybele tapınağında keşişken Ana tanrıçayı kutsamak için, Kybele'ye şenlik günü adamıştır. Ana tanrıça ise, o bayram gününde Attis'in kutlanmasını buyurmuştu. Her yılın Mayıs ayında kutlanan ''Mayıs Şenliği'' Anadolu'dan İskandinav ülkelerine kadar batıya yayıldı. Dünyanın bir çok ülkesinde hala seçilen ''Mayıs Kraliçesi'', Kybele'yı bazı ülkelerde de seçilen ''Yeşil Adam'' ise Attis'i (çam ağacı) temsil eder.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
![]() ![]()
| Tüm Yazarlar |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|
![]() |