A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Anaerkil toplumlar, tanrı anlayışı ve etkileri

Kategori Kategori: Kültürün Damarları | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Ferruh Dinçkal | 18 Haziran 2014 19:04:33

Dünyanın en büyük açıkhava müzelerinden biri olan Anadolu, çağlar boyu göç eden medeniyetlere bir köprü olmuştur. Burada oluşan kültür mozaiği günümüzden binlerce sene önce burada yerleşen insanlar tarafından oluşturulmaya başlanmıştır. Anadolu uygarlıklarının oluşumu ve gelişimi tarihin tanıdığı bir şanstır. Bu uygarlıkları oluşturan kültür birleşiminin ve coğrafik konumun önemi onlara bu şansı tanımıştır. Bu çevrede ki tüm uluslar ilkel denecek yaşam tarzı sürerken bu uygarlıklar birbirlerinden etkilenerek topraktan fışkırırcasına gelişmiştir.



Gerçekte Anadolu uygarlıkları, Mezapotamya rahiplerinin topladığı bilgilerin, Sümerlerin, Babilin kültürünün, Mısır uygarlığının bütün değerlerinin Anadolu'ya ve adalara yüzyıllardır akışı ile, buradaki kültürlerce özümlenerek biriktirilmiş olan bilgi hazinesini kullanma fırsatı bulmuş.

İnsanların ilk toplulukları kadınların egemen olduğu ana erkil toplumlardır. Bu yalnızca Anadolu'ya  özgü değildi, Çin'de de, Hindistan'da da bu böyleydi.

Bunun en büyük nedeni kanımca dişilerin doğurganlılığının bereket ile eşdeğer tutulması idi. Erkeklerin çiftleşmedeki etkisi  bilinmiyordu ve dişilerin üreme işini tek başlarına yaptıklarına inanılıyordu.

Daha doğrusu yeni doğan  bebeğin çıktığı rahim ağzında, her ay birkaç gün kan görünürdü. Kan bu insanların anlayışında ölüm ile doğrudan ilgiliydi. Kanın akabilmesi için bir ölümün olması gerekiyordu. Kanama olmazsa bir kaç ay sonra doğum gerçeklesiyordu. Bu nedenle insanların bebeğin bu kandan oluştuğunu düşünmeleri çok mantıklıydı. (Kuranı Kerimde de Tanrının insanı kan pıhtısından yarattığı yazar -Alak suresi-). Daha ileride yine irdeliyeceğimiz gibi ana erkil toplum bilinci çağlar boyu insanları etkilemiştir.

İlk insanlarda Tanrılar, insanların şekillendirilmiş ve kişilik kazandırılmış istekleri idi. İnsanların istekleri ise, açlıktan ölmeme, toprağın verimli olması, komşu kabilelerce yok edilmeme, bunun için de nüfusun artması ve savaşçı yetişmesiydi. Onlar için bitkinin toprakta yetişmesi mahsulun verimli olup olmaması, yani tarım, rüzgar, şimsek, deprem gibi doğal olaylar da tabi ki canlı ve insan üstü bir kuvvetin işi idi. O dönemde kadınların etkin olması sebebi ile bir ana tanrıça KYBELE doğdu. O yeryüzünün, bütün bitkilerinin, yaban hayvanlarının, insanların, tanrıların ve tanrıçaların büyük anası idi.

Anadolu ve civarındaki ana erkil toplumlarda, bu büyük ana tanrıçanın adları uygarlık ve yörelere göre değişkenlik gösterir. Frigya dilinde Kubele ve Kubebe, bazen Dindymene, Sipylene, Karadeniz Pontos'ta Ma, Ermenistan'da Açilisena, Anaitis, Arabistan ve Hicaz'da Hubel ve Kible, Yunanistan ve Girit'te Rhea, Themis, Ops, Ge, Maia, Urania, Urinome, İdea, İtalya'da Vesta, Anna, Marianna, Suriye'de Atargatis, Diktinna, Plastene'dir.

Bu kadar çok adı olmasının nedeni genelde bulunulan yöredeki en ulu dağdan adını alması veya bir uygarlıktan diğerine geçerken kötü tellafuz edilmesindendir. Örneğin Diktinna - Girit'in Dikte dağından demektir. - , Sipylene –Sipylos denilen Manisa dağından -, Atargatis - Athar ile Ateh'in birleştikten sonra Greklerce kötü telaffuz edilmesinden dolayı -.

Kybele'nin var oluşunun Orfik betimi ise: Bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar, birbirlerinden ayırt edilemiyecek haldeymişler. Ama birden bire, ortada bir musiki ötmüş, gökler ve denizler gene bir evren teşkil etmekle beraber, birbirlerinden ayrılmışlar. O esrarengiz musiki, Urinom'un (yani Kybele'nin)  doğduğunu ilan ediyormuş. Onun sembolü de ay imiş. Bütün evrenin yüce tanrıçası ıssız dünyada, boş sular, çıplak topraklar ve gökte dönen yıldızlar arasında, yapayalnız kalmış. Avuçlarını sürüştürmüş ve avuçlarının arasından büyük yılan Orfikyon kayıp çıkmış. Kybele, merak dolayısıyle onunla aşıkdaşlık etmiş. Bu sevgi ve kavuşmanın yuvarlanış sarsıntılarıyle, topraklar devrilip dağlar olmuş, sular fışkırıp nehirler akmış, göller toplanmış, bir çok sürünücü mahluklar peydah olmuş. Ettiğine utanan ve pişman olan Kybele, yılanı öldürüp, gölgesini - yani ruhunu – yeraltına göndermiş. Kybele, kendi nefsine karşı da adil davranarak, Hekat adıyle kendisinin bir kısmını da yeraltına göndermiş. Ölü yılanın ortalığa savrulan dişlerinden çoban ve sığırtmaç gibi insanlar peydah olmuş. Bunlar toprağı sürmesini biliyorlarmış. Ceviz, incir ve üzüm gibi ağaç yemişleri ile geçiniyorlarmış. Madenleri tanımıyorlarmış. İşte bu, taş devriymiş.

Kybele gökte, denizde ve karada yaşamıya devam etmiş. Karada adı Rhea olmuş. Soluğu taze çalı ve çicek kokuyormuş. Gözleri ela (glaukopis). Rhea olarak Girit'i ziyaret etmiş. Yalnızlığı dolayısıyle güneş ve buhardan, sevgili olarak, Kronos'u yaratmış. Analık duygusunu ve özleyişini doyurmak üzere, her yıl Ida dağının Dikte mağarasında, bir güneş oğlu doğurmuş. Kronos çocukları kıskandığı için, onları öldürüyormüş. Kybele bu işe öfkelenmiş, Kronos'un sol elini istemiş, beş parmağını keserek Daktil'ler yani beş parmak tanrılarını yaratmış, Kybele altıncı olarak doğurduğu tanrıya Zagreus adını vermiş. (Zeus değil. Bu ad Frigya dilindendir ve Orfizm ile ilgilidir.) (ANADOLU TANRILARI - Halikarnas Balıkçısı-)

Bir başka Orfik etkiye göre Zeus ile Persephone çiftleşince, onlardan Zagreus doğar. Zeus'un karısı kıskanır ve doğan çocuğu Titanlara (devler) yedirir. Zeus kızar şimşekleri ile Titanları yakar. Ama tanrıça Atena Zagreus'un kalbini kurtarır. Titanların küllerinden insanlar oluşur. Onun için insanlarda tanrısal özellik var sayılır. Bu mitin bir diğer anlatışı şöyledir: Nehir tanrısı Sangarios'un (Sakarya nehri), Nana adında bir kızı vardı. Bu Agdistis'in (Kybele) kanından yetişen bir badem ağacının beyaz çiçeklerinden gebe kalır. (Bir başka anlatıya göre nardan -nar taneleri çoktur- gebe kalır.) Kız oğul doğrur. Adı Attis'dir. Kybele ya da bu anlatıda Agdistis, kızdan o kadar kıskanır ki Attis'i çıldırtır. Attis cinsel organını keser ve kendini öldürür.

Kybele yaptığına pişman olur ve Attis'i çam ağacına dönüştürür. Klasik ve formal mitolojiye göre Kybele, gök ve toprağın kızı, Kronos'un karısı, Zeus, Hera, Poseidon ve Hades'in anasıdır. Kybele doğduğunda güzel bir ormana bırakılır, kendisine yabani hayvanlar bakar.  O Frigyalı genç ve güzel Attis'e aşık olur. Kybele Attis'in kendisine sadık kalması koşulu ile mezhebinin yayılmasını ona havale eder. Attis sözünü unutarak Sangarid adlı peri kızı ile evlenir. (Sangarid, Sakarya nehrinin kızı demek) Kybele bunu öğrenince peri kızını hasta edip öldürür. Attis o kadar üzülür ki, kendi erkekliğine kıyar ve kendini öldürmeye kalkışır. Kybele Attis'e acır ve çam ağacına döndürür.

Patriyarkal (Ataerkil) toplum sağlam olarak kurulduktan sonra ise bu anlatı şu şekli alır: Attis kendine kıydıktan sonra, Kybele yaptıklarından pişman olur ve Zeus'a başvurur. Ondan Attis'in ruhunun bir cam ağacına geçmesine izin vermesini ister. Zeus izin verir. Attis'in cinsel organından da menekşeler oluşur. Bu anlatılan genellikle Manisa ve dolaylarında geçer. Bir kaç farklı şekilde olsa da ana tema hep aynı, fark ise; örneğin bir anlatıda, Attes'in cinsel organını keserken toprağa akan kan toprağı sular ve bitkiler fışkırır. Buna benzer diğer bir hadım olma anlatısı Afrodit ile sevgilisi Adonis'in başından gecer. Adonis'in yere düşen penisinden, iri penisli aşk tanrısı Priapos doğar.

Manisa'da tanrıça Kybele'nin önemli bir tapınağı vardır. Kybele'nin, Afrodit'in ve diğer tanrıcaların rahipleri Attis ve Adonis'e adayarak kendilerini hadım ederdi. Bu penisler bereket getirmesi için boyanır, parlatılır, evlere atılır veya tapınağın en kuytu köşesine gömülürdü. Kybele tapınaklarının yanındaki çam ormanlarının nedeni büyük bir olasılıkla bu tapımın etkisidir. Hatta daha ileri gidersek, bugün bile Hristiyanlıkta süre gelen Noel günü çam ağacı süsleme bu geleneğe bağlı olabilir. Çünkü, 4.yüzyılda uzun tartışmalar sonucu 25 Aralık gününün Isa'nın doğum günü olduğu kararlaştırıldı. 25 Aralık, günlerin yeniden uzamaya başladığı ve Attis'in ve Adonis'in yeniden doğdukları güne raslar. Çok normaldir ki Roma'da Kybele tapınağında da uygulanan, kesilen penislerin boyanması ve çam ağacı simgesi bu tapınaktaki rahipler kanalı ile Hristiyanlığa da geçmiştir. Günümüze kadar gelen bu gelenek birleşerek çam ağacını süslemeye dönüşmüştür. Diğer bir örnek, Manisa'da Mesir macununun küçük paketler halinde cinsel gücü artırdığına inanılarak – Kybele rahiplerinin boyalı penisleri evlere atmasını anımsatır şekilde – yüksek bir yerden halka dağıtımasıdır.

Diğer bir anlatıda Attis ölmeden önce Kybele tapınağında keşişken Ana tanrıçayı kutsamak için, Kybele'ye şenlik günü adamıştır. Ana tanrıça ise, o bayram gününde Attis'in kutlanmasını buyurmuştu. Her yılın Mayıs ayında kutlanan ''Mayıs Şenliği'' Anadolu'dan İskandinav ülkelerine kadar batıya yayıldı. Dünyanın bir çok ülkesinde hala seçilen ''Mayıs Kraliçesi'', Kybele'yı bazı ülkelerde de seçilen ''Yeşil Adam'' ise Attis'i (çam ağacı) temsil eder.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 3 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap

Türkiye destekli Suriyeli savaşçılar Nijer'de ne yapıyor?
GÜNEŞE YOLCULUK
Cumhurbaşkanlığı seçimini reformcu Pezeşkiyan kazandı.
EKŞİ, "ERİK" TADINDA
BİR TUR DAHA

Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı
Tayland esrarı yeniden yasaklıyor.
İstanbul kirada Avrupa’nın lideri
Türkiye AB’nin 6 milyar Euro mülteci yardımını nasıl harcadı, AB Sayıştayı’nın eleştirileri neler?
Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK

Dünyanın ekolojik kaynakları haftaya tükeniyor.
Ormanlara yasal haklar verilebilir mi, tüzel kişiliği olan ormanlar var mı?
'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

Kırık Camlar Teorisi
Dünyanın en eski şarabı 2000 yıllık Roma mezarında bulundu
Otizmin arkasından Neandertaller çıktı.
Beynimiz uykuda geleceği tahmin etmeye çalışıyor.
Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.

Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor
Haberleri takip etmeyenlerin sayısı artıyor…
İstanbulluların %44'ü kıt kanaat geçiniyor

"RAHATI KAÇAN" ADAM
GÜZİN'LE
GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR

DEVENİN BOYNU
Çarpık Eğitim
Ziyafet
Kim Aptal, Kim Akıllı
SİVAS

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git