Tutsat kredilerinden kaynaklanan kriz dünyayı sarsarken, AKP hükümeti, 5 yıllık büyümeyi borçlu olduğu yabancı sermayeyi kaçırmamak için çırpınıyor. Ekonomide giderek belirginleşen durgunluğa rağmen faiz indiremeyen hükümet, çığ gibi büyüyen özel sektör borçlanmasına da seyirci kalıyor.
Diğer azgelişmiş ülkelerle birlikte krizden henüz beklenildiği ölçüde etkilenmeyen Türkiye ekonomisi, yabancı sermaye öncülüğünde yaşadığı beş yıllık rüyada sona yaklaşırken, AKP hükümetinin tek kaygısını yabancı sermayeyi yurt içinde tutmak oluşturuyor.
Borsa ve doların geçen hafta yaşadığı hareketliliğin ardından iyice artan çıkış kaygısı, faiz indirimlerine yansıdı. ABD Merkez Bankası (FED) ve Dünya Bankası’ndan gelen açıklamalar ise, çıkış kabusunun yakın olduğunu gösteriyor.
ABD’de başlayan ve dünyayı etkisine alan kriz sürerken, geçen hafta borsada ve dövizde yaşanan gelişmeler, uluslararası sermayenin risk algısının arttığının işareti olarak değerlendirildi. Borsa, geçen hafta yüzde 7’nin üstünde değer kaybederken, olanca ağırlığıyla süren özel sektör borçlanmasına rağmen dolar yükselişe geçti. Hareketlilik üzerine yapılan yorumlar, diğer azgelişmiş ülkeler gibi ödemeler dengesi iyice bozulan Türkiye ekonomisinin, uluslararası yatırımcılar için artık “fazla riskli” hale geldiğine dikkat çekti.
Son yıllarda gerçekleştirdikleri kağıt alımlarıyla, borsada yüzde 75’e yakın bir ağırlığa ulaşan yabancılar, geçen hafta yaptıkları satış işlemleriyle bir yandan kârlarını realize ederken, diğer yandan da “kaçtılar”. Benzer durumun, daha kısıtlı biçimde dövizde de geçerli olduğu belirtiliyor.
Borsa ve dövizdeki hareketliliğin ardından, Merkez Bankası tarafından önceki gün gerçekleştirilen faiz indirimi temkin sınırlarını da zorladı.
En az yüzde 0,50 olması beklenirken yüzde 0,25’te kalan faiz indirimi, faizleri yüksek tutma politikasının gelecek dönemde de hakim olacağını gösterdi. Merkez Bankası’nın kararı, hükümetin “geliyorum” diyen krize karşı “yüksek faiz” ezberinden başka bir araca sahip olmadığı biçiminde yorumlandı.
“Sıcak para” olarak tanımlanan ve esas olarak Türkiye’deki hisse senetleri, devlet tahvilleri ve mevduatlara bağlanan yabancı para, 2007 yılında 65 milyar dolardan 105 milyar dolara çıkarak yüzde 60’ın üzerinde bir artış gerçekleştirdi. Artışın özellikle borsada işlem gören kağıtlara yönelik yabancı alımlarından kaynaklandığı biliniyor. Bu yüzden, borsadaki hareketlilik önem kazanmış bulunuyor.
Yüksek faiz, yükselen borsa endeksi ve düşen döviz kuru nedeniyle çok yüksek karlar elde eden yabancı sermaye, çıkış için gün sayıyor. Sermayenin çıkma eğiliminde, uluslararası krizin yarattığı artan risk algısıyla birlikte, Türkiye’nin artan cari açığı da önemli rol oynuyor.
Yüksek cari açığa rağmen, özel sektör öncülüğünde hızlı bir borçlanmanın sürdüğü ve hükümetin buna izleyici kaldığı görülüyor. Hükümetin tek dayanağını ise, yabancı sermaye girişleri ve borçlanma olanaklarının süreceği öngörüsü oluşturuyor.